huzur

Boş-an-mak

Boş-an-mak 150 150 dolunay

Neden evleniriz? Mutlu olmak için, keyif için, sağlık için, çoğalmak için, kafamız rahat olsun diye, sevdiğimizi daha çok görmek için, ben de evlendim demek için, bu adam-kadın-bana ait demek için, toplum istediği için, adetten olduğu için, canımız sıkıldığı için…

Neden boşanırız? Mutlu olmak için, özgür olmak için, şiddetsiz geçinemediğimiz için, sorunları çözemediğimiz için, başkasına aşık olduğumuz için, aldatıldığımız için, aileler nedeniyle, kanunen boşanmak kolay olduğu için, BOŞ-ANlarımızı özlediğimiz için, toplumun dayatmalarına gıcık olduğumuz için…

İkisi arasında ortak tek cümle “Mutlu Olmak”. Mutlu olmak için evlenip yine mutlu olmak için boşanıyoruz.

Bana sorarsanız, ev-lenmek ve boş-an-mak çok önemli hayat deneyimleri… Farkedebilene!

Boşanmış bireylerle konuştuğumda sorarım; “Çok büyük bir deneyim yaşadınız, ne öğrendiniz? Neler kazandınız?”

Cevap çoğunlukla şöyle gelir; “Hiç bir şey kazanmadım hatta çok şey kaybettim, zaman kaybettim, para kaybettim, umudumu kaybettim ve erkeklere/kadınlara güvenilmeyeceğini öğrendim.”

Böyle bir deneyimden sonra neler neler farkedilir ve öğrenilir oysa ki!

Farklı bakış açılarından baktıkça, çalıştıkça, deneyimler, kazanımlar farkedilir ve yeniden sorduğumda; “Neler öğrendiniz, kazandınız eski evliliğinizden, bir daha evlenseniz nelere dikkat edersiniz?” cevap bir önceki cevaba göre biraz farklıdır.

“Eğer bir kez daha evlenirsem daha dikkatli ve özenli olacağım. Emek vereceğim konulara gelince; eşime karşı daha anlayışlı olurdum. Onun arkadaşlarıyla zaman geçirmesine müdahale etmezdim, kıskançlığımı azaltırdım. Düşünüyorum da ne çok gereksiz kavga etmişiz, şu anda bana pek komik geliyor.”

Ailelerimizi çok karıştırmışız. Aramızda olan sorunları onlarla paylaşmışız. Bir daha evlenirsem, mutlaka önce eşimle paylaşırdım onunla çözmeyi dener, olmazsa çok yakın bir arkadaşımızla ve belki bir uzmanla paylaşırdım.

Ev içinde işbirliğine çok önem verirdim, mutlaka ondan destek isterdim. Bu desteğin benim için ne kadar önemli olduğunu anlatırdım. Kendimi daha iyi ifade ederdim.

Sevginin emek istediğini anladım. Emek verilmeden yaşanan sevgi, bankadaki paraya benziyor harcadıkça azalıyor ve bir gün bir de bakıyorsunuz ki hesap bakiyesi eksiye düşmüş… Artır bakalım artırabiliyor musun?

Saygıyı korumaya çok önem verirdim. Galiba saygı sevgiden daha önemli. Saygıyı yitirdiğinde artık dönüşü yok gibi…

Sorunumuz ne olursa olsun- maddi, manevi, sağlık-birbirimize destek olarak çözmek isterim.

Onunla koşulsuzca iletişime geçerdim, hesap kitap yapmadan, sen değişirsen ben de değişirim, değişmezsen ben de değişmem demenin ne kadar yanlış olduğunu farkediyorum. Beni olduğum gibi kabul et, değişmeyeceğim demek büyük hataymış. Evlilik insanı zaten değiştiriyor, uyumlanmak durumunda kalıyor insan. Bir dahaki sefere birlikte ne yaparsak, nasıl davranırsak evliliğimiz daha iyiye, güzele gider? sorusunun cevabı önemli olacak benim için. Kendi kimliğimi de koruyarak, daha olumlu nasıl olabiliriz konusu yani…

Bir de neşe, keyif konusu var! Dilerim ki neşeli ve keyifli olsun bir sonraki eşim. Gülmek daha çok gülebilmek istiyorum, gezmeyi severse süper olur…Çok mu şey istiyorum?

Siz ne istediğinizi nasıl mutlu olacağınızı farkedip dileyin de … sonra hepbirlikte bakalım neler oluyor. !

Ne kadar büyük farkındalıklar ve idraklar değil mi? Görebilene ne büyük değişim ve gelişim fırsatları saklı boşanma deneyiminin içinde…

Boş bir An’ınızda kendinize zaman ayırarak sorun; zor bir sevgili ya da eş size ne öğretiyor, neyi deneyimletiyor?

Sevgiyle

 

Kaosun çileği

Kaosun çileği 150 150 dolunay

Kaos kelimesinin çok daha sıklıkla duyulur ve sıklıkla hissedilir olduğu günlerden geçiyoruz. Ülkemizin geçmekte olduğu süreç, aklımızı, gönlümüzü, vicdanımızı zorlanmakta… Kafalar karışık, zihinler hep konuşmakta…Senaryolar, planlar, hikayeler, yapılması ve yapılmaması gerekenler, doğrular ve yanlışlar, her yer toz duman, göz gözü görmüyor ve nefes almak zorlaşıyor.

Nasıl geçer bu günler, ne yaparsam daha kolay olur? Ne yaparsak çözüme biraz katkımız olur diye sormadan edemiyor insan. Kimle konuşsam bir fikri var, kimle konuşsam geleceğe dair bir senaryosu ve çoğu olumsuz. Sormuyorum bir süredir ne olur halimiz diye… Gereksiz bir soru gibi artık! Şu anda nasılız, şimdi ne oluyor diye soruyorum, Şu anda ne yapabilirim diye soruyorum, şimdi de!

Kaosdan göz gözü görmüyorsa, zihnim bana oyun oynuyorsa “şimdi önce bir nefes al” diyorum kendime, nefes al ve ver…Yaptığın şeyi yapmaya devam et yapabilmeye devam ettiğin sürece aynı nefes almaya devam edebildiğin gibi, basit ve sakince, ki çoğu zaman hayatta yaşadığım zorluklarda, çevremde yaşam zorlaştığında gözümü bir ağaca, bir çiceğe çevirip ya da o ortamda gözüme en dingin gelen objeye çevirip dengelenmeyi beklediğim gibi…Ve zihnimde sevdiğim bir şarkının mırıltıları…

Aşağıdaki kısa ezop masalındaki gibi;

‘Kırda giden bir adam, bir kaplanla karşılaşır. O kaçar, kaplan kovalar. Yol uçurumun dibinde bitince, adam bir yabani asmanın köküne yapışıp kendini aşağıya sarkıtıverir. Kaplan tepesinde uzanmakta, koklayıp, koklayıp durmaktadır. Adam tir tir titreyerek aşağıya bakar. Orada başka bir kaplanı, onu yemek üzere beklerken görür. Onu tutan tek şey asmadır.

Bir ak biri kara iki sıçan asmayı kemirmeye koyulur usul usul. Adam az ötede iri bir çilek görür. Sarmaşığı tek elle kavrayıp öbür eliyle çileği koparır. Öyle tatlı gelir ki çilek ona!’ Masal Masal Matitas kitabından alınmıştır.

Bazılarınız “aaa adama bak ölecek ama o çilek yiyor bu ne rahatlık”
Bazılarınız diyebilir ki “şansız adammış”
Bazılarını diyebilir ki “iyi bari son yediği tatlı bir çilek olmuş”

Bense derim ki: hayatta her yol kapalıymış gibi göründüğünde, tozdan göz gözü görmediğinde bile, sanki AN sonrası yokmuş gibi ANlarda bile gözünün görebildiği bir güzelliğe odaklan, yoksa hayal et, zihninle onu besle, bedeninin ritminin sakinleşmesine izin ver, cesaretin korkmamak değil korksan bile nefes almaya, yaptığının şeyi yapmaya devam etmek olduğunu fark et.

Bunun adı kaosdaki huzur olsa gerek!

Kaosun içinde bazen bir çilek, bazen bir çiçek, bazen bir bulut, bazen bir çocuğun yüzü, bazen bir taş, bazen bir ağaç UMUT versin barışa dair huzura dair sevgiye dair hepimize…