sosyal ağ

Sosyal canavağlar

Sosyal canavağlar 150 150 dolunay

Bugün çok sosyalleştim. Beş saat “face” de dolaştım. Arkadaşlarımla yazıştım, yaptıklarına baktım, fotoğraflarını inceledim, kendi en güzel ve sanatsal fotoğraflarımı ekledim. Çok yoruldum çok…

“Vay be” dedim kendi kendime, insanlar ne güzel hayatlar yaşıyor, dünyayı geziyorlar, çok başarılı oluyorlar, çok güzel çocuklar doğuruyorlar, TV programlarına katılıyorlar, bazı ilkokul arkadaşlarım ünlü olmuş, bazıları yazar, her hafta sonu dışarıdalar, partiler, gece gezmeleri, kutlamalar…

Bir tek ben miyim mutsuz, bir tek ben miyim doğru dürüst başarılı olamayan, bir ben miyim sap gibi tek başına, hepsi ya evlenmiş ya nişanlı ya da bir sevgili yapmış…. Bu işte bir gariplik var sanki bu face’de herkes mutlu, herkes zengin, herkes artıda… Ben de en iyisi geçen yaz tatilinden bir resim koyayım belki birileri yorum yapar da ortam şenlenir, beni ‘beğen’meyeni ben de beğenmemeliyim , hep unutuyorum beğeniveriyorum yaaa … sonra da ‘twitter’a takılmam ve birazcık felsefe yapmam lazım, uff ya bugün çok sosyal oldum, çok kafa patlattım yine….”

Birazcık abarttım mı bilmiyorum ama bugün bir danışanımın “Bu face de herkes mutlu herkes zengin bir ben mutsuz” demesi üzerine ve yine bugün sosyal ağlarla ilgili yapılan bir araştırmanın sonuçlarını gazetede okuduktan sonra “face’in twitter’in sosyalleşmemiz ya da soyalleşemememiz üzerine etkisine değinmek istedim kısacık.

Bugün okuduğum gazete haberi İngiltere’de gerçekleştirilen bir araştırma sonuçlarını aktarıyordu. Çarpıçı ve düşündürücü bulgular vardı sonuçlar arasında, örneğin;

* Araştırmaya katılanların %55’i facebook ya da twitter hesaplarına erişmekte sıkıntı yaşadıklarında endişe duyguklarını,

* %60’ı rahatlayabilmek için sahip oldukları tüm elektronik aletleri kapatma ihtiyacı duyduklarını belirtmişler.

* %53’ü sosyal ağların davranış değişikliğine neden olduğunu belirtmiş, bunların yarısı da sosyal ağlara bağımlılığın hayatlarını olumsuz etkilediğini söylemiş.

* Araştıma, bireylerin yıllar sonra buldukları arkadaşlarının başarılarıyla kendi başarılarını kıyaslamaktan kendilerini alıkoymadıklarını ve eğer arkadaşları daha büyük başarıya sahipse ciddi öz güven kaybı yaşadıklarını tespit etmiş.

* Araştırmaya katılanların 3’te biri sosyal alanda tepkilerini ortaya koyduktan sonra ilişkilerinde ve çalışma hayatlarında zorluk yaşadıklarını belirtmişler.

* Katılımcıların üçte ikisi internette 2-3 saat geçirdikten sonra rahatlamakta ve uykuya dalmakta zorlandıklarını belirtmişler.

Bu araştırmanın ortaya koyduğu sonucu araştırmayı yürüten Dr.Linda Blair şöyle özetliyor; “İnsanların teknolojiyi kontrol etmesi gerekirken, teknoloji insanları kontrol ediyor. Tüm elektronik cihazları kapatmak bizim elimizde ama çoğumuz bunu nasıl yaptığımızı bile unutmuş durumdayız.”

Yani sözün özü; kullandığı elektronik cihazın esiri olan bireyler oluyoruz. İnsanlar teknolojiyi kontrol ettiğini zannederken, teknoloji hızla insanları kontrolü altına alıyor ve olaylar karşısında tepki vermeyen, bilgisayarın karşısından kalkamayan ya da telefonundan uzaklaşamayan, onunla yatıp kalkan bireyler haline geliyoruz.

Ruh sağlığı alanında yeni çalışma alanları açılıyor. Bu konu nedeniyle kaygı bozukluğu, öz güven sorunun yaşayan bireylere yönelik psikolojik destek çalışmaları…

Yaşam hızla akıp giderken ve bizler yaşamla birlikte, onu hissederek, duyarak, görerek akmak varken teknolojiye akmayı tercih ediyoruz.

Teknolojiyi “İNSAN” yararına kullanalım, insana yakışan tüm değerlerle birlikte… Paylaşım, hoşgörü, tevazu, sevgi, neşe, gelişim, dönüşüm, yardımseverlik, şefkat, merhamet, adalet, saygı…

Teknolojiyi, sosyal canavağları insan yararına kullanalım lütfen, örneğin, bu yazıyı face’de paylaşalım, daha çok insan okusun diye, bu yazıyı face’de paylaşırken ve okurken bile sevdiklerinin, kendinin zamanından çalıdığını daha çok insan farketsin, farketsinler bu canavAĞlar tarafından yayılan çoğu ÇÖPLÜK ve çalıntı bilgi, duygu tarafından yönetildiğimizi….

Haydi şimdi bu yazıyı beğenin ve bilgisarınızı kapatıp en yakınızdaki insanın gözlerine bakın ve insan olduğunuzu hatırlayın, gerçek, canlı öyküler yaşamak için haydi hayatın içine bir adım atın….

Sevgiyle….