veli

Şimdi okullu olduk!

Şimdi okullu olduk! 150 150 dolunay

Eğitim sistemindeki değişiklik kapsamında 60-66 aylarını doldurmuş çocukların 72 aylıklarla beraber ilkokula başlamaları pek çok veliyi haklı olarak tedirgin etti. 66 aya kadar olan çocukların okula başlama kararlarını velilerine bırakan Milli Eğitim Bakanlığı, 66 ayı ve sonrasını zorunlu kıldı. Velilerin bir kısmı çocuklarına rapor almaya çalışırken böyle bir şansı ya da düşüncesi olmayanlar kaderlerine razı geldiler. 66 ayla 72 ay arasında sadece bir kaç ay var diyen Milli Eğitim Bakanlığı söz konusu yaş grubunda bir ayın bile çok önemli olduğunun tam farkında değil anladığım kadarıyla!

Uzmanların görüşlerinin hiçe sayılarak başlanan yeni uygulamanın sonuçlarını hep beraber yaşayıp göreceğiz ve ne yazık ki erken yaşta eğitim sistemine dahil olmanın sonuçlarında ortaya çıkabilecek travmaları da yine hep beraber deneyimleyeceğiz.

Hep beraber diyorum çünkü konu o kadar çok kesimi ilgilendiriyor ki;

– Çocuğunun zarar görmesinden endişelenen velileri, akrabaları,

– 60-66-72 aylık tüm çocukları,

– Bu grupdan sorumlu olacak tüm öğretmenleri,

– Okul yöneticilerini,

– Okul servilerini,

– Sağlık sisiteminde çalışanları özellikle bugünlerde ‘çocuklar zihinsel olarak okula hazır değildir ‘ raporu vermekten başka iş yapamayan çocuk psikiyatırlarını,

– Bu çocukların yaşayacakları travmaları tedavi etmeye çalışacak uzmanları,

– MEDYA mensuplarını,

– Bu konuyu merakla ve kaygıyla izleyen seyircileri…..

– ….

Hımmm bakalım neler göreceğiz!…

60-66 ay arası çocuklar yani beş – beş buçuk yaş arası çocukların zihinsel, fiziksel, psiko-sosyal gelişimleri okul eğitimine katılmaya ve belirli bir disipline ve kurallara uymaya uygun değildir.

5 yaşındaki çocuklarda el-göz koordinasyonu, motor becerileri, soyutu-somutu ayırt edebilme, neden sonuç ilişkisi kurabilme tam gelişmemiştir, gelişmeye devam etmektedir. Ayrıca uzun süre dikkatlerini toplamakta zorlanırlar. Çabuk sıkılabilirler. Dikkatin, ilginin hep kendilerinde olmasını isteyebilirler. Çoğunlukla hareketli ve sabırsızdırlar.

Dürtü kontrolleri tam gelişmediğinden, sınıf kurallarına uyum sağlamakta, dersi takip etmekte, ders boyunca oturmakta, tepkilerini ayarlamakta ve hatta bazen idrar refleksini kontrol etmekte zorlanabilirler.

Okula yeni başlayan tüm çocuklarda olduğu gibi “ayrılık, terkedilmişlik” duygusu bu yaş grubunda daha çok olacaktır. Okula uyumda sorun yaşayabilecekleri gibi okuldan çok çabuk sıkılabilir, derslerden soğuyabilirler.

5 yaş ile 6 yaşın aynı sınıflarda eğitime alınacağı düşünüldüğünde iki yaş birbirine çok yakın gibi görünse de, zihinsel gelişim evreleri düşünüldüğünde arada çok fark vardır. Yaş grupları arasında öğrenmede, algılamada, duyumsamada ve hissetmede ciddi farklılıklar olacaktır.

Öğretmenler 5 yaş çocukların zihinsel, fiziksel, psiko-sosyal gelişim evreleriyle ilgili bilgi ve beceride yetersiz olabileceklerinden, normal gelişim aşamalarındaki çocuklarda bile “öğrenme güçlüğü”, “dikkat eksikliği”, “davranış bozukluğu” gibi yanlış tanımlamalara neden olabilirler bu da çocuklarda ve velilerde strese ve bazen de travmalara neden olabilir. “Benim çocuğum neden hala okuma-yazmayı sökmedi?” sorusu bu yılın en çok sorulacak sorusu olacak diye tahmin ediyorum. Cevabı şimdiden verelim: “Birazcık erken başladı okula ama üzülmeyin bir kaç ay erkenden bir şey olmaz, birazcık kendine güveninde sorun olabilir kendini başarısız hissedebilir ama geçer üzülmeyin!!!!’

Erken yaşta yaşananan başarısızlıkla ilgili olumsuz kayıtların, bireyin öz güvenini olumsuz yönde etkilediği tartışılamaz bir gerçektir. Bu durum çocuklarda tamiri zor hasarlar bırakabilir. Yani geçmesi biraz zaman alır. Amacım hiçbir veliyi korkutmak ve tedirgin etmek değil, lütfen yanlış anlaşılmasın, bunca yıldır bireylerle çalışan bir psikolojik danışman olarak başarısızlık kayıtlarının altından sıklıkla ilkokul anıları çıkar da ondan… Zamanında okula giden çocukların anıları bile olumsuzken, daha küçüklerin bilinçaltı kayıtlarını ise nedense hiç merak etmiyorum!

Tüm bunlara ek olarak çoğu okulun fiziksel koşulları (sınıf kapasiteleri, lavabo-tuvalet ,kantin…) bu yaş grubuna uygun olmayabilir. Çünkü uygulama kararı çok yeni, okulların ne fiziksel koşulları ne de eğitimci kadroları bu yeni sisteme pek uygun görünmüyor. Ne yazık ki ülkemizde alt yapı sorunu her konuda kendini gösteriyor … En acısı eğitimdeki alt yapı eksikliğin sonuçları olsa gerek! Duruma burdan bakıldığında velilerin tedirgin olması için tonlarca neden var. Okul yönetimini, öğretmeni, öğrenciyi, velileri, zorlu bir dönem bekliyor diye düşünüyorum. Hayırlısı diyelim artık!

Peki bu durumu kolaylaştırmak için neler yapılabilir? Biraz da olumlu ve yapıcı konuşalım değil mi?

Öncelikle; eğer çocuğunuzu 72 aydan önce okula gönderdiyseniz daha dikkatli ve özenli veliler olmanızı tavsiye ederim.

– Çocuğununuz okul süreciyle ilgili A’dan Z’ye her konuyla ilgilenin.

– Çocuğunuza okul servisinde uyulacak kuralları anlatın.

– Kendisini büyük çocuklara karşı nasıl koruyacağını korkutmadan anlatın.

– Hoşuna gitmeyen davranışlara (şiddet, taciz, ..gibi ) ‘Hayır’ demeyi öğretin!

– Kendi kendine giyinebilme, kendi başına yemek yiyebilme becerisini kazandığından emin olun.

– Tuvalette uyulacak hijyen kurallarını onun anlayacağı dille anlatın.

– Paraları tanıtın, yeteri kadar harçlık verin, kantin ihtiyaçlarını birlikte ve gerçekçi saptayın,.

– Çantasına yedek çamaşır koyun.

-Bir sorun yaşadığında öğretmeniyle paylaşması gerektiğini anlatın.

– Okul dönüşlerinde çocuğunuzu rahat rahat dinleyecek kadar zaman ayırın.

– Şikayetlerini, memnuniyetlerini gerçekçi ve ciddi bir kulakla dinleyin.

– Öğretmeniyle iletişim halinde olun. Evde ders çalıştırmanız gerebilir, nasıl çalıştıracağınızı öğretmeninden ve eğitimcilerden öğrenebilirsiniz.

– Okula gitmek istemezse, adaptasyon sorunu ya da daha farklı sorunlar yaşarsa bir kaç hafta içinde uyumlanmasını bekleyin. Süre uzarsa mutlaka bir uzmana başvurun.

Yeni eğitim dönemi herkese hayırlı olsun diyorum da … Umarım olur diyorum ne yalan söyleyeyim!

 

İyi tatiller

İyi tatiller 150 150 dolunay

Çocukluğumda okulların kapanmasının içimde yarattığı heyecanı her okullar kapanışında yeniden hatırlarım sanki… Saat çalmadan uyanmanın, yatakta keyif yapmanın, istediğim kıyafetleri giymenin, dilediğimde kitap okumanın ve akşam ezanına kadar dışarıda oynamanın keyfi bir başkaydı.

Zamane çocukları benden daha mı şanslı yoksa daha mı şanssız bilemiyorum ama bildiğim bir şey var ki benim çocukluğumun tatilleri pek güzel ve özgürdü! Galiba yaşadığımız ve içinden geçtiğimiz zaman/dönem bunu gerektiriyor ki evebeyler artık daha kontrolcü, kuralcı ve disiplinli. Aslına bakarsanız “zaman kötü” hikayesini çocukluğumundan ben de hatırlıyorum. Kirlenme ve kötüleşme hızını arttıran zaman mı yoksa insan mı yoksa zamane insanı mı?

“Eskiden” ya da ”bizim zamanımızda” ile başlayan cümleleri pek “tasvip etmemekle!” birlikte yine de bu kez kullanacağım; bizim zamanımızda karneye pek önem verilmezdi. Aileler çocuklarının sınıf içindeki başarısını, notlarını, sınıfta en çalışkan kim, kimin çocuğu kimin çocuğundan daha iyi notlar alıyor… gibi konuları bilmezlerdi bile…

Çocukların arasında kavga çıktığında “Çocuktur bu olur, çocuktur unuturlar”denirdi… Gerçektenden kavga bile etsek kısa süre sonra barışır hiçbir şey olmamış gibi devam ederdik. Ailelerimiz de bizim yüzümüzden küçüçük olaylardan dolayı birbirlerini kırmamış olurlardı…

Doğada, sokaklarda çok zaman geçirdiğimizden olsa gerek, dizlerimizdeki, kollarımızdaki yaralar hiç kapanmazdı yine de şikayet etmezdik. Oyuncaklarımızı doğadaki malzemelerden (çamur, ağaç, taşlar, bazen çöpler) yapardık. İşte bu yüzden annelerimizden çok azarlar, bağırmalar işitirdik. Yine de oynamaya devam ederdik geç saatlere kadar.

Ahhh o günler… diyelim ve bugünlere dönelim.

Okullar her haziran ayında olduğu gibi yine tatile girdi. Öğrencilerle birlikte velileri de karne heyecanı sardı. Karne notu yüksek olan öğrenciler ve velileri sevinirken düşük not alan öğrenciler buruk bir sevinçle tatile başlıyorlar. Düşük karne notu alan öğrencilerin velilerinin çocuklarına yaklaşımı onların derslerden tamamen soğumalarına bile neden olabilir. Aşağılayıcı tavır ve davranışlar, kızmak ya da hiç ilgilenmemek çocuk üzerinde olumsuz etkiye neden olur. Çocuğun öz değer algısı, başarıya verdiği anlam velilerin çocuklarına yaklaşım modeliyle şekillenir. Eğer çocuğunuzun karne notu düşükse bunda velilerin yıl içindeki davranışlarının da payı büyüktür. Çocuk eğitiminde çok söylenen şey “Ne ekerseniz onu biçersiniz!”dir. Yani çocuklarınıza davranışlarınızın ve yaklaşımlarınızın sonuçlarını çocuklarınızın üzerinde görürsünüz!

Çocuğunuzun karne notu düşükse bu sonuçdaki sorumluluğunuzu kabul edin ve çocuğunuzu koşulsuz sevdiğinizi hatırlayın. Onunla birlikte notlarını düzeltmek için neler yapabileceğinizi sakince konuşun. Eğer kendi hayatınızda da düşük notlar ya da karneler varsa kendinizden örnek verin ve nasıl düzelttiğinizi ya da düzeltemediğinizi anlatın. Kendi çocukluğunuzda ailenizin size nasıl davranmasını isterdiniz, hangi davranışlar hoşunuza giderdi hangileri sizde hiç işe yaramazdı? Bunları hatırlayın.

Karne sadece derslere verilen notlar değildir. Çocuğunuza verdiğiniz değere, sevgiye de verilen notlardır. “Düşük not alırsan seni sevmem ya da komşunun çocuğu senden daha iyi karne getirmiş, sen ne kadar tembel ve düşüncesizsin”… gibi davranışlar çocuğunuz üzerinde olumsuz etkiye neden olur. Onu sevdiğinizi her fırsatta söyleyin. Onu dinleyin ve anlamaya çalışın.

Yaz tatilinin amacının tatil olduğunu, çocukların arkadaşlarıyla oynamasının, spor yapmasının, keyifli ve eğlenceli zaman geçirmelerinin onların zihinsel, bedensel ve duygusal gelişim sürecinde çok önemli olduğunu hatırlayın. Yaz tatilinde verilen ödevleri yapmaları konusunda onları çok zorlamadan, esnek planlarla günlük ya da haftalık zaman dilimleri halinde bunların yapılmasına destek olun. Yazın bol bol kitap okumaları, ilgi duydukları sosyal etkinliklere ya da hobilere yönlenmelerine yardım edin. Hobiler kişinin kendini keşfetmesine ve tanımasına destek olur. Bir yıl boyunca çocuğunuza yeterince zaman ayıramadıysanız birlikte bol bol kaliteli zaman geçirin.

Unutmayın ki bir çocuğunun en çok ihtiyacı ailesini birarada görmek, birlikte eğlenmek, sohbet etmek ve hep birlikte keyifli zaman geçirmektir.

Tüm çocuklara, ailelere ve hep çocuk olanlara iyi tatiller…