kurban bayramı

Kurban olmak

Kurban olmak 150 150 dolunay

Yine Bayram geldi. Bizim ülkemiz bayramdan yana çok şanslı… Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı, Ramazan Bayramı, Zafer Bayramı, Cumhuriyet Bayramı, Kurban Bayramı… En kanlı olan Kurban Bayramı gibi görünse de diğerlerin çoğu da büyük kanlı savaşların sonunda Bayram olmuş! Bayramlar boşu boşuna bayram olmamış yani, bedeller ödenmiş…

Hepimizin bayramı kutlu olsun!

Kurban Bayramı deyince aklıma gelen başka bir konuyu yazmak istiyorum aslında… Kendini kurban eden insanlar ya da kurban gibi hissedenlerden! Bazen ailesi için, bazen bir dava için, bazen sevdiği için, bazen inadı için, çoğu zamanda korkuları için…

Çocuklarını, torunlarını seven kadın sesleri gelir kulağıma “uyy sana kurban olurum, anneannen/babaannen kurban olur sana” gibi…

Erkeklerden ‘kurban olurum sana’ yı pek duyduğumu hatırlamıyorum hatta hiç hatırlamıyorum!

Ya da istemediği şeylere maruz kalan insanların tepkileri “Kendimi kurban gibi hissediyorum.” İstemeye istemeye bir şeyleri yapmaya zorunlu bırakılan insan sesleri, istemeden evlendirilen, onaylamadığı hayatı yaşayan insan sesleri; “Kendimi kurbanlık koyun gibi hissediyorum”.

Çaresizliğin sesi!

Bazen de ailesi, çocukları için, kendi isteklerini hiç sormayan, kendi isteklerinin farkında olmayan yani kendinin farkında olmayan anneler, babalar. Kendini kurban eden, saçını süpürge edenler! Bunun tam tersi de bizim ülkemizde çok görülür; anne babası için küçücük yaşta çalışmaya başlayan, ev geçindiren, evlenen, kendi hayallerini unutan hatta “hayal mi o da ne?” diyen yaşı küçük, ruhu kocaman varlıklar!
Ya da “Bu dava uğruna başımı ortaya koydum” diyenler. Yani seve seve kurban olanlar!

Bir de istediklerini/hayallerini yapmaya yeterince cesareti olmadığı için belki de ne istediklerini tam bilmedikleri için korktukları için “Ben aslında sanatçı olacaktım annem/babam izin vermedi.”, “Ben aslında mühendis olacaktım, annem en iyisi öğretmenlik dedi, hep onlar yüzünden istediğim mesleği yapamadım. Beni kendi isteklerine kurban ettiler.”… nefs’in şikayetleri.

Tüm bu “kurban olma” senaryolarında bana en acı geleni; inadı uğruna aşkını, sevgisini kurban edenler. “Ne değişeceğim sen değiş, sorun sende, değişmezsen değişme bu iş biter o zaman” , “Bir kere inat ettim, dönen ben olmayacağım”. Sevgi o kadar kıymetli ki nasıl olur da inat uğruna harcanır, kurban edilir değil mi?

İnadından sevgisini söyleyemeyenler, barışamayanlar, küsenler, küs ölenler… Kurbanlıkların içinde en zavallısı bu grup bence! Sevgiden yaratılmış bir varlık olan insanın nasıl olup da bu kadar inat edebildiğine ve kendine zarar verebildiğine şaşırmadan edemiyorum.

İnat uğruna girilen savaşlardan, dökülen kanlardan, bitmeyen töre cinayetlerinden bahsetmeyeceğim bile…

Sözün özü, özün sözü şu ki; Aslında kurban edilecek tek şey EGO’larımız!

Bayramlar, paylaşmayı, şefkati, çok güçlü şekilde hatırladığımız günler. Dilerim ki bu bayram barışmalara vesile olur, ülkemizde ve dünyada barış kültürü yaşanır olur.

Sevgiyle

Egomu kurban verdim

Egomu kurban verdim 150 150 dolunay

Bugün Bayram, Kurban Bayramı, Kurban Bayramı…
Beynimde yankılanıyor bir süre, çocukluğumda kurban bayramıyla ilgili anılarım canlanıyor birden… Film şeridi gibi gözümün önünden anılar geçiyor…
Hayvanlar kesilirken saklanışım, kulaklarımı ve gözlerimi kapatışım, sesleri, kesilmiş kurbanlıkların kafaları, bazı çocukların kesim anını dikkatli bir şekilde izleyişi, anne- babaların çocuklarına “Öğrenin, öğrenin, ileride siz de keseceksiniz, her erkek mutlaka kurban kesmeyi öğrenmeli” deyişleri… Hayır diyor içim Hayır, bu işi yapan insanlar ayrı olmalı, bu hayvana eziyet vermeden olmalı, herkes kurban kesemez, kesmemeli…
Çocukların bu süreci izlemeleri, öğrenmeye çalışmaları, çocuğun bilişsel ve davranışsal gelişim süreci için çok tehlikeli…Hele kurbanlığı günler öncesinden eve getirdiyseniz ve çocuğunuzun onunla iletişim kurmasını, beslemesini sevmesini sağladıysanız… Umarım aileler bunu farkederler.
Kurban Bayramı’nda sadece koyunlar, kuzular mı kurban edilir sizce? Kurban Bayramı’nda Yaradan’a karşı görevimiz sadece kan akıtmak değildir bence…
İnsan kendi EGO’sunu, olumsuzluklarını, nefretini, kızgınlığını, haseti, küslüğünü kurban etmeli, Kurban Bayramı’nda…
Bayramlar; paylaşmayı, şefkati, çok güçlü şekilde hatırladığımız günlerdir. Bayramlar; barışmalara vesile olur her zaman, barışmak, affetmek geleneğimizde var, insanın özünde, mayasında var…
Çok değerli büyüğüm, canım hocamın barışla ilgili sözünü hatırlıyorum, “Dünya bugüne kadar bencillik, nefret, kin, düşmanlık ve sevgisizliğin eyleme geçişini acı ve ıstıraplar içinde yaşadı. Artık iyilik, doğruluk, sevgi ve olgunluğun, eyleme geçmesi, egemen olmasının zamanı geldi. Bunun için el ele vererek durmadan çalışmak gerekir, M.G”
Gelin bu Kurban Bayramı’nda kendimizi, negatif duygularımızı kurban edelim, yerine, sevgiyi, şefkati, merhameti koyalım… Bu kurban en güzel kurban olsun…
Sevgiyle…
Psikolojik Danışman-Cinsel Terapist Dolunay Kadıoğlu
Erickson Koçu
dk@dolunaykadioglu.com
09.11.2011