ergenlik

Cinsel kimlik karmaşası

Cinsel kimlik karmaşası 150 150 dolunay

Ergenlik döneminde çocuğu olan anne babaların ve ergenlerin kafalarını en çok kurcalayan konulardan bir de cinsel kimlik konusudur. Cinsel yönelimin oldukça görünür ve yaşanır olduğu ergenlik döneminde aynı cinsiyetten hoşlanmak kafa karıştırıcı olabilmektedir. Eşcinsel olma ihtimali anne babaları gerebilirken, ergenin ergenlik sürecinin de daha da zorlanmasına neden olmaktadır.

Cinsel yönelim, kişinin cinsel ve duygusal olarak çekim duyduğu cinsiyete göre tanımlanan bir özelliktir. Bireylerin kendi cinsiyetinden birine ilgi duyması veya karşı cinsiyetten birine ilgi duyması cinsel yönelim olarak tanımlanabilir. Ergenlik de bu yönelim belirginleşir ancak kesinleşmez.

Ergenlik insan hayatının en zor büyüme evresidir

Bedensel ve ruhsal olarak bu kadar hızlı ve değişken bir dönem insan hayatının başka hiçbir evresinde yoktur. Ergenlik sürecinde kendini aramak, büyümek ne kadar doğalsa cinsel kimlik konusunda da arayışta ve denemede olmak o kadar doğaldır. Cinsel kimliğin arandığı ve denediği evrede ergen, dönem dönem biseksüel (hem erkek hem de kadından hoşlanma) yönelimler gösterirken dönem dönem homoseksüel (kendi cinsiyetinden hoşlanma) gösterebilir. Bu ergen için kafa ve ruhsal karışıklığa neden olmakta ve neden böyle olduğunu anlamakta zorlanabilmektedir. Ayrıca yaşadığı süreci paylaşmak en temel ihtiyacıdır. Anlayışlı anne ve baba kendini arayan ergen için büyük şansken tam tersi anne baba modeli ergenin ruhsal olarak zorlayabilmektedir.

 

Bir insan eşcinsel ya da biseksüel olmaya karar verip de eşcinsel olmaz

Cinsel yönelimin neye göre oluştuğu tam olarak bilinmemektedir. Genel olarak kabul gören açıklamalar, karmaşık bir genetik zemin üzerinde çevresel etkenlerin rol oynadığından bahseder. Bir erkek neden bir kadından hoşlanır, sorusunun yanıtı bilinmediği gibi diğer cinsel yönelimlerinde nasıl oluştuğu bilinmemektedir. Yani insanların heteroseksüel mi, biseksüel mi ya da homoseksüel olarak doğup doğmadıkları bilinmemektedir. Fakat bilinen, kişilerin heteroseksüellik ya da diğer yönelimler arasında bir tercih yapmadıkları/ yapamadıklarıdır. Yani kişi heteroseksüel olmak istediği için heteroseksüel olmadığı gibi eşcinsel ya da biseksüel olmaya karar verip de eşcinsel olmaz. Cinsel yönelimi değiştirmeye yönelik girişimler bu nedenle başarısızlıkla sonuçlanmıştır; bir eşcinselin heteroseksüele dönmesi ile bir heteroseksüelin eşcinsele dönmesi arasında imkansızlık açısından fark yoktur.

Ergenlik döneminde cinsel kimlik karmaşasını yaşayan ergenler ve anne babalara kısaca şu söylenebilir:

  • Ergenlikte cinsel yönelime ait çelişkiler ve karmaşık hissetmek homoseksüel olunduğu anlamına gelmez. Ergenlik döneminde cinsel kimlikle ilgili karar verilmemektedir. Ergenlik arayış dönemidir.
  • Çocuğunuzu sadece çocuğunuz olduğu için kabul etmek ve sevmek bu dönemde size ve ona iyi gelecektir. Kendini aradığı dönemde aşırı baskı ya da hastaymış ve tedavi olmalıymış gibi davranmak onu da sizleri de çok zorlar.
  • Cinsel kimliğini aradığı ve deneyimlediği bu dönemde ona destek olacak bir uzman, sorgulamalarını sağlıklı yapması ve kendini kabulü konusunda çok anlamlı olacaktır.

Anne baba olarak bu süreçte sizler de toplumsal ön kabullerden, baskılardan dolayı zorlanırsanız psikolojik destek alma konusunda lütfen rahat olun.

Çocuk çocuğa…

Çocuk çocuğa… 150 150 dolunay

Gün geçmesin ki yeni bir olay olmasın bu ülkede ve biz üzülmeyelim!

12 yaşında 4 erkek çocuk, tecavüz ettikleri aynı yaşta bir erkek çocuk ve bu olayı sanki film çekiyormuşcasına kameraya almaları…

Ankara’da ilköğretim okullarından birinde yaşanan bu olay beni bayağı üzdü ve düşündürdü.

12 yaşındaki bir çocuğa aynı yaştaki 4 arkadaşı tecavüz ediyor!

Olay Ankara’da bir ilköğretim okulunda gerçekleşiyor, 12 yaşındaki bir çocuğa aynı yaştan 4 arkadaşı okul binasında tecavüz ediyor ve de kameraya alıyorlar. Tecavüze uğrayan çocuğun ailesi oğullarının birden sessizleşmesinden, içine kapanmasından kuşkulanıp herhangi bir sorun olup olmadığı araştırmak için okula gidiyorlar ama birşey bulamıyorlar. Tecavüz eden çocuklar soğukkanlı bir şekilde daha sonraki günlerde cep telefonundan görüntüleri izlerken öğretmenlerden birine yakalanıyorlar ve olay ortaya çıkıyor.

Aklımın ve gönlümün almadığı çok şey oldu bu olayda: 12 yaşındaki yeni ergen çocukların tecavüz gibi insanlık dışı bir olayı nasıl yaptıkları, bunu kameraya almalarındaki niyet ve soğukkanlılık, çektikleri videoyu sanki çok normalmiş ve oyun izler gibi izlemeleri, tecavüze uğrayan çocuğun travması, bunu yaşayan ailelerin neler hissettikleri, cinsellikle ilgili merakın ve uyanışın çocukları bu noktaya getirebilmiş olması ve daha pek çok şey. Çocuktur yapar diye geçemeyeceğim bir durumdu!

Cinsel eğitim ailede başlayıp okullarda devam etmeli

Bir kez daha fark ettim cinsel eğitimin ailede başlayıp okullarda kademeli olarak devam etmesi gereken, olmazsa olmaz bir konu olduğunu.

Varsayalım ki bu yeni ergenler ilk olarak ailelerinde cinsellikle ilgili bilgileri almış olsaydılar, yani ilk cinsel soruları başladığında yaşlarına uygun cevaplar alarak, ‘HAYIR’ demeyi öğrenerek, özel bölgelerin ne olduğunu bilselerdi, bedenlerini bütün olarak keşfederek büyüselerdi, okul hayatında eğitimlerde cinsel eğitim almaya başlasalardı, vajinayı, penisi adlarıyla öğrenip, işlevlerini, görevlerini, nasıl koruyacaklarını, hastalıkları, gebeliği, korunma yollarını, güvenli cinsel yaşam kavramını bilmiş olsalardı bu olay yaşanır mıydı acaba çok merak ediyorum?

Çocuklar çevresindeki cinsel uyaranlara bilinçsizce ulaşabiliyor

Cinsellikle ilgili konuşulmaz, ayıp, günah diye büyütülüp bu tür taciz, tacavüz olaylarını yaşayan genceçik çocuklara günah değil mi? Günah diye cinselliği baskılayabildiğini, kontrol edebildiğini zannetmek! Ne büyük cahalet! Çocukların çevresinde cinsel uyaranlar o kadar çok ki tv’den cep telefonlarından, tabletlerden akranlarının da yardımıyla her tür bilgiye, görüntüye bilgisizce ulaşabiliyorlar ne yazık ki! Sistem yasaklasa da, aile yasaklasa da!

Yasaklar merak uyandırıyor

Yasaklamak! Hiçbir konuda fayda getirmez hele ki konu cinsellik olunca, yasaklan her şey merak uyandırır ve içgüdüsel olarak yasağı merak etmek, denemek istemek Adem’le Havva’dan bu güne değişmeyen en temel insan gerçeğidir hele ki ilk gençlik ve toyluk yıllarında. Eğer cinselliği keşfi güzel ve sağlıklı şekilde öğrenmeyi baskılarsak da ilerleyen yıllarda, cinsel işlev bozuklukları ya da sapkın zihinlerin ve davranışların ortaya çıkma ihtimali artar.

Kendi çocukluğunuzu ve cinsellikle ilgili neleri merak ettiğinizi hatırlayın

Okullarımızda henüz cinsel eğitim yok ne yazık ki, biyoloji dersindeki bölüm ise anlatılmadan geçiliyor çoğunlukla… Bu nedenle ailelere çok iş düşüyor.

İlk olarak kendi çocukluğunuzu hatırlayın, neleri merak ederdiniz, ilk merak, ilk keşif, ilk haz, ilk günah… ‘Bizim dönemimiz böyle değildi, ben hiç böyle şeyler hatırlamıyorum, şimdi ortalık çok kötü’ deyişinizi duyar gibi oldum.

İnsanlık cinselliği yeniden keşfetmedi

Haklısınız farklı dönemlerde yaşıyoruz, artık internet çağındayız ama bilin ki sizlerin zamanında da cinsel keşifler, çocuklukta merakla, içgüdüsel başlıyordu. Hatırlamıyor olabilirsiniz ki bu çok doğal ya da yöntemleriniz farklı olabilir ama insanlık cinselliği yeni keşfetmedi!

Çocuklarınızla iletişiminizi güçlü tutabilir, sohbetlerinize önem verebilir, cinselliği sorduğu ilk yıllar itibariyle elinizden geldiğince sorularını cevaplamaya çalışabilirsiniz. Bu konuda yazılmış kitaplar var okuyabilir ve araştırabilirsiniz.

Cinsel eğitim hem ailede hem de okulda verilmeli demiştik ya… Dilerim ki bir gün cinsel eğitim müfredata bilimsel bilgilerle girer . Ama o gün gelse de gelmese de siz anne babalar diğer pek çok konu gibi cinsel konularla ilgili bilgi vermek ve almak gerekirse uzman desteğine başvurmak durumundasınız.

 

Ergen intiharları

Ergen intiharları 150 150 dolunay

Ergenlik dönemi risklerin çok kolay alınabildiği, geleceğin pek düşünülemediği, gözün çok kolay kararabildiği, kanın deli aktığı bir dönem.

Yapılan çalışmalar gösteriyor ki son 20 yılda ergen intiharları çok artmıştır.

Her yıl ergen kızların %5’i erkek erkeklerin ise %2’i intihar girişiminde bulunmaktadırlar. Ergenlerin %10’u yaşamlarının herhangi bir döneminde intihar girişimimde bulunmaktadırlar. Bu girişimlerin %98 i başarısız olmaktadır yani ergenler hayatta kalmaktadırlar.

Ergenler intihar girişimlerinden önce ailelerinden, arkadaşlarından destek istemişler ama çoğunlukla istedikleri desteği görememişlerdir.

İntiharların nedeni hayat ya da okul stresi değildir. Çoğu ergen intihar girişiminden sonra uzmanlara onu intihara neyin götürdüğünü şöyle açıklarlar:

– Sevgilim beni terketti ve onsuz hayat çok anlamsız geldi
– Ailemle aramda dağlar var beni hiç anlamıyorlar, hep kısıtlıyorlar ve kurallar koyuyorlar, onlara kimin güçlü olduğunu göstermek ve onlara acı çektirmek istedim.
– Ne okulda ne evde beni anlayan yok
…..

Çok net anlaşılacağı gibi ergenlerin intihar nedenleri yetişkin intiharlarından daha farklıdır. ‘Yalnız olmak, sevgilinin terk etmesi, aile tarafından yargılanmak ve hiç anlaşılmamak, kurallar dünyasına isyan’ ergenlerin intihar girişimlerin altında yatan temel nedenlerdir. İntihar, hayata, ailelerine, topluma isyandır!

Ergenlerin intihar etme risk etkenlerine bakıldığında;

Ailede güçlü çatışmalar varsa, boşanmış aileyse, depresyon, madde kullanımı varsa, ailede daha önce intihar girişimleri varsa, ergenin üzerinde aşırı kısıtlamalar (özellikle cinsellikle ilgili ve başarı odağıyla ilgili) varsa, bu risklerden birine bile sahip olan ergenin diğer ergenlere oranla intihar etme riski daha yüksektir.

Bir kez intihar girişimde bulunan ergen, koşullar değişmemişse, cezalandırılmışsa, psikolojik destek almamışsa, yalnızlığı ve anlaşılmamamışlığı devam ediyorsa yeniden intiharı deneyebilir.

Eğer ergen çocuğunuz intihar hakkında konuşuyorsa ya da yukarıdaki risklerden bir ya da ikisine sahipse ve depresif davranışlar sergiliyorsa mutlaka bir uzmandan ailecek destek alın.

Bu yazının bilimsel verileri Laurence Steinberg’in Ergenlik kitabından alınmıştır.

 

Adolesanlar ve madde bağımlılığı

Adolesanlar ve madde bağımlılığı 150 150 dolunay

Adolesanlarda yani ergenlerde madde bağımlılığın görülme sıklığı ülkemizde giderek artmaktadır ve ilk kullanım 9 yaşa kadar inmiş ve ne yazık ki madde kullanımın en ağır sonucu olan uyuşturucu ve hapların kullanımı da ülkemizde çok küçük yaşlara düşmüştür.

Adolesan dönemi yani ergenlik döneminde, risklerin çok rahat alındığı, farklı şeylerin deneyimlenmek istendiği bir dönemdir. Ayrıca bu dönemde bir an önce büyümek ve büyüdüğünü kanıtlamak çok önemlidir. Alkol ve sigara kullanımını arkadaşlarıyla birlikte deneyimlemek işte tam da bu noktaya denk düşer. Bunlara ek olarak da merak, stresi azaltmak ve bir grubun üyesi olduğunu kanıtlamak gibi niyetlerle de madde kullanımı denenir.

‘Denesene’ diye uzatılan bir sigara ya da alkolü reddetmek için bu konuda çok farkındalıklı ve çok kararlı olmak gerekir. Çünkü sigarayı ya da alkolü reddeden ergen, alay konusu olmayı göze alıyor demektir.

Madde kullanımı bazı adolesanlar için geçicidir, sadece denerler. Bir kısmı sadece grupla kullanırlar ve bırakırlar, büyük bir çoğunluğunda ise bağımlılık gelişir.

Alkol ve sigaraya erken yaşta başlayan çocukların ilerleyen yaşlarında diğer maddeleri kullanma riskleri vardır.

Kimlerin sadece deneyici, kimlerin bağımlı, kimilerinse uyuşturucuya başlayacağını önceden bilmek zordur. Bununla birlikte risk altında olan ergenlerin risk faktörleri kısaca şöyledir:

  • Evebeyleriyle mesafeli ve iletişim sorunu yaşayanlar
  • Ailede alkol, sigara ve psikiyatrik ilaç kullanımın olması
  • Ailede alkolizm öyküsü
  • Ailede çocuk istismarının olması
  • Erken yaşta yaşanan cinsel deneyimler
  • Adolesanın içine kapanık, sosyal fobik olması
  • Kendine güvenmemek
  • Okulun ilgisizliği ya da okula ilgisizlik
  • Yakın akranlarının madde kullanıyor olması

Adolesanların maddeye yönelimini engellemede ilk sorumluluk tabii ki anne babalarındır. Aileler bu risk faktörlerini azaltarak ergenlerin maddeye başlamasını önleyebilirler. Anne babalar, çocukluk döneminden başlayarak adolesanlarla yakından ilgilenerek ve sevgilerini belli ederek, iletişimi, sohbeti hep koruyarak ve ergendeki farklılıkların ergenlikten mi yoksa maddeye bağlı mı olabileceğini ayırt edebilecek farkındalıkta olarak, öğüt veren değil model olan ebeveyler olarak çocuklarını madde kullanımından koruyabilirler.

Ergen ve akranları

Ergen ve akranları 150 150 dolunay

Çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemi olarak adlandırdığımız ergenlik dönemi insanın büyüme süreçlerinde en zor ve karmaşık olanıdır.

İnişli çıkışlı duygular, depresif ruh hali ya da duygusallık yaşayan ergenin ailesini, ergenin ailesinin de ergeni anlaması zorlaşır. Çocukken rahat iletişim kurabildikleri, sözlerini dinletebildikleri evlatlarına ulaşmakta zorlanan aileler de kendilerini çaresiz hissederler.

Ergen, çoğunlukla kendisini hiç kimsenin anlamadığı hissini yaşar ve kendisini kendi yaş gruplarının yani akranlarının yanında en iyi ve rahat hisseder. Ailesiyle konuşamadığı her şeyi yaşıtlarıyla paylaşır ve bir dönem yaşıtları ailesinin önüne geçer.

Ergenlerin kendilerine has öncelikleri, fikirleri ve duyguları vardır. ‘BEN’ algısı yükselir ve herkesin ona baktığı ve beğendiğini ya da beğenmediğini düşünür. Aile, ondan bir yetişkin gibi davranmasını bekledikçe asileşir, karşı çıkış ve reddedişler başlar. Bu sağlıklıdır. İleride yetişkin olacak olan ergen sorgulamayı, kendini tanımayı ve isteklerini farketmeyi öğrenmektedir. Ergenlikteki duygu iniş ve çıkışlarını bastırmamak gerekir.

Ergen farklıdır; akranlarla telefonda geçirilen uzun saatler, hayran olunan TV starları, abartılı giyimler, fanatikçe tutulan takımlar, gruplar, hayran olunan starlar… Hepsi bu dönemin normal parçalarıdır. Ergenin ailesiyle sorunları arttıkça ve aile onu anlamamakta, kabul etmemekte ısrarlıysa ve hep eleştirip değiştirmeye çalışıyorsa o da farklılığının, asiliğin dozunu artırır ya da tamamen içine kapanır.

Ergenlik hayatın zor kısmıyla, istediklerimizin her zaman istediğimiz gibi olamayacağıyla daha net ve sert bir şekilde tanışılan zamanlardır. Bu nedenle de ergenlerin sırdaşları, dertleştikleri çoğunlukla akranları olur. İnsan kendiyle aynı dili konuşan aynı frekansta olanlarla daha iyi anlaşır. Bu ergenlik döneminde belirgin olarak yaşanır olur.

Eğer ergenlik döneminde çocuğunuz varsa lütfen kendi ergenliğinizi hatırlayın, daha esnek ve anlayışlı olmayı deneyin. Çocuğunuzun arkadaşlarını tanıyın ve iletişimi koruyun.

 

 

 

Genç erkeklerin cinsellikle ilgili merak ettiği sorular

Genç erkeklerin cinsellikle ilgili merak ettiği sorular 150 150 dolunay

Geçen hafta genç kızların cinsellikle ilgili en çok merak ettiği konulara değinmiştik. Bu hafta ise genç erkeklerin soruları ile devam ediyoruz.

  1. Bir erkek ilk cinsel deneyimini hangi yaşta yaşanmalı?

Erkek için de kadın için de kesin bir yaş yoktur. Bununla birlikte ergenlik döneminde, henüz bedeni hakkında tam olarak bilgi sahibi olmadan ve beden tam gelişmeden yaşanan cinsellik, ergen gebeliğinden, küretaja ve HIV/AIDS ve cinsel yolla bulaşan diğer hastalıklara kadar uzanan bir sonuç tablosunu gencin karşısına çıkarabilmektedir.

Cinselliğin sağlıklı olabilmesi için temel koşul genç kızların ve erkeklerin üreme organlarının gelişimini tamamlamış olmasıdır. Ancak bedensel gelişimden daha önemlisi, ruhsal gelişimdir. Ruhsal olarak cinsel ilişkinin hem kendiniz hem de partneriniz için sorumluğunu alabilmeniz gerekir. Erken ya da hazır olmadan yaşanan cinsellik; bireyde suçluluk, pişmanlık, utanç gibi içsel barışı bozabilecek duygular yaşatabilir. Tüm bu nedenlerle; güvenli cinsel ilişki kavramı öncelik kazanır. Güvenli cinsel ilişki; karşılıklı güvenin, dostluğun, sevgi ve saygının yaşandığı bir ilişkidir. Bireyler arası paylaşımın arttığı ve yoğun olumlu duyguların yaşandığı ortamda iyi iletişim kurmak, kendini ortaya koyabilmek, ‘hayır’ ya da ‘evet’ diyebilmek, cinsel eşini zorlamamak ilişkinin sağlıklı yürümesi için şarttır.

  1. Ya ereksiyon olmazsam? Penisim sertleşmezse ne yaparım?

Özellikle ilk ilişki yaşanacağı zamanlarda erkeklerin bu tip kaygılar duyması doğaldır. İlkler her zaman heyecan verir. Ya ereksiyon olamazsam kaygısı daha da artarsa ereksiyon sorunları yaşanabilir. Rahat olmaya çalışın, herhangi bir sorun yaşarsanız da bunun doğal olduğunu bilerek üzerinde durmayın.

  1. Günde ya da haftada kaç kez cinsel ilişki yaşanmalıdır, normali kaçtır?

Çiftlerin karşılıklı istekleri, onayları ilişkinin sıklığını belirler. Cinsellikte kesin sayılar, rakamlar ya da kurallar yoktur. Normali ve kuralları çiftler belirler. Burada önemli olan karşılıklı uyumdur.

  1. Mastürbasyon yaparsam penisim uzar mı, “çok yapınca çocuk olmaz yüzünde sivilceler çıkar” diyorlar doğru mu?

Mastürbasyonun cinsel organların gelişiminde herhangi bir etkisi yoktur. İnfertileye de neden olmaz. Cinsel organın boyunu uzatmaz ya da kısaltmaz. Sivilce yapmaz.

  1. Aşırı mastürbasyonun bir zararı olur mu? Olursa bunlar nelerdir? Ayrıca mastürbasyon zararlı mı?

Eğer birey mastürbasyonu olumsuz bir davranış gibi değerlendiriyorsa, bundan olumsuz etkilenir. Her şeyden önce bireye mastürbasyon yapmanın olumsuz bir davranış olmadığını aktarmak gerekir. Ergenliğe girildiği ilk yıllarda mastürbasyon yapmaya istek fazladır, ergenliğin ve gençliğin ileri evrelerinde bu istekte dengelenme çoğunlukla görülür. Ancak kişi mastürbasyondan başka bir şey düşünemiyorsa, uygunsuz yerlerde(sınıf, toplu taşıma…) bu yönteme başvuruyorsa, sosyal aktivitelerine ayıracağı zamanı mastürbasyona ayırıyorsa yani takıntı haline geldiyse bir sorun var demektir.

  1. Mastürbasyonun faydaları ve zararları nelerdir?

Mastürbasyonun fiziksel bir zararı olmadığı gibi, ruhsal açıdan zararlı hiçbir etkisi de yoktur. Aksine cinsellik gibi doğal bir dürtünün doyumunu sağlayan mastürbasyon bastırıldığı takdirde doyumsuzluk ve sinirlilik gibi kaçınılmaz durumlara yol açabilir.

Mastürbasyon çok sık yapılıyorsa yalnızlığın veya sosyal beceri eksikliğinin bir belirtisi olabilir. Uygunsuz yer, zaman, araçlarla yapılıyorsa, konuyla ilgili bir uzmana danışılması gereklidir.

  1. Mastürbasyondan sonra suçluluk duyulması doğru mudur, yanlış mıdır?

Toplumumuzda, mastürbasyonun yapılmaması gereken bir davranış olduğuna dair yaygın ve yanlış bir inanış vardır. Birey bu yanlış inanca sahipse ya da bu yanlış bilginin etkisinde kalıyorsa ya da inançları gereği bunun yanlış olduğunu düşünüyorsa ve bütün bunlara karşın yine de mastürbasyon yapıyorsa suçluluk duyabilir. Mastürbasyon özellikle düzenli bir cinsel eşi olmayan kişiler için temel bir cinsel doyum yöntemidir, sağlıklıdır ve suçluluk duyulmamalıdır. Kişinin mahremidir, özelidir. Uygun yer ve sıklıkta yapıldığında kişinin ruhsal ve cinsel sağlığı üzerinde olumlu etkiye sahiptir.

  1. Kondom kullanmayı sevmiyorum, zevk alamıyorum, kullanmasam olmaz mı?

Kondom HIV/AIDS ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklardan koruyan şimdilik tek yöntem. (tabii hiç cinsel birleşme yaşamazsanız da korunursunuz.) Keyif konusuna gelince; keyif komutu penise beyinden gider. Eğer ‘kondomla keyif alamayacağınıza, keyfin azalacağına’ inanırsanız, beyin bu komutu gerçekleştir. Tam tersi de mümkün, yani bu konuya takılmazsanız hiç sorun olmaz. Ayrıca cinsel keyif sadece cinsel birleşmede alınmaz, dokunmayı, ön sevişmeyi de unutmamak gerekir.

  1. Erken boşalırsam ve onu tatmin edemezsem?

Eğer ergenlik dönemindeyseniz ya da 20’li yaşlarda ve düzenli cinsel yaşamınız yoksa erken boşalmanın olması ya da boşalma üzerinde kontrolün her zaman istendiği gibi sağlanamaması doğaldır. Tatmin karşılıklıdır ve tek yol cinsel birleşme değildir. Oral seks ya da karşılıkla mastürbasyon da yapılabilir. Eğer düzenli bir cinsel yaşamınız var ve 25 li yaşlarda iseniz ve erken boşalma sorununuz varsa cinsel terapi desteğiyle bu sorunu çözebilirsiniz.

  1. Partnerim benden daha tecrübeli ise ve benim ilk kez cinsel deneyim yaşayacağımı anlarsa?

Anlarsa da bu konuda doğal olun, bu utanacağınız bir durum değil.

  1. Porno filmlerdeki gibi penisim yok ve partnerim filmdeki kadınlar gibi zevk almıyor. Ben de bir problem mi var?

Porno filmlerde gördüğümüz penis boyları, ereksiyon süreleri normal değildir. İlişki süreleri, kadınların çıkardıkları sesler, vajina genişlikleri abartılıdır. Penis boyları gereğinden fazla büyük, kadınların çıkardıkları sesler de taklittir. Yani sizlerde bir problem yok. Porno filmler sadece filmdir, adı üstünde film!

  1. Sürekli porno film izlemek istiyorum, acaba sapık mıyım?

Eğer sürekli porno izleme isteğiniz varsa ve bu hayatınızın akışını engelliyorsa bir uzmandan yardım almalısınız. En iyisi birazcık spora ya da diğer sosyal aktivitelere zaman ayırın ve pornoyu daha dengeli kullanmaya çalışın.

  1. Bazen gece boşalması yaşıyorum ve yatağım ıslanıyor? Bu normal mi ve nasıl engelleyebilirim?

Eğer ergenlik dönemindeyseniz bu gayet doğaldır. Düzenli ve normal sınırlarda mastürbasyon yapıyorsanız gece boşalmalarınızda azalma görülür.

  1. 15 yaşındayım. Seks düşünmediğim halde bazen penisim sertleşiyor. Böyle durumlarda ne yapmalıyım?

Ergenlik döneminde özellikle ilk erinlik döneminde kontrol dışı olarak peniste sertleşmeler olabilir. Bu, seksten bağımsız ve çok normal bir durumdur ancak genci zor durumda bırakır ve utandırır. Bu tür durumlarda sakin olun ve geçmesini bekleyin, büyümeye bağlı doğal bir süreç olduğunu bilin.

  1. Penis boyunun büyük ya da küçük olması önemli midir? Normal boyu ne olmalıdır? Küçükse büyümesi için ne yapılmalıdır?

Erkeklik organı ergenlik döneminde (11-12 yaşlarında) başlayıp 18-19 yaşına kadar büyür. Erişkin bir erkekte normal penis boyu 10-16 cm arasındadır.

Penisin boyu ile işlevi ve erkeklik gücü arasında doğrudan bir ilişki yoktur. 10-12 cm boyunda penisi olan erişkin bir erkeğin düzenli bir cinsel yaşamı olabildiği gibi, 17-18 cm penisi olanlar da sorunlarla (örneğin sertleşme sorunu gibi) karşılaşılabilmektedir. Bu nedenle penisin boyundan çok işlevini yeterince yerine getirip getirmediğine bakılmalıdır. Yine de penis boyunun küçük olduğu yakınmasıyla başvuran bireylere, eğer çok istiyorsa ameliyatla yardımcı olunabilir. Ancak penis boyu normal olanlara ameliyat önerilmemektedir.

  1. Sünnet olmanın cinsel istek üzerinde bir etkisi var mı?

Hayır etkisi yoktur.

Öğrenci terörü

Öğrenci terörü 150 150 dolunay

Geçtiğimiz hafta 15 yaşındaki öğrencinin öğretmenini bir hiç uğruna öldürmesi hepimizi dehşete düşürürken, aynı zamanda da çok derin bir sorgulamaya neden oldu.

Hangi unsurlar 15-16 yaşındaki bir genci/çocuğu katil yapar? Dünya Sağlık Örgütü, 18 yaşına kadar olan tüm bireyleri çocuk kabul eder. Yani bir çocuk, bir katile ve bir suç makinesine nasıl dönüşür? Ne tür etkiler bir çocuğu katil yapar?

Bu olayda 15 yaşındaki çocuğun ruh sağlığının normal olmadığı ortada. Ergenlik döneminde olması bu suçu işlemesini tetikleyen unsurlardan sadece biri olabilir. Ergenlik, çocuğun yarınını pek düşünmediği, duygu kontrolünün kısıtlı olabileceği, fevri ve kişisel davranışların çok fazla görüldüğü, ruhsal iniş ve çıkışların sık yaşandığı, kendini kanıtlamaya çalıştığı, her şeyi yapabileceğini zannettiği bir dönemdir. Bazı ergenler bu dönemi zor, bazıları nispeten daha rahat geçirir.

Ergenlik bu tür davranışların ortaya çıkmasında etkili bir unsur olurken, diğer ve çok daha önemli başka bir unsur da ailesel faktörlerdir. Yaşadığı evde şiddet var mı yok mu, anne babasıyla iletişimi nasıl, anne –baba arasındaki iletişim nasıl, kaç kardeşler? Şiddet bu çocuk ve aile için doğal mı, kendini ifade etmek için kendini kanıtlamak için şiddeti mi kullanıyor? Bu saldırının neden olan etkenlerini anlamaya çalışmak için bunun gibi daha pek çok sorunun cevabını bilmek gerekir.

Başka bir etken; interneti ve cep telefonunu kullanma yaşının 5-6 yaşlarına düştüğü ülkemizde, buna bağlı pek çok sorunun da kendini göstermesidir. Yalnızlaşma, empati kuramama, her şeyi yapabileceğini zannetme, şiddetin normalleşmesi, insani değerlerin kısıtlı gelişmesi, aklı yeterince devreye sokamama, gerçekliğin yitirilmesi, iletişimin yok olması vb.

Etkileyen unsurlardan bir tanesi de eğitim sisteminin ve okulun, çocukların ruh sağlığı üzerindeki etkisidir. Okullardaki sınıf kapasiteleri, rehberlik servisinin yeterli olup olmadığı, çocukların okulla ilişkileri bu tip durumların yaşanmasında etki oluşturabilir. Ve tabi ki şiddet eğilimi olan çocukların kontrol edilebileceği, onlara yardım edilebilecek bir sistemin olmaması.

Bir başka etken de toplumdur. Toplumda gördüğümüz iletişim modeli hepimizi etkiler. Şiddet sanki çok normal bir iletişim yolu gibi gösterilmektedir. Şiddetin bu kadar normalleştirildiği ve şiddete karşı duyarsızlaştığımız bir ülkede ne yazık ki bu tür olaylar olmaya devam edecektir.

Ayrıca çocuğun psikiyatrik bir sorunu olup olmadığı da üzerinde durulması gereken başka bir unsurdur.

Evde şiddet görmek, dayak, tehdit, çocuğu yok saymak ya da her istediğini almak, çok kontrol etmek ya da hiç etmemek ciddi sorunlara davetiye çıkarır. Anne babaların çocuklarıyla etkili şekilde ilgilenmeleri, gözlemlemeleri, gördükleri sorunları okulla paylaşmaları ve çözümü öğretmen, rehber öğretmen, öğrenci ve velinin de katılımıyla aramaları en doğru olanıdır.

Okullarda bu tür şiddet olaylarının durdurulması için olaylar henüz oluşmadan, koruyucu ve önleyici çalışmaların, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılması da çok büyük önem taşımaktadır.

Öğrencilerin ve öğretmenlerin ruh sağlığı ve can güvenliği için eğitimde de çok ama çok yere dokunmak lazım.

Çok ilginç ve zorlayıcı bir dönemden geçiyoruz. Akıllara zarar bir yer burası… İnsanlarının birbirine güveninin giderek azaldığı, öğretmenin öğrencisine, annelerin çocuklarına, arkadaşların arkadaşlara güveninin giderek azaldığı ve kuşku duyduğu bir dönem. Nasıl böyle olduğumuz apayrı ve sinir bozucu bir konu. Bu süreci nasıl en hayırlı şekilde geçirebileceğimiz ise ayrı bir konu!

Bu dönemi zor da olsa dinginliğimizi koruyarak, içimizde insana dair inancımızı, sevgimizi ve güvenimizi hep hatırlayarak geçirmemizi diliyorum…

Bu geçiş döneminde aklımızda olsun: “Ne varsa alemde, o vardır ademde.”

Sevgiyle…

 

Ergenlikte cinsellik 2

Ergenlikte cinsellik 2 150 150 dolunay

Ergenlikte cinsellik konusu çoğunlukla bu dönemin risklerini, risklerin sonuçlarını, ergenlerin olumsuz davranışlarını ve ergenlik döneminde cinsellik yaşamanın normal olmadığını akıllara getirmektedir.

Yapılan pek çok araştırma ergenlikte yaşanmaya başlanan cinsellikle psikolojik sorunlar arasında hiçbir bağlantının olmadığını ortaya koymuştur. Bununla birlikte ergenlik de cinsellik kavramı üzerinde düşünüldüğünde altı çizilmesi gereken önemli başlıklardan biride “risk alma” olmalıdır. Ergen risk alma konusunda yetişkinlere göre çok daha gözü karadır ve risk almak onun için hayatının doğal bir parçasıdır çünkü pek çok şeyi zaten risk alarak öğrenmektedir, üstelik bu durum heyecan da vermektedir.

Small ve Luster çalışmasında ergenlerin cinsel etkinlik riskleri de gözlemlenmiş ve 10’dan fazla risk etkeninin olduğu belirlenmiş.

Araştırmacılar potansiyel risk etkenleri ile cinsel etkinlikler arasındaki ilişkiye risk etkenlerinin bağımsız olarak etki edip etmediğini anlamak için çalışma yapmışlar ve;

  • Düzenli kız ya da erkek arkadaşın olması,
  • Alkol kullanımı,
  • Cinsel yönden izin veren anne babaya sahip olmak,
  • Gelecekteki meslekten kuşku duymak

gibi etkenleri, cinsel etkinliği belirleyen önde gelen risk etkenleri olarak bildirmişlerdir.

Bu ve benzeri çalışmaların sonuçları, ergenlikte erken cinsel etkinliğin bedensel, gelişimsel ve sosyal olarak istenmeyen sonuçlarından, yani ergenlikte riskli cinsel davranışlardan korunmak için, ergenin çevresindeki risk faktörlerini azaltmak gerektiğini işaret etmektedir.

Ergenlikte cinsel taciz, tecavüz ve cinsel istismar ergenlikte cinsellik dendiğinde akla gelen en önemli konu başlıklarındandır. Pek çok çalışma göstermektedir ki ergenler yine ergenlik özellikleri ve taşıdıkları risk faktörleri nedeniyle cinsel istismar, taciz ve tecavüze karşı savunmasız gruptadırlar.

Ergenler arasında cinsel istismar yaşayanlar, ya yabancı biri, ya aile içinden biri ya da sevgilileri tarafından bu sürece maruz kalmaktadırlar.

Ailelerinden ayrı yaşamak, fiziksel ve zihinsel engelleri olmak, alt sosyo-ekonomik bir çevrede yetişmek, alkol ve madde kullanan ailede büyümek, cinsel taciz riskini artırmaktadır. Cinsel tacize uğrayan ergenlerde daha az öz güven ve daha çok eğitim ve öğrenim güçlüğü görülmektedir. Yine bu ergenlerde kaygı, korku, yeme bozukluğu ve depresyon düzeyleri daha yüksektir. Bu ergenlerin daha çok ve daha riskli cinsel davranışlarda bulunabilecekleri, birden fazla cinsel eşlerinin olabileceği, cinsel olarak diğer akranlarını istismar edebilecekleri ve daha sık gebe kalabilecekleri, HIV/AIDS ve CYBE’a daha fazla maruz kalabilecekleri bildirilmektedir.

İlk cinsel deneyim ergenler için büyük anlamlar taşımaktadır. Erkekler için erkek olmak gibi “erkeksi” yani daha çok erkekler dünyası için anlamlar taşırken, kız ergenler için daha “duygusal ” anlamlar taşımakta ve bu anlamlar sadece kadınların dünyasında değil belki de daha çok erkeklerin dünyası tarafından değerlendirilmektedir.

Ergen kızların ilk cinsel deneyimlerini yaşadıkları kişiler için “sevdiğim” tanımını kullanmaları şaşırtıcı değildir. Kızlar erkelerin tersine ilk cinsel deneyimini anlattığında, akranlarından çoğunlukla destek alamamakta hatta tepki görmektedirler, bu değerlendirmenin kendi hemcinsleri tarafından bile erkek dünyası değerleri ile yapıldığının göstergesidir. Kızlar ilk cinsel deneyimleri ile ilgili olumlu duygular yaşasalar da, bu duygulara suçluluk, utanma, korku ve kaygının da eşlik ettiğini erkeklerden daha çok ifade etmektedirler.

Mastürbasyonun ergenlikteki önemi de burada ortaya çıkmaktadır. Mastürbasyon bireyin kendi cinselliğini ve hazzı keşfettiği ve bunu en güvenli şekilde doyuma ulaştırdığı çok normal bir cinsel davranıştır. Bu bedensel ve duygusal değişim döneminde ergen, bir yandan mastürbasyonu “yeniden” bu kez bilerek, planlayarak ve isteyerek keşfeder, öte yandan da karşı cinse engelleyemediği bir cinsel çekim duymaya başlar. Mastürbasyon ergenin zihninin uzun bir süre hatta erişkinliğinde bile meşgul eder. Eşlik eden suçluluk ve kirlilik duygusu ergeni mastürbasyon yapmaktan bir süre alıkoysa da, içgüdüleri ve değişen hormonal yapısı ona engel olmaktan çok teşvik edici olacaktır.

Ergenlerin kafalarını kurcalayacak temel soru “ne kadar yapılması gerektiğidir?” Aslında bunun cevabı çok nettir: Mastürbasyon için sayı verilemez, ancak yaşamın ve bedenin bütünlüğünü korumak önemlidir. Özellikle cinsel organın mukozal yapısını bozmamak ve özellikle genç kızlarda enfeksiyon olasılığından uzak kalacak bir sıklığı ergenin kendisi belirleyecektir. Elbette ergenin okul başarısını, sosyalleşme sürecini etkilemeyecek ve “takıntı” haline gelmeyecek bir şekilde yapılan mastürbasyonun herhangi bir psikolojik ya da fizyolojik zararı olmayacaktır.

Tüm bunlarla birlikte yeniden ifade etmek isterim ki, ergenlik dönemindeki cinsel riskleri azaltmanın en etkin yolu uygun cinsel bilginin ergene verilmesi çok önemlidir.

“Cinsellik Eğitimi” çocukları, ergenleri riskli cinsel davranışlardan ve sonuçlarından koruyacak en etkin yoldur. Bu programın içerisinde karar verme yolları, hayır diyebilme yöntemleri, mastürbasyon, bedenini sevmek, saygı duymak ve ona iyi bakmak, toplumsal kimlikler, eş cinsellik, toplumsal değerler, sağlıklı olmak, HIV/AIDS, güvenli cinsel yaşam, doğum kontrol yöntemleri gibi… konular olmazsa olmazdır.

İçinizdeki ergene iyi bakın…

Sevgiyle,

Bu yazıyı hazırlarken yararlandığım kaynaklar:

  1. Ergenlikte Cinsellik (makale), Prof.Dr.Hakan Şatıroğlu, Psk.Danş.Dolunay Kadıoğlu
    2. Ergenleri Bilgilendirme ve Farkındalık Kazandırma Eğitim Programı Eğitici El Kitabı, Büyüyorum, Gelişiyorum, Değişiyorum, Türk Eczacıları Birliği, Yenimahalle Rehberlik ve Araştırma Merkezi, Polat, D. (Ed.), Ankara, Fersa Matbaası 2007
    3. Çok, F, (2003), Ergenlerin Cinsel Eğitimi, Bir Program Denemesi, Ankara Üniversitesi Matbaası
    4. Steinberg L. Ergenlik , (2007) Çeviriye hazırlayan Figen Çok, syf. 401-441, İmge Kitabevi

 

 

Ergenlikte cinsellik 1

Ergenlikte cinsellik 1 150 150 dolunay

Ergenlik dönemi, sorunları ve özellikle de cinselliği pek çok bireyi, aileyi ilgilendirir diye düşünerek, değerli hocam Prof.Dr.Hakan Şatıroğlu ile birlikte yazdığımız makalenin bazı bölümlerini bu hafta ve önümüzdeki hafta sizlerle paylaşmak istiyorum.

Ergenlik, insanın anne karnındaki ve doğduktan sonraki iki yıllık büyüme ve değişim sürecinden sonraki en hızlı büyüme ve değişim dönemidir ve toplumsal rollerin denendiği, amaçların, hedeflerin oluştuğu, toplumsal ve kişilerarası ilişkilerin geliştiği, bağımsız davranışların ortaya konduğu psikososyal gelişimi de barındıran, bireyin fiziksel ve ruhsal gelişim dönemleri arasında en zor ve karmaşık olanıdır.

Cinsellik bireyin psiko-sosyal ve fizyolojik gelişiminin olmazsa olmaz bir parçasıdır. İşte insan yaşamının hemen her döneminde var olan ve her döneminde gelişmeye devam eden bu parça yani cinsellik, üreme yeteneğinin kazanıldığı ergenlik döneminde ayrı bir önem kazanır. Vücudunda olan değişimler, duygularındaki inişler ve çıkışlar ergenler için alışılması zor olmakla birlikte, “erişkin olmanın mecburi hizmetidir”.

Ergen, bu dönemi yaşarken pek çok şeyi denemek ister. Para kazanmak, özgür yaşamak ve sevgili olmak… “Sevgili olmak, sevgilisinin olması” çok önemlidir, çünkü “sevgili olmak” demek ergen için statü, saygınlık, özgürlük, sevgi aktarımı, aşkın kavurucu tadı, cinsel keyif, merakını gidermek, farklı olmak demektir.

Ergenlikte cinsellik konusu çoğunlukla bu dönemin risklerini, risklerin sonuçlarını, ergenlerin olumsuz davranışlarını ve ergenlik döneminde cinsellik yaşamanın normal olmadığını akıllara getirmektedir.

Ergenlikte riskli cinsel davranışların istenmeyen sonuçları arasında, HIV/AIDS ve cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar, ergen gebelikleri ve doğumları, kürtaj gibi önemli ve çoğu kere beden sağlığını daha çok etkileyen durumlar ortaya çıkmaktadır… Toplumlarda ortalama ilk evlilik yaşı ileri yaşlara kaysa bile, cinsel etkinlik günümüzde artık daha erken yaşlarda başlamakta ve cinsel partner sayısı giderek artmaktadır. Doğal olarak CYBE (cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar) ve planlanmamış gebeliklerde de bir artış gözlenmektedir.

DSÖ’nün (Dünya Sağlık Örgütü) tahminlerine göre her yıl her 20 gençten biri CYBE’lere yakalanmaktadırlar. Bunların arasında sıklıkla HIV/AIDS, gonore, sifiliz, klamidya enfeksiyonu ve herpes yer almaktadır.

Ergen gebelikleri ve sonuçları hala birçok ülkede pek çok kurumun ve bilim insanının kafasını meşgul eden sorunlardandır. Gerçek cinsel eğitimin olmadığı ABD’de “teenage” dediğimiz yaş grubunda sık olarak erkek ya da kız ergenler cinsel taciz ya da kötü kullanıma uğramakta, ortalama her 6 saatte bir kız ergenlerde gebelik oluşmakta, önemli bir kısmı doğum yapmak zorunda kalmakta. Sonuçta CYBE, HIV/AIDS ve uyuşturucu kullanımı ve pazarlaması özellikle 15-24 yaş grubunda artmaktadır.

Oysa yaş grupları, gelişim dönemleri gözetilerek okullarda “Cinsellik Eğitimin” verildiği Kuzey Avrupa ülkelerinde riskli cinsel davranışlar, enfeksiyonlar ve madde kullanımı giderek azalmaktadır. Cinsel eğitimin örgün eğitim içinde yer bulamadığı ülkemizde de durum özellikle yakın gelecekte ABD’ den farklı olmayacaktır. Şimdilik önleyici tek etken hiç de sağlıklı olmayan ailevi ve toplumsal baskılar olarak öne çıkmakta ancak giderek “globalleşen ve bireyselleşen” toplumumuzda bu baskı unsurlarının da yakın zamanda ortadan kalkacağı beklenmektedir. Gerçekten de bir yanlışı, başka bir yanlışla düzeltmek olası değildir.

Ergen gebeliklerini, doğumlarını, HIV/AIDS ve CYBE’leri azaltabilecek en etkin yolun cinsellik eğitimi olduğu artık tüm dünyanın kabul ettiği bir gerçektir. İlk başlarda cinsel eğitim diye çıkılan yola son yıllarda “cinsellik eğitimi” başlığı altında devam edilmektedir. Cinselliğin sadece fizyolojisinin ve doğum kontrol yöntemlerin anlatıldığı cinsel eğitimin, yeterli olmadığı ve gençlerin korunmasız cinsel davranışlarını azaltmadığı ortaya konmuştur. “Yalnızca Hayır De!” cümlesi ile ifade edebileceğimiz cinsel eğitim programında ise gençlere cinsel ilişki ilgili sorumluluk almaları öğretilmeye çalışılmış ancak yine istenilen sonuçlar alınamamış, daha sonra tamamen cinsel birleşmeyi yasaklayan bir eğitim modeli kullanılmış, ancak bu model de etkili olmamıştır. Yani bilinenin tersine, gelişmiş ülkelerin pek çoğu doğru ve etkin cinsel eğitimi bulmakta zorlanmaktadırlar.

Günümüzde kullanılan, cinselliğin sadece fizyolojik bir olay olmadığının altını çizen, cinselliğin fizyolojik boyutuyla birlikte psikolojik boyutuna da değinerek, güzel taraflarını da, risklerini de aktarmaktadır “Cinsellik Eğitimi” adı verilen eğitim programının sonuçları, öncekilere göre çok daha olumludur. Programın içerisinde karar verme yolları, hayır diyebilme yöntemleri, mastürbasyon, bedenini sevmek, saygı duymak ve ona iyi bakmak, toplumsal kimlikler, eşcinsellik, toplumsal değerler, sağlıklı olmak, HIV/AIDS, güvenli cinsel yaşam, doğum kontrol yöntemleri gibi pek çok konuyu kapsamaktadır.

Ergene pek çok konuyu anlattığınızda, merak ettiği her şeye cevap verdiğinizde ve “kendini sev ve koru” dediğinizde en etkin sonuç elde edilmektedir. Aklın yolu bir!

Sevgiyle

 

Büyüyorum, Gelişiyorum Değişiyorum

Büyüyorum, Gelişiyorum Değişiyorum dolunay

“Ergenleri Bilgilendirme ve Farkındalık Kazandırma Eğitim Programı Eğitici El Kitabı: Büyüyorum, Gelişiyorum Değişiyorum“

İsimli kitabın Editörlük ve Bölüm Yazarlığı Dolunay Kadıoğlu – 2006