insan hikayeleri

Hikayelerimiz

Hikayelerimiz 150 150 dolunay

Hikayelerimiz var, her birimizin, her olayın, her canlının ve cansızın bir hikayesi var. Bazen aşk, bazen ayrılık, bazen aldatılma, bazen dolandırılma, bazen başarı, bazen komik bazen trajikomik…

Kendine, iş arkadaşına, düşman bildiğine, dostuna, çevrene, doğaya, ağaca, kuşa, oturduğun sandalyeye ya da kullandığın telefona, okuduğun kitaba hikâyesini merak ederek baktın mı hiç?

Kendimi bildim bileli hikâyelere meraklıyımdır. Belki de bundandır psikoloji alanında okumam ve çalışmam… Doğabilimci de olabilirdim ancak insan daha öne geçti o vakitler! Bu da herhalde kendimi merakımdandır.

Doğadaki, evrendeki her canlının ve bize göre cansızın hikâyesini bilmek istemişimdir. Bazen bir ağaca sarılıp ya da dokunup, bazen tepesine çıkıp ona hikâyesini sormuşluğum vardır… Dinlemişimdir, rüzgârın dilinden… Tepesinden düştüğüm limon ağacına saygılar!

Uyuduğum divanın ahşap sırtına her akşam ve sabah elimle dokunup, oluş hikâyesini hissetmeye çalışmam ya da şehrin ortasından geçen nehrin nereden geldiğini ve nereye gittiğini, o nehirde bir damla olsam hissedeceklerimi, suyun içindeki tüm canlı ve cansızı algılamak için kurduğum hayaller beni doğaya, çevreye ve bana yakınlaştırmış!

İlk aşk, ilk acı, baba kaybı, arkadaşlıklar, dostluklar, yapılan dedikodular ve atılan ve yenilen kazıklar, hırslar, tutkular, karalılık ve azim hikâyeleri, kendi hikâyelerim ve dinlediğim binlerce hikâye beni insana ve bana, özüme yaklaştırmış, daha derinden hissettirmiş İNSAN’ı!

Tüm ailesi tarafından kalpsizlikle, soğuklukla, sevgisini hiç göstermemekle, gaddarlıkla suçlanan bir babanın, babasından uzun yıllar şiddet gördüğünü, anne babasının ona hep mesafeli ve soğuk davrandığını bu nedenle şimdi istese bile çocuklarına dokunamadığını içeren hikâyesini dinlediğinde, onun hayat hikâyesini bir anlığına hissettiğinde, onunla ilgili sende neler değişir? Bence, kalbin yumuşar, yargılar ve yorumlar susar, sadece anlarsın.

İş hayatında başarılı olmak için her yolu deneyen hırslı, kıskanç, rekabetçi iş arkadaşının çocukluk hikâyesine kısaca göz gezdirdiğinde; başarıya ulaşmak için her yolun mubah olduğunun öğretildiği bir ailede, hayattaki en önemli şeyin başarı ve para olduğunun yerleştirildiği, anne baba sevgisinin bile okul notlarına göre verildiği bir aile ortamı görsen onunla ilgili yargı ve yorumlarına ne olur?

Ağzına rastgele attığının, tadını bile doğru dürüst algılamadığın bir kuru üzümün ya da fındığın senin evine, senin eline gelinceye kadarki uzun ve zahmetli üretim ve satış sürecini bir anlığına fark etsen, tadı nasıl değişir?

Bardağına koyduğun çayı içerken aynı anda çay filizine gitsen, Rize’deki çay bahçelerini gözünün önüne getirsen, bir çay filizi olsan bir anlığına, nefes alsan ve bir yudum alsan çaydan, o çay en güzel çay olur dünyadaki…

Şimdi önce kendi hikâyeni fark et, kendine kızdığının bir olay ya da davranışınla ilgili altındaki hikâyeyi dinle, hangi pozitif ihtiyacından doğmuş ve sonra seni kızdıran bir arkadaşının hikayesini merak et. Belki bir gün dinlersin! Ve çevrendeki her şeyin bir hikâyesi olduğunun farkındalığıyla bak dünyaya…

Her şeyin, herkesin, her iyiliğin ve kötülüğün, her canlının ve cansızın bir hikâyesi var merak edene… Görünenin arkasındaki hikâyeler… Hikâyeler bizi kendimize, birbirimize yaklaştırır, birbirimize bağlar, BİR yapar.