şiddet

Sözlü şiddet

Sözlü şiddet 150 150 dolunay

Şiddetin her türlüsüne karşıyım. İnsanın insana, insanın hayvana, insanın doğaya yaptığı şiddete… Her türlü şiddete! Bedenseline, sözeline, cinseline, politiğine… Kısacası hepsine.

Gazetelerde ilk sayfadan son sayfaya kadar, televizyonda sabahtan akşama kadar şiddetin binbir türlüsünü görmekten de çok sıkıldım. Öldürülen kadınlar, tecavüzler, dövülen insanlar, şiddete uğramış küçücük bedenler, yok edilen ormanlar, ağaçlar, avlanan canlılar…

Şiddetin yukardaki gibi kanlı ve vahşicesinin yanında bir de kelimelere gizlenmiş hali varki o da ayrı sinir bozucu; sözün gücü ile değersizleştirme!

‘Hiç bir şeyi beceremiyorsun’
‘Kuş beyinli’
‘Salak, manyak, gerizekalı….’
‘Elinden hiçbir şey gelmiyor’
‘Çok şişkosun’
‘Kadın dediğin evin her şeyini yapar, sen ne yapıyorsun, hep eksik hep eksik’
‘Senden bir şeycik olmaz’…

Çoğunlukla erkeklerin eşlerine, anne -babaların çocuklarına, patronların çalışanlara uyguladıkları uzun ya da kısa vadede değersizlik hissi oluştuması garantili tek silahtır saygısız kelimeler!

İnsanlar bu sözcükleri duydukça ve duydukça hipnotize olmuşcasına etki altında kalırlar ve bir süre sonra şu cümleleri duymaya başlarsınız sözel şiddet mağdurlarından:

-Kendimi çok değersiz hissediyorum.

-Yaptığım hiçbir şeyi beğenemiyorum.

-Kendimi çirkin buluyorum.

-Yapamam, başaramam.

-Çok kiloluyum, kendimi hiç beğenmiyorum.

-Benden hiçbir şey olmaz.

Ve daha nice değersizlik cümlesi…

Saygısız kelimelerle, cümlelerle sinsice yürütülen değersizleştirme süreci; dışarıdan içeriye etki eder ve eğer müdahale edilmezse yani fark edilip durdurulmazsa bünyede kalıcı hasarlara neden olabilir.

Kelimelerle değersizleştirmeyi engellemek adına yapılabilecek şeylere gelince:

– Bilin ki hiç kimsenin hiç kimseye değersizleştiren kelimeleri her ne olursa olsun söyleme hakkı yoktur.

– Her kim olursa olsun bu kelimeleri kullanan kişilere itiraz edin ‘bu kelime/ler beni incitiyor, bunu lütfen durdur’ deyin.

– Bu tür sözleri kullanan kişilerin öz güvenlerinde, pozitif iletişim yeteneklerinde ciddi sorunlar vardır. Ve çoğunlukla kendileri de değersizlik hissi yaşamaktadırlar. Bunu bilmek size iyi gelir!

– Bu sizin ayıbınız değil, söz sahibine aittir!

– Size ne söylendiğini, bu sözlerin sizin üzerinizde bıraktığı etkiyi fark edin ve kendinize ‘ben her durumda değerliyim, kendimi seviyorum ve kendime güveniyorum, bana söylenen sözleri yok saymayı seçiyorum’ deyin.

– Size nasıl konuşulursa, davranılırsa sizi mutlu eder bunu hem kendinize hem de karşınızdaki kişiye tanımlayın. Takdir ve teşekkür kelimelerini daha çok hak ettiğinizi dile getirin.

– Kendinizi yine de değersiz ve kötü hissediyorsanız, güvendiğiniz kişilerle ya da uzmanlarla lütfen paylaşın.

İnsanın içindeki şiddeti ehlileştirmesi ve İNSANa yakışır şekilde yaşaması dileğiyle…

İnsan Nereye Saklandı?

İnsan Nereye Saklandı? 150 150 dolunay

Adam önce kaç yıllık karısını sokak ortasında, herkesin gözü önünde silahla vurarak öldürüyor, sonra da kendini… Ve bunu biz 10 yaşlarında gürbüz bir erkek çocuğun ağzından öğreniyoruz televizyon haberlerinden.

Sevgili muhabir arkadaşlar olayı anlatması için görgü tanığı olan bu çocuğu seçmişler… Çocuğun sesi kulaklarımda “Adam kadının kafasına sıktı…” Yüzü gözümün önünde “ sanki çok keyifli bir macera filmi izlemiş gibi, keyifli ve neşeli…”

Sokaklarda öldürülmesi, dövülmesi, aşağılanması normalleşen kadınlarımızın sorunlarını mı, eşine bu kadar insafsızca kıyabilen adamın nasıl bu hala geldiğini mi, bu vahşeti sanki film anlatır gibi anlatan çocuğun ruh sağlığını mı, bu haberi bu kadar sorumsuzca haber yapan gazeteci arkadaşların habercilik anlayışını mı yoksa tüm bunları izleyen ve yaşadığı çaresizlik hissiyle ne yapacağını bilemeyen ben ve benim gibi insanların durumunu mu düşünsek ?

Biz hangi ara insanlığımızı kaybettik diye düşündüm, net bir tarih bulamadım. Bir gün de olmadı, uzun bir sürecin sonucunda oldu. Pek çok Avrupa ülkesinde MEDYA da cinayet, kaza gibi trajik olayların görüntülerinin bu kadar açık açık yayınlanması yasaktır. Haberlerde haber değeri taşıyan şey olaya ait bilgilerdir sadece… Kanlı canlı görüntüleri, çığlık sesleri değil, çünkü bilinir ki bu tür haberlerin görüntülerinin yayınlanması ya da dizilerde bu kadar vahşetin olması çoluk çocuk herkesi olumsuz etkiler. Alt beyin şiddet görüntülerini gördükçe, olayları dinledikçe şiddeti normalleştirir, duyarsızlaşma, yabancılaşma başlar, önce topluma sonra kendine…

Bu ne mi demek? Eğer bizler çocuklarımıza şiddetin, insanlığın bitişi olduğunu öğretmezsek, eğer bizler çocuklara sevgiyi, merhameti, şefkati, paylaşımı öğretmezsek, eğer bizler çocuklarımıza kadın erkek hepimizin eşit olduğunu, Tanrının hepimizi tam ve eşit sevdiğini, Tanrının sevgi demek olduğunu öğretmezsek, pek çok kadın, genç kız, çocuk ölmeye devam edecek ve insan kaybedecek demektir.

Çözüm önerilerimden bazılarına gelince (ruhsal, toplumsal, ekonomik, siyasal pek çok açısı olan bu konuda birkaç temel noktaya değinebileceğim sadece);

  • Habercilik anlayışımızın sorgulanması ve gerçekten “HABER” nedir? Haber kimin için yapılır? Haberleri yaparken istediğimiz sonuç tablosu nedir?” gibi pek çok etik ve ahlaki değerin sorgulanması ve yeni değerlerin oluşturulması çalışmalarının yapılması (Lütfen beni yanlış anlamayın, gazeteci değilim bu tür eğitimleri bilemeyebilirim, psikoloji kökenli ve insan üzerine çalışan biri olarak görüşlerimi paylaşıyorum, ortada gördüğüm büyük bir yanlış var, yazma nedenim budur).
  • Ana haber bültenlerine, bazı sabah ve gündüz programlarına da 7 yaş üstü uyarılarının konması.
  • İnsanların kendi değerlerini sorguladıkları çalışmalar yapılması, İNSAN çalıştayları, değerlerimiz konulu paneller, programlar yapılması, okullarda İNSAN dersinin müfredata yerleşmesi ve sevgi, şefkat, merhamet, adalet, hoşgörü, paylaşım, barış, dostluk, çalışkanlık, güven…vb değerlerin interaktif tekniklerle çocuklarımıza öğretilmesi.
  • Din Kültür ve Ahlak dersleri gibi çocuklarımıza dini ve insani değerlerin anlatıldığı derslerin içeriklerinin gözden geçirilmesi, bu derslerin içeriklerinin oyunlarla çocuklara aktarılması ve korku ve ceza temelli değil sevgi temelli olmaları.

Çok şey mi istiyorum? Aklımdan geçirip de yer yokluğundan yazamadığım istediklerimi duymadınız henüz… Bu güzel ülke için daha çok şey diliyorum ve talep ediyorum.

Çocuklarımıza öğretmenin ilk adımı, önce bunları kendimizin fark etmesi ve uygulamasından geçer bence, biz büyükler birazcık kendimizi sorgulasak mı acaba?

Benim değerlerim ne? Ben kendimi kendime tanıtacak olsam nasıl tanıtırım? Sevgiyi, şefkati, merhameti, neşeyi, yaşadığımı nasıl bilirim? Özde mi yoksa Sözde mi seviyorum? Her şeyin bir karşılığı olmalı mı, karşılıksız vermeyi, koşulsuz sevmeyi, takdir etmeyi biliyor muyum?

Adalet deyince ne anlıyorum? Kime göre neye göre adalet? Bağışlamak deyince neyi anlıyorum? Kendimi bağışlamam gereken konular var mı? Bağışlamanın, insanları hoş görmenin iyileştirici gücünü biliyor muyum?

İNSAN her an değişen, gelişen, büyüyen, mayasında sevgi olan sonsuz bir varlık… Bence bir ülkeyi kalkındırmanın ilk koşulu insana yatırım yapmaktan ve onu maddi, manevi yetiştirmekten geçer. Umarım ki en kısa zamanda, aileler evlatlarına yatırımın sadece okul ve kurs masraflarını karşılamak, üst baş almak, araba almaktan ibaret olmadığını algılarlar…

İNSAN’ ın saklandığı kendi içinden en kısa zamanda çıkması dileğimle…

Sevgiyle…