oyun

İçimdeki çocuk

İçimdeki çocuk 150 150 dolunay

Bir çocuğun gözünden baktın mı hiç dünyaya? Onun bedeninde olduğunu, onun gözlerinden cisimleri incelediğini, onun yaşına inip o yaşın algılarına sahip olduğunda neleri farklı ve nasıl görürdün, düşündün mü?

Çocukların dünyasından çevreme baktığımda sadece oyun ve merak görüyorum. Saatlerce aynı oyunu, aynı oyuncağı oynayabilen; çevreden gelen bir sese, uyarana gözlerini sanki ilk kez duyuyor-görüyormuşcasına dikkat kesilebilen, heyecanlanan bir çocuk!

Bir çocuk başka çocuğu gördüğünde ya da bir oyuncağı, yargı yok, yorum yok sadece oyun ve oyun arkadaşı var. Sadece paylaşılan an ve oyuncaklar var.

Yaşımız kaç olursa olsun hepimizin içinde bir çocuk olduğuna inanırız. Çılgınlıklar yaptığımızda, merakımızın peşinden gittiğimizde, keşif ve yaratıcılık peşinde olduğumuz anlarda, canımız dondurma çektiğinde ve yerken kendimizden geçtiğimiz anlarda, dikkatimizi bir nesneye odakladığımız, onunla o olduğumuz anlarda çocuğumuzu deneyimlediğimiz anlardır bence.

İçindeki çocuğu en son ne zaman yokladın, diye sorsam?

Nasıl, bir ihtiyacı var mı? Yanına oturup gözlerine baktın mı, gülümsedin mi yoksa en ufacık hatada kızdın mı, azarladın mı ve küstün mü ona?

Ruhumuzun bir köşesinde oturan çocuğumuz, bedenimiz kaç yaşına gelirse gelsin farkedilmek, sevilmek, ilgilenilmek ister. İçimizdeki çocuğu unuttukça yetişkin halimiz gerginlik, memnuniyetsizlik, bol şikayet ve bol stres ile konuşur da konuşur. Hele ona küstüysek veya o bize ya da “aaaa bu yaşta ne çocuğu ne saçma” diyorsak vay halimize! Kaşlarımızın arasındaki çizgilerin derinleşmesine bayağı emek vermişiz demektir.

O çocuğun gözünden baktığında ve deneyimlediğinde hayatı, sadece AN ve AN da ne yapıyorsan O var! Yemek yiyorsan sadece yediğin yemeğin tadı, yemek yapıyorsan dokunduğun ve doğradığın sebzeler, kokuları, hisleri, kitap okuyorsan sadece satırlar, yüzüyorsan sadece attığın kulaçlar ve deniz, işteysen sadece yaptığın iş ve ona ait detaylar, dikkat ve konsantrasyon.

Çocuğun gözlerinden bakmayı unuttuğun anlarda, zihninin hapishesindesinden düşündüğünde ve davrandığında ise yemek yerken aklın dünde ya da yıllar öncede olan bitende ya da telefonda, yemek yapıyorsan bıçağın acısı parmağında, kitap okuyorsan, geçmişin ya da geleceğe ait kaygılar seni tırmalarken bulursun kendini! Tabi fark edersen!

Kendime ve size önerim şudur ki; bol bol dondurma yiyin. Kendinizden geçercesine ve o an en önemli iş oymuşcasına, bol bol kahkaha atın ortalığı inletircesine, bol bol dikkat kesilin çevrenize ve doğaya karşı hep nazik ve meraklı olun, benden de selam söyleyin içinizdeki çocuğa.

İyi tatiller

İyi tatiller 150 150 dolunay

Çocukluğumda okulların kapanmasının içimde yarattığı heyecanı her okullar kapanışında yeniden hatırlarım sanki… Saat çalmadan uyanmanın, yatakta keyif yapmanın, istediğim kıyafetleri giymenin, dilediğimde kitap okumanın ve akşam ezanına kadar dışarıda oynamanın keyfi bir başkaydı.

Zamane çocukları benden daha mı şanslı yoksa daha mı şanssız bilemiyorum ama bildiğim bir şey var ki benim çocukluğumun tatilleri pek güzel ve özgürdü! Galiba yaşadığımız ve içinden geçtiğimiz zaman/dönem bunu gerektiriyor ki evebeyler artık daha kontrolcü, kuralcı ve disiplinli. Aslına bakarsanız “zaman kötü” hikayesini çocukluğumundan ben de hatırlıyorum. Kirlenme ve kötüleşme hızını arttıran zaman mı yoksa insan mı yoksa zamane insanı mı?

“Eskiden” ya da ”bizim zamanımızda” ile başlayan cümleleri pek “tasvip etmemekle!” birlikte yine de bu kez kullanacağım; bizim zamanımızda karneye pek önem verilmezdi. Aileler çocuklarının sınıf içindeki başarısını, notlarını, sınıfta en çalışkan kim, kimin çocuğu kimin çocuğundan daha iyi notlar alıyor… gibi konuları bilmezlerdi bile…

Çocukların arasında kavga çıktığında “Çocuktur bu olur, çocuktur unuturlar”denirdi… Gerçektenden kavga bile etsek kısa süre sonra barışır hiçbir şey olmamış gibi devam ederdik. Ailelerimiz de bizim yüzümüzden küçüçük olaylardan dolayı birbirlerini kırmamış olurlardı…

Doğada, sokaklarda çok zaman geçirdiğimizden olsa gerek, dizlerimizdeki, kollarımızdaki yaralar hiç kapanmazdı yine de şikayet etmezdik. Oyuncaklarımızı doğadaki malzemelerden (çamur, ağaç, taşlar, bazen çöpler) yapardık. İşte bu yüzden annelerimizden çok azarlar, bağırmalar işitirdik. Yine de oynamaya devam ederdik geç saatlere kadar.

Ahhh o günler… diyelim ve bugünlere dönelim.

Okullar her haziran ayında olduğu gibi yine tatile girdi. Öğrencilerle birlikte velileri de karne heyecanı sardı. Karne notu yüksek olan öğrenciler ve velileri sevinirken düşük not alan öğrenciler buruk bir sevinçle tatile başlıyorlar. Düşük karne notu alan öğrencilerin velilerinin çocuklarına yaklaşımı onların derslerden tamamen soğumalarına bile neden olabilir. Aşağılayıcı tavır ve davranışlar, kızmak ya da hiç ilgilenmemek çocuk üzerinde olumsuz etkiye neden olur. Çocuğun öz değer algısı, başarıya verdiği anlam velilerin çocuklarına yaklaşım modeliyle şekillenir. Eğer çocuğunuzun karne notu düşükse bunda velilerin yıl içindeki davranışlarının da payı büyüktür. Çocuk eğitiminde çok söylenen şey “Ne ekerseniz onu biçersiniz!”dir. Yani çocuklarınıza davranışlarınızın ve yaklaşımlarınızın sonuçlarını çocuklarınızın üzerinde görürsünüz!

Çocuğunuzun karne notu düşükse bu sonuçdaki sorumluluğunuzu kabul edin ve çocuğunuzu koşulsuz sevdiğinizi hatırlayın. Onunla birlikte notlarını düzeltmek için neler yapabileceğinizi sakince konuşun. Eğer kendi hayatınızda da düşük notlar ya da karneler varsa kendinizden örnek verin ve nasıl düzelttiğinizi ya da düzeltemediğinizi anlatın. Kendi çocukluğunuzda ailenizin size nasıl davranmasını isterdiniz, hangi davranışlar hoşunuza giderdi hangileri sizde hiç işe yaramazdı? Bunları hatırlayın.

Karne sadece derslere verilen notlar değildir. Çocuğunuza verdiğiniz değere, sevgiye de verilen notlardır. “Düşük not alırsan seni sevmem ya da komşunun çocuğu senden daha iyi karne getirmiş, sen ne kadar tembel ve düşüncesizsin”… gibi davranışlar çocuğunuz üzerinde olumsuz etkiye neden olur. Onu sevdiğinizi her fırsatta söyleyin. Onu dinleyin ve anlamaya çalışın.

Yaz tatilinin amacının tatil olduğunu, çocukların arkadaşlarıyla oynamasının, spor yapmasının, keyifli ve eğlenceli zaman geçirmelerinin onların zihinsel, bedensel ve duygusal gelişim sürecinde çok önemli olduğunu hatırlayın. Yaz tatilinde verilen ödevleri yapmaları konusunda onları çok zorlamadan, esnek planlarla günlük ya da haftalık zaman dilimleri halinde bunların yapılmasına destek olun. Yazın bol bol kitap okumaları, ilgi duydukları sosyal etkinliklere ya da hobilere yönlenmelerine yardım edin. Hobiler kişinin kendini keşfetmesine ve tanımasına destek olur. Bir yıl boyunca çocuğunuza yeterince zaman ayıramadıysanız birlikte bol bol kaliteli zaman geçirin.

Unutmayın ki bir çocuğunun en çok ihtiyacı ailesini birarada görmek, birlikte eğlenmek, sohbet etmek ve hep birlikte keyifli zaman geçirmektir.

Tüm çocuklara, ailelere ve hep çocuk olanlara iyi tatiller…