psikolojik danışman

İnsan Nereye Saklandı?

İnsan Nereye Saklandı? 150 150 dolunay

Adam önce kaç yıllık karısını sokak ortasında, herkesin gözü önünde silahla vurarak öldürüyor, sonra da kendini… Ve bunu biz 10 yaşlarında gürbüz bir erkek çocuğun ağzından öğreniyoruz televizyon haberlerinden.

Sevgili muhabir arkadaşlar olayı anlatması için görgü tanığı olan bu çocuğu seçmişler… Çocuğun sesi kulaklarımda “Adam kadının kafasına sıktı…” Yüzü gözümün önünde “ sanki çok keyifli bir macera filmi izlemiş gibi, keyifli ve neşeli…”

Sokaklarda öldürülmesi, dövülmesi, aşağılanması normalleşen kadınlarımızın sorunlarını mı, eşine bu kadar insafsızca kıyabilen adamın nasıl bu hala geldiğini mi, bu vahşeti sanki film anlatır gibi anlatan çocuğun ruh sağlığını mı, bu haberi bu kadar sorumsuzca haber yapan gazeteci arkadaşların habercilik anlayışını mı yoksa tüm bunları izleyen ve yaşadığı çaresizlik hissiyle ne yapacağını bilemeyen ben ve benim gibi insanların durumunu mu düşünsek ?

Biz hangi ara insanlığımızı kaybettik diye düşündüm, net bir tarih bulamadım. Bir gün de olmadı, uzun bir sürecin sonucunda oldu. Pek çok Avrupa ülkesinde MEDYA da cinayet, kaza gibi trajik olayların görüntülerinin bu kadar açık açık yayınlanması yasaktır. Haberlerde haber değeri taşıyan şey olaya ait bilgilerdir sadece… Kanlı canlı görüntüleri, çığlık sesleri değil, çünkü bilinir ki bu tür haberlerin görüntülerinin yayınlanması ya da dizilerde bu kadar vahşetin olması çoluk çocuk herkesi olumsuz etkiler. Alt beyin şiddet görüntülerini gördükçe, olayları dinledikçe şiddeti normalleştirir, duyarsızlaşma, yabancılaşma başlar, önce topluma sonra kendine…

Bu ne mi demek? Eğer bizler çocuklarımıza şiddetin, insanlığın bitişi olduğunu öğretmezsek, eğer bizler çocuklara sevgiyi, merhameti, şefkati, paylaşımı öğretmezsek, eğer bizler çocuklarımıza kadın erkek hepimizin eşit olduğunu, Tanrının hepimizi tam ve eşit sevdiğini, Tanrının sevgi demek olduğunu öğretmezsek, pek çok kadın, genç kız, çocuk ölmeye devam edecek ve insan kaybedecek demektir.

Çözüm önerilerimden bazılarına gelince (ruhsal, toplumsal, ekonomik, siyasal pek çok açısı olan bu konuda birkaç temel noktaya değinebileceğim sadece);

  • Habercilik anlayışımızın sorgulanması ve gerçekten “HABER” nedir? Haber kimin için yapılır? Haberleri yaparken istediğimiz sonuç tablosu nedir?” gibi pek çok etik ve ahlaki değerin sorgulanması ve yeni değerlerin oluşturulması çalışmalarının yapılması (Lütfen beni yanlış anlamayın, gazeteci değilim bu tür eğitimleri bilemeyebilirim, psikoloji kökenli ve insan üzerine çalışan biri olarak görüşlerimi paylaşıyorum, ortada gördüğüm büyük bir yanlış var, yazma nedenim budur).
  • Ana haber bültenlerine, bazı sabah ve gündüz programlarına da 7 yaş üstü uyarılarının konması.
  • İnsanların kendi değerlerini sorguladıkları çalışmalar yapılması, İNSAN çalıştayları, değerlerimiz konulu paneller, programlar yapılması, okullarda İNSAN dersinin müfredata yerleşmesi ve sevgi, şefkat, merhamet, adalet, hoşgörü, paylaşım, barış, dostluk, çalışkanlık, güven…vb değerlerin interaktif tekniklerle çocuklarımıza öğretilmesi.
  • Din Kültür ve Ahlak dersleri gibi çocuklarımıza dini ve insani değerlerin anlatıldığı derslerin içeriklerinin gözden geçirilmesi, bu derslerin içeriklerinin oyunlarla çocuklara aktarılması ve korku ve ceza temelli değil sevgi temelli olmaları.

Çok şey mi istiyorum? Aklımdan geçirip de yer yokluğundan yazamadığım istediklerimi duymadınız henüz… Bu güzel ülke için daha çok şey diliyorum ve talep ediyorum.

Çocuklarımıza öğretmenin ilk adımı, önce bunları kendimizin fark etmesi ve uygulamasından geçer bence, biz büyükler birazcık kendimizi sorgulasak mı acaba?

Benim değerlerim ne? Ben kendimi kendime tanıtacak olsam nasıl tanıtırım? Sevgiyi, şefkati, merhameti, neşeyi, yaşadığımı nasıl bilirim? Özde mi yoksa Sözde mi seviyorum? Her şeyin bir karşılığı olmalı mı, karşılıksız vermeyi, koşulsuz sevmeyi, takdir etmeyi biliyor muyum?

Adalet deyince ne anlıyorum? Kime göre neye göre adalet? Bağışlamak deyince neyi anlıyorum? Kendimi bağışlamam gereken konular var mı? Bağışlamanın, insanları hoş görmenin iyileştirici gücünü biliyor muyum?

İNSAN her an değişen, gelişen, büyüyen, mayasında sevgi olan sonsuz bir varlık… Bence bir ülkeyi kalkındırmanın ilk koşulu insana yatırım yapmaktan ve onu maddi, manevi yetiştirmekten geçer. Umarım ki en kısa zamanda, aileler evlatlarına yatırımın sadece okul ve kurs masraflarını karşılamak, üst baş almak, araba almaktan ibaret olmadığını algılarlar…

İNSAN’ ın saklandığı kendi içinden en kısa zamanda çıkması dileğimle…

Sevgiyle…

Vajinismus

Vajinismus 150 150 dolunay

Evlilik sezonu açıldı. Son dönemde pek çok düğün haberi alıyoruz, seviniyoruz. Bu aylar düğün ayları ve yeni kurulan yuvalar var. Pek çok çift evlilik okulu için kayıtlarını yaptırıyorlar ve gönüllü olarak kaydoldukları bu okulda yaşayacaklarına “evet” diyor.

Sevdiğimiz ya da birlikte olduğumuz kişiyle evlendiğimizde her şeyin iyi gitmesini umut ederiz ancak bazen ilk geceden sonra evlilik hayatının sürprizlerle dolu olduğunu fark ederiz. Vajinusmus çoğu kez ilk cinsel ilişki deneyiminde fark edilir ve çift için çoğunlukla beklenmedik bir durumdur.

Vajinismus sorunu yaşayan çiftlerde tam birleşmeyi deneyecekleri an kadında kontrol dışı kasılmalar, bacağı kapatma davranışı, kalçasını kaçırma gibi istenmeyen ve girişe izin vermeyen davranışlar görülür.

O ana kadar her şey çok iyidir ama o an sihir bozulur.

“Hadi deneyelim” dendiği anda ya da penis vajinaya yaklaştığında vajen girişindeki pelvik kaslar kontrol dışı kasılır ve cinsel girişe kişi izin veremez. Kadın, kasılmalar üzerinde hiçbir şekilde kontrol sağlayamadığını ve istese bile bacaklarını açamadığını düşünmektedir. Tamamen psikolojik bir sorundur. Ve tedavisi mutlaka bu konuda çalışan cinsel terapistler tarafından yapılmalıdır.

Cinsellikle ilgili yanlış bilgiler, korkular ve abartılı düşünceler, cinsel eğitimin yetersizliği, suçluluk, ayıp, günah duyguları, ilk geceyle ilgili bilgisiz ve bilinçsiz olmak, penisin girişi anında “acı çekme”, “aşırı kanama” olacağına dair korkular vajinismus sorunun kökeninde yatar.

Vajinismus ülkemizde çok sık görülen ve çifti çaresiz bırakan bir cinsel işlev bozukluğudur. Özellikle kadın, hiçbir zaman bu sorunu aşamayacağını düşünür fakat eğer doğru terapi yöntemi uygulanır ise tedavisi en kolay olan cinsel işlev bozukluğu vajinismustur. Bunu yaşayan kadınlar buna pek inanmak istemezler ama gerçek budur, yeter ki çözmeye niyet etsinler.

Vajinismus bir erteleme sorunudur. Kişi kendini gün içinde cinsel birleşmeye hazırlar ve “Kesin bu akşam yapacağım” der, ancak o an geldiğinde “Hayır, sonra yaparım, şimdi değil” derken bulur kendini ve bu şekilde günler, aylar ve hatta yıllar geçer.

Aslında doğru adreslere gelindiğinde çözülebilecek bir sorundur vajinismus. Fakat ne yazık ki vajinismus sorununu yaşayan çift doğru adresi bulununcaya kadar çok acı deneyimler yaşayabilmektedir. Bekaret zarının alınması, vajen girişinin gerekmediği durumlarda dahi genişletilmesi, kas gevşetici giderici krem ya da ilaçlar, 1-2 seans da çözüm vaatleri, maddi sömürü…Tüm bunlar bilim adına yapılan ama bilimle hiç alakası olmayan ve en acısı tedavi sürecinde hiçbir yardımı olmadığı gibi tersine zararı olabilen ve insanların uzmanlara inancını azaltan uygulamalardır.

Vajinismus sorunu yaşayan çiftlerde genellikle eşler arasında iyi iletişim, uyum ve saygı gözlemlenir. Sevgileri tamdır, çoğunlukla cinsellikten keyif alırlar sadece birleşmeyi gerçekleştiremezler. Bence vajinismus çiftler, cinsel birleşmeyi gerçekleştirebilen ama sevginin saygının azaldığı, cinsel keyfin tek taraflı yaşandığı ya da rollerin yapıldığı ilişkilere göre çok daha mutlu ve şanslı çiftlerdir.

Eşler arasında şiddet, sevgi, uyum, iletişim, anlayış sorunları varsa vajinismusun tedavisi zorlaşır.

Birbirini seven ve yardım eden çiftler her sorunun üstesinden gelecekleri gibi vajinismusunun da üstesinden gelirler. Sizin sevginiz ve inancınız sorunun çözülmesinde çok önemlidir.

Vajinismus sorununu yaşayan çiftlere derim ki,

* Birbirinize karşı sabırlı ve anlayışlı olun.

* Birbirinizi sevdiğinizi her fırsatta söyleyin ve gösterin. Tedaviyi kolaylaştıran en önemli unsur karşılıklı sevgi ve saygısıdır.

* Olaya mizahi açıdan bakmaya ve gülme fırsatlarını değerlendirmeye çalışın.

* Eğer yeni evliyseniz (2–3 aya kadar evli olanlar) cinsel birleşmeyi denemeyi bırakıp, yatakta bol bol çıplak zaman geçirmeyi, birbirinizi keşfetmeyi ve keyif almayı deneyin.

* Daha uzun evlilik ya da birlikteliklerde mutlaka bir cinsel terapistten yardım isteyin.

* En önemlisi olumlu düşünün ve bu sorunu çözeceğinize inanın.

İnanmak çözümün anahtarıdır…

Sevgiyle…