sorun

Ergen intiharları

Ergen intiharları 150 150 dolunay

Ergenlik dönemi risklerin çok kolay alınabildiği, geleceğin pek düşünülemediği, gözün çok kolay kararabildiği, kanın deli aktığı bir dönem.

Yapılan çalışmalar gösteriyor ki son 20 yılda ergen intiharları çok artmıştır.

Her yıl ergen kızların %5’i erkek erkeklerin ise %2’i intihar girişiminde bulunmaktadırlar. Ergenlerin %10’u yaşamlarının herhangi bir döneminde intihar girişimimde bulunmaktadırlar. Bu girişimlerin %98 i başarısız olmaktadır yani ergenler hayatta kalmaktadırlar.

Ergenler intihar girişimlerinden önce ailelerinden, arkadaşlarından destek istemişler ama çoğunlukla istedikleri desteği görememişlerdir.

İntiharların nedeni hayat ya da okul stresi değildir. Çoğu ergen intihar girişiminden sonra uzmanlara onu intihara neyin götürdüğünü şöyle açıklarlar:

– Sevgilim beni terketti ve onsuz hayat çok anlamsız geldi
– Ailemle aramda dağlar var beni hiç anlamıyorlar, hep kısıtlıyorlar ve kurallar koyuyorlar, onlara kimin güçlü olduğunu göstermek ve onlara acı çektirmek istedim.
– Ne okulda ne evde beni anlayan yok
…..

Çok net anlaşılacağı gibi ergenlerin intihar nedenleri yetişkin intiharlarından daha farklıdır. ‘Yalnız olmak, sevgilinin terk etmesi, aile tarafından yargılanmak ve hiç anlaşılmamak, kurallar dünyasına isyan’ ergenlerin intihar girişimlerin altında yatan temel nedenlerdir. İntihar, hayata, ailelerine, topluma isyandır!

Ergenlerin intihar etme risk etkenlerine bakıldığında;

Ailede güçlü çatışmalar varsa, boşanmış aileyse, depresyon, madde kullanımı varsa, ailede daha önce intihar girişimleri varsa, ergenin üzerinde aşırı kısıtlamalar (özellikle cinsellikle ilgili ve başarı odağıyla ilgili) varsa, bu risklerden birine bile sahip olan ergenin diğer ergenlere oranla intihar etme riski daha yüksektir.

Bir kez intihar girişimde bulunan ergen, koşullar değişmemişse, cezalandırılmışsa, psikolojik destek almamışsa, yalnızlığı ve anlaşılmamamışlığı devam ediyorsa yeniden intiharı deneyebilir.

Eğer ergen çocuğunuz intihar hakkında konuşuyorsa ya da yukarıdaki risklerden bir ya da ikisine sahipse ve depresif davranışlar sergiliyorsa mutlaka bir uzmandan ailecek destek alın.

Bu yazının bilimsel verileri Laurence Steinberg’in Ergenlik kitabından alınmıştır.

 

Bana bir masal anlat

Bana bir masal anlat 150 150 dolunay

Son yılların ‘çocuklarınıza masal okuyun, müzik dinletin’ modası henüz uğramadığı zamanlarda doğduğumdan olsa gerek masal anlatan pek olmadı bana ben küçükken… Okula gittikten sonra kendi masalımı kendime kendim okudum diyebilirim. Bu yüzden çocukken masal dinleyerek büyüyen çocuklara pek imrenirim hala…

Masal açığımı kapatmak için bu günlerde bol bol masal okuyorum ve hatta masal yazmayı deniyorum. Masallardan çok şey öğreniyorum, soru sormama, gülümsememe, düşünmeme, farklı bakış açılarından bakmama yardım ediyor masallar. Metoforik dilleri, kendilerine has mizah anlayışları ve ifadelerin içine yerleştirilmiş bilgelikleriyle masallar kaç yaşına gelirsem geleyim okumaya devam edeceğim eserler. Benden önce de vardılar benden sonra da varlıklarına devam edecekler.

Aşağıdaki masal ‘Masal Masal Matitas’ kitabından… Okuyun birlikte yorumlayalım.

“Zıssss zısss!

Anne sinek yavrularını eğitmek için ormanda gezintiye çıkarmış. Örümcek ağını görünce uyarmış yavrularını:

– İyi tanıyın bu amansız düşmanınızı. Eğer ağına yakalanırsanız, ne kadar çırpınırsanız boşuna, hatta ağa daha çok yapışırsınız. Gelir, önce sizi zehirler, sonra da yer.

Yavrular korkudan titreye titreye annelerinin peşinden uçmuşlar.

Zısss zısss sısss!

Oooov, aaaahhh!

Daha da korkunç bir canavar çıkmış karşılarına. Sinek yiyen bir kuş! Bizimkiler güç bela bir ağacın arkasına saklanıp paçayı sıyırmışlar.

Derken ormanın derinliklerinden yeri göğü sarsan bir kükreme ve ondan kaçan hayvanların çığlıkları gelmiş. Yavru sinekler onu da şu korkunç canavarlardan sanıp bir yaprağın altına saklanmış. Anne sinekse kahkahayı basmış:

Korkmayın yavrularım, o kükreyenin adı aslandır. Sesi ürkünçtür, kendisi de iricedir ama tümden zararsız bir hayvancağızdır.”

Farklı bakış açılarından bakmayı anlatan yukarıdaki masal; yaşadığımız olaylara, kendimizin ve birbirimizin sorunlarına, yaşadığı olaylara bakış açımıza gönderim yapar. Kimimize büyük gelen sorunlar kimimiz için çocuk oyuncağı gibi gelir. Kişinin kabı ne kadarsa o kadar anlar ya da yaşar. Bir karınca için bir simit ona simit fırını gibi gelirken, bir ineğin dişinin kovuğunu doldurmaz.

Karıncalar yuvalarına bir buğday tanesini taşırken ya da ekmek kırıntısını çekiştirirken kim bilir ne kadar yoruluyorlardır bununla birlikte yükleri taşımaya devam ediyorlardır. Bir kuş dalları tek tek taşıyarak yuvasının yaparken kim bilir ne kadar zaman geçiyordur.

‘Bırakacağım artık bu yuvayı yapmayı, bitmedi gitti’ demiyordur bana sorarsanız. Her varlık üzerine düşeni yapıyor.

İnsanlara baktığımızda da herkes farklı farklı deneyimler yaşıyor. Kiminin çocuğu olmuyor, yıllarca gebe kalmaya, kimi yıllarca aynı sınava girip terfi etmeye çalışıyor, kimi maddi sorunlarla boğuşuyor, kimi hapishaneden çıkacağı günü bekliyor, kimi sağlık sorunlarıyla uğraşıyor, kimi de çocuğunun sorunlarıyla…

Bununla birlikte hayatın tadını ve keyfini de çıkaran insanlar var. Galiba önemli olan keyif için tüm sorunların bitmesini beklemeden, sorunların içinden geçerken de keyif almayı deneyimlemek.

İnsanların her biri küçük büyük farklı farklı sorunlarla büyümeyi, olgunlaşmayı deneyimliyor. Yaşadığınız sorun ne olursa olsun ona bakış açınız sorunu SORUN haline getirebildiği gibi farklı bakış açıları ÇÖZÜMÜ de gösterebiliyor. Her sorun kendi çözümünü içinde barındırır sözü buradan doğmuş olsa gerek. ‘Sorunlar oluştukları bakış açısıyla çözülemezler’. Galiba önemli olan şikayet etmek değil, yaşanılan durumu kabul edip çözüm noktasına odaklanmak ve keyfi ve neşeyi yanınızdan eksik etmemek.

Masallar masallar… Yaşamın her anı masallardan oluşuyor belki kim bilir?

Bildiğim bir şey varsa o da; masalların çocukların yaratıcılıklarının gelişmesinde, zihinsel ve bilişsel gelişimlerinde, empatiyi ve sağduyu öğrenmelerinde çok yardımcı olduğu! Ayrıca öğrenmenin ömür boyu olduğuna inanan biri olarak diyebilirim ki: yetişkinler için yazılan masallar da empati ve sağduyunun gelişmesi için çok ama çok önemli!

Haydi kendinize bir masal kitabı alın….

Dünya evi

Dünya evi 150 150 dolunay

Havalar yavaş yavaş ısınıp mevsim yaza geçerken, sokaklardan gelen düğün dernek sesleri, davullar ve zurnalar, şarkı-türkü sesleri, gelen davetiyelerdeki artış, evlilik sezonunun açılışının müjdeleyicisi gibi! Yaşasın bu yılda bu günleri gördük, her hafta sonu düğün dernek gezmelerimiz başlıyor artık… Onbinlerce insan daha güle oynaya “dünya evine” giriyor…

“Dünya evi” evlilik anlamına gelen hep kullandığımız bir tanım… Kulağımda yankılanıyor…Dünya Evi… Bu konuyla ilgili konuşulan geyikleri hatırlıyorum…

”Bir evlenen bir de evlenmeyen pişman”
“Dünya evine gir de gör bakalım neler oluyor”
“Dünya evine girmeden olmaz”

Bu “dünya evi” herkesi çekiyor anladığım kadarıyla… Evlilikle ilgili duyduğumuz tüm olumsuz sözlere, bilgilere, duyumlara rağmen, mutlu çift yokturlara rağmen, “biz farklı olacağız, mutlu olacağız” diyerek giriyoruz, içeride ne olduğunu bilmediğimiz kapıdan…

Ülkemizde evlenen çiftlerin yarısından fazlası boşanıyorsa, evli olan çiftler eşlerinden çoğunlukla şikayet ediyorsa, aldatma oranları fazlaysa ve kabul görüyorsa, evlenip de mutlu olan yok diyorsak neden evleniyoruz? Aklımızı yitirmiş olmalıyız. Aşk gelince akıl gidiyor mu? Bunlarla birlikte başka nedenleri de olmalı bu toplumsal çılgınlığın…

Çocukluktan itiberen bilinçaltımıza ekilen inanç tohumlarının etkisi büyük diye düşünüyorum… “Büyü sen de gelin olacaksın” “Sen de bir gün anne olacaksın” “Çocuğun olunca/evlenince anlarsın” “Evlenmeden olmaz, mutlaka evlenmelisin”… Nedense tüm bu cümleleri kız çocukları daha çok duyar, evliliğe erkeklerden çok daha önce hazır olurlar ve bir erkek beklemeye başlarlar kendilerine evlenme teklifi yapacak… Erkeklerse bu cümlelerden hemen hemen hiç nasiplerini almadıkları için olsa gerek çoğunlukla evlenmeye zor karar veriler, hatta kaçarlar… Tabii ki kırsalda zorla ya da gelenek diye evlendirilen gençleri- çocukları bunların dışında bırakıyorum…

Sözüm annelere ve babalara! Lütfen erkek çocuklarınıza da şunun gibi söz büyülerini de yapınız;

“Bir gün evleneceksin, evinde sorumlulukların olacak, evini, eşini, çocuklarını sevecek ve koruyacaksın.”

“Evlendiğinde eşine sadık kalacaksın.”

“Sen de bir gün evleneceksin, çocukların olacak, yani baba olacaksın, baba olmak süper bir olay mutlaka baba olmalısın.”

“Eşine asla el kaldırmayacak onu hep koruyacaksın”

“Eşinle zor günleriniz olursa birlikte elele verip aşacaksınız, birbirinize destek olacaksınız,”

Kulağıma çok hoş geldi. Hayal ettim de bunlar olduğu zaman dünya tersine döner…

Çocuklar her zaman öğrenmeye açıktır. Büyüklerini taklit ederek yeni davranış modelleri öğrenirler. Büyüklerinden duydukları sözler, cümleler, bir gün gelir davranışları olur. Bu nedenle kız ve erkek çocuklara evlilikle ilgili, çocuk yetiştirmekle ilgili olumlu konuşulmalı, pozitif yaklaşımlar öğretilmelidir. Kendilerini korumayı, hayır demeyi, evet demeyi, soru sormayı, kendine değer vermeyi ve sevmeyi ailede öğrenir çocuklar… Ailelerde yaşanan sorunların kökeni buralara kadar gider.

Davranışlarının karşı taraf üzerindeki etkisini, sonuçlarının neler olduğunu çok az birey farkeder . Eğer bu davranış olumlu değilse, sorgulayarak yeni ve etkili davranış modelllerini araştırarak değiştirebilir. İsterse, sorgularsa,çalışırsa her birey değişebilir yaşı ne olursa olsun… Çocukken öğrendiğimiz aile içi iletişim modeli hoşumuza gitmiyorsa, evllikte iletişim sorunları yaşıyorsak; kendimize ve eşimize sorabiliriz, “Nasıl davranırsam, konuşursam senin hoşuna gider?” …Eğer tek başınıza yapamıyorsanız bir uzmandan destek alabilirsiniz.

İnsanlar sorguladıkça yeni kapılar açılır ve değişim kaçınılmaz olur.

Yeni evlilik sezonu vatana millete hayırlı olsun. Dünya evine yeni giren ve girecek olan tüm çiftlere son söz; bu ev gördüğünüz ve görebileceğiniz en iyi okullardandır. Yaşadığınız sorunlardan dersler çıkarttıkça, sorunları çözerken farklı bakış açılarından bakmayı denedikçe, gülme fırsatlarını değerlendirdikçe ve hoşgörü ve sevgide çömert oldukça ömür boyu sürer….

Bir yastıkta kocamanız dileğimle…

 

Cinsel zekanızı test edin

Cinsel zekanızı test edin 150 150 dolunay

Dr. Sheree Conrad- Dr. Michael Milburn tarafından hazırlanan cinsel zeka testi ile cinsellikle ilgili kendinizi ifade ederken ne kadar rahatsınız, yeniliklere ne kadar açıksınız öğrenebilirsiniz. Siz de cinsel zekanızı ölçmek ister misiniz?

Her soru için; düşünce, duygu ya da davranışınızı en iyi yansıttığını hissettiğiniz cevabı seçin.

1. Çoğu insanın cinsel yaşamıyla karşılaştırdığınızda, şu andaki cinsel yaşamınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?

a) Birçok insanınki gibi heyecan verici değil.
b) Birçok insanınki ile aynı.
c) Birçok insandan daha heyecan verici.
d) Şu anda bir ilişkim yok.

2. Partnerinizle cinsel yaşamınızda bir problem ortaya çıksaydı, ne yapardınız?

a) Konuyu partnerimle konuşurdum.
b) Konuya dolaylı yaklaşırdım.
c) Biraz zaman verip durumun değişmesini beklerdim.
d) Daha uygun bir partner arardım.

3. Partnerinizle cinsel yaşamınızda bir problem ortaya çıksaydı, yakın bir arkadaş ya da bir dert ortağı ile (belki bir terapist) konuşmak konusunda ne düşünürdünüz?

a) Cinsel yaşamımı dışarıdan birisi ile asla rahat bir şekilde konuşamazdım.
b) Cinsel yaşamım hakkında birisi ile konuşabilirim, ancak başka çarem kalmadığında.
c) Cinsel yaşamım hakkında bir arkadaş ya da dert ortağı ile rahatlıkla konuşabilirim.

4. Bir partnerden uzun süre sakladığın cinsel sır oldu mu?

a) Hayır, asla.
b) Bir ya da iki kez.
c) Birkaç kez.
d) Sık sık.

5. Partneriniz sizi rahatsız eden cinsel bir davranışta bulunsaydı ne yapardınız?

a) Devam eder ben de katılırdım.
b) Bu davranışın neden partnerimin ilgisini çekerken beni rahatsız ettiğini araştırırdım.
c) Partnerime davranışının sınırlarımı aştığını söylerdim.
d) İlişkimi bitirmeyi düşünürdüm.

6. Günlük yaşamın çeşitli sorunları ile karşılaştırıldığında (örneğin; iş, alışveriş, temizlik, hobiler), hareketli ve doyurucu bir cinsel yaşam için ne kadar çaba gösteriyorsunuz?

a) Zamanımın çoğunda, nasıl daha fazla seks yapabileceğimi düşünüyorum.
b) Benim için doyurucu bir cinsel yaşam en az hobilerim ve günlük işlerim kadar önemli.
c) Günlük işler bittiğinde cinsel yaşamımı geliştirmek için ne zamanım ne de enerjim kalıyor.
d) Cinsel yaşamımın ne kadar kötü olduğunu düşününce utanıyorum, bu konuda hiç düşünmemeye çalışıyorum.

7. İş yerinde uygunsuz davranışlardan korunmanın tek yolu cinsiyetsiz bir kimliğe bürünmektir.

a) Doğru
b) Yanlış

8. Bir erkekle kadının cinsel ilişkisinde bir problem ortaya çıktığında, büyük olasılıkla nedeni şudur:

a) Erkekler ve kadınlar yatakta farklı şeyler ister.
b) İhtiyaçları ve arzuları hakkında yeterince konuşmamışlardır.
c) Gerçekten birbirlerine uygun değildirler.
d) Erkekle kadının psikolojileri zıt kutuplardır.

9. Harika bir seksin gerçek aşkın göstergesi olduğunu düşünüyor musunuz?

a) Harika bir seksin mutlaka aşık olmak anlamına gelmediğine inanıyorum.
b) Harika bir seks yapan bir çiftin birlikte olacağına inanıyorum.
c) Harika bir seksin aşkın garantisi olduğuna inanıyorum.

10. Geçmişte, bir çatışma yaşadığınızda, hangi sıklıkta konuşmak yerine seks yapmayı seçtiniz?

a) Hiçbir zaman bir problemi konuşmak yerine seks yapmayı tercih etmedim.
b) Birkaç kez bir problemi geçici olarak engellemek için seks yaptım.
c) Bir ilişkide çatışmanın şiddetini azaltmak için seksin iyi bir yol olduğunu düşünüyorum.
d) Her zaman önce problemi çözerim, sonra seks yaparım.

11. Yakın zamanda çok hoşlandığınız ve ciddi bir ilişki sürdürmek istediğiniz biriyle tanıştınız, ilişkinin daha başında seks yapar mıydınız?

a) Çok hoşlandığım biriyse, seks için daha iyi tanıyana kadar beklerdim.
b) Daha önce birkaç kez çok iyi tanımadığım insanlarla seks yaptım.
c) Çok hoşlandığım takdirde iyi tanımadığım biriyle kesinlikle seks yaparım.

12. Seks yaşamınızın televizyon ya da filmlerde gördüğünüz cinsel yaşamlar kadar heyecan verici olmadığını düşündüğünüz oldu mu?

a) Ekranda gördüğüm tutkuyla karşılaştırıldığında, benim yaptığım seks ümit kırıcı.
b) Yaşamımda bir ya da iki kez bu kadar tutkulu bir seks yaşadım.
c) Ekranda görülen tutkulu ilişkilerle gerçek yaşamdaki ilişkileri karşılaştırmak zor.

13. Sık sık kullandığınız ya da en çok tahrik olduğunuz cinsel fantezinin içeriği hakkında ne düşünüyorsunuz?

a) Birinin fantezilerimin içeriğini öğrenmesi beni dehşete düşürür.
b) Partnerimin fantezilerimi bilmesi beni utandırır.
c) Biraz tedirgin edici ama fantezilerimin içeriğini partnerimle paylaşmanın heyecan verici de olabileceğini düşünüyorum.
d) En yakın arkadaşımla fantezilerim hakkında konuşurum.

14.Cinsel olarak tahrik olduğunuzda, bunun bir yakınlık ihtiyacı ya da şefkat duygularının tersine, daha çok fiziksel bir dürtüden kaynaklanıp kaynaklanmadığının ne kadar bilincindesiniz?

a) Fiziksel dürtülerle duygusal dürtüler arasında hiçbir zaman ayrım yapmam.
b) Bazen seks için tümüyle fiziksel bir dürtü hissettiğimin farkındayım.
c) Bazen fiziksel olarak hissettiğim uyarılmadan daha fazla duygusal olarak yakın olmak istediğimin farkındayım.
d) Tahrik olduğumda bu her zaman fiziksel ve duygusal dürtülerin bir bileşkesi oluyor.

15. Kendinizi kötü hissettiğiniz ya da yaşamınızda bir konuda hayal kırıklığı yaşadığınız zamanlar, bu iş de olabilir, hangi sıklıkta seks yaptınız?

a) Kendimi kötü hissettiğim ya da bir konuda üzgün olduğumda nadiren seks yaparım.
b) Kendim ya da yaşamımla ilgili kendimi daha iyi hissetmek istediğim zamanlar seks yaptığım oldu.
c) Kendim ya da yaşamımla ilgili ters giden bir şey olduğunda çoğunlukla seks isterim.

16.Geçmişte bağlı olduğum bir ilişkideki partnerimi ya da eşimi aldatmaya ayartıldığımda,

a) Partnerimin ne kadar kırılacağını ve ihanete uğramış hissedeceğini bilmek bana ıstırap verdi.
b) Partnerimin neler hissedeceğini gerçekten hiç düşünmedim.
c) Bu bir günah olduğu için partnerimi asla aldatmam.
d) Partnerimi düşündüm ama ortaya çıktığı takdirde kabul edeceğini düşündüm.

17. Partneriniz aynı cinsiyetten biriyle seks yapmakla ilgili fantezileri olduğunu açıklasaydı, nasıl bir sonuca varırdınız?

a) Partnerim gizli bir eşcinsel.
b) Partnerimin psikolojik problemleri var.
c) Partnerim artık beni çekici bulmuyor.
d) Partnerim birçok insandan farklı değil.

18. Yakalanmadan aldatabileceğinizi bilseydiniz, ne yapardınız?

a) Kesinlikle aldatırdım.
b) Yine de aldatmanın ilişkim üzerinde yaratacağı etkiyi düşünürdüm.
c) Aldatmak bir günahtır, asla yapmazdım.

19.Yaşlandığınızı düşündüğünüzde (yetmiş yaş üzeri) seks yapmaya devam etme olasılığınız ne olurdu?

a) O yaşta seks yaptığımı hayal bile edemiyorum.
b) O yaşta cinsel olarak aktif olacağımı hiç zannetmiyorum.
c) Yetmişlerimde hala cinsel olarak aktif olmayı ümit ediyorum.
d) Yetmiş yaşına kadar cinsel olarak aktif kalabilmek için elimden gelen her şeyi yapmayı planlıyorum.

20. Bağlı olduğu bir ilişkisi varken gizlice internette seks yapan biri hakkında ne
düşünüyorsunuz?

a) Fiziksel temas olmadığı için sorun yok.
b) (Masum) bir katkı olduğunu düşünüyorum.
c) Büyük bir yıkım, ilişkide problemleri arttırır.
d) Bir aldatma biçimi, bu da sorun demektir, çünkü eşinizin haberi olmadan yapıyorsunuz.

21.Cinsel davranışlarınızda ne kadar rahatsınız?

a) Bazı insanlar cinsel davranışlarımdan endişe etse de ben değiştirmek için bir neden görmüyorum.
b) Belli bir davranışı terk etme konusunda sık sık kendime söz veriyorum ama sonra aynı davranışı tekrarlıyorum.
c) Cinsel davranışlarım konusunda endişelenmem için hiçbir zaman nedenim olmadı.

22. Hangi sıklıkla seksi kullanarak problemlerinizden kaçmaya çalışıyorsunuz?

a) Seks olmasaydı problemlerim altında ezilirdim.
b) Bazen çaresizlik içinde problemlerimden kaçmak için seksi kullanıyorum.
c) Seksi hiçbir zaman böyle bir amaç için kullanmadım.

23. Seks yaptıktan sonra genellikle nasıl hissedersiniz?

a) Çoğu zaman keyifsiz hissederim.
b) Bazen keyifsiz hissederim.
c) Genellikle hoşnut ve tatmin olmuş hissederim.
d) Hiçbir şey hissetmem.

24. Hiç kimseyi, örneğin kollarını tutarak tehdit ederek ya da karşınızdaki ‘Hayır’, ya da ‘Dur’ dediğinde duymazdan gelerek sekse zorladığınız oldu mu?

a) Asla
b) Bir kez
c) Bazen
d) Sık sık

25. Anne babalar kendi cinsel yaşamlarında yaptıkları hataları gizli tutmalıdırlar, sonuçta ergenler söylediklerimizi değil yaptıklarımızı yapıyor.

a) Doğru
b) Yanlış

26. ‘İyi bir cinsel yaşam, çaba göstererek elde edebileceğimiz bir şey değildir, ya olur ya olmaz’ cümlesine katılıyor musunuz?

a) Kesinlikle
b) Belki
c) Hiç de değil

27. Utandığınız bazı cinsel arzu ya da davranışlarınız var mı?

a) Sık sık
b) Bazen
c) Asla

28. Ortalama hangi sıklıkla seks yapıyorsunuz?

a) Yılda birkaç kez ya da daha az
b) Ayda bir ya da iki kez
c) Haftada bir ya da iki kez
d) Haftada üç kez
e) Haftada dört kez ya da daha fazla

29. İstemediğiniz halde, sadece partnerinizi memnun etmek için hangi sıklıkla seks yaparsınız?

a) Asla
b) Birkaç kez
c) Ara sıra
d) Oldukça sık

30. Güvenli seks için bilinçli bir çabanız var mı?

a) Hayır, gerekmiyor. Ben ve partnerin HIV testi yaptırdık ve ikimiz de diğerinin tekeşliliğe bağlılığına yeterince güveniyoruz.
b) Hayır, gerekmiyor çünkü ben heteroseksüelim ve heteroseksüellerin HIV olma ihtimali düşük.
c) Hayır, çünkü yattığım insanların hiçbiri hasta görünmüyor.
d) Evet, risk olan her yerde önlem alırım.

Cinsel zeka testi puanlama sistemi

Aşağıda her cevap için puanları göreceksiniz. Her soru için aldığınız puanları toplayın.

 

 

 

 

,

CİNSEL ZEKA TESTİNİN SONUÇLARI

Cinsel zeka puanınız 50’nin üstündeyse notunuz “A”

Cinsel zekanız yüksek. Cinsel bilgileriniz bilimsel. Cinsellikle ilgili kendinizi ifade ederken rahatsınız, kendinize güveniniz tam ve kendinizi tanıyorsunuz, kendinize ve eşinize değer veriyorsunuz, farklılıklara saygı duyuyorsunuz, size göre cinsel keyif almak en doğal hakkınız. Ne mutlu size!

Cinsel zekanız puanınız 40-49 arasındaysa notunuz “B”

Cinsel zekanız hala çok iyi. Siz de hiç fena sayılmazsınız, ara sıra muhafazakarlığınız tutsa da çoğu zaman rahat ve açık görüşlüsünüz. Kendinize ve partnerinize saygı duyuyorsunuz, belki biraz daha cinsel bilgiler konusunda kendinizi geliştirebilirsiniz. Doğru yoldasınız.

Cinsel zeka puanınız 30-39 arasındaysa notunuz “C”

Cinsel bilgilere biraz daha çalışmalısınız, bazen cinsellikle ilgi korku ve kaygılarınız oluyor, cinsel eşinize ve kendinize zor anlar yaşatabiliyorsunuz. Dilerseniz daha keyifli, rahat ve doyurucu bir cinsel yaşamınız olabilir. Biraz daha konunun üzerinde düşünmeye devam edin ve kendinizi sevin.

Cinsel zeka puanınız 20-29 arasındaysa notunuz “D”

Ne yazık ki ortalamanın altında ve düşük bir puanınız var. Cinsel tabularınız, ayrımcılığınız, korkularınız ve fazlasıyla “Hayır” larınız var! Kendinizle barışmak ve kendinizi tanımak için güçlü bir niyete ve konunun üstüne gitmeye ihtiyacınız var. Bol bol okuyabilirsiniz ya da bir uzmandan destek alabilirsiniz.

Cinsel zekanın bileşenleri

Cinsel zekanın bileşenleri 150 150 dolunay

Cinsel zeka konusuna kaldığımız yerden devam edelim dilerseniz.

Cinsel zekanın ne olduğu hatırlayalım… “Cinsel zekaya sahip olmak, sadece cinsel davranışlarımızı etkileyen bütün biyolojik faktörleri, beyni ateşleyen sinirleri ya da kanımızda dolaşan hormonları bilmek anlamına gelmiyor. Cinsel zekanın anahtarı, kendimizi tanımaktır. Partnerimizle gerçek kimliklerimizi paylaşmak ve mutlu bir cinsel yaşama sahip olma şansımızı arttırmak için, cinselliğimizi çarpıtan ve zarar veren kültürel hurafelerin ötesine geçmek, özgün cinsel arzularımızı ortaya çıkartmak, ihtiyacımız olan duygusal ve sosyal yetenekleri geliştirmek demektir.”

Doyurucu bir cinsel yaşam, ulaşılmaz bir hedef değil aslında. Ulaşılmaz ve saçma olan, bir insanın çaba göstermeden, kendiliğinden doyurucu bir seks yaşamına sahip olabileceğini düşünmesi. Cinsel zekayı anlamak ve hayata geçirmek için ilk fark edilmesi gereken şey ise seksin sihirli, kolay ya da sadece genç insanlara ait bir şey olmadığını fark etmek… Çiftlerin çoğu yaşamlarının bir döneminde ya da tümünde cinsel sorunlar yaşıyorlar. Önemli olan yaşanan sorunların çözümleri için neler yapılıyor?

Cinsel zeka üç bileşenden oluşuyor, her bileşenin kendine özgü bazı beceriler gerektiriyor. Doyurucu bir cinsel yaşamı olan insanlarla, cinsel yaşamlarında daha çok sorun yaşayan insanlar arasında önemli bir fark vardır. Cinsel zekası gelişmiş olanlar daha değişik davranıyor. Cinsel zeka, kişinin zaman içerisinde anlayıp, geliştirip, ustalaşabileceği becerilere bağlı. Yani cinsel zeka, çalışan, üzerinde emek veren herkesin ulaşabileceği bir şey. Üç bileşene gelince; bunlar cinsel bilgi, gizli cinsel kimliğin ortaya çıkarılması, başkalarıyla ilişki kurma yeteneğidir.

Cinsel bilgi

Cinsel zekanın anahtar bileşenlerinden biri, insan cinselliği hakkında kesin bilimsel bilgiye sahip olmak ve bu bilgiyi cinsel yaşamlarımızı geliştirecek biçimde kullanabilmektir.

Cinsellikle ilgili ilk bilgiler aileden gelir, çocukken ya da ergenlik de öğrendiğimiz cinsel bilgiler hepimizin zihin haritasında çok önemli etkiye sahiptirler. Cinsel zeka çalışmasına katılan gruba “Anne babanız cinsellikle ilgili size neler anlattı?” diye sorulduğunda, insanların %60’ına yakınını anne babalarının onlara hiçbir şey anlatmadığını söylemişler. Ankete katılan bireylerin sadece %7’si ailelerinin bu konuda konuştuğunu, üreme biyolojisi, enfeksiyonlar, duygusal ve iletişimsel süreçlerle ilgili konuştuklarını bildirmişler.

Cinsel zekayı geliştirmek için çocuklarla doyurucu konuşmalar yapmak, bilimsel bilgiyi çocukken ailede almak çok ama çok önemlidir. Çünkü cinsel zeka ailenin desteğiyle çocukluk da gelişmeye başlar. Çocuk cinselliğin konuşulabileceğini, tartışılabileceğini yani bu konuda iletişim kurulabileceğini ailede öğrenir. Ama ailede cinsellik yok sayılıyorsa, konuların üstü örtülüyorsa ve çocuklara “Seni leylekler getirdi” hikayeleri ve daha pek çok hikaye ve masal anlatılıyorsa o aileden yetişen bireylerin diğer aile modelinde yetişen bireylere göre cinsel zekası çok daha az gelişiyor.

Sözün özü; doğru cinsel bilgi ailede alınmaya başlanmalı ve okulda devam etmelidir.

Gizli cinsel kimliğin ortaya çıkarılması

Duyduğumuz tüm cinsel masallardan özgürleştiğimizde, daha iyi bir cinsel yaşam için ikinci adım kendi bireysel cinselliğimizle tanışmaktır. (Bizi neler heyecanlandırıyor, nerelerde zorlanıyoruz, neler bizi çekiyor, neleri tercih ediyoruz, fantaziler neler?) Cinsel zeka, kendini tanımak demektir. Gizli cinsel kimliğimiz kişiliğimizin çok değerli bir bölümüdür. Gizli kalmış arzularımız, keşfedilmemiş duygusal çatışmalarımız, kendimiz ve bedenimiz hakkından sorgulanmamış inançların, hikayelerin haritasıdır.

Gizli cinsel kimliği ortaya çıkarılması, bilinçaltımızda, zihnimizde gizli kalmış kendimizle ilgili, cinselliğimizle ilgili tüm inançların bilinir olması ve düzenlenmesidir… Bizi güzel bir cinsel hayat yaşamaktan bu olumsuz inançlar, deneyimler, korkular, mitler engeller. Tüm bunları tek tek temizlediğimizde, dönüştürdüğünüzde ise daha mutlu bireyler ve daha doyurucu cinsel yaşamlar ortaya çıkar. Kendimiz tanımak, cinselliğimiz sağlıklı bir şekilde paylaşmamızı sağlar.

Başkalarıyla iletişim kurmak

Cinsel yaşam sorunları sadece sizin tek başınıza çözebileceğiniz sorunlar değildir, mutlaka başka insanları da ilgilendirir. Kendi cinsel kimliğimizi anladığımız gibi cinsel eşimizin de cinsel kimliğini anlama, onunla cinselliğimiz hakkında konuşma yeteneğine de sahip olmamız önemlidir. Bazı insanlar cinsellikle ilgili en küçük konuda bile (seksten önce duş alalım mı gibi…) eşleriyle konuşmaktan çekinirler. Oysa bu çok gereklidir. Cinselliğin konuşulmayacağı bize çocukken öğretilmiş, iletişime engel olan masallardan biri. Bir kere bu masalı unutup konuştuğumuzda devamı gelecektir.

Çalışmalar cinsellik hakkında konuşmanın sorunları dönüştürmede ve iyileştirmede çok etkili olduğunu ortaya çıkarmıştır. Sevdiklerimizle diğer duygularımızla ilgili konuşabildiğimiz gibi cinsellikle ilgili de konuşabilmeliyiz.

Haftaya cinsel zekamızı nasıl ölçeceğimize bakalım mı ne dersiniz?

Sevgiyle…

Stresi Kim Yönetir?

Stresi Kim Yönetir? 150 150 dolunay

Stres; insanın dengesini bozan ya da dengesini tehdit eden her türlü etkenin bilişsel, duygusal, bedensel ve davranışsal etkilerinin bütünü olarak tanımlanabilir.

Günümüz dünyasında en çok konuşulan ve yaşanan sorunlarından biridir. Çoğu zaman pek çok hastalığın nedeni olarak gösterilir. Sanki stres bizim dışımızdadır, kontrol edemediğimiz, gönderemediğimiz bir varlık gibidir. Ona karşı çaresiz hissederiz kendimizi. Oysaki en çok bizi strese sokan durumları ve kendimizi tanıdıkça stres yönetiminin nasıl olacağını öğrendikçe hayat daha da kolaylaşır.

Hayatımızın her alanında stres vardır. Hayatta kalmak için belli bir doz strese vücudumuz ihtiyaç duyar. Buna olumlu stres denir ve iş/okul/ilişki başarısını olumlu etkilediği bilinmektedir. Motive olabilmek ve konsantrasyonu arttırmak için olumlu stres işe yarar.
Fizyolojik, psikolojik, zihinsel, sosyal sorunlara yol açan ise olumsuz stresdir.

Strese Neler Yol Açar?

Dış etkenler; İş hayatı, yaşamdaki ani değişimler, ilişkilerdeki sorunlar, finansal sorunlar, trafik, aşırı meşguliyet, aile ve çocuklar ve tabii ki maddi sorunlar.
İçsel etkenler; karamsarlık, gerçek dışı beklentiler, mükemmeliyetçi kişilik yapısı, negatif iç sesler ve karasızlık.

Fiziksel Belirtiler

Baş ağrısı, uyku sorunları (az ya da çok uyumak), eklem ağrıları, diş gıcırdatmak, çene sıkmak, uykuda sayıklamak, cinsel yaşamda sorunlar, kabızlık, ishal, deride döküntü, tansiyon, aşırı yemek ya da yememek, yorgunluk, mide hastalıkları, saç dökülmeleri, kanser, alerjiler ve daha pek çok hastalık.

Duygusal Belirtiler

Aşağıdaki belirtiler sizde de varsa bir psikolojik danışmandan yardım almanız önerilir.
Kaygı ve endişe, depresyon, ruhsal durumdaki dengesizlikler, gerginlik, isteksizlik, özgüvende azalma, kırılganlık, öfke patlamaları, saldırganlık, tükenmişlik hissi.

Zihinsel Belirtiler

Konsantrasyon güçlüğü, kararsızlık, unutkanlık, zihin bulanıklığı, hafıza zayıflığı, mizah anlayışı kaybı, sık hata yapmak, iş verimsizliği, sabit fikirler, kıyaslama yapamama.

Sosyal Belirtiler

İnsanlara güvensizlik, başkalarını suçlamak, randevulara gitmemek ve kısa süre kala iptal etmek, savunucu olmak, insan ilişkilerinde sorunlar yaşamak,
Yukarıdaki belirtilerden sizde ne kadar varsa stres düzeyiniz o kadar yüksektir.

Stresle Baş Etmenin Yolları

Stresle baş etmenin en etkin yolu nefes almayı öğrenmek ve nefes egzersizleri yapmaktır. Çoğu insan stres altındayken nefes almayı unutur ve bedenine büyük zarar verir. Oysaki nefes vücudumuzun ve ruhumuzun en temel ihtiyacıdır. Gevşeme egzersizleri, yoga, meditasyon ve spor yapmak en etkili yollardandır. İş yerinde, masa başında bile günde birkaç kez nefes ve vücut egzersizleri yapılabilir.

– Dengeli beslenin ve yeterince uyuyun.
– Alkol ve sigaradan uzak durun.
– Gerektiğinde yardım istemeyi ve hayır demeyi öğrenin.
– Keyif aldığınız uğraşlarınızı yapmak için kendinize zaman ayırın.
– Stres yaratan olay ve duruma karşı düşünce ve inanç şeklimizi değiştirmemiz yeni bakış açıları kazanmamız, duygularımız üzerinde olumlu etki yapacaktır. Düşünce değişince duygu, duygu değişince davranış değişir.

Zaman kontrolünü öğrenmek, iletişim becerilerini geliştirmek, olaylara gülümsemeyi öğrenmek ve mizah duygunuzu geliştirmek, gerektiğinde uzmanlardan yardım almak, dostlarınızla paylaşmak, konuşmak, çözüme odaklanmak, davranışlarımız üzerinde olumlu etki yapacaktır.
Siz değişirseniz HER ŞEY değişir!

Çok sevdiğim bir sözü paylaşmak istiyorum sizlerle.

Melekler uçarlar, çünkü her şeyi hafife alırlar…

Psikolojik Danışman-Cinsel Terapist Dolunay Kadıoğlu
Erickson Koçu
dk@dolunaykadioglu.com
31.08.2011

Sertleşme Sorunları

Sertleşme Sorunları 150 150 dolunay

Erektil fonksiyon bozukluğu yani sertleşme sorunu ereksiyonun oluşmasında ve cinsel aktiviteyi sürdürmede yaşanan güçlüklerdir.
Kişi ereksiyonu ya hiç sağlayamaz ya da ilişkiye girebilecek kadar sürdüremez. Erişkin erkeklerin %20’sinde görülebilmektedir. Erkeklerin %75’i yaşamının herhangi bir döneminde kısa süreli olarak ereksiyonu sağlama ve devam ettirme ile ilgili sıkıntı yaşadığını dile getirmektedirler.

Ereksiyonu oluşturmada ve devamda yaşanan güçlüklerle ilgili olarak organik nedenlerin yani fizyolojik kökenli bir sorunun olup olmadığının çok iyi araştırılması daha sonra psikolojik etkenlerin incelenmesi önerilir. Bazen her ikiside ereksiyon üzerinde olumsuz etkiye yol açabilir.

Ereksiyon sorunlarına neden olan psikolojik nedenler arasında; hayatı boyunca hiç masturbasyon yapmamak, bunun günah ve suç olduğuna inanmak, çok ağır psikolojik rahatsızlıklar, takıntılar, baskıcı ve dini etkinin çok hissedildiği aile ortamında yetişmek, stres, tesadüfi başarısızlık… sayılabilir.

Ereksiyonda sorun yaşayan erkeklerin çoğu bunun hayatlarında başlarına gelen en önemli sağlık sorunu olarak değerlendirir. Özgüveni zedelenir. Kendine ve pek çok şeye kızar. Diğer kimlikleri de bu durumdan olumsuz etkilenebilir. Ereksiyon sorunlarında eşler arasında sorunlar yaşanabilmektedir. Evliliği ve ilişkiyi korumak için uzmanlardan destek alınması çiftin birbirlerine yardım etmesi önemlidir.

Sertleşme sorunlarında fiziksel yani organik nedenlerin iyi değerlendirilmesi gerekir. Yaşanan bazı uzun süreli hastalıklar ve bunların tedavisinde kullanılan ilaçlar ereksiyon sorununu ortaya çıkarabilir. Bu hastalıklar, ilaçlar ve maddeler kısaca şöyledir; şeker hastalığı ve ilaçları, antidepresanlar, psikiyatrik ve türevi ilaçlar, hormonal ilaçlar, varikosel gibi damar hastalıkları, kalp ve damar hastalıkları ve ilaçları, tansiyon düşürücü ilaçlar, migren ilaçları, uyarıcı ilaçlar, kolesterol ilaçları, kilo kaybettirici ilaçlar, sigara, alkol, kokain, esrar gibi maddeler ve uyuşturucular.

Eğer bir süredir yukarıdaki sorunlardan birini ya da birkaçını birden yaşıyorsanız ve ereksiyon sorununuzda varsa ilaçlarınızı kullanmaya lütfen devam edin ve konuyu doktorunuzla görüşün. Sertleşmeyi daha kaliteli hale getirmek için yapılabilecekleri değerlendirmek ve öğrenmek için bir uzmandan eşinizle birlikte destek alabilirsiniz.