psikolojik destek

Çocuksuzluk

Çocuksuzluk 150 150 dolunay

Çocuk sahibi olmak toplumdan topluma değişmekle birlikte bizim ülkemizde aile olmak için olmazsa olmaz kabul edilen KABULlerdendir.

Kız çocuğu doğar, büyür, evlenir ve doğurur!

Evlenmezse evde kalmış kız, doğuramazsa kısır kadın olur!

Evde kalan erkek kavramı yoktur ya da kısır adam!

Yüklerin çoğu kadının omzundadır bu ülkede, çocuk sahibi olamama nedeni erkekden bile kaynaklansa kadından bilinir ve çoğu kadın da bunu otamatik kabul eder.

Taşığını RAHİM, doğurmasa bile onu anne yapar, eşine, ailesine, topluma annelik yapar.

Çocuk sahibi olmakta yaşanan güçlük ve mücadele çiftin özellikle de kadının tüm kimlikleri arasındaki dengeyi bozar. İş yerinde bile kendini başarılı hissedemeyebilir, arkadaşlar ve aile arasında eziklik, değersizlik, duygusu yaşayabilir.

Çift eğer çocuk sahibi olmak için tüp bebek yöntemine karar verirse tedavinin pek çok aşaması kadın üzerinden yürütüldüğünden kadın psiko-sosyal etkilere daha çok maruz kalır.

İnfertillite tedavisine gelen çift tedaviye duygusal yüklerle başlar. İnfertilite tedavisindeki çoğu çift özellikle de kadınlar duygusal inişler ve çıkışlar yaşayabilir. İlaçların etkisi ve yaşanılan sorunun psikolojik yansımaları duygu dünyasındaki dengesizliklere neden olabilir ki bu da oldukça normal dalgalanmalardır.

İnfertilite tedavisinin uzun süren, pahalı bir tedavi olması ve tedavinin nasıl sonuçlanacağının belirsiz olması, toplumsal baskılar, tedavi sürecini eşler için duygusal açıdan daha zor bir hale getirmektedir.

Tedavi sürecinde eşler kendilerini dönem dönem veya sürekli olarak kötü hissedebilirler. Sık ağlama ve umutsuzluk, yorgunluk, huzursuzluk ve aşırı kaygılı olma, suçluluk ve değersizlik duyguları, öfke ve kızgınlık duyguları, çevreden kopma, cinsel istek ve ilgi bozuklukları, uyku ve iştah bozuklukları, tedavinin başarısı konusuna aşırı yoğunlaşma ve bu konularda aşırı endişeli olma,…vb süreçler yaşayabilirler.

Tedavi dönemi öncesinde ve tedavi sürecinde psikolojk destek çiftin rahatlamasını sağlar ve tedavinin başarı oranını artır. Psikolojik danışmanlık sürecinde psikolojik danışman; tedavi sürecinin her adımında neler yaşanabileceği ve çözüm yollarıyla ilgili bilgileri paylaşır. Psikolojik destek sürecinde; stresle baş etmenin yolları, kaygıyı azaltma, tedaviyi, ilaçların bedensel ve ruhsal etkilerini fark etmelerini, dengenin yeniden sağlanması için yapılabilecekleri, depresyonu kontrol etme, tıbbi tedaviler sürecinde yaşanan hayal kırıklıklarını, suçluluk, değersizlik ve başarısızlık duygularının değiştirilmesi, eşlerin birbirlerini daha iyi anlamaları ve destek olmaları, olumlu düşünme, rahat ve huzurlu olmak için neler yapılabileceği gibi konularda psikolojik destek seanslarında çalışılan konulardandır.

Tedaviyi ve sonrasını rahat ve huzurlu geçiren çiftlerin tedaviyi gergin, stresli ve sorun yaşayan çiftlere göre tedaviden olumlu sonuç alma ihtimallerinin daha yüksek olduğu yapılan çalışmalarla kanıtlanmıştır. Çift ne kadar rahat ve dengedeyse, zihin, ruh ve beden de o kadar rahattır.

Tüp bebek tedavisinde kontrol edilebilir zihin, inanan kalp, kabul eden beden ve birbirine destek çift, tedavinin en güçlü yardımcılarıdır.

 

Stresi Kim Yönetir?

Stresi Kim Yönetir? 150 150 dolunay

Stres; insanın dengesini bozan ya da dengesini tehdit eden her türlü etkenin bilişsel, duygusal, bedensel ve davranışsal etkilerinin bütünü olarak tanımlanabilir.

Günümüz dünyasında en çok konuşulan ve yaşanan sorunlarından biridir. Çoğu zaman pek çok hastalığın nedeni olarak gösterilir. Sanki stres bizim dışımızdadır, kontrol edemediğimiz, gönderemediğimiz bir varlık gibidir. Ona karşı çaresiz hissederiz kendimizi. Oysaki en çok bizi strese sokan durumları ve kendimizi tanıdıkça stres yönetiminin nasıl olacağını öğrendikçe hayat daha da kolaylaşır.

Hayatımızın her alanında stres vardır. Hayatta kalmak için belli bir doz strese vücudumuz ihtiyaç duyar. Buna olumlu stres denir ve iş/okul/ilişki başarısını olumlu etkilediği bilinmektedir. Motive olabilmek ve konsantrasyonu arttırmak için olumlu stres işe yarar.
Fizyolojik, psikolojik, zihinsel, sosyal sorunlara yol açan ise olumsuz stresdir.

Strese Neler Yol Açar?

Dış etkenler; İş hayatı, yaşamdaki ani değişimler, ilişkilerdeki sorunlar, finansal sorunlar, trafik, aşırı meşguliyet, aile ve çocuklar ve tabii ki maddi sorunlar.
İçsel etkenler; karamsarlık, gerçek dışı beklentiler, mükemmeliyetçi kişilik yapısı, negatif iç sesler ve karasızlık.

Fiziksel Belirtiler

Baş ağrısı, uyku sorunları (az ya da çok uyumak), eklem ağrıları, diş gıcırdatmak, çene sıkmak, uykuda sayıklamak, cinsel yaşamda sorunlar, kabızlık, ishal, deride döküntü, tansiyon, aşırı yemek ya da yememek, yorgunluk, mide hastalıkları, saç dökülmeleri, kanser, alerjiler ve daha pek çok hastalık.

Duygusal Belirtiler

Aşağıdaki belirtiler sizde de varsa bir psikolojik danışmandan yardım almanız önerilir.
Kaygı ve endişe, depresyon, ruhsal durumdaki dengesizlikler, gerginlik, isteksizlik, özgüvende azalma, kırılganlık, öfke patlamaları, saldırganlık, tükenmişlik hissi.

Zihinsel Belirtiler

Konsantrasyon güçlüğü, kararsızlık, unutkanlık, zihin bulanıklığı, hafıza zayıflığı, mizah anlayışı kaybı, sık hata yapmak, iş verimsizliği, sabit fikirler, kıyaslama yapamama.

Sosyal Belirtiler

İnsanlara güvensizlik, başkalarını suçlamak, randevulara gitmemek ve kısa süre kala iptal etmek, savunucu olmak, insan ilişkilerinde sorunlar yaşamak,
Yukarıdaki belirtilerden sizde ne kadar varsa stres düzeyiniz o kadar yüksektir.

Stresle Baş Etmenin Yolları

Stresle baş etmenin en etkin yolu nefes almayı öğrenmek ve nefes egzersizleri yapmaktır. Çoğu insan stres altındayken nefes almayı unutur ve bedenine büyük zarar verir. Oysaki nefes vücudumuzun ve ruhumuzun en temel ihtiyacıdır. Gevşeme egzersizleri, yoga, meditasyon ve spor yapmak en etkili yollardandır. İş yerinde, masa başında bile günde birkaç kez nefes ve vücut egzersizleri yapılabilir.

– Dengeli beslenin ve yeterince uyuyun.
– Alkol ve sigaradan uzak durun.
– Gerektiğinde yardım istemeyi ve hayır demeyi öğrenin.
– Keyif aldığınız uğraşlarınızı yapmak için kendinize zaman ayırın.
– Stres yaratan olay ve duruma karşı düşünce ve inanç şeklimizi değiştirmemiz yeni bakış açıları kazanmamız, duygularımız üzerinde olumlu etki yapacaktır. Düşünce değişince duygu, duygu değişince davranış değişir.

Zaman kontrolünü öğrenmek, iletişim becerilerini geliştirmek, olaylara gülümsemeyi öğrenmek ve mizah duygunuzu geliştirmek, gerektiğinde uzmanlardan yardım almak, dostlarınızla paylaşmak, konuşmak, çözüme odaklanmak, davranışlarımız üzerinde olumlu etki yapacaktır.
Siz değişirseniz HER ŞEY değişir!

Çok sevdiğim bir sözü paylaşmak istiyorum sizlerle.

Melekler uçarlar, çünkü her şeyi hafife alırlar…

Psikolojik Danışman-Cinsel Terapist Dolunay Kadıoğlu
Erickson Koçu
dk@dolunaykadioglu.com
31.08.2011

“İki Yıldır Evliyiz, İlişkiye Giremiyoruz!”

“İki Yıldır Evliyiz, İlişkiye Giremiyoruz!” 150 150 dolunay

“Eşimle 2 yıldır evliyiz, severek evlendik, yıllardır birbirimizi tanıyorduk ve çok seviyorduk, ilk gece birlikte olmayı denediğimizde hiç bilmediğim bir yönümle karşılaştım, eşime izin veremiyordum, bacaklarımı kapatıp, onu ittim ve hala itiyorum, sanki o an bambaşka biri oluyorum. Günlerce, aylarca denedik olmadı, ben bu sorunun ne olduğunu bile anlamadım uzun süre, dünyada tek ilişkiye giremeyen kadın benim zannettim. Bir kadın olarak görevimi yapamıyordum ve hep ezik hissediyordum kendimi, eşim ise hiç üstüme gelmedi ve hep çözülür dedi…”

  1. yüzyılda Türkiye’de  100 kadından en az 40’ının yaşadığı vajinismus sorununda kendini tek zannetmek beni bayağı düşündürdü.

Sordum; “Cinsellikle ilgili ilk kez kiminle konuştunuz?, Cinsel bilgiler ya da sohbet anlamında…”

Cevap beni şaşırtmadı; “Eşimle. 30 yaşımda evlendim ve o güne kadar cinsellikle ilgili kimseye bir şey sormadım, dinlemedim, merak etmedim de. Komşuların konuştuğunu hatırlarım ama ben özellikle bir şey sormadım. Eşimden öğrenmenin daha uygun olacağını düşündüm, ama galiba geç kalmışım….”

Erkekleri cinsel konularda bilgili sanıyoruz

Erkeklerin cinsel konularda en doğruyu bildiğini ve bu konularda eğitimci gibi olduklarını zannetmek herhalde sadece bizim gibi toplumlara has bir özellik olsa gerek!

Ülkemizde cinsel eğitim yokken, çocuklar kulaktan duyma bilgilerle cinselliği yaşıyorken, aileler çocuklarının cinsel konularda hiç konuşmamalarına namus ve terbiye diyorken, bu tür cinsel sağlık sorunları ve HIV/AIDS, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, ergen gebelikleri gibi daha ağır vakalar yaşanmaya devam edecek demektir.

Vajinismus, kadının cinsel ilişkiye izin verememesiyken, erkeklerde de kaygı ve heyecana bağlı olarak cinsel ilişkiyi gerçekleştirememe ya da girişten hemen sonra ereksiyon kaybı, boşalma gibi cinsel işlev bozuklukları ülkemizde azımsanmayacak kadar çoktur.

Sorunun kökeni psikolojiktir

Sorun kadın kaynaklı da olsa erkek kaynaklı da olsa kökeni tamamen psikolojiktir.

Psikolojik demek ne demektir? Çoğunuzun bunu anlamadığını “Ben deli miyim?” dediğini çok duyuyorum.

Psikoloji, yani ruhsal tarafımız, bizi insan yapan tarafımızdır. İnsan fizyolojik ve psikolojik bir varlıktır. Ve fizyoloji psikolojiyi, psikoloji fizyolojiyi etkiler.

Cinsellikle ilgili yanlış bilgiler, korkular ve abartılı düşünceler, cinsel eğitimin yetersizliği, suçluluk, ayıp, günah duyguları, ilk geceyle ilgili bilgisiz ve bilinçsiz olmak, penisin girişi anında “acı çekme”, “aşırı kanama” olacağına dair korkular kadının bilinçaltına olumsuz bir şekilde yerleşir ve vajinismus sorununu oluşturur.

Yine aynı şekilde, cinsellikle ilgili yanlış bilgiler, korkular ve abartılı düşünceler, cinsel eğitimin yetersizliği, suçluluk, ayıp, günah duyguları, dinin korku temelli verilmesi ilk geceyle ilgili bilgisiz ve bilinçsiz olmak, “Acaba ilk gecede yeterince sertleşecek mi, ilişkiyi yapabilecek miyim, zarı delebilecek miyim?” gibi korkular da erkeğin yaşadığı ereksiyon sorunlarını oluşturur. Psikolojik dediğimiz de tam olarak budur.

Çözümünde cinsel terapinin tek bilimsel ve en etkin yol olmasının nedeni de budur.

Yaşanan cinsel sorun ne olursa olsun kökeninde çoğunlukla yukarıda bahsettiklerim vardır ve aslında çözüm de kolaydır.

Bize aktarılan kulaktan dolma- duyma tüm bilgileri sorgulamak, cinsellikle ilgili doğru bilgileri edinmek, kendimize ve karşı cinsiyete saygı duymak, kendimizi sevmek, çok değerli olduğumuzu fark etmek ve doğru yerlerden destek almak….

Söylemesi ve yazması kolay…Umarım inanması ve uygulaması da kolay olur.

Sevgiyle…

Her Şey Bir Elma İle Başladı!

Her Şey Bir Elma İle Başladı! 150 150 dolunay

Adem ve Havva’dan bu güne yasak, ayıp, günah olarak algılanmış ve toplumun en ağır tabularından biri olarak kabul edilmiş olan cinsellik, doğumdan ölüme kadar, hayatın hemen her basamağında varolan, fizyolojik, psikolojik ve toplumsal bir gerçekliktir.
Ne olmuş da ayıp, günah ve yasak kavramları altında ezilmiş ve gerçek anlamından bambaşka yerlere sapmış?
Kültürden kültüre, ülkeden ülkeye cinselliğe yüklenen anlamların değiştiğini görüyoruz. Bazı ülkelerde bakire olmadığı anlaşılan bir kızın hayatına son verilebilirken bazı ülkelerde ise 16-17 yaşından sonra bekaretin ortadan kalkması törenlerle kutlanan bir olay olabilmektedir.
Aslında cinsellik herkes için eşit ve doğal bir yaşantıyken, kültürel ve bireysel farklılıkların inanç ve değerleri değiştirdiği görülmektedir.
Cinsellikle ilgili sıkıntılı duygular yaşamamız, utanılacak bir durummuş gibi algılamamızın temel nedeni; doğduğumuz andan itibaren ailemiz ve yaşadığımız toplum tarafından bilinç altımıza kaydedilen cinsellikle ilgili yanlış bilgiler, korkular, abartılı söylenceler, günahlar ve yasaklardır.
İletişimdeki sorunların kökeni çok eskiye dayanır ve bulaşıcıdır. Cinsellikten konuşurken rahatsız olan bir kişi bu durumu karşısındakine de yansıtır. Bunun tam tersi de doğrudur, yani sizin rahatlığınız karşınızdakine ulaşır ve istenilen iletişim şekli budur.
Cinselliği konuşmayı reddetmek, yok saymak, cinsellikle ilgili bilgilerdeki yetersizlik, önyargılar, cinsellikten konuşurken kelime seçmek, ses tonunu ve yüzünün ifadesini değiştirmek, kızarmak etkili iletişim kurmayı güçleştiren unsurlardır. Bu durumun oluşmasının ana nedeni ise cinsellikle ilgili konuşmanın normal olmadığı düşünce ve inancıdır.
Cinsellikle ilgili pek çok olay sorun odaklıdır, cinsellik dendiğinde bile çoğu bireyin aklına soruna ait düşünceler, yaşantılar, ayıplar ve yasaklar gelir. Cinselliğin normal olmadığı fikri de bu düşüncelerden kaynaklanır.
Cinsellik büyük bir sorun, tabu mu acaba? Tabu olduğuna inanıldığı sürece tabu olmaya devam edecektir. Toplumsal olguları oluşturan tek şey; onlara yüklediğimiz değer ve inançlardır.
Cinsellikte iletişim kurarken de mizahtan yardım alabiliriz. Cinselliği mizahla karıştırmak hepimizi rahatlatır ve daha rahat paylaşmamızı sağlar. Ancak mizahla karışmış cinsel konuşmalarda ve bilgilendirmelerde mizahın dozu önemlidir. Mizahı dengede ve yerinde kullanmak, bilgilendirme, iletişim ve güven sağlama sürecimize yardım ederken, dengenin bozulması iletişimin, saygının ve güvenin sarsılmasına neden olur.
Çoğu bireyin keyifle ve neşeyle okuduğu mizah dergilerinde fazlasıyla cinsel içerikli karikatür vardır. Ancak bunlardan hiç rahatsız duyulmaz, eve, ofise rahatlıkla alınır ve dergideki espiriler rahatlıkla paylaşılır. Ancak, dergilerdeki karikatürler gerçek insan kullanılarak canlandırıldığında adı çok sert bir şekilde değişir; Porno. Çok ince bir çizgi…
Cinsellikte doğru ve rahat iletişim kurabilmek için kişide cinsel gelişimin temel taşlarının yerine oturmuş olması gerekir. Bu da; kendi cinselliği ile barışık, benlik duygusu gelişmiş, empati kurabilen, sevgi temelli yetişmiş, dokunularak büyümüş, güvenmeyi öğrenmiş, toplumsal becerilerin nasıl gelişeceğini bilen, kendi duygularını tartabilen, güç kontrolü olan ve kendini, bedenini ve cinselliğini keşfetmeye izin veren bir birey demektir.
Üreme sağlığı ve cinsel sağlık konusunda doğru bilgilerimizi arttırdıkça, kendi cinselliğimizle barıştığımızda, cinsellikle ilgili iletişim kurmak çok daha kolay olacaktır. Ve bu bilgileri zamanında alan çocuklar, kendisini koruyabilen, haklarını bilen, dıştan gelen cinsel taciz tehditlerinde kendini koruyabilen bireyler olarak yetişirler ki aslında tüm anne babaların istediği de budur.
Cinsellikle ilgili yasakların hiçbir işe yaramadığı, tam tersine merak ve istek uyandırdığı bir gerçektir. Bireylerin kendi cinsellikleriyle barışık, huzurlu ve dengeli olabilmeleri kendilerini istenmeyen gebeliklerden, HIV/AIDS ve CYBH’lardan koruyabilmeleri için cinsel eğitiminin uygun yaşta ve şekilde verilmesi gerekmektedir.
Bulaşıcı hastalıklarla mücadele etmenin en etkili yolu; ne istediğini bilen, “evet” ve “hayır” diyebilen, öz güven sahibi çocuklar yetiştirmekten geçer.

Vajinismus

Vajinismus 150 150 dolunay

Evlilik sezonu açıldı. Son dönemde pek çok düğün haberi alıyoruz, seviniyoruz. Bu aylar düğün ayları ve yeni kurulan yuvalar var. Pek çok çift evlilik okulu için kayıtlarını yaptırıyorlar ve gönüllü olarak kaydoldukları bu okulda yaşayacaklarına “evet” diyor.

Sevdiğimiz ya da birlikte olduğumuz kişiyle evlendiğimizde her şeyin iyi gitmesini umut ederiz ancak bazen ilk geceden sonra evlilik hayatının sürprizlerle dolu olduğunu fark ederiz. Vajinusmus çoğu kez ilk cinsel ilişki deneyiminde fark edilir ve çift için çoğunlukla beklenmedik bir durumdur.

Vajinismus sorunu yaşayan çiftlerde tam birleşmeyi deneyecekleri an kadında kontrol dışı kasılmalar, bacağı kapatma davranışı, kalçasını kaçırma gibi istenmeyen ve girişe izin vermeyen davranışlar görülür.

O ana kadar her şey çok iyidir ama o an sihir bozulur.

“Hadi deneyelim” dendiği anda ya da penis vajinaya yaklaştığında vajen girişindeki pelvik kaslar kontrol dışı kasılır ve cinsel girişe kişi izin veremez. Kadın, kasılmalar üzerinde hiçbir şekilde kontrol sağlayamadığını ve istese bile bacaklarını açamadığını düşünmektedir. Tamamen psikolojik bir sorundur. Ve tedavisi mutlaka bu konuda çalışan cinsel terapistler tarafından yapılmalıdır.

Cinsellikle ilgili yanlış bilgiler, korkular ve abartılı düşünceler, cinsel eğitimin yetersizliği, suçluluk, ayıp, günah duyguları, ilk geceyle ilgili bilgisiz ve bilinçsiz olmak, penisin girişi anında “acı çekme”, “aşırı kanama” olacağına dair korkular vajinismus sorunun kökeninde yatar.

Vajinismus ülkemizde çok sık görülen ve çifti çaresiz bırakan bir cinsel işlev bozukluğudur. Özellikle kadın, hiçbir zaman bu sorunu aşamayacağını düşünür fakat eğer doğru terapi yöntemi uygulanır ise tedavisi en kolay olan cinsel işlev bozukluğu vajinismustur. Bunu yaşayan kadınlar buna pek inanmak istemezler ama gerçek budur, yeter ki çözmeye niyet etsinler.

Vajinismus bir erteleme sorunudur. Kişi kendini gün içinde cinsel birleşmeye hazırlar ve “Kesin bu akşam yapacağım” der, ancak o an geldiğinde “Hayır, sonra yaparım, şimdi değil” derken bulur kendini ve bu şekilde günler, aylar ve hatta yıllar geçer.

Aslında doğru adreslere gelindiğinde çözülebilecek bir sorundur vajinismus. Fakat ne yazık ki vajinismus sorununu yaşayan çift doğru adresi bulununcaya kadar çok acı deneyimler yaşayabilmektedir. Bekaret zarının alınması, vajen girişinin gerekmediği durumlarda dahi genişletilmesi, kas gevşetici giderici krem ya da ilaçlar, 1-2 seans da çözüm vaatleri, maddi sömürü…Tüm bunlar bilim adına yapılan ama bilimle hiç alakası olmayan ve en acısı tedavi sürecinde hiçbir yardımı olmadığı gibi tersine zararı olabilen ve insanların uzmanlara inancını azaltan uygulamalardır.

Vajinismus sorunu yaşayan çiftlerde genellikle eşler arasında iyi iletişim, uyum ve saygı gözlemlenir. Sevgileri tamdır, çoğunlukla cinsellikten keyif alırlar sadece birleşmeyi gerçekleştiremezler. Bence vajinismus çiftler, cinsel birleşmeyi gerçekleştirebilen ama sevginin saygının azaldığı, cinsel keyfin tek taraflı yaşandığı ya da rollerin yapıldığı ilişkilere göre çok daha mutlu ve şanslı çiftlerdir.

Eşler arasında şiddet, sevgi, uyum, iletişim, anlayış sorunları varsa vajinismusun tedavisi zorlaşır.

Birbirini seven ve yardım eden çiftler her sorunun üstesinden gelecekleri gibi vajinismusunun da üstesinden gelirler. Sizin sevginiz ve inancınız sorunun çözülmesinde çok önemlidir.

Vajinismus sorununu yaşayan çiftlere derim ki,

* Birbirinize karşı sabırlı ve anlayışlı olun.

* Birbirinizi sevdiğinizi her fırsatta söyleyin ve gösterin. Tedaviyi kolaylaştıran en önemli unsur karşılıklı sevgi ve saygısıdır.

* Olaya mizahi açıdan bakmaya ve gülme fırsatlarını değerlendirmeye çalışın.

* Eğer yeni evliyseniz (2–3 aya kadar evli olanlar) cinsel birleşmeyi denemeyi bırakıp, yatakta bol bol çıplak zaman geçirmeyi, birbirinizi keşfetmeyi ve keyif almayı deneyin.

* Daha uzun evlilik ya da birlikteliklerde mutlaka bir cinsel terapistten yardım isteyin.

* En önemlisi olumlu düşünün ve bu sorunu çözeceğinize inanın.

İnanmak çözümün anahtarıdır…

Sevgiyle…

 

Düşlerinize Uyanın

Düşlerinize Uyanın 150 150 dolunay

Yaşam akıp giderken bizler yaşamın içinde hep bir şeyleri yetiştirmeye çalışıyor ve çoğunlukla bir şeylerin hep eksik kaldığı duygusunu yaşıyoruz.
Bu koşuşturma içinde hayatımızı anlamlandırmayı, mutlu ve başarılı olmayı deniyoruz. Başarı, mutluluk koçluğun temel çalışma konularından… Mutluluğu her birimiz farklı şeylerde arıyoruz, bazen tatile çıkmak, bazen bir araba satın almak, bazen bir arkadaşımızla birlikte olmak…. İçsel mutluluğumuzu tam olarak nasıl yaşayacağımız ya da mutluluğu yaşamın her anına nasıl taşıyacağımız ve dengeli yaşama sanatını nasıl yaratacağımız konusunda kafamız karışıyor bazen. Başarıyı bazılarımız para kazanmak olarak, bazılarımız, sınavları geçmek olarak, bazılarımızsa dengede kalmak olarak tanımlıyoruz.

Çocuklarımızla, eşimizle, arkadaşlarımızla olan ilişkilerimizde, sıkışıyoruz, çaresiz kalıyoruz, bazen bir adım önümüzü göremez oluyoruz. Yaşamda fırsatlar çıkıyor önümüze, aynı anda 2, 3 fırsat çıkıyor ve karar veremiyoruz hangi kapıyı seçeceğimize, bazen de hiç fırsat yokmuş gibi….Bazen bir şeyi hayatımıza getirmeyi çok isteriz çabalarız onun için, uğraşırız olmaz, yeniden deneriz, yeniden ve yeniden….Farklı bir şeyler yapsak olacaktır da nedir o farklı, denememiş yol….

Koçluk; tüm bu durumlarda etkili sorularla ve uygun tekniklerle göremediğimiz ya da farkında olmadığımız noktalarla ilgili cevap bulmamıza yardımcı olurken aynı zamanda dengeli bir yaşam oluşturmamıza, hayat yolculuğumuzu eğlenceli kılmamızı da destekler.

Tam olarak ne istiyorum?

İstediğimin gerçekleştiğine tam olarak nasıl emin olacağım?

Benim için değeri ne?

Amacıma ulaşırsam eğer;

Kimler bundan etkilenecek ve herkes için anlamı ne?
Bu hedefi gerçekleştirmek benim için neden önemli?
Bu hayal nasıl başarılabilir? Nasıl gerçekleşir?
Atılması gereken adımlar nelerdir?
Bu adımlar nerede ve nasıl atılmalıdır?

Koçluk, vizyon ve misyonumuzu fark etmemize, ne istediğimizi kendimize cesurca sormamıza, cevabını duymamız için içsel sesimizin volümünü açmamızı destekler. Bu süreçte, kendi potansiyelimize uyanırken, yaratıcılığımızın ortaya çıkmasına ve ona nasıl ulaşacağımızla ilgili eylem adımları oluşturmamıza, hedefler koymamıza yardımcı olan, tüm dünyada son dönemde etkin olarak kullanılan bir paylaşım ve yardım sürecidir. Bu konuda eğitim almış uzmanlar, Koçlar tarafından uygulanır.

.

Ve hayallerimiz….Çocukken ya da gençken rahatça kurabildiğimiz sanki yaşarmış gibi, dilediğimiz gibi…..
Bize ne yaptılar, ne oldu da hayallerimizi bıraktık? Ne zaman yerleşti hayal etme korkusu? Kim yaptı bunu bize….

Hayal kırıklığına uğramamak için bıraktık tüm hayallerimizi arkamızda….”hayal kurma hayal kırıklığına uğrarsın” “çok gülme ağlarsın” “kötüye hazırlan ki iyi olursa sevinirsin”…gibi gibi pek çok düşünce ve inanç virüsü yerleştirdik beynimize….

Koçluk sürecinde, hayal etmeyi, hedefler koymayı, kendimize dair bir yolculuğa çıkmayı deneyimleriz. Ve bu yolculuk kendimizle ilgili pek çok hediye sunar bize….

Düşlerinizi gerçekleştirmek istiyorsanız, uyanın!

Psk.Danş.Dolunay Kadıoğlu
Erickson Koçu

İnfertilite Tedavisinde Psikolojik Destek

İnfertilite Tedavisinde Psikolojik Destek 150 150 dolunay

“Ben gökyüzünü taşıyan kadınım
Gökkuşağı gözlerimden geçer
Güneş rahmime yol alır
Düşüncelerim bulutlara karışır
Ama söyleyeceklerimi henüz söylemedim………”
İstenilen, arzulanan bir şeyin olmaması insan hayatında stres yaratır, hele konu çocuksa….
İnfertilite yani kısırlık tedavisinde eşler arasında en çok kadında stres ve diğer olumsuz etkiler daha fazla görülüyor.
Kadın olmak pek çok rolü, kimliği ve toplumsal süreçleri beraberinde getirir. Yaşadığı yer dünyanın neresinde olursa olsun tüm toplumlarda bir kadının en önemli rolü “annelik”tir. Bu nedenle doğurmamış kadın “yarım kadın, eksik kadın, ezik kadın…” olarak hisseder kendini bu da çok ağır bir yüktür.
Türkiye de uzun yıllardır tüp bebek sürecindeki çiftlere psikolojik destek veren bir terapist olarak söyleyebilirim ki bizim kadınlarımız bu konuyla ilgili yükün çoğunu taşıyorlar.
Kadınlarımız, annelik kimliğini giyemediği için kendilerini asla tam bir kadın gibi hissedemiyorlar ve çocukluktan beri yüklenen tüm değerlerin altında kalmış hissediyorlar. Çocuk sahibi olmakta yaşanan güçlük ve mücadele tüm kimlikleri arasındaki dengeyi bozuyor ve zarar veriyor.
İş yerinde bile kendilerini başarılı hissedemeyebiliyor ya da arkadaşları arasında ve ailesinde eziklik duygusu yaşayabiliyorlar.
Tüm bu nedenlerle infertillite tedavisine gelen çift duygusal yüklerle başlar sürece. İnfertilite tedavisindeki herkes duygusal inişler ve çıkışlar yaşayabilir. İlaçların etkisi ve yaşanılan sorunun psikolojik yansımaları duygu dünyasındaki dengesizliklere neden olabilir ki bu da oldukça normal tepkilerdir.
İnfertilitenin nedeni fizyolojik olabileceği gibi psikolojik kökenli de olabilir ama nedeni ne olursa olsun, tedavinin bir ayağı da psikolojik destektir çünkü tedavide kullanılan ilaçlar ve süreç başlı başına stres faktörüdür.
İnfertilite tedavisinin uzun süren, pahalı bir tedavi olması ve tedavinin nasıl sonuçlanacağının belirsiz olması, toplumsal baskılar, tedavi sürecini eşler için duygusal açıdan daha zor bir hale getirmektedir.
Tedavi sürecinde eşler, kendilerini dönem dönem veya sürekli olarak kötü hissedebilirler. Sık ağlama ve umutsuzluk, yorgunluk, huzursuzluk ve aşırı kaygılı olma, suçluluk ve değersizlik duyguları, öfke ve kızgınlık duyguları, çevreden kopma, cinsel istek ve ilgi bozuklukları, uyku ve iştah bozuklukları, tedavinin başarısı konusuna aşırı yoğunlaşma ve bu konularda aşırı endişeli olma gibi süreçler yaşayabilirler.
Psikolojik danışmanlık sürecinde psikolojik danışman; tedavi sürecinizin her adımında neler yaşabileceğiniz ve çözüm yollarını ve duygularınızı sizlerle paylaşacaktır.
Tedaviyi ve sonrasını rahat ve huzurlu geçiren çiftlerin, sorun yaşayan çiftlere göre tedavide başarı şansının daha yüksek olduğu yapılan çalışmalarla kanıtlanmıştır.
Siz ne kadar rahatsanız bedeniniz de rahattır ve tüp bebek tedavisinde rahat bir ruh ve beden en güzel yardımcılarımızdır.
Dileklerinizin gerçekleşmesi dileğimle,
Sevgiyle,

Boşanma Danışmanlığı

Boşanma Danışmanlığı dolunay

Evlenmeye hazırlanan kişilerden sıklıkla duyarız; Evleneyim olmazsa boşanırım.
‘Bekara eş boşamak kolaydır’ bu olsa gerek derim içimden ! Çok severek evlenen çiftler bile evliliği sürdürmekde zorlanabilirken bu düşünceyle başlayan evlilikler sağlıklı yürümesi zorlaşır. Ve aslında boşanmak düşünüldüğü kadar kolay olmaz bazen…. hele çocuklar varsa… Evlilik sağlıksızsa, sevgi ve saygı alanı oldukça zarar görmüşse, evliliği toparlamak için destek alınmış fakat olmamışsa, çift ya da bazen çiftten bir kişi boşanmayı düşünür. Boşanma danışmanlığı bu düşüncenin sağlıklı olup olmadığını, karar olup olmadığını ve kararsa sürecin tüm aile bireyleri için olabilecek en az zararla sonlanmasına destek olan bir psikolojik destek alanınıdır.