Posts By :

dolunay

Cinselliğin düşmanları

Cinselliğin düşmanları 150 150 dolunay

Cinsel yaşamla ilgili sorunların giderek çoğaldığı ve daha da artacağı dönemlerdeyiz.  “Vajinismus, orgazm sorunları, erken boşalma, ereksiyon sorunları, cinsel isteksizlik, infertilite vb. gibi sorunlar, günümüz dünyasında çığ gibi artmakta…

Her çift hayatının herhangi bir döneminde en az bir cinsel işlev bozukluğu sorunu yaşamakta, vajinismus sorunu yeni evli çiftlerde en az yüzde 30’larda yaşanmakta, orgazm sorunu yaşayan kadınlar nerdeyse yüzde 50’lerde, erkeklerde erken boşalma sorunu yüzde 40’larda, her yüz çiftin yaklaşık yüzde 35’i çocuk sahibi olmakta zorluk çekiyor.

Bu artışın fiziksel, ruhsal nedenleriyle birlikte, cinsel eğitimin eksikliğiyle, toplumsal sorunlarla ve daha pek çok şeyle ilgisi var. Bunlara “Cinsel yaşam düşmanları” dersek ve sırayla saymaya başlarsak;

  • Obezite,
  • Yüksek kan şekeri
  • Tip 1 ve 2 şeker hastalığı
  • Yüksek LDL (kötü) kolesterol
  • Düşük HDL (iyi) kolesterol,
  • Yanlış ilaç kullanımı,
  • Psikiyatrik ilaçlar,
  • Dengesiz ve sağlıksız beslenme tarzı
  • Hareketsiz bir yaşam
  • Aşırı gergin, sinirli, endişeli ruh hali,
  • Kaygı bozuklukları
  • Stres,
  • Depresyon,
  • Psikiyatrik sorunlar,
  • Sigara, alkol, uyuşturucu ve doping ilaçlar,
  • Hormonal dengesizlik,
  • Yetersiz cinsel eğitim,
  • Yanlış cinsel deneyimler,
  • Korkular,
  • İletişim sorunları,
  • Aile sorunları
  • Şiddet vb. şeklinde liste uzar gider.

Peki neler yapmalı, sorunları en aza nasıl indirmeli?

  • Yaşanan pek çok cinsel sorunun altında cinsel bilgi azlığı, yanlış inançlar ve kayıtlar ve iletişim sorunları yatmaktadır. Kişi kendine yardım sürecinde tüm bunların üstesinden gelebilir. Bilgiler düzeltildikçe, davranışlar değiştikçe, korkular dönüştükçe cinsel sorunlarda düzelecektir.
  • Yaşanılan cinsel sorunun altında yatabilecek organik nedenler incelenirken mutlaka psikolojik öyküde alınmalı ve organik bir neden bulunamadığı zaman bir cinsel terapistten destek alınmalıdır.
  • Doğru beslenme, doğru ilaç kullanımı, sigara, alkol kullanımını bitirmek ve düzenli spor yapmak önemlidir.
  • Yaşadığınız sorunlar ne olursa olsun çözüme odaklanmak ve çözüm yollarını denemek.
  • Sorunlarınızı uzmanlara danışarak çözüm yollarını birlikte aranmak.
  • Eşinizle birbirinize destek olmak sorunu birlikte aşmayı deneyin.
  • Sorunlar çözmek içindir felsefesini bu dönemde kullanmak işinize yarayacaktır.

İrfanı ve vicdanı hür nesiller yetiştirmek

İrfanı ve vicdanı hür nesiller yetiştirmek 150 150 dolunay

Öğretmenler! Cumhuriyet sizden fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmenizi ister.

Mustafa Kemal Atatürk, 25 Ağustos 1924.

Bazen tek bir sözünle çakılıp kaldığım, üzerinde saatlerce, günlerce düşündüğüm güzel ATAM, bu sözle beni çok derinlere ve oradan da ufkun çok ötesine götürdün yine…

Sözün üzerinde düşünürken tek tek kelimelerin anlamını düşünürken ve sorular sorarken buldum kendimi.

İlk olarak sözün söylendiği yıla gidiyorum zihnimde…

25 Ağustos 1924, henüz Cumhuriyet kurulalı bir yıl bile olmamış, ülkenin durumunu tahmin etmek hiç zor değil ve Atatürk vizyonunda belirlediği Türkiye de yeni nesilleri yetiştirme görevini verdiği muallimlere, mualimler birliği kongresinde Cumhuriyetin sorumluluğunu veriyor.

İNSAN yetiştirmenin bir ülkenin can damarı olduğunun bilinciyle…

Ve düşünüyorum nasıl fikri hür olunur diye… Bir çocuk soru sorarak, sorularına sevgiyle cevaplar alarak, merak ederek, araştırarak, öğrenirken sorgulayarak, deneyerek, yanılarak ve tekrar deneyerek, düşünme cesareti göstererek ve yeni şeyler söyleyerek, fikri, düşünceleri hürleşir, özgürleşir…

Fikrin özgürleşmesi…Kendi düşüncelerini özgürce paylaşabilmek, herhangi bir dogmaya bağlamadan, akıl süzgecinden geçirerek, fikrin özgürleşmesi…

Aklın özgürleşmesi, İNSAN olma yolcuğunda cesurca yol almanın birinci koşulu gibi. Ve akıl daha ilkokul yıllarında hatta daha öncelerinden başlayarak alınan eğitimin içeriğine bağlı olarak ya özgürleşir ya da tutsaklığı öğrenir.

İrfanı Hür nesiller üzerine düşünüyorum biraz.  İrfan kelimesinin anlamını araştırıyorum.  anlama, sezme, gerçeğe ulaştıracak güçlü seziş diyor Türk Dil Kurumu. ‘İlim irfan sahibi’ tanımı aklıma takılıyor ve düşünüyorum. Düşünceler özgürleşecek ya da özgürce düşünecek, arayış başlayacak, soru soracak, kendini, varoluşu, bilimi, yeni bir buluş sürecini, evreni, yaradanı, herşeye olabilir bu arayış ve bu arayışta bu yolda sezebilme yeteneği ışık olacaktır yolcuya cümlesi dökülüyor zihnimden.

Vicdanı HÜR nesiller ; işte son nokta! Vicdanın hürleşmesi; akıl ve gönülün çalışması, içsel adalet terazisinin hassas tartması… İNSAN olma yolunda doğruyu ve yalnışı söyleyen içsel tartı… Vicdanın gelişmesi, açılması, insanın gelişmesi insan olması demek! Vicdan gelişir mi diye bir soru geliyor, doğuştan mıdır, sonradan mı?

Her canlı; akıl, irfan, vicdan tohumları içinde doğar bence, ailesinden, okuldan aldıklarıyla, gördükleriyle, bu tohumlar filizlenir, yeşerir ağaç olur ya da tam tersi…

Ağaç yaşken eğilir! Atatürk bundan olsa gerek öğretmenlere, eğitime bu kadar önem vermiş, sorumluluk yüklemiş. Ondandır ki İNSAN yetiştirme görevini onlara vermiş.

Vatan sevgisini, insan sevgisini damarlarında hisseden bir öğretmen için ne güzel bir görevdir bu ve bunun çok güzel örneklerini de, genç Cumhuriyet ilk yılları itibariyle Türkiye de ve dünyada iz bırakan pek çok İNSAN yetiştirerek göstermiştir.

Eğitimim sistemimizle ilgili pek çok eleştiri yapsak da olması gerekenin bu olmadığını, ATATÜRK ün istediği gibi İNSAN yetiştirmek odaklı olması gerektiğini söylesek de, Prof.Dr. Aziz Sancar gibi büyük İNSAN’ları yetiştiren de bu sistemdeki değerli öğretmenlerdir.

Hayalim; fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir eğitim modeliyle yetişen çocukların, gençlerin, hem Türkiye de hem de dünyada insanlığa, doğaya katkı verecek çalışmalara imza atmaları, öncü olmalarıdır.

Vicdan sahibi, cumhuriyet ilkelerine bağlı, İNSAN ve sevgi odaklı öğretmenler, iyi ki varsınız. Atamızın vizyonunun gerçek olması dileğiyle yeni eğitim ve öğretim yılı hayırlı olsun.

 

Deniz insanın gamını alır

Deniz insanın gamını alır 150 150 dolunay

Her insanın kendini iyi ve kısmen de olsa özgür hissettiği yerler vardır, sizlerin de vardır mutlaka… Kendimi güvende, rahat ve en çok ANda hissettiğim yer neresidir sorusuna benim verdiğim cevap DENİZ’dir!

Kendimi ne zaman dengelerim sarsılmış, üzgün, kızgın ya da depresif hissedersem ilk yaptığım şey derin bir nefes alarak gözlerimi beş on saniyeliğine kapatıp denizde olduğumu hayal ederim. Çektiğim nefesin deniz kokusu olduğunu, bulunduğum yerin deniz kenarı ya da içi olduğunu hissederim. Bu beni sakinleştirir ve dengeler!

Deniz benim için ayarı bozulmuş dengemin rot balans merkezidir

Yaşadığım ülkeden midir, kentten midir ya da bana ait midir bilmem ama bugünlerde dengelerimin sık sık sarsıldığını farkediyorum. ‘Ben hiç etkilenmiyorum banane canım dünya yansa ben keyfime bakarım, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın’ diyen varsa takdir edemeyeceğim!

Şiddetin, terörün her türünün, cinsiyet ayrımcılığının, insanların vatanlarından oluşunun ve daha benzeri insana yakışmayan yaşantıların deneyimlendiği bu süreçte bilirim ki dengede kalmak daha çok zorlaşır.

Tüm bu acılara, üzüntülere inat hayat yapman gereken her şeyle tüm hızıyla devam eder! Dünya da olan her şeyin, herkesin, her canlının, her nefesin ve nefsin birbirine bağlı olduğuna ve birbirini etkilediğine inanıyorum bu nedenle de bu süreçleri ruhumun derinlerinde hissediyorum. İşte ondandır bugünlerde sık sık denizle buluşmam.

Sevdiğim bir dostumun anneanesinin dediği gibi ‘Deniz insanın gamını alır’. Acımı ve yükümü bırakırım denize, bırakma demez!
Acımı ya da kızgınlığımı ve yaşadıklarımızı anlamlandırmaya ve kabule çalışırken deniz benim aynam olur çoğu zaman.

Denize her bakan farklı duygular yaşar farklı şeyler görür onda, her gördüğünün kendinde olduğunu bazen fark eder bazen etmez. Sufizmde dendiği gibi; “Ne varsa alemde o vardır Adem’de!

Deniz; boğulma tehlikesi geçiren biri için, sevdiği birini denizde kaybeden insanlar için ya da hayatta kalmak için ülkesinden bir başka ülkeye geçmeye çalışanlar için bazen umut bazen nefret bazen korkudur!

Pek çok şaire, ressama, yazara ilham olurken, kendini arayan, varoluşunu sorgulayan pek çok insana da yol arkadaşlığı yapar deniz!

Yaratıcılığı harekete geçiren, farkındalığı körükleyen tılsımlı bir şeyler vardır denizde!

Sonsuz bir varlık olan insanın denizin sonsuzluğa bakarken kendi iç yolcuğuna deniz feneri olur, keyif katar deniz!

Sesi zihnimizin kalabalıklığını bastırır ve yıkar. Maviliği dünyada gördüğümüz kirliğili maviye boyar, arındırır, dünyanın kırmızılığını dengeler, mavinin huzuru ve güveni!

Benim için deniz derindir, sonsuzdur, huzurdur, denge merkezidir. Sizlerin de kendi denge merkezlerinizi fark etmeniz ve yaşamanız dileğimle!

İdeal kadın

İdeal kadın 150 150 dolunay

‘İdeal Kadın’ nasıl olmalıdır, ne yer ne içer ne giyer? vb konuları son dönemde çok duyar oldum. Kim çıkardı bilmem demeyeceğim, kimlerin neden çıkardığı belli de, bizler neden o tanımın peşinden koşar olduk kendimizi kaybetmek pahasına?

İdeal kadının tanımı

İdeal kadın hem çocuk hem kariyer yapan hem de iyi yemek yapan, fit, bakımlı, enerjik, yüzü hep gülen, elinden her iş gelen hiçbir şeye olmaz demeyen atom karınca modeli kadın mı?

Yoksa kendini evine, çocuklarına, eşine adayan saçını süpürge eden kadın mı?

Benim en çok duyduğum ve olunmak ve bulunmak istenen daha çok talep gören model birinci tanımdakine uyuyor.

Kişilerin kafalarında olmak ve bulmak istedikleri ‘ideal kadın nasıl olur’u dolduran şablonlar var sanki ve devamlı buna değerlendiriyorlar kendilerini ve birbirlerini…

Kriterlerin bazılarını yapamadıklarında örneğin; hem çalışan hem de çocukları olan bir kadın çocuğuyla yeterince ilgilenemediğinde ya da eve ve eşine zaman ayıramadığında, kendine de hiç zaman ayıramadığını unutarak; ben kötü anneyim, kötü eşim, hiç bir işe yaramıyorum, yeterli değilim vb içsel çatışmalar yaşamaya başlıyorlar.

Kendini suçlama ve cezalandırmayla süreci taçlandırıyorlar!

İdeal kadın nasıl olmalı, ideal kadın olmanın 10 yolu, hem kariyer hem çocuk diyorsanız işte yolları….vb yazıları okudukça da , ‘Yapılabiliyor demek ki ben neden yapamıyorum’ ‘ yazılanları uygularsam olur yapabilirim’ gazına gelebiliyorlar kendi isteklerini fark etmeden!

Asıl sorulması gereken sorular

İdeal kadın diye medyada, toplumda pompalanan kavram beni gerçekten mutlu edecek bir şey mi, bu kavramı bilmemiş/duymamış olsam, ben nasıl bir kadın olmak isterim, neler bana kendimi iyi hissettir, eşimden beklentilerim neler, birlikte neleri daha iyi yapabiliriz, neleri paylaşabiliriz, Hayatımın önceliklerine göre davranarak duygusal yükümü nasıl azaltabilirim, Zorunlu yaptığım şeyleri hayatımdan nasıl çıkarabilirim ya da keyifli hala nasıl getirebilirim? Bence asıl sorulması gereken sorular bunlar!
Bir dakika içinde ideal kadın modelini uygulamaya çalışan bir kadının zihninden geçenlere örnek verelim.

“Yarına raporları yetiştirmeliyim, evde devam ederim, servisi kaçıracağım koşmalıyım, evde hangi yemekler vardı ne yapsam yanına, çocuklar ortalığı çok mu dağıtmıştır, dersleri olmasa keşke de birazcık ben de uzansam, Ali’yle de kaç gündür ilişkiye girmiyoruz, bugün girsek iyi olur, okumam gereken kitaplar vardı, bitiremiyorum kitapları oysaki okuyup yeni şeyler öğrenmeliyim, okunacak çok kitap var, eve 24 saat yatılı birini alabilsek keşke, hafta sonu kayınvalidemler gelecek neler olacak bakalım, yogaya gitmesem mi daha çok hazırlık yaparım, yogada yapmalıyım ama rahatlamam lazım,…” Offff zihin çok kalabalık!

İdeal kadın şablonu!

İnsanın bu kadar net bir şablonu yok bence ve hepimizi mutlu eden, rahatlatan şeyler farklı farklı… Aslolan yaptığın şeyi keyifle ve rahatça yapmak. Yapılması gereken zorunlulukları bile “zorunluyum, yapmalıyım” gibi düşüncelere yaptığımızda stres tavan yapıyor, yorgunluğa, bıkkınlığa ya da depresif duygulara neden olan asıl bunlar bence.

En önemlisi kendin olmak

Sevgili hemcinslerim sevgili ben, ideal kadın olmaktan daha önemlisi kendin olmaktır! Şimdi gelin ‘Kendin olmanın en hızlı yolları, kendine giden 10 yol yazılarını okuyalım 🙂

Hedefimiz kendimiz olmak!

Cinsel sağlık eğitimi şart

Cinsel sağlık eğitimi şart 150 150 dolunay

Cinsellik sadece insan neslinin devamını sağlamaz, aynı zamanda insanlar varoluşlarından bu yana üreme, gelişimlerini sağlama, sevgiyi paylaşma, yaşamlarını zenginleştirmeyi de destekler. İnsan yaşamının doğal bir parçası olan cinsellik çoğunlukla sorunlarla, tabularla, yasak ve günah kavramıyla anılmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü 1974 yılında “Cinsel sağlık”ın tanımını yaparak temel bir soruna çözüm üretilmesinde objektif bir kilometre taşı oluşturmuştur.

Cinsel sağlık “Cinsel bir varlık olarak insanın sadece bedensel değil, duygusal, düşünsel ve sosyal bütünlüğünü sağlayan, kişilik gelişimi, iletişim ve sevginin paylaşımını pozitif yönde zenginleştiren ve artıran sağlıklılık halidir” der.

Bu tanımın anlamı cinsel eğitimin önemini anlayabilmemiz için önemlidir:

  • Öncelikle cinsel sağlığın çok boyutlu olduğunu vurgular, yani sadece bedensel cinsellikten değil, cinselliğin ruhsal, sosyal boyutlarından haberdar eder.
  • İkinci olarak sağlıklı bir cinsel yaşam için insanların bedensel fonksiyonlarını bilmeleri gerektiğini ortaya koyar. Gerçek bilgi ve bunun getirdiği sorumluluk bilinci gerekir, cinsel sağlığı koruyabilmek için, cinselliği sağlıklı yaşayabilmek için katı kabuller, yanlış bilgiler yerine riskleri, olasılıkları açıklayan gerçek bilgi ve sorumluluk… Bilgi, insanın vücudunu ve yaşamını kontrol edebilmesinin anahtarıdır ve insan ancak bu sayede sorumluluk içinde davranabilir.
  • Üçüncüsü, kişilik gelişimi, iletişim ve sevginin paylaşımındaki önemini vurgulayarak “cinsel sağlık” kavramının pozitif bir kavram olduğunun altını çizer. Başka bir deyişle cinsellik entelektüel bir olgu olarak kişilere sorumluluk yükler (istenmeyen gebeliklerden ve cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar ve HIV/AIDS den korunmak için) beden fizyolojisi hakkında bilgi gereksinimi getirir. Bu sorgulama, bilgi düzeyinin artışı ve sonuçta bireysel ve toplumsal gelişim demektir.
  • Sonuç olarak bu tanımlamadan yola çıkarak “cinsel sağlık” kavramı insanlara nasıl davranmaları gerektiğini kesin kurallar ve reçetelerle anlatmaz ancak onlara cinselliği kişisel, sosyal, kültürel ve dini inançları ve gelişimleri içinde pozitif olarak yaşamaları gerekliliğinin anahtarını verir.

Yukarıda tanımlanan Cinsel Sağlıklılık halinin yaşanır olması için etkin bir cinsel sağlık eğitiminin bireylere ailede ve okulda verilmesi gerekmektedir. Çünkü doğumla başlayan insan olma yolcuğunda bize ne verilirse onu öğrenir ve tepki veririz. Cinsel konularda bilimsel bilgi verilmeden sadece yasak ve korkularla cinselliği engellemek mümkün değildir engellense bile cinsel istismarlar, taciz, tecavüzler, cinsel sorunlar, kişilikle ilgili sorunlar…vb kendini gösterir. ,cisnel istismar,tecavüz

Cinsel sağlık eğitimi doğumla başlamalı ve her yaşa uygun olarak yaşam boyu devam etmelidir.

Cinsel sağlık bilgileri eğitiminin amacı, insanların cinselliğin olumlu yönlerini tanımalarına, cinsel sağlıklarını korumak için bilgi ve becerilerle donatılmalarına ve cinsel konularda seçim yapabilme becerileri edinimlerine yardımcı olmaktır. Cinsel Sağlık Bilgileri Eğitimi sadece üremeyi kapsamaz. Bu eğitimin amacı erken yaş gebeliklerini, doğumlarını, kürtajı, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonları, HIV/AIDS’i önlemek, gençlere doğru ve yanlış, sağlık ve hastalık arasında seçim yapma becerileri kazandırmak, sorumlu cinsel davranışların, ilişkilerin güzelliklerini, sevgiyi ve saygıyı ve hakları öğretmektir. (European Parlement, 2013).

Cinsellik ve cinsel sağlıkla ilgili eğitim ailede başlayan ve okulda desteklenen bir süreci içerir. Yurt dışındaki başarılı örneklerde, örneğin Finlandiya, Hollanda; 4 yaşında başlayan okul öncesi programlarında kendini tanıma, yakın ilişkileri anlama ve kendini ifade edebilme ve koruma üzerinde başlar ve gelişimsel yaş dönemlerine ve ihtiyaçlarına uygun bir şekilde bir müfredat takip edilir. Bu eğitimlerin en önemli unsurları ebeveyn eğitimleri ve onların bu sürece dahil edilmesidir. Çocuğun okul eğitimi başlamadan önceki dönemde ailenin farkındalığı ve süreci nasıl ele alındığında büyük önem taşımaktadır.

Cinsel istismarın, taciz, tecavüz, gibi insanlığa yakışmayan suçların yaşanmaması için erken dönemde başlayacak cinsel sağlık eğitimlerin önemi tartışılmazdır.

Kendisiyle barışık, sağlıklı nesiller için kapsamlı bir cinsel sağlık eğitimi ŞARTTIR!

Vajinismus tedavi yöntemleri

Vajinismus tedavi yöntemleri 150 150 dolunay

Vajinismus, ülkemizde çok sık rastlanan ve çiftleri çaresiz bırakan bir problemdir. Peki, vajinismusun bilimsel tedavi yöntemleri nelerdir?

Vajinismus sorunu yaşayan çiftler tam birleşmeyi deneyecekleri an kadında kontrol dışı kasılmalar, bacağı kapatma davranışı, kalçasını kaçırma gibi istenmeyen ve girişe izin vermeyen davranışlar görülür. “Haydi deneyelim” dendiği anda ya da penis vajinaya yaklaştığında pelvik kaslar kontrol dışı kasılır ve cinsel girişe kişi izin veremez.

Vajinismus; vajen girişindeki kasların istek dışı kasılması ve hiçbir şekilde girişe izin vermemesi durumdur. Kadın çok acı çekeceğini, penisin büyük vajinanın çok küçük olduğuna inanır ve kasılmalarıda kontrol edemediği için vajinal girişi izin veremez. Tamamen psikolojik bir sorundur.

Nedenleri

Cinsellikle ilgili yanlış bilgiler, korkular ve abartılı düşünceler vajinismus sorunun kökeninde yatar. Vajinismusun nedenleri arasında;

  • Yanlış ve abartılı cinsel bilgiler,
  • Cinsel eğitimin yetersizliği,
  • Suçluluk, ayıp, günah duyguları,
  • Çocukluk ve genç kızlık döneminde yaşanan ruhsal ve bedensel cinsel travmalar, tacizler, baskıcı aile ortamı,
  • Cinsiyet ayrımcılığı yapılarak yetiştirilme,
  • İlk geceyle ilgili bilgisiz ve bilinçsiz olmak,
  • Penisin girişi anında “acı çekme”, “aşırı kanama”, “vajinanın parçalanması” korkuları ve gebe kalma korkuları yer almaktadır.

Tedavi yöntemi

Tedavide bilimsel bir yöntem olan cinsel terapi yöntemi kullanılır. Tedaviye çift birlikte katılır. Çünkü sorunu birlikte yaşıyorlardır, her ne kadar kadın kaynaklı görünse de erkek çözümün önemli parçasıdır.

Cinsel bilgilendirme

Vajinismusun yaşanmasının en temel nedeni yetersiz ve gerçek dışı cinsel bilgilerdir bu nedenle ilk olarak tüm yanlış bilgileri doğrularıyla yer değiştirmek tedavide 1. basamaktır. Kasılmanın nasıl olduğunu anlamak, vajina, penis anatomi ve fizyolojisini öğrenmek tedavinin temelidir.

Dokunma uygulaması

Çiftin gevşemesi, birbirinin bedenini sakince fark etmesi için verilen ve tedavi boyunca uzman tarafından teknikleri ayarlanarak kullanılan dokunma uygulamalarıdır. Çift birbirlerine sırayla uzun dokunmalar yaparlar bu dokunmalarda belli süre cinsel bölgeler, daha sonra cinsel bölgelerde dahil edilir ve çifte her ikisinin de hoşuna gidecek ve çok işe yarayan dokunma teknikleri cinsel terapist tarafından öğretilir. Cinsel birleşmeyi denemek tedavinin önemli bölümünde yasaktır.

Ayna ve parmak

Kadının vajinasına bakması, dokunması, cinselliği ile barışması için önemlidir. Bu nedenle ayna da vajinasına bakma ve dokunma uygulamaları verilir. Ve buna parmağının yavaşça ve ilk boğum daha sonra ikinci ve en sonda tamamının içeri yerleştirme uygulamaları ile devam edilir.

Bu şekilde kadın vajinanın içini, ne kadar geniş ve büyük olduğunu keşfeder. Bu uygulama tedaviye başlayan çoğu kadının hoşuna gitmeyen, dönem dönemde direnç gösterdiği uygulamadır. Tedavide önemli bir kırılım noktasıdır parmak uygulaması.
Aslında cinsel terapide kadın kendi gizli kalmış ya da bildiği ama çözemediği kaygılarla baş etmeyi öğrenerek, cinselliği ile tam olarak barışır. Parmağını yerleştirmek bile kadına özgüven kazandırır ve rahatladır. Tedavinin kadının bedenini keşfederek yürütülmesi cinsel farkındalık ve sonraki cinsel hayat için önemlidir.

İdrar uygulaması

İdrar yaparken pelvik kasları sıkmak bu şekilde idrarın çıkışını engellemek bir süre sıkmak ve bırakmak üzerine kurulu uygulamadır. Bir idrarı 4 e bölerek yapılmadır. Pelvik kasları bilerek ve farkındalıkla kasmaktır. Kontrolsüz kasılmaların bitmesi için önemli bir uygulamadır.

Nefes ve gevşeme egzersizleri

Tedavi boyunca uzman tarafından tarif edilecek nefes ve gevşeme çalışmaları tedaviye destek olacaktır.

Tedavi süresi

Tedavi 4-8 seans arası sürer. 4-8 seans diğer cinsel işlev bozukluklarına ya da diğer psikolojik sorunlara göre daha kısa bir süredir. Tedavide sadece ilişkiye girmezsiniz aynı zamanda cinsellikle ilgi doğru bilgileri edinir, korkunuzu yener, keyif almayı keşfeder ve eşinizle birbirinize destek olmaya dair bir deneyim yaşarsınız.

Hatırlatmak isteriz ki tedavi cinsel terapistle birlikte olur çünkü neyi nerede nasıl yapılacağının anlatılması, oluşabilecek duygusal dirençleri, çiftin arasındaki iletişimi çalışmak uzmanı gerektirir çift tek başlarına yapamaz.

Elmalar ve armutlar

Elmalar ve armutlar 150 150 dolunay

İnsan dünyaya ‘merhaba’ dediği andan itibariyle çevresiyle ilişki içindedir. Anne-baba, aile büyükleri, ilk arkadaşlar, okul, çevre, ilk sevgili, iş arkadaşları vb.

Aslında insan sadece insanla değil tüm canlı ve cansız her şeyle bir ilişki süreci yürütür, çoğu zaman bunu farkındalıksız yaşar geçer. Bu yazıda ise daha çok bireylerin evlilik sürecinde yaşakları ilişkiden bir kesite değineceğim.

Herbirimiz farklı aileye, farklı şehre, ülkeye, kültüre, dile, dine doğarız. Yetiştiğiniz ülke, bölge, kültür, dil, din aynı olsa bilse farklı aile yapılarında büyürüz. Çocuk, kardeş, torun, arkadaş, kuzen gibi ilişki ağları içinde hayatı, insanları ve kendimizi tanımaya başlarız.

Bu ilişki ağları içinde, gün gelir karşımıza hayatımızı paylaşmak istediğimiz biri çıkar, aşkı ve sevgiyi yaşar evlilik kararı alırız. Aşkın uçuran ve tarifsiz lezzeti başımızı döndürür, işte bu deriz,  bu insanla hayat güzel geçer deriz. Kavgalar olsa bile çözülür, fikir ayrılıklarında anlaşırız, alttan alayım deriz, evlenince değişir deriz, evleniriz.

Senin ailen, benim ailem, düğünde onlar ‘……’yaptı, bizimkiler ‘….’ Yaptılar… başlamışsa farkederiz ki evlilik dedikleri EVCİLİK değilMİŞ!

Savunmalar, karşı savunmalar, kavgalar, ama ben haklıyımlar, işi daha da tatsızlaştırır. Bazen o kadar tat tuz vermez ki boşanma tehtitleri havada uçuşur.

Oysaki birazcık düşünsek birazcık araştırsak ve öğrendiklerimizi uygulamaya çalışsak bu sorunlar yerini kabule ve uzlaşıya bırakır.

İki kişi kendi çekirdek ailesini kurma niyetiyle bir araya geldiyse, her şey den önce düşman değil ORTAKtır.

Biraz önce yazdığım gibi herbirimiz farklı ailelerde, farklı kültürlerde, farklı doğrularla büyüdük ve evlendiğimizde kendi AİLE mizi kurma niyetiyle yola çıktık. Eğer büyüdüğümüz aileyi devam ettirmek istiyorsak orada kalmalıydık ama kalmadık yani doğup büyüdüğümüz aileye veda önemlidir.

Aslında fark ve kabul edilmesi gereken tek şey büyüdüğünüz aile yapılarının FARKLI olduğudur, nasıl ki elmalar ve armutlar karşılaştırmazsa bu da karşılaştırılmaz çünkü ortak tek noktaları meyve oldukları ve tatlarının, şekil, boyut ve diğer her şeylerinin farklı olduğudur.

Sizin kurduğunuz çekirdek aile ise ÇEKİRDEKTİR. Belki ayva belki erik belki de kaysı çekirdeği…. Aynı anda hem elma hem de armut çekirdeğini ekersek ayrı iki meyve ağacı olur oysaki biz tek ve FARKLI bir ağaç istiyoruz ki BİZ ağacı olsun.

Evlilikle o çekirdeği ekeriz, sevgi, saygı, neşe, paylaşım ile, zor günlerde birbirimize desteğimiz ile bu meyve çekirdeğinin meyve ağacı olmasını meyveler vermesini sağlarız. Yani emek vererek ter, gözyaşı ve kahkaha ile…

Büyüdüğümüz ailelerden aldığınız değerlerden harç yaparak, uzlaşarak ve uyumlanarak kendi değerlerimizi oluşturur kendi farklı meyve ağacımızı büyütürüz.

Tüm ilişki ağlarımızda farklılıkları kabulle büyümemiz dileğiyle…

Cinsel isteksizlik

Cinsel isteksizlik 150 150 dolunay

Cinsel isteksizlik kadınlarda daha sıklıkla görülen bir cinsel işlev bozukluğudur.

Aşağıdaki zihin sesleri çoğu kadına tanıdık gelebilir.

“Canım hiç istemiyor

Yine mi cinsel ilişki

Benim için önemli değil, olmasa da olur

Çok yorgunum,

Ben bir şey hissetmiyorum ki,

Cinsellik olmasa beni hiç sevmeyecek galiba,

Bunun sevgiyle ne alakası var çok hayvanca,

Yarın iş var, çok geç oldu…’

Aşağıdaki zihin sesleri de erkeğe ait;

“Eşimi seviyorum onu istemem çok doğal ama o beni neden istemiyor,

Bu nasıl bir insan nasıl cinselliği istemez,

Her şeye bahane her an bir mazeret,

Yeter ya,

İnsan kendi eşiyle sevişmek için bu kadar da naz yapmaz ki,

O istemeden ben de talepte bulunmayacağım…”

Cinsel isteksizlik pek çok nedene bağlıdır. Ancak asıl sorun eşlerin cinsel istek süreçlerinde uyumlanamamasıdır. Kadın ve erkek yetiştiriliş olarak birbirinden farklı iki varlıktır. Her insan da birbirinden farklıdır. Nasıl ki her birey bir yiyeceği örneğin dondurma yemeği ya da mantıyı aynı sıklıkta istemezse cinselliği de her bireyin isteme sıklığı farklıdır. İşte asıl sorun bu sıklıkta uyuşup uyuşmadığınızdır. Her gün de cinsellik yaşanabilir, haftada bir de ayda bir de… Sayının pek bir önemi yoktur, asıl önemli olan her iki tarafın da buna onay vermesidir.

Gebelik, doğum, lohusalık, psikolojik etki bırakmış yani travmatik küretaj öyküleri, eşler arasındaki sorunlar, kavgalar, yetiştiriliş biçimi, cinsel farkındalığın olmaması, isteği engelleyici zihinsel düşünceler, çocuklar, bedensel, psikolojik ya da fiziksel hastalıklar, bu hastalıklara bağlı kullanılan ilaçlar vb. etkenler kadınlarda cinsel istek sorunlarının ana nedenleri arasındadır. Cinsel terapi sürecinde de yukarıdaki nedenlerin varlığı araştırılır ve bulunan nedenlerde yapılabilecek değişimler çalışılır.

Cinsellikle ilgili doğru bilgiler, değerler, bedeni, istek ve ihtiyaçları fark etmek, duyguları tanımak, ifade etmek cinsel istekle ilgili yaşanabilecek sorunları en aza indirirken tam tersi de cinsel istek sorunlarını arttırmaktadır. Eşlerin birbirini anlaması ve destek olması da sorunun çözümünde önemlidir.

Eğer cinsel istekle ilgili sorun yaşıyorsanız; fiziksel ve hormonal sağlığınızı kontrol ettirdikten sonra ve her şey yolundaysa psikolojik değerlendirme için bir cinsel terapi uzmanına başvurabilirsiniz. Eşinizle beraber alacağınız bu destek yaşadığınız sorunda değişim alanlarını tetikleyecektir.

Cinsel sorunlar

Cinsel sorunlar 150 150 dolunay

Cinsellik; gelişim dönemlerine göre yaşanma özellikleri değişse de çocukluk döneminde, ergenlik de, genç yetişkinlikte, yetişkinlikte, ileri yetişkinlikte ve yaşlılık da yani doğumdan ölüme kadar hayatın hemen hemen her döneminde var olan bir gerçeklik.

Ancak bu gerçekliği yasaklar, günahlar, baskılar, cinsiyet ayrımcılığı, yanlış inanç ve bilgilerin gölgesinde yaşadığımızda ortaya pek çok cinsel sorun ve cinselliğin tam olarak yaşanamadığı ilişkiler çıkıyor. Cinsel eğitimin olmadığı, cinsel yasaklarla büyüyen, evlenince öğrenirsin denilen nesiller, evlenince çoğunlukla büyük hayal kırıklığı ile karşılaşıyor.

Evlilik kurumu, mutluluğu, birlikteliği, aşkı ve sevgiyi vadettiği gibi düzenli cinsel yaşamı da vadetmekte. En azından reklamları böyle!

Reklamları geçip de işin aslına gelince:

  • Ülkemizde, evlenen çiftlerin çoğu ilk cinsel deneyimlerinde zorlanıyorlar, ‘ilk gece korkusu’nu öğrenerek büyüyen bir nesil için pek de şaşırtıcı olmasa gerek!
  • Zorlananların yine büyük kısmı vajinismus, ağrılı cinsel ilişki, ereksiyon sorunları, erken boşalma, orgazm sorunlarıyla evliliklerinin ilk aylarında, ilk yıllarında bazıları ise yıllarca uğraşmak durumunda kalıyorlar.
  • Cinsel sorunlar, yaşanılan evlilik sorunları, fizyolojik ya da psikolojik travmalar karşısında hayatın herhangi bir döneminde de ortaya çıkabiliyor ve dönemsel olabileceği gibi tedavi edilmediğinde sürekli de yaşanabiliyor.
  • Hiç zorlanmadan ya da kısmen zorlanarak ilk ilişkiyi atlatanların büyük çoğunluğu, cinsel yaşamlarında, birbirlerine uyum sağlamaya, mutlu olmaya çalışıyorlar ki bu pek de kolay olmuyor.
  • Tüm çiftlerin büyük bölümü hayatlarının bir döneminde en az bir kez bir cinsel işlev bozukluğu sorunu yaşıyorlar.
  • Ve evli grubun bir kısmında cinsel yaşam yok denecek kadar az. Bazılarında ise cinsel ilişkiye girebilmiş olmalarına rağmen hiç yok.

Diyeceksiniz ki cinsel yaşamlarından mutlu olan çift hiç mi yok?

Birbirlerini tanımaya şans veren, evlilik kurumunun evcilik olmadığının farkında olan, kendilerini, cinselliklerini yaşamada özgür hisseden ve bedenlerini tanıyan, cinselliğin önemli bir insan hakkı olduğunun farkında olan şanslı bir azınlık var tabi ki !

Bu azınlığın çoğalması için;

  • Cinsel bilgilerin, çocuk cinsellikle ilgili soru sormaya başladığı yaştan ergenliği de kapsayacak şekilde verilmesi… gönül ister ki okullara bilimsel dersler olarak yerleştirilmesi!
  • Gençlerin üreme sağlığı ve cinsel sağlık konularında bilinçli olmaları, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve HIV/AIDS hakkında farkındalıklı olmaları ve nasıl korunacaklarını bilmeleri
  • Cinselliğin evlilikle başlamadığının kabul edilmesi ve evlilik öncesinde de bilgilerin verilmesi, deneyimlerin sağlıklı yaşanması
  • Ailelerin çocuklarının, gençlerin cinsel bilinçlendirmesinden sorumlu olduklarını fark etmeleri
  • Ve her şeye rağmen evlilikde/ilişkilerde yaşanabilecek sorunlar karşında konunun uzmanlarından destek alma konusunda rahat olunması, tavsiye olunur.

 

Cinsel kimlik karmaşası

Cinsel kimlik karmaşası 150 150 dolunay

Ergenlik döneminde çocuğu olan anne babaların ve ergenlerin kafalarını en çok kurcalayan konulardan bir de cinsel kimlik konusudur. Cinsel yönelimin oldukça görünür ve yaşanır olduğu ergenlik döneminde aynı cinsiyetten hoşlanmak kafa karıştırıcı olabilmektedir. Eşcinsel olma ihtimali anne babaları gerebilirken, ergenin ergenlik sürecinin de daha da zorlanmasına neden olmaktadır.

Cinsel yönelim, kişinin cinsel ve duygusal olarak çekim duyduğu cinsiyete göre tanımlanan bir özelliktir. Bireylerin kendi cinsiyetinden birine ilgi duyması veya karşı cinsiyetten birine ilgi duyması cinsel yönelim olarak tanımlanabilir. Ergenlik de bu yönelim belirginleşir ancak kesinleşmez.

Ergenlik insan hayatının en zor büyüme evresidir

Bedensel ve ruhsal olarak bu kadar hızlı ve değişken bir dönem insan hayatının başka hiçbir evresinde yoktur. Ergenlik sürecinde kendini aramak, büyümek ne kadar doğalsa cinsel kimlik konusunda da arayışta ve denemede olmak o kadar doğaldır. Cinsel kimliğin arandığı ve denediği evrede ergen, dönem dönem biseksüel (hem erkek hem de kadından hoşlanma) yönelimler gösterirken dönem dönem homoseksüel (kendi cinsiyetinden hoşlanma) gösterebilir. Bu ergen için kafa ve ruhsal karışıklığa neden olmakta ve neden böyle olduğunu anlamakta zorlanabilmektedir. Ayrıca yaşadığı süreci paylaşmak en temel ihtiyacıdır. Anlayışlı anne ve baba kendini arayan ergen için büyük şansken tam tersi anne baba modeli ergenin ruhsal olarak zorlayabilmektedir.

 

Bir insan eşcinsel ya da biseksüel olmaya karar verip de eşcinsel olmaz

Cinsel yönelimin neye göre oluştuğu tam olarak bilinmemektedir. Genel olarak kabul gören açıklamalar, karmaşık bir genetik zemin üzerinde çevresel etkenlerin rol oynadığından bahseder. Bir erkek neden bir kadından hoşlanır, sorusunun yanıtı bilinmediği gibi diğer cinsel yönelimlerinde nasıl oluştuğu bilinmemektedir. Yani insanların heteroseksüel mi, biseksüel mi ya da homoseksüel olarak doğup doğmadıkları bilinmemektedir. Fakat bilinen, kişilerin heteroseksüellik ya da diğer yönelimler arasında bir tercih yapmadıkları/ yapamadıklarıdır. Yani kişi heteroseksüel olmak istediği için heteroseksüel olmadığı gibi eşcinsel ya da biseksüel olmaya karar verip de eşcinsel olmaz. Cinsel yönelimi değiştirmeye yönelik girişimler bu nedenle başarısızlıkla sonuçlanmıştır; bir eşcinselin heteroseksüele dönmesi ile bir heteroseksüelin eşcinsele dönmesi arasında imkansızlık açısından fark yoktur.

Ergenlik döneminde cinsel kimlik karmaşasını yaşayan ergenler ve anne babalara kısaca şu söylenebilir:

  • Ergenlikte cinsel yönelime ait çelişkiler ve karmaşık hissetmek homoseksüel olunduğu anlamına gelmez. Ergenlik döneminde cinsel kimlikle ilgili karar verilmemektedir. Ergenlik arayış dönemidir.
  • Çocuğunuzu sadece çocuğunuz olduğu için kabul etmek ve sevmek bu dönemde size ve ona iyi gelecektir. Kendini aradığı dönemde aşırı baskı ya da hastaymış ve tedavi olmalıymış gibi davranmak onu da sizleri de çok zorlar.
  • Cinsel kimliğini aradığı ve deneyimlediği bu dönemde ona destek olacak bir uzman, sorgulamalarını sağlıklı yapması ve kendini kabulü konusunda çok anlamlı olacaktır.

Anne baba olarak bu süreçte sizler de toplumsal ön kabullerden, baskılardan dolayı zorlanırsanız psikolojik destek alma konusunda lütfen rahat olun.