tecavüz

Cinsel sağlık eğitimi şart

Cinsel sağlık eğitimi şart 150 150 dolunay

Cinsellik sadece insan neslinin devamını sağlamaz, aynı zamanda insanlar varoluşlarından bu yana üreme, gelişimlerini sağlama, sevgiyi paylaşma, yaşamlarını zenginleştirmeyi de destekler. İnsan yaşamının doğal bir parçası olan cinsellik çoğunlukla sorunlarla, tabularla, yasak ve günah kavramıyla anılmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü 1974 yılında “Cinsel sağlık”ın tanımını yaparak temel bir soruna çözüm üretilmesinde objektif bir kilometre taşı oluşturmuştur.

Cinsel sağlık “Cinsel bir varlık olarak insanın sadece bedensel değil, duygusal, düşünsel ve sosyal bütünlüğünü sağlayan, kişilik gelişimi, iletişim ve sevginin paylaşımını pozitif yönde zenginleştiren ve artıran sağlıklılık halidir” der.

Bu tanımın anlamı cinsel eğitimin önemini anlayabilmemiz için önemlidir:

  • Öncelikle cinsel sağlığın çok boyutlu olduğunu vurgular, yani sadece bedensel cinsellikten değil, cinselliğin ruhsal, sosyal boyutlarından haberdar eder.
  • İkinci olarak sağlıklı bir cinsel yaşam için insanların bedensel fonksiyonlarını bilmeleri gerektiğini ortaya koyar. Gerçek bilgi ve bunun getirdiği sorumluluk bilinci gerekir, cinsel sağlığı koruyabilmek için, cinselliği sağlıklı yaşayabilmek için katı kabuller, yanlış bilgiler yerine riskleri, olasılıkları açıklayan gerçek bilgi ve sorumluluk… Bilgi, insanın vücudunu ve yaşamını kontrol edebilmesinin anahtarıdır ve insan ancak bu sayede sorumluluk içinde davranabilir.
  • Üçüncüsü, kişilik gelişimi, iletişim ve sevginin paylaşımındaki önemini vurgulayarak “cinsel sağlık” kavramının pozitif bir kavram olduğunun altını çizer. Başka bir deyişle cinsellik entelektüel bir olgu olarak kişilere sorumluluk yükler (istenmeyen gebeliklerden ve cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar ve HIV/AIDS den korunmak için) beden fizyolojisi hakkında bilgi gereksinimi getirir. Bu sorgulama, bilgi düzeyinin artışı ve sonuçta bireysel ve toplumsal gelişim demektir.
  • Sonuç olarak bu tanımlamadan yola çıkarak “cinsel sağlık” kavramı insanlara nasıl davranmaları gerektiğini kesin kurallar ve reçetelerle anlatmaz ancak onlara cinselliği kişisel, sosyal, kültürel ve dini inançları ve gelişimleri içinde pozitif olarak yaşamaları gerekliliğinin anahtarını verir.

Yukarıda tanımlanan Cinsel Sağlıklılık halinin yaşanır olması için etkin bir cinsel sağlık eğitiminin bireylere ailede ve okulda verilmesi gerekmektedir. Çünkü doğumla başlayan insan olma yolcuğunda bize ne verilirse onu öğrenir ve tepki veririz. Cinsel konularda bilimsel bilgi verilmeden sadece yasak ve korkularla cinselliği engellemek mümkün değildir engellense bile cinsel istismarlar, taciz, tecavüzler, cinsel sorunlar, kişilikle ilgili sorunlar…vb kendini gösterir. ,cisnel istismar,tecavüz

Cinsel sağlık eğitimi doğumla başlamalı ve her yaşa uygun olarak yaşam boyu devam etmelidir.

Cinsel sağlık bilgileri eğitiminin amacı, insanların cinselliğin olumlu yönlerini tanımalarına, cinsel sağlıklarını korumak için bilgi ve becerilerle donatılmalarına ve cinsel konularda seçim yapabilme becerileri edinimlerine yardımcı olmaktır. Cinsel Sağlık Bilgileri Eğitimi sadece üremeyi kapsamaz. Bu eğitimin amacı erken yaş gebeliklerini, doğumlarını, kürtajı, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonları, HIV/AIDS’i önlemek, gençlere doğru ve yanlış, sağlık ve hastalık arasında seçim yapma becerileri kazandırmak, sorumlu cinsel davranışların, ilişkilerin güzelliklerini, sevgiyi ve saygıyı ve hakları öğretmektir. (European Parlement, 2013).

Cinsellik ve cinsel sağlıkla ilgili eğitim ailede başlayan ve okulda desteklenen bir süreci içerir. Yurt dışındaki başarılı örneklerde, örneğin Finlandiya, Hollanda; 4 yaşında başlayan okul öncesi programlarında kendini tanıma, yakın ilişkileri anlama ve kendini ifade edebilme ve koruma üzerinde başlar ve gelişimsel yaş dönemlerine ve ihtiyaçlarına uygun bir şekilde bir müfredat takip edilir. Bu eğitimlerin en önemli unsurları ebeveyn eğitimleri ve onların bu sürece dahil edilmesidir. Çocuğun okul eğitimi başlamadan önceki dönemde ailenin farkındalığı ve süreci nasıl ele alındığında büyük önem taşımaktadır.

Cinsel istismarın, taciz, tecavüz, gibi insanlığa yakışmayan suçların yaşanmaması için erken dönemde başlayacak cinsel sağlık eğitimlerin önemi tartışılmazdır.

Kendisiyle barışık, sağlıklı nesiller için kapsamlı bir cinsel sağlık eğitimi ŞARTTIR!

Çocuk çocuğa…

Çocuk çocuğa… 150 150 dolunay

Gün geçmesin ki yeni bir olay olmasın bu ülkede ve biz üzülmeyelim!

12 yaşında 4 erkek çocuk, tecavüz ettikleri aynı yaşta bir erkek çocuk ve bu olayı sanki film çekiyormuşcasına kameraya almaları…

Ankara’da ilköğretim okullarından birinde yaşanan bu olay beni bayağı üzdü ve düşündürdü.

12 yaşındaki bir çocuğa aynı yaştaki 4 arkadaşı tecavüz ediyor!

Olay Ankara’da bir ilköğretim okulunda gerçekleşiyor, 12 yaşındaki bir çocuğa aynı yaştan 4 arkadaşı okul binasında tecavüz ediyor ve de kameraya alıyorlar. Tecavüze uğrayan çocuğun ailesi oğullarının birden sessizleşmesinden, içine kapanmasından kuşkulanıp herhangi bir sorun olup olmadığı araştırmak için okula gidiyorlar ama birşey bulamıyorlar. Tecavüz eden çocuklar soğukkanlı bir şekilde daha sonraki günlerde cep telefonundan görüntüleri izlerken öğretmenlerden birine yakalanıyorlar ve olay ortaya çıkıyor.

Aklımın ve gönlümün almadığı çok şey oldu bu olayda: 12 yaşındaki yeni ergen çocukların tecavüz gibi insanlık dışı bir olayı nasıl yaptıkları, bunu kameraya almalarındaki niyet ve soğukkanlılık, çektikleri videoyu sanki çok normalmiş ve oyun izler gibi izlemeleri, tecavüze uğrayan çocuğun travması, bunu yaşayan ailelerin neler hissettikleri, cinsellikle ilgili merakın ve uyanışın çocukları bu noktaya getirebilmiş olması ve daha pek çok şey. Çocuktur yapar diye geçemeyeceğim bir durumdu!

Cinsel eğitim ailede başlayıp okullarda devam etmeli

Bir kez daha fark ettim cinsel eğitimin ailede başlayıp okullarda kademeli olarak devam etmesi gereken, olmazsa olmaz bir konu olduğunu.

Varsayalım ki bu yeni ergenler ilk olarak ailelerinde cinsellikle ilgili bilgileri almış olsaydılar, yani ilk cinsel soruları başladığında yaşlarına uygun cevaplar alarak, ‘HAYIR’ demeyi öğrenerek, özel bölgelerin ne olduğunu bilselerdi, bedenlerini bütün olarak keşfederek büyüselerdi, okul hayatında eğitimlerde cinsel eğitim almaya başlasalardı, vajinayı, penisi adlarıyla öğrenip, işlevlerini, görevlerini, nasıl koruyacaklarını, hastalıkları, gebeliği, korunma yollarını, güvenli cinsel yaşam kavramını bilmiş olsalardı bu olay yaşanır mıydı acaba çok merak ediyorum?

Çocuklar çevresindeki cinsel uyaranlara bilinçsizce ulaşabiliyor

Cinsellikle ilgili konuşulmaz, ayıp, günah diye büyütülüp bu tür taciz, tacavüz olaylarını yaşayan genceçik çocuklara günah değil mi? Günah diye cinselliği baskılayabildiğini, kontrol edebildiğini zannetmek! Ne büyük cahalet! Çocukların çevresinde cinsel uyaranlar o kadar çok ki tv’den cep telefonlarından, tabletlerden akranlarının da yardımıyla her tür bilgiye, görüntüye bilgisizce ulaşabiliyorlar ne yazık ki! Sistem yasaklasa da, aile yasaklasa da!

Yasaklar merak uyandırıyor

Yasaklamak! Hiçbir konuda fayda getirmez hele ki konu cinsellik olunca, yasaklan her şey merak uyandırır ve içgüdüsel olarak yasağı merak etmek, denemek istemek Adem’le Havva’dan bu güne değişmeyen en temel insan gerçeğidir hele ki ilk gençlik ve toyluk yıllarında. Eğer cinselliği keşfi güzel ve sağlıklı şekilde öğrenmeyi baskılarsak da ilerleyen yıllarda, cinsel işlev bozuklukları ya da sapkın zihinlerin ve davranışların ortaya çıkma ihtimali artar.

Kendi çocukluğunuzu ve cinsellikle ilgili neleri merak ettiğinizi hatırlayın

Okullarımızda henüz cinsel eğitim yok ne yazık ki, biyoloji dersindeki bölüm ise anlatılmadan geçiliyor çoğunlukla… Bu nedenle ailelere çok iş düşüyor.

İlk olarak kendi çocukluğunuzu hatırlayın, neleri merak ederdiniz, ilk merak, ilk keşif, ilk haz, ilk günah… ‘Bizim dönemimiz böyle değildi, ben hiç böyle şeyler hatırlamıyorum, şimdi ortalık çok kötü’ deyişinizi duyar gibi oldum.

İnsanlık cinselliği yeniden keşfetmedi

Haklısınız farklı dönemlerde yaşıyoruz, artık internet çağındayız ama bilin ki sizlerin zamanında da cinsel keşifler, çocuklukta merakla, içgüdüsel başlıyordu. Hatırlamıyor olabilirsiniz ki bu çok doğal ya da yöntemleriniz farklı olabilir ama insanlık cinselliği yeni keşfetmedi!

Çocuklarınızla iletişiminizi güçlü tutabilir, sohbetlerinize önem verebilir, cinselliği sorduğu ilk yıllar itibariyle elinizden geldiğince sorularını cevaplamaya çalışabilirsiniz. Bu konuda yazılmış kitaplar var okuyabilir ve araştırabilirsiniz.

Cinsel eğitim hem ailede hem de okulda verilmeli demiştik ya… Dilerim ki bir gün cinsel eğitim müfredata bilimsel bilgilerle girer . Ama o gün gelse de gelmese de siz anne babalar diğer pek çok konu gibi cinsel konularla ilgili bilgi vermek ve almak gerekirse uzman desteğine başvurmak durumundasınız.

 

Cinsel şiddet

Cinsel şiddet 150 150 dolunay

Bugün sizlerle, cinsel şiddetle ilgili 5 yaygın önyargıyı ve gerçeklerini paylaşmak istiyorum. (Cinsel şiddet kapsamında; taciz, tecavüz, ensest, elle taciz, sözle taciz, evlilik içi cinsel şiddet vb. düşünebilirsiniz.)

Önyargı 1. Cinsel şiddeti kadın tahrik eder.

Gerçek: Bu önyargının çıkış noktası; kadının dış görünüşünün, davranışlarının ve konuşmasının kendisini ve erkeği, cinsel şiddete sürüklediği yönündedir. Fakat yapılan araştırmalar kurban seçiminin tamamen tesadüfen olduğunu ortaya çıkarmıştır. Cinsel şiddet kurbanı kadınlar, şimdiye kadar uğradıkları tüm saldırılar sırasında saldırıya uğramamış kadınlardan daha farklı giyinip daha farklı davranmamışlardı. Erkekleri tahrik etmek için kadın olmak yeterliydi.

Önyargı 2. Hiçbir kadın isteği dışında tecavüze uğramaz. Kadın dirense tecavüze uğramaz.

Gerçek: Bu görüşü kadın kaslarının güçlü kasılma yeteneğine dayandırarak ispatlamaya çalışanlar çoktur. Ancak kaslarını her kadın kullanmayı bilmez kullanabilse bile tecavüz anında kadına yapılan tehditler, şiddet ve o anki şokla kaslarını bilerek kasmak ve penisin girişine izin vermemek imkansız gibidir. Ayrıca erkekler tarafından verilen cevaplar bu iddiaların tersini doğruluyor. Kadının direncini kırmak, tehdit ve şiddet aracılığıyla istediğine ulaşmak erkeklerin asıl istediği. Pek çok durumda kadının gösterdiği direncin ve karşı koymanın erkeğin şiddet miktarını ve motivasyonunu arttırdığı bilinmektedir. Kadın bu yoğun şiddet altında (bir veya daha fazla erkeğin) olayı sineye çekerek canını kurtarmaya çalışır. Yine de kadınlara direnmelerini, saldırganı şaşırtmaları, bağırmalarını öneririz çünkü şiddetten kurtulabilenler bu yöntemler sayesinde kurtulmuştur.

Önyargı 3. Kadınlar gizliden gizliye tecavüz edilmeyi ister.

Gerçek: Kadınların cinsellikte sertlikten hoşlandığı fikri bazı erkeklerin kafasında yer etmiş durumda. Kadınlarla yapılan çalışmalar ise yanlış anlaşılmaya yer vermeyecek şekilde, kadına karşı kullanılan şiddetle, kadının haz almasının birbiriyle ilgisi olmadığını ortaya koymaktadır. Kadınların şiddeti arzulamış olması bile komiktir. (Mazoşistler hariç tabii ki) Sadece cinsel ilişkiyi tecavüzle bağlantılı gören ya da bir tutan biri böyle bir düşünceye varabilir.

Önyargı 4. Tecavüz biyolojik bir zorunluluktur (iç güdüsel). Zorunluluktan dolayı seks!

Gerçek: Bu yargıya inanan insanların büyük çoğunluğu erkeklerin biyolojik zorunluluktan dolayı kadınlara karşı cinsel şiddette bulunduklarını söylüyor. Yani ‘’Erkektir yapmasa olmaz, dayanamaz! Kadınla erkek bir olur mu?’’ gibi pek çok, taraflı oluşturulmuş ve inanılmış inanç. Sözü edilen içgüdülerinin esiri olan erkekler belli bir noktayı geçince içgüdülerinin esiri olup kadınlar istemese bile ilişkiye girmeleri gerekiyormuş, geri dönemiyorlarmış! Kaçınız erkeklerin bu kadar aciz olduğuna inanıyorsunuz? Eğer öyleyse üzüldüm erkekler için. Evlilik içinde yaşanan tecavüzlerin kadın üzerinde derin izler bıraktığı bir gerçek. Erkeklerin kadın istemeden ilişkiye zorlamaları kabul edilebilir bir durum değil.

Önyargı 5. Saldırgan bir yabancıdır.

Gerçek: Birini tanımaktan oluşan yakınlığın, şiddet kullanma olasılığını düşürdüğüne inanılır. Oysaki gerçek bunun tam tersidir. Araştırmalar gösteriyor ki saldırgan erkeklerin çoğu kurbanlarını tanıyordu. Aynı şekilde saldırıya uğrayan kadınların büyük çoğunluğu kendisine saldıranı tanıyordu. Oysaki bizlere çocukluktan itibaren ne denir? ‘’Tanımadığın insanlarla konuşma, çağırırlarsa gitme.’’ Öyle bir hava yaratılıyor ki sanki tüm yabancı erkekler kuşkulu her an herşeyi yapabilir. Amcalar, dayılar, babalar, eşler ise hep güvenilirmiş gibi… Söz konusu cinsel şiddet ise yabancı erkeklerin daha güvenilir olduğu söylenebilir.

Sonuç: Kadınlara, kendilerine yönelik yapılan saldırı sırasında sakin kalmaları, kaçmamaları, bağırmamaları, bunun yerine saldırganla dostça konuşmaları yönünde yapılan öğütler yanıltıcıdır ve işe yaramaz. Bu öneriye uyan kadınların şiddete boyun eğdikleri görülmektedir. Cinsel saldırıyı atlatan kadınların çoğu, var gücüyle saldırıya karşı koyan, bağıran, kaçan, saldırganı paniğe sokan ya da yardım çağıranlardır.

 

Sözlü şiddet

Sözlü şiddet 150 150 dolunay

Şiddetin her türlüsüne karşıyım. İnsanın insana, insanın hayvana, insanın doğaya yaptığı şiddete… Her türlü şiddete! Bedenseline, sözeline, cinseline, politiğine… Kısacası hepsine.

Gazetelerde ilk sayfadan son sayfaya kadar, televizyonda sabahtan akşama kadar şiddetin binbir türlüsünü görmekten de çok sıkıldım. Öldürülen kadınlar, tecavüzler, dövülen insanlar, şiddete uğramış küçücük bedenler, yok edilen ormanlar, ağaçlar, avlanan canlılar…

Şiddetin yukardaki gibi kanlı ve vahşicesinin yanında bir de kelimelere gizlenmiş hali varki o da ayrı sinir bozucu; sözün gücü ile değersizleştirme!

‘Hiç bir şeyi beceremiyorsun’
‘Kuş beyinli’
‘Salak, manyak, gerizekalı….’
‘Elinden hiçbir şey gelmiyor’
‘Çok şişkosun’
‘Kadın dediğin evin her şeyini yapar, sen ne yapıyorsun, hep eksik hep eksik’
‘Senden bir şeycik olmaz’…

Çoğunlukla erkeklerin eşlerine, anne -babaların çocuklarına, patronların çalışanlara uyguladıkları uzun ya da kısa vadede değersizlik hissi oluştuması garantili tek silahtır saygısız kelimeler!

İnsanlar bu sözcükleri duydukça ve duydukça hipnotize olmuşcasına etki altında kalırlar ve bir süre sonra şu cümleleri duymaya başlarsınız sözel şiddet mağdurlarından:

-Kendimi çok değersiz hissediyorum.

-Yaptığım hiçbir şeyi beğenemiyorum.

-Kendimi çirkin buluyorum.

-Yapamam, başaramam.

-Çok kiloluyum, kendimi hiç beğenmiyorum.

-Benden hiçbir şey olmaz.

Ve daha nice değersizlik cümlesi…

Saygısız kelimelerle, cümlelerle sinsice yürütülen değersizleştirme süreci; dışarıdan içeriye etki eder ve eğer müdahale edilmezse yani fark edilip durdurulmazsa bünyede kalıcı hasarlara neden olabilir.

Kelimelerle değersizleştirmeyi engellemek adına yapılabilecek şeylere gelince:

– Bilin ki hiç kimsenin hiç kimseye değersizleştiren kelimeleri her ne olursa olsun söyleme hakkı yoktur.

– Her kim olursa olsun bu kelimeleri kullanan kişilere itiraz edin ‘bu kelime/ler beni incitiyor, bunu lütfen durdur’ deyin.

– Bu tür sözleri kullanan kişilerin öz güvenlerinde, pozitif iletişim yeteneklerinde ciddi sorunlar vardır. Ve çoğunlukla kendileri de değersizlik hissi yaşamaktadırlar. Bunu bilmek size iyi gelir!

– Bu sizin ayıbınız değil, söz sahibine aittir!

– Size ne söylendiğini, bu sözlerin sizin üzerinizde bıraktığı etkiyi fark edin ve kendinize ‘ben her durumda değerliyim, kendimi seviyorum ve kendime güveniyorum, bana söylenen sözleri yok saymayı seçiyorum’ deyin.

– Size nasıl konuşulursa, davranılırsa sizi mutlu eder bunu hem kendinize hem de karşınızdaki kişiye tanımlayın. Takdir ve teşekkür kelimelerini daha çok hak ettiğinizi dile getirin.

– Kendinizi yine de değersiz ve kötü hissediyorsanız, güvendiğiniz kişilerle ya da uzmanlarla lütfen paylaşın.

İnsanın içindeki şiddeti ehlileştirmesi ve İNSANa yakışır şekilde yaşaması dileğiyle…

Ergenlikte cinsellik 2

Ergenlikte cinsellik 2 150 150 dolunay

Ergenlikte cinsellik konusu çoğunlukla bu dönemin risklerini, risklerin sonuçlarını, ergenlerin olumsuz davranışlarını ve ergenlik döneminde cinsellik yaşamanın normal olmadığını akıllara getirmektedir.

Yapılan pek çok araştırma ergenlikte yaşanmaya başlanan cinsellikle psikolojik sorunlar arasında hiçbir bağlantının olmadığını ortaya koymuştur. Bununla birlikte ergenlik de cinsellik kavramı üzerinde düşünüldüğünde altı çizilmesi gereken önemli başlıklardan biride “risk alma” olmalıdır. Ergen risk alma konusunda yetişkinlere göre çok daha gözü karadır ve risk almak onun için hayatının doğal bir parçasıdır çünkü pek çok şeyi zaten risk alarak öğrenmektedir, üstelik bu durum heyecan da vermektedir.

Small ve Luster çalışmasında ergenlerin cinsel etkinlik riskleri de gözlemlenmiş ve 10’dan fazla risk etkeninin olduğu belirlenmiş.

Araştırmacılar potansiyel risk etkenleri ile cinsel etkinlikler arasındaki ilişkiye risk etkenlerinin bağımsız olarak etki edip etmediğini anlamak için çalışma yapmışlar ve;

  • Düzenli kız ya da erkek arkadaşın olması,
  • Alkol kullanımı,
  • Cinsel yönden izin veren anne babaya sahip olmak,
  • Gelecekteki meslekten kuşku duymak

gibi etkenleri, cinsel etkinliği belirleyen önde gelen risk etkenleri olarak bildirmişlerdir.

Bu ve benzeri çalışmaların sonuçları, ergenlikte erken cinsel etkinliğin bedensel, gelişimsel ve sosyal olarak istenmeyen sonuçlarından, yani ergenlikte riskli cinsel davranışlardan korunmak için, ergenin çevresindeki risk faktörlerini azaltmak gerektiğini işaret etmektedir.

Ergenlikte cinsel taciz, tecavüz ve cinsel istismar ergenlikte cinsellik dendiğinde akla gelen en önemli konu başlıklarındandır. Pek çok çalışma göstermektedir ki ergenler yine ergenlik özellikleri ve taşıdıkları risk faktörleri nedeniyle cinsel istismar, taciz ve tecavüze karşı savunmasız gruptadırlar.

Ergenler arasında cinsel istismar yaşayanlar, ya yabancı biri, ya aile içinden biri ya da sevgilileri tarafından bu sürece maruz kalmaktadırlar.

Ailelerinden ayrı yaşamak, fiziksel ve zihinsel engelleri olmak, alt sosyo-ekonomik bir çevrede yetişmek, alkol ve madde kullanan ailede büyümek, cinsel taciz riskini artırmaktadır. Cinsel tacize uğrayan ergenlerde daha az öz güven ve daha çok eğitim ve öğrenim güçlüğü görülmektedir. Yine bu ergenlerde kaygı, korku, yeme bozukluğu ve depresyon düzeyleri daha yüksektir. Bu ergenlerin daha çok ve daha riskli cinsel davranışlarda bulunabilecekleri, birden fazla cinsel eşlerinin olabileceği, cinsel olarak diğer akranlarını istismar edebilecekleri ve daha sık gebe kalabilecekleri, HIV/AIDS ve CYBE’a daha fazla maruz kalabilecekleri bildirilmektedir.

İlk cinsel deneyim ergenler için büyük anlamlar taşımaktadır. Erkekler için erkek olmak gibi “erkeksi” yani daha çok erkekler dünyası için anlamlar taşırken, kız ergenler için daha “duygusal ” anlamlar taşımakta ve bu anlamlar sadece kadınların dünyasında değil belki de daha çok erkeklerin dünyası tarafından değerlendirilmektedir.

Ergen kızların ilk cinsel deneyimlerini yaşadıkları kişiler için “sevdiğim” tanımını kullanmaları şaşırtıcı değildir. Kızlar erkelerin tersine ilk cinsel deneyimini anlattığında, akranlarından çoğunlukla destek alamamakta hatta tepki görmektedirler, bu değerlendirmenin kendi hemcinsleri tarafından bile erkek dünyası değerleri ile yapıldığının göstergesidir. Kızlar ilk cinsel deneyimleri ile ilgili olumlu duygular yaşasalar da, bu duygulara suçluluk, utanma, korku ve kaygının da eşlik ettiğini erkeklerden daha çok ifade etmektedirler.

Mastürbasyonun ergenlikteki önemi de burada ortaya çıkmaktadır. Mastürbasyon bireyin kendi cinselliğini ve hazzı keşfettiği ve bunu en güvenli şekilde doyuma ulaştırdığı çok normal bir cinsel davranıştır. Bu bedensel ve duygusal değişim döneminde ergen, bir yandan mastürbasyonu “yeniden” bu kez bilerek, planlayarak ve isteyerek keşfeder, öte yandan da karşı cinse engelleyemediği bir cinsel çekim duymaya başlar. Mastürbasyon ergenin zihninin uzun bir süre hatta erişkinliğinde bile meşgul eder. Eşlik eden suçluluk ve kirlilik duygusu ergeni mastürbasyon yapmaktan bir süre alıkoysa da, içgüdüleri ve değişen hormonal yapısı ona engel olmaktan çok teşvik edici olacaktır.

Ergenlerin kafalarını kurcalayacak temel soru “ne kadar yapılması gerektiğidir?” Aslında bunun cevabı çok nettir: Mastürbasyon için sayı verilemez, ancak yaşamın ve bedenin bütünlüğünü korumak önemlidir. Özellikle cinsel organın mukozal yapısını bozmamak ve özellikle genç kızlarda enfeksiyon olasılığından uzak kalacak bir sıklığı ergenin kendisi belirleyecektir. Elbette ergenin okul başarısını, sosyalleşme sürecini etkilemeyecek ve “takıntı” haline gelmeyecek bir şekilde yapılan mastürbasyonun herhangi bir psikolojik ya da fizyolojik zararı olmayacaktır.

Tüm bunlarla birlikte yeniden ifade etmek isterim ki, ergenlik dönemindeki cinsel riskleri azaltmanın en etkin yolu uygun cinsel bilginin ergene verilmesi çok önemlidir.

“Cinsellik Eğitimi” çocukları, ergenleri riskli cinsel davranışlardan ve sonuçlarından koruyacak en etkin yoldur. Bu programın içerisinde karar verme yolları, hayır diyebilme yöntemleri, mastürbasyon, bedenini sevmek, saygı duymak ve ona iyi bakmak, toplumsal kimlikler, eş cinsellik, toplumsal değerler, sağlıklı olmak, HIV/AIDS, güvenli cinsel yaşam, doğum kontrol yöntemleri gibi… konular olmazsa olmazdır.

İçinizdeki ergene iyi bakın…

Sevgiyle,

Bu yazıyı hazırlarken yararlandığım kaynaklar:

  1. Ergenlikte Cinsellik (makale), Prof.Dr.Hakan Şatıroğlu, Psk.Danş.Dolunay Kadıoğlu
    2. Ergenleri Bilgilendirme ve Farkındalık Kazandırma Eğitim Programı Eğitici El Kitabı, Büyüyorum, Gelişiyorum, Değişiyorum, Türk Eczacıları Birliği, Yenimahalle Rehberlik ve Araştırma Merkezi, Polat, D. (Ed.), Ankara, Fersa Matbaası 2007
    3. Çok, F, (2003), Ergenlerin Cinsel Eğitimi, Bir Program Denemesi, Ankara Üniversitesi Matbaası
    4. Steinberg L. Ergenlik , (2007) Çeviriye hazırlayan Figen Çok, syf. 401-441, İmge Kitabevi

 

 

Dünya Kadınlar Günü

Dünya Kadınlar Günü 150 150 dolunay

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü…

8 Mart 1857’de ABD’de dokuma işçileri daha iyi çalışma koşulları istemiyle grev başlatıyorlar. Polisin işçilere saldırması, işçilerin fabrikaya kilitlenmeleri ve çıkan yangında çoğu kadın 129 kişi can veriyor. 1910’da Uluslararası Sosyalist Kadınlar toplantısında, Almanya Sosyal Demokrat Partisi lideri Clara Zetkin 1857 yılında ölen kadın işçilerin anısına 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak anılmasını öneriyor ve bu öneri oy birliğiyle kabul ediliyor.

Türkiye’de 1921 yılında ilk kez “8 Mart Emekçi Kadınlar Günü olarak” kutlanıyor. Yıllar içinde “Emekçisi” kalkıyor.

1975 yılında Dünya Kadınlar Yılı’nı ilan eden Birleşmiş Milletler Örgütü, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart’ın tüm kadınlar için “Dünya Kadınlar Günü” olarak kutlanmasını kararlaştırıyor.

Bu haftaki yazıma 8 Mart’la ilgili kısa bir tarihçe ile başladım. Bence bu tür günlerin tarihçesini bilmek, hangi vesileyle bu günleri kutladığımızı bilmek, en dipteki anlamını idrak etmek çok ama çok önemli. Kadın haklarının kazanılması ve hayatta geçirilmesi, uygulanması sürecinde; yol açıçılara, devrim yapanlara ve bu uğurda canını verenlere şükran borcumuz var.

Kadınlara çiçekler, hediyeler alalım, çiçekçiler, çikolatacılar, mağzalar kazansın diye kutlanmıyor Kadınlar Günü. Bu kadar basit olamaz!

Kadınlar günü önemli çünkü…

Kadınlara yapılan ayrımcılığın, şiddetin, cinsel sömürünün konuşulacağı, eşitliği, barışı, özgürlüğü, insanlığı, sevgiyi vurgulayacak bir gün olduğu için önemli “Dünya Kadınlar Günü!”

Erkeğin son yüzyıllarda kadını ve dünyayı kontrol etmek için kullandığı tek şey; GÜÇ ve KUVVET! İşe yaradı mı? Bence HAYIR.

Hala;

– Kadınlara karşı şiddet dünyada en yaygın, ancak en az cezalandırılan suç,

– Fuhuşa zorlanan ya da bunun için satılan kadınların sayısı yılda 700.000 ila 4.000.000 arasında. Cinsel kölelik düzeninden elde edilen kazançlar yılda tahminen on iki milyar dolar.

– Küresel olarak, 15 ile 45 yaş arası kadınlar, kanser, sıtma, trafik kazaları ve savaşlardan daha ziyade, erkek şiddetinin sonucu hayatını kaybetmekte veya sakatlanmakta.

– En az üç kadından biri dövülmüş, cinsel ilişkiye zorlanmış ya da hayatı boyunca başka türlü suistimal edilmiş (tecavüz, kötü davranış). Genellikle, suistimal eden kişi aileden bir üye ya da kadının tanıdığı bir kimse. Ev içi şiddet, bölge, kültür, etnik köken, eğitim, sınıf ve din ne olursa olsun kadınlara karşı en yaygın suistimal şekli.

– Dinsel, kültürel vb. nedenlerle yılda iki milyondan fazla kız çocuğunun genital organlarına hasar verilmekte . Bu oran, 15 saniyede bir kız çocuğu yapar.

– HIV bulaşmış kadınların daha fazla şiddete maruz kaldıkları, şiddet kurbanlarının da HIV bulaşma risklerinin daha yüksek olduğunu bilinmekte.

– HIV/AIDS salgınında kadınlar ve çocuklar savunmasız ve mağdur.

– Kadınlar dünya çapında toplam iş gücü içinde yükün üçte ikisini üstleniyorlar.

– Dünyanın toplam gıdasının %52’sini üretiyorlar.

– Ancak dünya gelirinden onda bir oranında pay alıp dünyadaki tüm mal varlığının yalnızca % 1’ine sahip olabiliyorlar.

Aslında bu liste uzar da uzar…İnsana yakışmayan davranışlar. Adaletsizlik…

Çözüm listeleri de çok uzun… Çözüme dair eylem adımlarını uygularken hepimize görev düşüyor bence, kadına, erkeğe, devlete, kurumlara, gönüllü kuruluşlara, din adamlarına, toplum sözcülerine… Herkese, hepimize…

Kadınlar kendi değerlerini, kudretlerini farkettikçe, korkunun yerini sevgi aldıkça, erkekler gücü bıraktıkça, barış herkes için yaşanır olacaktır.

Dünya Kadınlar Günümüz kutlu olsun…

Sevgiyle…

Cinsel taciz

Cinsel taciz 150 150 dolunay

Bu hafta, hepimizin başına gelebilecek bir durum olan, özellikle biz kadınların korkulu rüyası cinsel tacizle ilgili bilgiler aktarmak istiyorum.

Cinsel taciz, bir kişinin kendi rızası dışında cinsel bir eyleme hedef olması ya da buna kalkışmasıdır. Cinsel taciz, insanın beden ve ruh bütünlüğüne yapılan bir saldırıdır. Kadın, erkek, çocuk, genç, yaşlı, her cinsiyetten, her meslek grubundan insan cinsel tacize, istismara uğrayabilmektedir. Bununla birlikte dünyada ve ülkemizde yapılan çalışmalar da göstermektedir ki kadınlar ve çocuklar en çok tacize uğrayan gruplardır. Cinsel taciz, sözle, gözle, dokunmayla ve davranışla olabilmektedir. Cinsel tacizle bireyler her yerde karşı karşıya kalabilmekteler. Kurban ve failler bazen birbirini tanır bazense hiç tanımaz.

Bu tür eylemler tekrarlanan tarzda ise bireylerde daha ağır psikolojik etkiler bırakır.

Cinsel tacize uğrayan bireyler önceleri duruma inanamazlar, şaşırırlar, algılamakta zorluk çekerler, kabul etmekte zorlanırlar, çoğunlukla tepki veremezler, olayın üstünde düşünmek istemezler. Bazen yok sayarlar ama ne yaparlarsa yapsınlar cinsel tacizin ruhsal etkisi kaçınılmazdır.

Cinsel tacizle ilgili aklınızda bulundurmanız gereken noktalar şunlardır:

  • Hiçbir kadın/ erkek/ çocuk cinsel tacize maruz kalmak istemez.
  • Cinsel tacizi/ istismarı hiçbir insan hak etmez.

    • Her beden özeldir, mahremdir. Onay olmadan dokunulamaz. Susmak, tepki vermemek onay değildir, sadece ne yapacağını bilememek ve şoktur!

    • Hiçbir davranış, cinsel taciz için neden olarak gösterilmez. Giyilen kıyafetler, yaşam biçimi, davranışlar, meslekler cinsel tacizi ASLA haklı göstermez.

    • Uyuşturucu maddelerin etkisi altındayken bile bireyler her tür davranışlarından sorumludurlar.

    • Cinsel tacize uğradıysanız bu sizin suçunuz ya da utancınız değildir, tamamen uygulayanın suçu ve ayıbıdır.

Fiziksel cinsel taciz her yerde (evde, sokakta, işte ) olabilir, tanınan ya da tanınmayan kişiler tarafından, herkesin başına gelebilir. Bu durumu kesin önleyebilecek bir durum ne yazık ki yoktur. Ancak riski azaltmak için aşağıdaki maddeleri lütfen dikkatle okuyun ve uygulamayı deneyin.

Hoşunuza gitmeyen bir davranışla ya da mesajla karşılaştığınızda bunu yanlış anlaşılmaya yer bırakmayacak açıklıkta ve kesin olarak ifade edin. (Davranışınız beni rahatsız etti, bu son olsun gibi…) İfade edilmeyen ya da aynı anda cevap verilmeyen, reddedilmeyen tüm taciz içerikli davranışlar, tacizi yapan tarafından o davranışın onaylanması olarak algılanabilir ve tekrarlanma riski yüksektir.

– Çok iyi tanımadığınız biriyle ilk kez baş başa zaman geçirecekseniz (İş, flört, herhangi bir nedenden dolayı görüşmek vb…) mutlaka bir yakınınıza bilgi verin.

– Yeni tanıştığınız kimselerin sizi eve ya da gideceğiniz yere bırakma tekliflerini iyi düşünün.

– Yaşınız tutmuyorsa kesinlikle, bar, disko, gece klübü gibi yerlere gitmeyin, gittiyseniz de içeceğinizi gözünüzün önünde bulundurun.

– Geceleri geç saatlerde dışarda yalnız bulunmamaya dikkat edin.

– Alkol ve uyuşturucu sağlıklı düşünmenizi engeller, lütfen bu tür maddelerden uzak durun.

– Evdeyken kapı ve pencerelerinizi kapalı tutun.

– Arkadaşınız/sevgiliniz/eşiniz sürekli sizin yerinize karar vermeye çalışan, sizi kontrol eden, aşırı baskı yapan, sizi kendi istekleri yönünde zorlayan bir kişi ise bunları birer uyarı işareti olarak algılayın ve uyanık olun.

– Aynı kişi/kişiler tarafından yinelenen tarzda laf atma, takip edilme, dokunulma, telefon sapıklığı gibi cinsel tacizlerde, sözel olarak mutlaka çevrenizi bilgilendirin (saklamayın), bu durumlarda savcılığa dilekçe verebileceğinizi bilin.

– Eğer daha ağır bir cinsel tacize yani darp ya da tecavüze maruz kaldıysanız, vücutta ya da giysilerde hiçbir temizlik yapmadan polise başvurun.

– Eğer bir cinsel tacize/tecavüze maruz kaldıysanız sizi anlayacağına inandığınız bir yakınınızla mutlaka paylaşın. Polise gidin ve eğer çok etkilendiğinizi hissediyorsanız ki çoğunlukla derinden etkiler mutlaka ruh sağlığı uzmanından yardım alın.

– Eğer bir yakınınız cinsel tacize maruz kaldıysa, ona destek olmak için en iyi yol iyi bir dinleyici olmaktır. Yargılamadan, yorum yapmadan, onun yanında olduğunuzu hissettirerek, olanlardan çok üzgün olduğunuzu belirterek… Tacize uğrayan kişi, korku, güvensizlik, yalnızlık duygularının içinde olacaktır. Bu nedenle onunla vakit geçirmeniz, gündelik hayatında destek olmanız ona iyi gelecektir.

İnsan kendi bedenini tanıdıkça, iyi dokunmayı ve kötü dokunmayı ayırt edip tepki verdikçe, bedenini nasıl koruyacağını öğrendikçe kısaca kendini sevmeyi öğrendiğinde cinsel taciz en aza inecektir.

Her beden ve ruh çok kıymetlidir, lütfen kendinizi sevin ve koruyun!

Sevgilerimle…

Çocuğu cinsel istismardan korumak-2

Çocuğu cinsel istismardan korumak-2 150 150 dolunay

Geçen haftaki konuya devam edelim dilerseniz.
Ne demiştik? Çocukları cinsel istismardan korumak istiyorsak bilgilendirmemiz, iyi ve kötü dokunuşu öğretmemiz demiştik.
Çocuğunuzla konuşurken anne baba birlikte konuşabilir ama birinin daha aktif olması önerilir. Bu konuşmayı yaparken 3 konunun üzerinde durun;
1. Hiç kimsenin senin özel yerlerine dokunmaya hakkı yoktur
2. Hiç kimsenin seni kendi özel yerlerine dokundurtmaya hakkı yoktur
3. Birisinin senden özel yerlerine dokunmanı istemesi, ya da seninkilere dokunması saklayacağın bir SIR değildir.
“Her sır saklanmaz bu bize söylemen gereken bir konu! “ Biri bu tür davranışlarda bulunmak isterse “iç çamaşırının örttüğü özel bölgelere dokunmak isterse “Bunu yapamazsın” , “HAYIR” demelisin…gibi.
Tanıdık bile olsa istemediği hiç kimseye kendini öptürmesin ve dokundurmasın. Kendi isteği dışındaki tüm dokunmalara “HAYIR” demesini ve uzaklaşmasını öğretebilirsiniz. Lütfen bunları çocuğunuzla çalışırken sakin olun, çocuğu korkutmayın. Çocuğun oyun zamanlarında, başka konulardan konuşurken de ara ara tekrar ettirin.
Aşağıdaki belirtileri çocuğunuzda görürseniz de lütfen bir uzmandan destek alınız;
* Muayenede bir şey bulunmamasına rağmen cinsel organlarıyla ilgili kaşıntı, ağrı.
* Poposuna dokundurmama ve acıdığını söylemesi.
* Nedensiz karın ağrıları.
* Tuvalet eğitimine rağmen idrar tutamama, gece yatak ıslatmaları.
* Yemek ve uykuyla ilgili normal olmayan daha önceden görülmeyen düzensizlikler
* Bebeksi davranmak, huysuzluk yapmak, saldırganlık
* Ani ve aşırı banyo yapma isteği
* İçe kapanma
* Okul başarısında düşüş
* Evden kaçma ve intihar düşüncesi
* Yaşına uygun olmayan cinsel konuşmalar ve davranışlar
* Toplum içinde masturbasyon ve cinsel süreçlere yönelme
Yukarıdaki belirtilerin bazıları başka sorunlardan da kaynaklanabilir. Bu nedenle rahat ve sakin davranın ve gerek duyduğunuzda hemen bir uzmandan destek alın. Çocukları cinsel istismardan korurken kreşe ya da okula gidiyorsa oradaki öğretmeninin gözlemlerine ve desteğine ihtiyacınız olacaktır. Öğretmenleriyle iletişimi koruyun…
Ve hep söylediğim gibi, okuyun, araştırın ve sakinliğinizi koruyun.
Sevgiyle
Psikolojik Danışman-Cinsel Terapist Dolunay Kadıoğlu
Erickson Koçu
dk@dolunaykadioglu.com
23.11.2011

Çocuğu cinsel istismardan korumak- 1

Çocuğu cinsel istismardan korumak- 1 150 150 dolunay

İki hafta önce çocuklara cinsel taciz, istismar ve tecavüzle ilgili yazmıştım. Bu haftada “Bu konuda aileler neler yapmalı, çocuklarını cinsel istismardan korumak için neler yapmalı?” bunları kısaca aktarmaya çalışacağım. Haftaya da tacize uğrayan çocuklarda neler gözlemlenir konularına değineceğim.
Cinsel istismar ne demektir?
Çocuğa (18 yaş altını çocuk kabul ettiğimizi hemen hatırlatıyorum) yetişkin biri tarafından cinsel niyetle yaklaşılmasına (cinsel içerikli konuşmak, uyarmak, dokunmak, göstermek, izlemek, izlemeye zorlamak, cinsel ilişkiye girmek) cinsel istismar denir. Yapılan çalışmalar cinsel istismarın daha çok ailede yaşandığını ve uygulayanların %70’inin 20-50 yaş arasında erkekler olduğunu ve istismara maruz kalanların çoğunun kız olduğunu göstermektedir.
Yine araştırmalar cinsel istismar ve tacizi uygulayan erkeklerin normal göründüğünü ve ayırt edilemeyeceğini vurgulamaktadır. Bu durum çocuklarımızı korumayı daha da zorlaştırmaktadır. Ne erkekleri ne de çocukları bir yerlere kapatamayacağımıza göre çocuklarımızı korumanın en etkin yollarını öğrenip bunları uygulamaktan başka yol yok!
Çocuklarımızı, genç kızlarımızı; kadınlarımızı cinsel taciz, istismar ve tecavüzden korumak için çocukluktan başlanarak öğretmemiz gerekenleri şöyle sıralayabiliriz.
1. Cinsel organları yaralandığı ya da hastalandığında, yalnız doktorların veya ana babalarının dokunabileceği öğretilmelidir.
2. Kendilerinin istemediği davranışlarda bulunmak isteyen kişilere “hayır”demeleri öğretilmelidir.
3. Rahatsız olacakları herhangi bir biçimde, kendilerine dokundurtmama hakkına sahip oldukları öğretilmelidir.
4. Cinsel yönden kötüye kullanıma kalkışan biriyle karşılaştıklarında oradan hemen uzaklaşmaları öğretilmelidir.
– Cinsel yönden kötüye kullanıma uğramaları halinde, hiç bir zaman bunun kendi suçları olmadığı öğretilmelidir.
– Cinsel organlarına dokunan bir büyük ile ilgili “sır” saklamamaları öğretilmelidir.
5. Cinsel yönden kötüye kullanıma kalkışan birisi ile karşılaştıklarında “yüksek sesle bağırmaları” öğretilmelidir.
6. Cinsel kötüye kullanıma kalkışan biriyle mücadele etmede “vurma, tekme atma, kaçma” gibi davranışlar öğretilmelidir.
7. Cinsel yönden kötüye kullanıldıklarını kime (anne ve babaya) ve nasıl anlatacakları öğretilmelidir.
8. Cinsel organların anatomik isimleri doğru olarak öğretilmelidir.
9. Cinsel yönden kötüye kullanıldıklarını bildirdiklerinde bazen yetişkinlerin inanmadıkları anlatılmalıdır.
10. Bedenini korumayı ve sevmeyi öğrenmesi için, istemediği hiç kimseye kendini öptürmesi için kucağa gitmesi için zorlanmamalıdır.
11. Çocukların kararlarına ve Hayır’larına saygı duyulmalıdır.
Çocuğun kötüye kullanım sırasında yüksek sesle bağırmasının bazen de olumsuz etkileri olabileceği unutulmamalıdır. Kötüye kullanan, bağırma sırasında telaşlanıp kurbana zarar verme, hatta öldürme riski bulunabilmektedir.
Çocuğa cinsel ilişki tarif edilirken veya cinsel eğitim verilirken nasıl ve nereye kadar bir eğitimin verileceği dikkatle planlanmalıdır. Eğitim sırasında, yaşa uygun olmayan tarzda veya aşırı ayrıntılı bilgi verilmesinin, çocuğun cinselliğe merakında aşırı artışa neden olabileceği unutulmamalıdır.
Önleme programlarına çocuğa cinsel davranışların öğretilmesini içeren konular konulacaksa, anne babalara, çocuğun yaşa özgü cinsel davranış ve gelişim özelliklerinin de anlatılması gerekmektedir Cinsel kötüye kullanım çocuk tedavi için doktora getirildiğinde, eğer kötüye kullanım aile içerisinden birisi tarafından yapılmışsa mutlaka çocuğun aileden uzaklaştırıp tedavi edilmesi gereklidir.
Lütfen korkmayın! Bunların hepsini aynı anda yapmayacaksınız. Çocuğunuzla, ilk cinsel soruları sormaya başladığı andan başlayıp, cinsel konularda rahatça konuşursanız cinsellikle ilgili pek çok konuda sohbet ederken, oyun oynarken ona bilgi aktarabilirsiniz. Tüm bunları elinizden gelen en iyi şekilde yapabilirsiniz, mükemmeli hedeflemeyin. Bu konularda kitaplar okuyabilirsiniz, uzmanlardan destek alabilirsiniz, emin olun yapabilirsiniz.
Not: Yazıyı hazırlarken editörlüğünü ve bölüm yazarlığını yaptığım ”Ergenleri Bilgilendirme ve Farkındalık Kazandırma Eğitim Programı eğitici el kitabı”ndan yararlandım. Sizler de kaynaklardan ve kitaplardan yararlanabilirsiniz.
Haftaya devam etmek üzere…
Sevgiyle…
Psikolojik Danışman-Cinsel Terapist Dolunay Kadıoğlu
Erickson Koçu
dk@dolunaykadioglu.com
16.11.2011