ilişki

Aile olmak!

Aile olmak! 150 150 dolunay

Aile nedir?

Aile olmak nedir?

Yeni evlilerin ya da eski evlilerin aile olup olmadığını tam olarak nasıl anlarız?

Aile olmak için aynı kandan mı gelmeli insan?

Neden aileye ihtiyaç duyarız?

Bu yazıda ‘toplumun en küçük birimine aile denir’ ya da ‘çekirdek aile; anne baba ve çocuklardan oluşur’ gibi klasik tanımlara girmeyeceğim. Çünkü sizi bilmem ama ben kuru ve şekilci tariflerden ve tanımlardan birazcık sıkıldım.

Aile olmak! Bir çift evlendiğinde aile olmuyor bence, “Biz” olmak yıllar yıllar alıyor, bazı aileler ise şekilden öze gidemiyor ömür boyu!

Yeni evli olmak, cicim ayları dediğimiz aylar aslında en zor aylar olsa gerek ki boşanmaların çoğu evliliğin ilk 6 ayından sonra oluyor.

Evliliği evcilik zanneden bir çift bir araya geldiğinde tabii ki zorlanıyor.

“Sen benim eşimsin tabii ki dediğimi yapacaksın”
“Ben senin için en iyiyi düşünürüm”
“Benim annem senin annenden daha çok bizi düşünüyor ve önemsiyor’”
“Sen kadınsın evin temizliği tabii ki sana ait”
“Sen nasıl erkeksin”
“Biz artık evliyiz ben olmadan arkadaşlarınla görüşmeni onaylamıyorum”
“Ben her gün cinsel ilişki yaşamak istiyorum, bu benim en doğal hakkım”… bağırtıları ve sözleri arasında geri dönmemek üzere yitip giden bireyler oluyor ki boşanmak çözümmüş gibi görünüyor.

Aile olmak;

  • Yeni ve farklı değerleri karşılıklı onayla oluşturmaya başlamak,
    • İki farklı cinsiyetin aynı evde uyum içinde yaşamasının mucizenin görünür hali olduğunu bilmek,
    • Bu mucizenin emekle, sevgiyle, hoşgörüyle, iletişimle, farklılıkları kabulle ve uzlaşıyla, insan eliyle, ruhuyla yaratıldığını bilmek,
    • Evliliği tüm zor günlerinde besleyen ve koruyan tek şeyin sevgi olduğunu bilmek,
    • Ben alanlarını da koruyup besleyecek, ‘Biz’ alanını oluşturmak ve büyütmek,
    • Eşinin hoşlandığı bir şeyi sana saçma bile gelse onun yüzündeki mutluluğu görmek için yapmak,
    • ‘Sen ve ben’ biz artık aileyiz ve önceliğim ailemiz demek,
    • İyi günde kötü günde birlikte yürümek, sorunlar karşınızda nasıl çözeriz demek,
    • Yaşadığımız sorunlardan neler öğrendik ve bir daha böyle bir şey yaşarsak ne yapalım ki evliliğimize olumlu katkı versin diye düşünmek,
    • Bizi bir arada tutan değerler neler ve bunları nasıl geliştirebiliriz demek,
    • Çocuklarla güzel ve keyifli anlar yaşamak ve en değerli şeyin bu olduğunu bilmek,
    • Çocuklara insani değerleri öğretecek şekilde davranmak (ör: sevgi, merhamet, adalet, neşe, çalışkanlık, dürüstlük, güven… vb)
    • Çocukların en temel ihtiyaç ve besininin birbirini seven ve bunu söyleyen, gösteren aile üyeleri olduğunu bilmek, demektir.

Sözün özü: “Aile Olmak ” süreç işidir. Evlenince sadece evlenmiş olursun ama aile olmak için emek, deneyim, paylaşım, sevgi, neşe, ortak hedefler, farklılıklara saygı gerekir.

‘Mutlu son’la biten ilişkilerin mutlu evliliklerle devam etmesi dileğimle…

Üçüncü şahıslar

Üçüncü şahıslar 150 150 dolunay

İlişkilerde dönem dönem bazen de her dönem yaşanan sorunlardan biri 3. şahıslarla ilgili konulardır.

Çiftle beraber yaşamayan ama karaltıları, gölgeleri hep onlarla olan, kavgalara, küslüklere neden olan 3. şahıslar kimdir?

Diyalog 1

Kadın: Ahmet’i benden daha çok önemsiyorsun, birlikte az zaman geçirebiliyoruz zaten, benle geçireceğin zamandan çalıp onunla zaman geçiriyorsun. Beni hiç önemsemiyorsun. Ayrıca bu Ahmet bence işe yaramazın teki, hiç hoşlanmıyorum!

Erkek: Saçmalıyorsun, o benim en iyi arkadaşım ve onunla zaman geçirmek de en doğal hakkım. Sen ayrısın o ayrı benim için kıyaslaman saçma!

Diyalog 2

Erkek: Bıktım senin eski erkek arkadaşlarının arayıp durmasından. Sen evli bir kadınsın ve eskiden dost olmaz bunu anla artık ve bir daha o adamın ne adını an ne de telefonu aç.

Kadın: Saçmalıyorsun. O benim eski erkek arkadaşım ama artık arkadaşım. Ben seninle evliyim onunla değil. Neden onunla arkadaşlığımı bitireceğim ki, bu devirde arkadaş bulmak kolay mı?

Diyologlar tanıdık geldi mi?

İlişkilerde çiftin birbirini kontrol etmeye çalıştığı, sözünü dinletmeye çalıştığı ve tamamen değiştirmeye çalıştığı konulardan biridir 3. şahıslar konusu!

Evliyken ya da bir ilişki yaşarken önemsenmek isteriz, söylediğimiz şeyin yapılmasını isteriz, sadece bizle görüşsün, bizim hoşlanmadığımız kişilerle görüşmesin isteriz. Bu yapılmadığında ya da karşı çıkıldığında ise kıyametler kopar ilişkide; beni sevmiyorsun demek ki, ya ben ya o, boşanıcağım senden, gibi tehdit cümlelerini cömertçe savururuz!

Oysaki sağlıklı ilişkilere, sağlıklı çiftlere baktığımızda şöyle bir tablo görürüz:

  • ‘Biz’ alanıyla birlikte ‘ben’ alanını da besleyen çiftlerdir. Yani birbirlerine etkin zaman ayırırken kendilerinin yapmak keyif aldıkları alanları da beslerler. Örn: Arkadaşlarıyla zaman geçirmek, spor, müzik, kitap, yoga….
  • Evlenmeden önceki insanlarla yaşakları ilişkilerin onları bugünki ilişkiye hazırladığını, büyüttüğünü bilirler ve geçmiş yaşamlarını kabul ederler.
  • Eski erkek/kız arkadaşla ilgili konuların adı üzerinde eski olduğunu ve bu insanlara arkadaş kalıp kalmamanın bireysel tercihler olduğunu bilirler.
  • Birbirlerine yeterince ilgi ve sevgi gösterdikleri için 3. şahısları kavgakonusu yapmaya gerek duymazlar.

Her ilişkinin sağlıkla ve sağlıklı yaşanması dileğimle….

İkili ilişkiler

İkili ilişkiler 150 150 dolunay

Kadın ve erkek insanın varoluş hikayesinden bugüne iki zıt kutup iki farklı varlık… Bu zıtlığın ve farklılığın onun yaradılışından, kimyasından geldiğini bilmemiz bu durumu kabul edip uyumlandığımız anlamına gelmiyor. Eğer böyle olsaydı kadın ve erkek arasındaki sorunlar en aza inerdi. Ancak ilişkilerde yaşanan zorluklar kadın ve erkeğin farklı olduğunu bilmemize rağmen bazen çiftleri çaresiz bırakabilmekte.

Kadın ve erkeğin doğasında hem birbiriyle olma hem de bu oluşta birbiriyle ilgili kabulsüzlükler, zorluklar, yargılar ve koşullar var. Erkeklerle kadınların düşünme şekillerinde, yapısal özelliklerinde, yetiştirilişinde farklılıklar var. Tüm bu farklılıklarla bir araya gelen kadın ve erkek karşısındakini kendine benzetmeye çalışıyor. İnsan, kendisi dışındaki düşünce ve davranış farklılıkları çoğunlukla yadırgar ve değiştirmeye çalışır.

Kadının/erkeğin kafasındaki erkekle/kadınla ilgili ya da ilişkiyle ilgili şemalarla erkeğin/kadının kafasındaki şemalarla uyuşursa maksimumda iyi bir ilişki, uyuşmadığında ise zor bir ilişki yaşanır.

Kadın ve erkek birbirine çoğunlukla koşullar, beklentiler, talepler ve kişisel doğrular dünyasından bakıyor. İlişkilerde karşılıklı beklentiler, talepler ve kişisel doğrular var. Her birey kendi beklentisinden ve ihtiyacından ilişkiye bakıyor, oradan davranıyor ve beklentisini doyuracak davranışlar bekliyor.

Benim istediğim gibi davran/konuş/giyin…
Maddi olarak yeterli mi, evi var mı, arabası var mı kariyeri var mı vb…
Cinselliği yaşamam ya da cinsellik olmadan olmaz.
Sadece benimle görüşeceksin, arkadaşlarını, aileni daha az gör.
Örneğin çiftten biri için günde 3 ya 4 kez konuşmak, haber almak ve vermek önemli ve ilişki içinde olduğunun kanıtı olurken, diğeri için günde 1 ya da iki günde bir konuşmak ya da görüşmek yeterli geliyorsa beklentiler karşılanmamış olduğu için hayal kırıklıkları, kuşkular, kurgular ve kavgalar başlıyor.

Aile ve İlişki Terapisi’nin en önemli bilim insanlarından olan Virgina Satır’ın “İnsan Yaratmak” kitabından bir bölüm ne demek istediğimizi en iyi şekilde anlatıyor:

‘Bir insana hem çok yakın yaşayıp hem de zaman içinde sevmediğiniz davranışlarına maruz kalmamanız mümkün değildir. Bu, birçok kimse için acı verici bir hayal kırıklığının başlangıç yeridir. Hayal kırıklığına uğramış birçok kişi bana şunu der: Evlenene kadar birini tam olarak tanıyamazsınız. Böyle kusur bulma yarışında insanlar boş hayallere kapılabilirler. Bir kadın şöyle diyebilir: Çok fazla içiyor ama evlendikten sonra onu o kadar seveceğim ki, içmeyecek.

İki insanın aile olarak yaşaması çok zordur, bunu başarmak ise size çok şey kazandırır. Başarısız bir ticari iş berbat olabilir. Ben bir evliliğin de bir tür şirket olduğunu düşünürüm. Başarılı olup olmaması, organizasyona bağlıdır, ‘nasıl’ işletildiğine ve yönetildiğine.’

Virginia Satır’ın sözlerinden esinlenerek sormak isterim, siz kendi ilişkinizin yıllık bilançosunu çıkarıyor musunuz? Çıkan sonuca göre önlemler alabiliyor musunuz?

Kulağıma yabancı geldi! Bununla beraber inanıyorum ki bir ilişkiyi daha iyi taşıyacak yol bu bilanço işinden geçiyor. Bu konuya bir sonraki yazıda devam etmek dileğiyle…

Kalp zoru sever

Kalp zoru sever 150 150 dolunay

Nasıl aşık oluruz , düşündük mü hiç?

Düşünerek, hesaplayarak kitaplayarak aşık olunabilir mi? Zamanlanabilir mi? Bahar gerçekten aşkın mevsimi mi yoksa ‘ben her bahar aşık olurum’ şarkısındaki gibi koşullandık mı?

Aşk her zaman iyi satar, ‘imkansız aşk’ ise tarihe yazılır neden?

Aşkı yaşamamışşa bir kalp, tatmamışsa aşk acısını, gerçekten insan olur mu?

Gönül ve kalp aynı yer midir?

Yıllardır okuduğum, dinlediğim aşk hikayelerinde neden hep zorluklar var?

Kalp kendini seveni neden sevemiyor?

Bir danışanımın sesi kulağıma geliyor:

Benim için her şeyi yapıyor, her istediğimi, o kadar kibar ve nazik ki anlatamam, çok iyi biri, eğer onu sevebilirsem tüm hayatım boyunca beni el üstünde taşır biliyorum, bana çok değer veriyor. Ama ben ona hiç heyecan hissetmiyorum. Sizce evlensem sevebilir miyim sonradan, alışır mıyım ona?

Siz ne dersiniz? Alışır mı, sever mi?

Ve devam ediyor anlatmaya…

Bir kez çok sevdim, fena tutuldum, kör kütük derler ya işte öyle! Hiç kimsenin onay vermediği biriydi. Ne ailem ne de arkadaşlarım bizi uygun bulmazdı. Zıt kutuplardık, beni çok kızdırırdı hatta çıldırttı. Ak dediğime kara, karaya ak derdi. Kendine çok güvenirdi, beni sevdiğini bilirdim ama ağzından çok az sevgi sözcükleri dökülürdü. Ama onun yanındayken sanki tamdım, oraya aittim… Baskılara dayanamadım ayrıldım, çok uzun süre çok acı çektim, şimdi korkuyorum yeniden açık olmaya…

Zıt kutuplar birbirini çeker! Bu fizik kuralı gönül ilişkilerinde de geçerli.

Gönül eşitlenmek için tamamlanmak için zıttı sever. Kendi içindeki koşullar dünyasına inat, kendini esnetebilmek için, olmazları olur yapmak için!

Doğduğumuzdan beri evlilikle ilgili bize öğretilenleri bir düşünün, hepsi koşullar dünyasına ait: evi, arabası olsun, paranın önemi yok insan olsun, karı kızı kumarı olmasın, ince ve nazik olsun, benim gibi düşünsün, inansın, bana benzesin, boyu buyuma huyu huyuma suyu suyuma uygun olsun, uyumlu olsun… Hep koşullar, beklentiler… Herkes kendince iyiyi ister!

Ve kalp, koşullar dünyasına isyan edercesine, koşullu sevgiye karşı çıkarcasına, kendini yakma pahasına da olsa zıttına çekilir fark etmeden. Aklın sözünün pek geçmediği sadece gönlün hüküm sürdüğü bir yere… Bir kişiyi olduğu gibi kabul deneyimini yaşamak için.

Kalp zoru sever! Kalbin gerçekten açılması için gönlün kendini ortaya çıkarabilmesi için yanmaya, acıya gerek vardır. Aşk yakar, acıtır, bununla beraber eğer cesursan yanmaya yeniden yanmaya razıysan kalbini yumşatır gönlünü açar.

Kendine benzemeyeni sever insan!

Koşullar dünyasını kırmak için,

Herkesin birbirinden farklı olduğunu deneyimlemek ve kabul etmek için

Ancak sana benzemeyen seni yumuşatır, değiştirir, farklılıkları sevdirir,

Kötüyü de, zıttı da sevmek için,

Sevdiğini olduğu gibi kabul deneyimi yaşamak için,

İnsanı sevmek için,

İnsanı kabul etmek için,

Kendini sevmek için,

Tanrıya yaklaştırdığı için,

İçinde şefkat, merhamet, tutku, sevgi, merak, keyif, adrelanin, serotonin, neşe, hüzün, acı olduğu için…

Zıtlıklarla, çelişkilerle yüzleşmek için,

Çoğu zaman tüm bunları far ketmeden bilinçsizce sever insan işte o zaman aşk aşk olur!

‘Ben imkansız aşklar için yaratılmışım
Ne kavuşmayı bilirim ne unutmayı’ şarkısı kulaklarımda…

Herkese aşk dolu günler dilerim…

İkili ilişkilerdeki sorunlar

İkili ilişkilerdeki sorunlar 150 150 dolunay

Pek çok genç kadın ve erkek duygusal ilişkiye başlamakta ve sürdürmekte sorun çekiyor. Son yıllarda çok dinlediğim, gözlemlediğim bir konu ikili ilişkilerdeki sorunlar…

İkili ilişkilerdeki sorunlar, ayrılıklar, ihanetler söz konusu olunca erkeklerin kadınlarla ilgili kadınlarında erkeklerle ilgil pek çok fikri hatta sabit fikri mevcut.

Örneğin;

Kadınların erkeklerle ilgili en çarpıcı önyargıları:

  • Erkeklere güvenilmez.
  • Her erkek aldatır.
  • Erkekler ilişkide tek şey ister; cinsellik!
  • Erkeklere istediğini hemen vermeyeceksin yoksa senden soğur.

Erkek tarafına sorduğunuzda ise önyargılı cümleler:

  • Kadın milleti değil mi güvenmeyeceksin!
  • Ah şu kadınlar bir sözleri diğerine uymaz.
  • Kadınlar hep naz hep kapris, hiç anlamıyorum ki neden! Akıl sır ermez!

Liste uzar gider…

Her iki cinsiyet birbiriyle ilgi bu önyargılara şans verdiklerinde aşka ve sevgiye şans vermiyorlar.

Aşık olmaktan, acı çekmekten korkan kadınlar ve erkekler…

Hem duygusal ilişki yaşamak istiyorlar hem de korkuyorlar; aldatılmaktan, kullanılmaktan, cinsel istismardan, acı çekmekten, evlenmekten, evlenememekten…

Kendilerini korumak için ya karşı cinsiyetten uzak duruyorlar ya da hep çekingen ve kendileri gibi olamadıkları için başlayan bir ilişkiyi de devam ettiremiyorlar ya da buna benzer sebeplerle bitiveriyor ilişkileri.

Ve aynı şarkı… Ben nerde yanlış yaptım ♪♪♫♬

İlişkileri sürdürmek emek ister, samimi, gönülden verilen emek gerekir, sabır gerekir. Tüm bunlardan daha önemlisi bir ilişkiye başlamak kendini başka birine açmaya niyet etmek, risk almaktır. Sonu ayrılık olmasa bile acı çekebilme ihtimalini kabul etmektir.

Ve ayrıca bir ilişkiyi deneyimlemek, aşık olmak; nedensizce gülmeye, durduramadığın karın ağrılarına, iştah kesilmesine ve kilo vermeye, sevgiyi deneyimleyemeye, birlikte gülmeye ve ağlamaya, bir başka varlıkta kendini görmeye, bedeni karşılıklı keyifle paylaşmaya, bir insana hem çok kızmak hem de onu çok sevmek dengesizliğini deneyimlemeye ve buna çok şaşırmaya ve daha pek çok duygu halini yaşamaya vesile olur.

Yani sözünün özü şu ki; ne kadar aşık olmaktan korkarsanız ve kaçarsanız kendinizi tüm bu hallerden mahrum bırakıyorsunuz ve büyüme ve olgunlaşma fırsatını kaçıyor demektir. Tabii ki karar sizin!

Cinsel şiddet

Cinsel şiddet 150 150 dolunay

Bugün sizlerle, cinsel şiddetle ilgili 5 yaygın önyargıyı ve gerçeklerini paylaşmak istiyorum. (Cinsel şiddet kapsamında; taciz, tecavüz, ensest, elle taciz, sözle taciz, evlilik içi cinsel şiddet vb. düşünebilirsiniz.)

Önyargı 1. Cinsel şiddeti kadın tahrik eder.

Gerçek: Bu önyargının çıkış noktası; kadının dış görünüşünün, davranışlarının ve konuşmasının kendisini ve erkeği, cinsel şiddete sürüklediği yönündedir. Fakat yapılan araştırmalar kurban seçiminin tamamen tesadüfen olduğunu ortaya çıkarmıştır. Cinsel şiddet kurbanı kadınlar, şimdiye kadar uğradıkları tüm saldırılar sırasında saldırıya uğramamış kadınlardan daha farklı giyinip daha farklı davranmamışlardı. Erkekleri tahrik etmek için kadın olmak yeterliydi.

Önyargı 2. Hiçbir kadın isteği dışında tecavüze uğramaz. Kadın dirense tecavüze uğramaz.

Gerçek: Bu görüşü kadın kaslarının güçlü kasılma yeteneğine dayandırarak ispatlamaya çalışanlar çoktur. Ancak kaslarını her kadın kullanmayı bilmez kullanabilse bile tecavüz anında kadına yapılan tehditler, şiddet ve o anki şokla kaslarını bilerek kasmak ve penisin girişine izin vermemek imkansız gibidir. Ayrıca erkekler tarafından verilen cevaplar bu iddiaların tersini doğruluyor. Kadının direncini kırmak, tehdit ve şiddet aracılığıyla istediğine ulaşmak erkeklerin asıl istediği. Pek çok durumda kadının gösterdiği direncin ve karşı koymanın erkeğin şiddet miktarını ve motivasyonunu arttırdığı bilinmektedir. Kadın bu yoğun şiddet altında (bir veya daha fazla erkeğin) olayı sineye çekerek canını kurtarmaya çalışır. Yine de kadınlara direnmelerini, saldırganı şaşırtmaları, bağırmalarını öneririz çünkü şiddetten kurtulabilenler bu yöntemler sayesinde kurtulmuştur.

Önyargı 3. Kadınlar gizliden gizliye tecavüz edilmeyi ister.

Gerçek: Kadınların cinsellikte sertlikten hoşlandığı fikri bazı erkeklerin kafasında yer etmiş durumda. Kadınlarla yapılan çalışmalar ise yanlış anlaşılmaya yer vermeyecek şekilde, kadına karşı kullanılan şiddetle, kadının haz almasının birbiriyle ilgisi olmadığını ortaya koymaktadır. Kadınların şiddeti arzulamış olması bile komiktir. (Mazoşistler hariç tabii ki) Sadece cinsel ilişkiyi tecavüzle bağlantılı gören ya da bir tutan biri böyle bir düşünceye varabilir.

Önyargı 4. Tecavüz biyolojik bir zorunluluktur (iç güdüsel). Zorunluluktan dolayı seks!

Gerçek: Bu yargıya inanan insanların büyük çoğunluğu erkeklerin biyolojik zorunluluktan dolayı kadınlara karşı cinsel şiddette bulunduklarını söylüyor. Yani ‘’Erkektir yapmasa olmaz, dayanamaz! Kadınla erkek bir olur mu?’’ gibi pek çok, taraflı oluşturulmuş ve inanılmış inanç. Sözü edilen içgüdülerinin esiri olan erkekler belli bir noktayı geçince içgüdülerinin esiri olup kadınlar istemese bile ilişkiye girmeleri gerekiyormuş, geri dönemiyorlarmış! Kaçınız erkeklerin bu kadar aciz olduğuna inanıyorsunuz? Eğer öyleyse üzüldüm erkekler için. Evlilik içinde yaşanan tecavüzlerin kadın üzerinde derin izler bıraktığı bir gerçek. Erkeklerin kadın istemeden ilişkiye zorlamaları kabul edilebilir bir durum değil.

Önyargı 5. Saldırgan bir yabancıdır.

Gerçek: Birini tanımaktan oluşan yakınlığın, şiddet kullanma olasılığını düşürdüğüne inanılır. Oysaki gerçek bunun tam tersidir. Araştırmalar gösteriyor ki saldırgan erkeklerin çoğu kurbanlarını tanıyordu. Aynı şekilde saldırıya uğrayan kadınların büyük çoğunluğu kendisine saldıranı tanıyordu. Oysaki bizlere çocukluktan itibaren ne denir? ‘’Tanımadığın insanlarla konuşma, çağırırlarsa gitme.’’ Öyle bir hava yaratılıyor ki sanki tüm yabancı erkekler kuşkulu her an herşeyi yapabilir. Amcalar, dayılar, babalar, eşler ise hep güvenilirmiş gibi… Söz konusu cinsel şiddet ise yabancı erkeklerin daha güvenilir olduğu söylenebilir.

Sonuç: Kadınlara, kendilerine yönelik yapılan saldırı sırasında sakin kalmaları, kaçmamaları, bağırmamaları, bunun yerine saldırganla dostça konuşmaları yönünde yapılan öğütler yanıltıcıdır ve işe yaramaz. Bu öneriye uyan kadınların şiddete boyun eğdikleri görülmektedir. Cinsel saldırıyı atlatan kadınların çoğu, var gücüyle saldırıya karşı koyan, bağıran, kaçan, saldırganı paniğe sokan ya da yardım çağıranlardır.

 

Evlenmeden önce…

Evlenmeden önce… 150 150 dolunay

Aklımız erdiğinden beri çevremiz tarafından bir gün evleneceğimiz ve çocuk sahibi olacağımız bize söylenir. Evlenmek, değişmez bir kanundur sanki de kimse bize evlilikle ilgili eş seçimiyle ilgili nelere dikkat etmemiz gerektiğini söylemez. Aşık olmak, sevmek yeterli midir evlenmek için? Yeterliyse neden boşanmalar olur?

Evlenmeden önce bilinmesi gerekenleri en azından kulağınızda yer etmesi gerekenleri aşağıda kısaca paylaşmaya çalıştım.

  1. Eş adayınızla konuşabiliyor musunuz, sohbet edebiliyor musunuz, birbirinizi dinlemeyi biliyor musunuz? Evliliğin sırrı sohbet edebilen çiftlerdedir!
  2. Kendinizi onun yanında rahatça ifade edebiliyor musunuz? Birlikte gülebiliyor musunuz? Neşe, bir ilişkide olmazsa olmazlardandır.
  3. Ortak zevklerinizin var mı? Birlikte zaman geçirmekten keyif alıyor musunuz? Bununla birlikte birbirinize yalnız kalmak içinde izin verebiliyor musunuz yoksa her yerde beraber mi zaman geçiriyorsunuz? Ortak yapılan etkinlikler ne kadar önemliyse bireysel etkinliklerde bir o kadar önemlidir.
  4. Ailenizden kopmaya, kendi yuvanızda çekirdek ailenizi kurmaya hazır mısınız? Çiftlerin evlendikten sonra en çok kavga ettikleri konu aileler ve üçüncü şahıslardır. Bilmeniz gerekir ki evlendikten sonra ikiniz çekirdek ailesiniz ve bu aile için de yaşananlar ikiniz arasında kalmalıdır (şiddet, alkol vb. sorunlar olmadığı sürece). Annelere/ babalara ya da üçüncü şahıslara evinizle ilgili bilgi aktarmak, kavgalarınızı yansıtmak uzun vadede evliliğinize zarar verir. Siz unutursunuz ama anne babalar zor unutur. Ayrıca her ailenin kültür ve yapısı farklı olabilir eşinizin ailesini kendi ailenizle kıyaslamamanız gerekir. Eğer kültürel yapıda çok büyük farklar varsa bilin ki bu konu evliliğinizde alışacağınız en zor konu olacaktır.
  5. Cinsellikle ilgili bilimsel olarak neler biliyorsunuz? İlk gece ve aile planlaması yöntemleri hakkında bilgili olmanız sizi mutlu ve sağlıklı bir cinsel yaşam konusunda destekleyecektir. Hemen çocuk istenmiyorsa uygun bir aile planlaması yöntemi hakkında bir sağlık kuruluşundan bilgi alabilirsiniz. İlk kez yaşanacak cinsel ilişkide kaygı düzeyini kontrol etmek, karşılıklı keyif almaya odaklanmak ve cinsel birleşme için acele etmemek önemlidir. İlk geceye gereğinden çok önem vermek, abartmak ve endişelenmek istenmeyen sonuçlara neden olabilir. Örneğin kadınlarda vajinismus, ağrılı cinsel ilişki, erkeklerde ereksiyon sorunları gibi…

Her iki taraf içinde önemli olan ilk birliktelik, karşılıklı, sevgi ve hoşgörüyle rahatça yaşanabilir. İletişimi doğru kurmak, kendinizi eşinize doğru ifade edebilmek ve dinleyebilmek, kaygılarınızı, meraklarınızı paylaşabilmek, birbirinizi keşfederken sabırlı ve sakin olmak bu süreçte çiftlere yardımcı olur.

  1. Maddi konularla ilgili konuştunuz mu? Ailenizin bütçesi ortak mı yoksa bireysel mi olacak? Maddi konular önemlidir, bütçeyi birlikte yapmanız her ay gelir gider dengenizi konuşmanız, birbirinize bu konuda açık olmanız ailenizin maddi refahına destek olur.
  2. Çocuk istiyor musunuz? Çocuk dünyaya getirmeyi istemek ya da istememek evlenmeden önce konuşulması gereken konulardandır. Eşlerden biri istiyor diğeri kesinlikle istemiyorsa bu ilerde değiştirebileceğiniz bir durum olmayabilir. Evlilik kararınızı iyice düşünmeniz gerekir.
  3. Evlilik iki farklı aile ortamında yetişen iki farklı cinsiyetin aynı çatı altında uyumlanmayı öğrenme sürecidir ve bu öğrenme sürecinin en zor zamanları ilk iki yılıdır. Kadın ve erkeğin birbirine adapte olması ve kendi düzenlerini kurmaları için sevgiye ve zamana ihtiyaç vardır.
  4. Kavga eder misiniz? Kavga eden çift sağlıklıdır, yalnız dikkat edilmesi gereken kavganın sıklığı ve tartışmaların saygıya ve sevgiye zarar vermemesidir. Kavgaların güzel tarafı barışmalardır. Kavganın tozunu iyi ayarladığınızda, küslüğü haftalarca değil saatler ya da en fazla günle sınırladığınızda sağlıklı bir süreç olduğunu söyleyebiliriz.
  5. Evlendiğinizde her şeyin çok güzel olacağını zannediyorsanız çok yanılıyorsunuz. Evlilik uzun bir yolculuktur bu yolculuk da çiftler her mevsimi yaşayabilir önemli olan bu mevsimleri birlikte sevgi ve saygıyla geçebilmektir. Ve ihtiyaç hissederseniz evlilikten önce ve evlilik sırasında “ilişki danışmanlığı” size destek olacaktır.

Külkedisi

Külkedisi 150 150 dolunay

“….ve külkedisi kaçarken, pabucu ayağından fırladı. Ertesi gün Prens ayağı bu pabuca sığacak genç kız aramaya koyuldu. Ülkenin tüm kızları, Prens tarafından beğenilmek için ayaklarını daha ufak hale nasıl getirebileceklerinin çabasına giriştiler.

İşte o gün bugündür kadınlar, ayaklarını, erkekler tarafından belirlenmiş kalıplara sıkıştırmaya çalışır, böyle yaparak erkeğin ‘Prensesi’ olacağını düşler dururlar. Zaman geçtikçe topallamasının, ayaklarının sızlamasının, kendini depresif hissetmesinin sebeplerini sürekli kendi eksiklerinde arayarak… Pabuç’un kendisine ne denli uygun olup olmadığını hiç sorgulamadan….

Erkeklerse ellerindeki ‘ayakkabıya’ (veya düşlerindeki kadını) ‘ayağını’ (kendini) sıkıştıracak kadını arar; ‘ayağı sıkışmış bir kadının ne denli gerçek, ne kadar huzurlu, mutlu olup, mutlu edebileceğini bile düşünmeden ….

Ve birlikte yalınayak yaşayabilmenin özgür keyfinden habersizce…”

Leyla Navaro’nun İki Boy Ufak Pabuç kitabından;

Ne zaman okusam çok etkilenirim Leyla Navaro’nun kitabının bu bölümünden…özellikle de ‘ve birlikte yalınayak yaşayabilmenin özgür keyfinden habersizce’ cümlesi insana bir kitap bile yazdırır kanımca…

Masalları çoğu zaman sevsem de bilinçaltımıza ektiği bu cinsiyet ayrımcılığı yapan kalıplarla ilgili sorguluyorum bazen. Toplum düzenini ve kurallarını yerleştirmek için en iyi yol masallar, fıkralar, maniler, hikayeler,…Şimdilerde bu gruba, diziler, filmler, hipnoz makineleri (televizyon, cep telefonaları…) eklendi.

Kadın ve erkekle ilgili bir ton hikaye… Ve çoğunlukla erkeğin kadından üstün olduğu, yöneten olduğu, söz sahibi olduğuyla ilgili… Kadının beğenilmesi gereken (seçilen), erkeğin beğenen yani seçen olduğu… İçgüdüsel mi yoksa bilinçaltına ekilen tohumlardan mıdır bilmem kız çocukları hep prenslerini bekler. Çoğunlukla da prensin ‘P’si bile olmayan erkekleri yıllardır bekledikleri prens zannederek…. Külkesi masalında gece 24.00’de bal kabağına dönen araba misali, evlendikten kısa bir süre sonra prens zannedilen adam “kabağa” döner. Tabii ki aynı şey erkekler için de geçerli olur. Erkeklerin kadınlar kadar evlenmeye dair hayalleri, beklentileri olmasa da onlar da bu durumdan oldukça mutsuz olurlar.

Kadınların beynine kazınmış bir emirdir “Evlenmek”! ‘Evlenemesem de olur’ diyen gerçekten çok az.

“Herkes evleniyor bende evlenmek istiyorum”
“Evlenip çocuk sahibi olmak istiyorum”
“Bir evleneyim de üzerimden bu stres gitsin olmazsa boşanırım”
“O beni çok mutlu edecek biliyorum o doğru insan”
“O benim ruh eşim biliyorum”
“Evleneyimde ben onu değiştiririm”
“Beni seviyor değişmesini isteyeceğim”
“Ailelerimiz hiç anlaşamıyor ama ne önemi var ki!”
“Tabii ki evlendikten sonra benim kurallarıma uyacak”

***

Size tanıdık geldi mi bilmem ama benim çok duyduğum cümleler. Çok yazdım, çok söyledim belki ama yine yazacağım ve belki de bin kez daha söyleyeceğim:

* Değişim her zaman vardır ancak kimsi kimseyi değiştiremez.

* Kişi isterse kendisi kendi isteğiyle her konuda değişebilir.

* Evlenmek sadece gelinlik-damatlık giymek, güzel güzel fotograflar çektirip sosyal medyada paylaşmak değildir. (Kavga ettiği anların fotograflarını facebook’a koyan tek bir çift bile görmedim).

* Sürmezse boşanırım diye evlenilmez , tabi ki boşanmalar olabilir ama bunu baştan çözüm olarak görmek ve sanki boşanmak çok kolaymış gibi bir yanılgıya düşmek pek doğru gelmiyor bana.

* Evlilik dünyanın en zor müessesidir, İyi bir evlilik hayatınızı cennete, kötü bir evlilik hayatınızı cehenneme çevirir!

* Evlilikte kuralları iki taraf birlikte hazırlamalıdır, her evliliğin kendi anayasası vardır, çoğu çif bu anayasayı farkında olmadan yıllrın içinde öğrenir ve uygular. Bu anayasaların çoğu adil, eşitlikçi, sevgiye önem veren, insan önem veren yasaları içermez!

Evlilikleri uzun yıllar sağlıklı yürüten şey karşılıklı hoşgörü, sevgi, mizah, kabul, aşk ve tutku ve daha pek çok iyi ve kötü deneyim.

Evlilikleri kısa sürede boşanmaya götüren ise yukarıda yazdığım “evlenince ben onu….”ile başlayan pek çok gerçek dışı beklenti!

Külkedileri ve P’ler, aslında hepimiz mutlu olmak istiyoruz, hepimiz huzur, neşe, keyif istiyoruz.

O zaman gelin birlikte sevgimizi özgürce, saygıyla yaşayabileceğimiz, birbirimize ‘kendimiz’ olabilme alanlarını açtığımız, çıplak ayakla yürümenin rahatlığını yaşadığımız evlilikler yaratalım! ‘Biz’i bir de böyle deneyimleyelim…

Evlilik Öncesi Danışmanlık

Evlilik Öncesi Danışmanlık dolunay

Evlilik terapisi için gelen çoğu çiftten duymuşumdur; Keşke evlenmeden önce gelip evlilikle ilgili bilgi alsaymışız ancak o zamanlar aklımıza bile gelmedi…

Evlilik öncesi danışmanlık; daha farkındalıklı evlilik alanına girmenize ve olabilecek sorun alanlarını henüz oluşmadan ya da çok büyümeden atlatmanıza yardım edecektir. Neler mi çalışıyoruz;

  • İlişki danışmanlığı
  • Biz olurken Benlere ne olur?
  • Evlilik evre bilgisi
  • İlk gece kaygısı
  • Aile planlaması
  • Kök Aileler
  • Evdeki sorumluluk alanları
  • Bütçe…vb