cinsellik

Mitlerin cinselliğe etkisi

Mitlerin cinselliğe etkisi 150 150 dolunay

MİT demek, bilgi olarak doğru zannettiğimiz ancak bilimsel olarak yalnış olan bilgiler demektir. Mitler hayata dair her alanda olabilir, evlilik, ilişkiler, yemek, sağlık, çocuk büyütme vb. cinsellikle ilgili mitler ise cinsel hayatı, cinsel mutluluk ve cinsel sağlığı etkiler. Çünkü yanlış bilgiler, inançlara, inançlar davranışlara, davranışlar alışkanlıkların yerleşmesine neden olur.

Örneğin; bir çift düşünelim. Kadın ‘cinsellik esnasında kadın pasif, erkek aktif olmalıdır’ mitine inanıyor olsun. Eşi ise tam tersini talep etse, eşine daha girişken daha talepkar olması gerektiğini söyleyip dursa, bazen de onun başlatmasını istese… .Bu çiftin cinsel hayatlarında yaşayabilecekleri sorunlar neler olabilir?

Her şeyden önce cinsel birlikteliklerinde, sevişmelerinde kadın kendi isteklerine, nelerden keyif aldığına dair farkındalığı daha az olacağından, bunları söylemekte, talep etmekte sorun yaşayacaktır. Kendi inandığı ve eşinin taleplari arasında sıkışıp kalacaktır. Cinsel haz karşılıklı keşfedilen, fark edilen, dokunmaların karşılıklı olunca hazzın tetiklendiği ve paylaşıldıkça da canlı kalan bir alan olmasına rağmen kadın bunu yapmakta zorlanacağı için eşini çok aşırı istekli olmakla ya da onun beklentilerini karşılayamadığı için kendini suçlama eğiliminde olacaktır.

Dokunuşlar karşılıklı olmayacağı için her iki taraf için de kısır döngüsel bir sürecin başlaması yani monotonluğun ve cinsel istek azlığın oluşması muhtemel olacaktır.

Senaryoyu değiştirirsek; erkek , ‘cinsellik sırasında kadın pasif olmalıdır, aktif kadın kolay yoldan çıkar vb . düşüncelere inanıyorsa bu çiftin cinsel yaşamları nasıl olur? Kadın dokunma, aktif olma eğilimde olsa bile sık sık engellenecek, sınırlanacak hatta bazen hakarete maruz kalabileceği için bir süre sonra pasifize olacaktır. Ve haz döngüsü kırıldığından cinsellik sadece tek taraflı hale gelerek bir süre sonra erkek içinde keyifsiz olacaktır.

Çok mu iç kararttım bilmiyorum ancak cinsel mitler, bilgisayara giren virüsler gibidir. Sistemi çalışmaz hale getirebilir.

Bir başka örnek; erkeğin penisindeki sertleşme kaybı eşini çekici bulmadığı anlamına gelir mitine inanan bir kadın bir süre sonra cinsel isteksizlikle ya da eşine bunu sık ima ederse de eşinin ereksiyonunda yaşadığı sorunun tekrarlanmasına ve derinleşmesine neden olabilir.

Oysaki ereksiyon kaybının pek çok nedene bağlı olabileceğini (stress, hastalıklar, tesadüf, bebek denemeleri vb), kişisel algılanaması gerektiğini bilse yaşanılan durum derinleşmeden, cinsel işlev bozukluğuna dönmeden geçilecektir.

Çiftler birbirini severek evlense bile cinsellikte uyumlanmak ve ortak bir dil oluşturmak zaman, emek ve bol bol sevgi gerektir.

Cinsellikle ilgili doğru bilgilere sahip olmak, iletişimi doğru kurabilmek, istekleri konuşabilmek, yaşanabilecek sorunları en az hasarla atlatmaya yardımcı olacaktır.

Cinsel ilişkisiz evlilikler

Cinsel ilişkisiz evlilikler 150 150 dolunay

Son yıllarda çok duymaya ve çalışmaya başladığımız konulardan biri de; cinsel hayatları hiç olmayan ya da yok denecek kadar az olan evli çiftler.

En son ne zaman birlikte oldunuz?

“En son ne zaman birlikte oldunuz?” sorusuna çoğunlukla birbirlerinden apayrı cevaplar verebilecek kadar hatırlıyorlar ya da hatırlamıyorlar.

Bir kısmı evliliklerinde sorun var olduğu için cinsel hayatlarından vazgeçmişler bir kısmı, ki çoğunluk bu grupta evliliğin diğer alanlarında pek sorun yaşamıyor ancak cinsel yaşamları yok!

Eşlerin ikisi de bu durumu sorun etmiyorsa biz uzmanlara laf düşmüyor tabii ki ancak taraflardan biri bunu sorun kabul edip eşiyle uzmanlara geldiğinde değerlendirebiliyoruz.

Ne oluyor da cinsel hayatlar yok denecek kadar azalıyor?

Bu sorun, bu çağın evlilikleri için kaçınılmaz son mu? Cinselliği birlikte yaşamayı bırakan çiftler cinsel yaşamlarına nasıl devam ediyorlar? vb. sorular aklınızdan geçiyor olabilir.

Bulabildiğimiz kadar cevaplara beraber bakalım isterseniz

  • Evlenmek ve evli olma kimliği bir hedefse ve hedefe ulaştıktan sonra ve deneyimlendikten sonra ortak amaçlar konulmazsa evlilik hayatı ve cinsel hayat tehlikeye girer. Yani Mutlu son! İstek biter, çekim azalır, merak kaybolur. Yani evliliğin ve cinselliğin uzun soluklu olması için ortak paylaşım alanlarının olması ve cinselliğin her iki kişi için de evliliğe enerji veren önemli bir kaynak olduğunu farketmek gerekir.
  • Yoğun iş temposu, büyük şehrin kaosu, çocuklar, bedensel ve zihinsel yorgunluklarla ertelenen, üşenilen cinsel yaşamlar süreç ilerledikçe hiç yaşanmaz hale gelebilir ya da sıklığı çok azalır. Bu cinselliğin yaşanmadığı anlamına gelmez. Mastürbasyon yapmak bireysel olarak cinsel ihtiyacı gidermenin kaçınılmaz yolu olur. Bu da karnınız açken karnınızı hızlıca doyurmak adına fast food gıdalarla beslenmek gibidir. Oysaki eşinizle yaşayacağınız cinsellik hem sevginin paylaşılıp çoğalmasına hem de bedensel gevşemeye ve stresin azalmasına destek olacaktır.
  • Uzun süredir devam eden sağlık sorunları, ruhsal sorunlar, kullanılan ilaçların bir kısmı, cinsel isteğin azalmasına neden olabilir. Çift birbirinden uzaklaştıkça da cinsellikten soğuma ve kaçınma yaşanabilir.
  • Evlilik sürecinde yaşanan maddi, manevi sorunlar, aldatmalar, evliliğin içinde sorunlar cinsel uzaklaşmayı doğurabilir.
  • Gebelik, doğum , çocuk sahibi olmakla ilgili sorun varsa buna bağlı tedaviler de cinsel uzaklaşmanın bir diğer nedenlerindendir. Ayrıca cinsel işlev bozukluğu sorunlarının bazıları da bu sürece neden olabilr.

Peki neler yapılabilir?

Eğer sorunları çözmek isterseniz önce sorunun varlığını kabul etmek, birlikte paylaşmak ve çözemiyorsanız bir uzmandan destek almak anlamlı olacaktır.

Ergenlik, risklerin alındığı bir dönemdir

Ergenlik, risklerin alındığı bir dönemdir 150 150 dolunay

Özellikle ilk gençlik yıllarında yaşanılan AŞK; duygusal zekasının gelişmesini destekler. Aşık olmak, onu göreceği anları beklemek, sevdiğini hayal etmek, cinsel çekimi yaşamak, karşı cinsiyetle iletişim kurmak ve bu ilişkiyi yürütmek, aşkına karşılık bulmak ya da bulamamak, aşk acısı yaşamak vb, ergenin duygu alanını geliştirir, büyütür, onu yetişkinliğe hazırlar. İleride yaşayacağı ilişkileri yönetirken daha önce yaşadığı duygusal deneyimler onun ilişkisinde daha mutlu ve farkındalıklı olmasına destek olur.

Gerçek başarı için duygusal zekanın da beslenmesi gerekli

Evebeylerin ‘Derslerine çalışmalısın, sınavları başarmalısın ve iyi bir yerlere gelmek için dikkatini sadece derslerine vermelisin’ telkinlerinden etkilen ve aşktan, karşı cinsiyetten uzak durmaya karar veren pek çok genç var. Oysaki gerçek başarı; sözel, sayısal zeka kadar duygusal zekayı besleyerek hayattan keyif alabilmektir.

Yetersiz bilgi ile cinselliği yaşamak

İlk gençlik yılları bedensel ve ruhsal değişimin hızlı ve dengesiz olduğu dönemdir. Hormonlar dengesizce salınır, cinsellikle ilgili merak, deneyimlemek istemek, mastürbasyon süreci yaşanır. Cinsel eğitimin olmaması, ailelerin bu konuda konuşmaya kapalı olması ergeni yetersiz bilgiyle cinselliği yaşamaya itebilir. Bu da pek çok tehlikeyi beraberinde getirir. Cinsel suistimal, ergen gebelikleri ve bulaşıcı hastalıklar gibi…

Ergenlik, risklerin alındığı bir dönemdir

Bu riskler madde kullanımı, korunmasız cinsel ilişki olabileceği gibi sevdiğini kaybetmemek için yaşanan cinsel deneyimler ya da ailenin onaylamadığı ilişkileri yaşamak ya da intiharı düşünmek bile olabilir. Aşk acısı, terkedilmek bazen ergene dayanılmaz gelebilir, hayatın sonuymuş gibi algılayabilir. Bu dünyadan çekip gitmek bile isteyebilir. Ergenlik döneminde yaşanılan platonik aşklar, sevdiği tarafından reddedilme ya da terkedilme intiharla bile sonuçlanabilmektedir. Ergenlik doğası gereği duyguların yüksek yaşandığı bir dönemdir.

Cinsellikle ilgili yasaklar koymayın

Bu dönemde evebeylerin çocuklarıyla iletişimi iyi kurmaları, destek ve sevgilerini göstermeleri, onlara saygı duymaları, cinsellikle ilgili yasaklar koymak yerine bedenlerini tanıma ve korumayla ilgili bilgi verebilmeleri, cinselliğin sadece cinsel birleşme olmadığını, cinsel birleşmeyi erteleyerek de cinselliğin yaşanabileceğini anlatmaları, gençlerin ruh ve beden sağlıkları için çok önemlidir.

Gençlerin gelgitlerine anlayışla yaklaşmayı deneyin ve çok zorlanıyorsanız da bir uzmandan destek almakta rahat olun.

Ağrılı cinsel ilişki

Ağrılı cinsel ilişki 150 150 dolunay

‘Ağrılı cinsel ilişki’ veya ‘Disparenü’kadınlarda sık karşılaşılan cinsel işlev bozukluklarındandır. Cinsel birleşme sırasında ağrı duyulması anlamına gelmektedir. Ağrı/acı girişte hissediliyorsa uyarılma eksikliğine bağlı kuruluktan, vajinal infeksiyonlardan, sıyrıklardan ya da kasılmalardan kaynaklanıyor olabilir. Ağrı daha derinde hissediliyorsa, endometriosis, over kisti ve pelvik infeksiyonlar gibi organik nedenlere bağlı olabilir. Disparenü çok detaylı bir jinekolojik inceleme gerektirir. Organik kökenli olabileceği gibi psikolojik kökenlide olabilir. Her ikisinin de olduğu durumlarda söz konusudur.

Ağrılı cinsel ilişkinin kaynağın organik olup olmadığı jinekologlar tarafından incelendikten sonra eğer herhangi bir organik bulgu bulunamazsa mutlaka psikolojik kökene bakmak ve cinsel terapi çalışmak gerekir. Ağrının kaynağı psikolojik olmasına rağmen defalarca jinekologlarda çözümü aramak zaman ve inanç kaybettirir.

Ağrılı cinsel ilişkide kadın ilişkiye izin verebilmekte ancak acı hissetmekte ve cinsel ilişkiyi devam ettirmekte duygusal olarak zorlanmaktadır. Ağrılı cinsel ilişki sorunu yaşayan çoğu kadın sorunun neden psikolojik olduğunu anlamakta ve kabul etmekte zorlanırlar.

Seanslar da şu sorularla ve itirazlarla karşılaşırız.

  • Acının varlığını nasıl ben oluşturabilirim ki?
  • Ben gerçekten acı hissediyorum ama bu nasıl olur da psikolojik olur?
  • Bana bu acının varlığına inandığımı ve bunu hep benim tetiklediğimi söylüyorsunuz ben neden ve nasıl bunu yapayım ki?

Tüm bunların cevapları terapide detaylı olarak çalışılır ama kısaca ağrılı cinsel ilişkinin nedenlerine bakalım:

  • Cinsel bilgilerin yetersiz olması,
  • Kadının kendi bedeniyle ve cinsel hazla tam olarak barışık olmaması,
  • Cinselliğe dair olumsuz inanç, beklenti ve yaşantılar,
  • Acının yaşanacağına dair inanışlar, takıntılar, beklentiler ve artmış duyumlar,
  • Ön sevişme sürecinin yeterli olmaması ve kadının bu sürece etkin katılmaması/katılamaması
  • Kadının ve erkeğin birbirlerinin keyif ve haz bölgelerini tam olarak bilememeleri,
  • Eşler arasındaki iletişimde ve ilişkide yaşanan sorunlar, şiddet…vb.

Disparenü’nün psikolojik kökenli olmasında ve tedavisinde, eşler arasındaki iletişim ve etkiletişim önemli rol oynar.

Tedavisinde cinsel terapi kullanılır ve eşler tedaviye uyum sağladığında ve birbirlerine destek olduklarında çok güzel sonuçlar alınır.

Rıza nasıl alınır?

Rıza nasıl alınır? 150 150 dolunay

Cinsel istismarla ilgili ülkedeki gündemi, hukuki saçmalığı, toplumdan yükselen “ne var ki bunda” vb. söylemleri ne aklım ne de kalbim algılıyor!

Sosyal medya çalkalanıyor, konuyla ilgili gönüllü kuruluşlar ayakta, susanlar, konuşanlar, kim kimle evlenirse evlensin size ne diyenler, tecavüze idam diyenler… Herkes çıldırmış gibi… Bir bilene soralım, bu konuda ruh sağlığı uzmanları ne diyor, kanunu ona göre düzenleyelim diyen aklı- selim kimse yok!

Yıllarca emek verilip kazanılan çocuk hakları yerle bir!

Kafamda deli sorular; RIZA nedir? Rıza nasıl alınır? Kimler kaç yaşından sonra rıza verebilir?

Rıza; onay demektir.

Onay; yaptığım ya da bana yapılan bir olayın sorumluluğunu alıyorum. Bu olay esnasında ve sonrasında olabilecek tüm etkilerin farkındayım ve kabul ediyorum. Bu olayda olabilecek etki ve sonuçlara dair kendimi koruyabilirim, demektir.

Konu cinsel istismar olduğuna göre çocukların neye rızası varmış bakalım isterseniz;

“Bana yapılan cinsel istismarda bedenimde oluşacak tüm fiziksel yaralanmalara, ergen gebeliklerine, bulaşıcı hastalıklara, psikolojik hasarlara, travmalara, toplumsal dışlanmaya, aşağılanmaya, şiddete razıyım, onay veriyorum. Tüm bu ve benzeri olumsuzlukların farkındayım ve kendimi koruyabilirim.”

Rızası var demek bu demektir işte… Çok saçma geldi değil mi?

Cinsellik her insan için doğumdan ölüme vardır ancak cinsel birleşme yetişkin davranışıdır. Yukarıdaki riskleri içerir. Riskleri bilmek ve önlem almayı gerektirir. Bu nedenledir ki; bir kişinin cinsel ilişkiye karar verebilmesi için yetişkin olması gerekir.

Yetişkinlerin de çocukları koruması ve çocuk bedenlerden cinsel niyet ve isteklerini uzak tutmaları beklenir.

Yetişkinlerin bile cinsellikle ilgili yaşadıkları tonlarca sorun varken, yetişkinler bile tecavüz, taciz, şiddet, istenmeyen gebelikler, bulaşıcı hastalıklar konusunda bu kadar savunmasızken, “18 yaş altının rızası var demek” hangi yetişkin akla hangi vicdana sığar?

Cinsel ilişkiye rıza vermek, giyeceği kıyafete, yiyeceği yemeğe, okuyacağı kitaba onay vermekten çok daha farklı bir konudur. Cinsel ilişkiye rıza vermek için yetişkin beynine ve bedenine sahip olmak gerekir.

Yani bilişsel gelişim sürecini sağlıklı tamamlamış, sorgulayabilen, iyi ve kötüyü ayırt edebilen, HAYIR diyebilen ve bunun arkasında durabilen, sorumluluk alabilen istemediği şeylerin farkında bir beyin…

Akıl; olaylar olmadan da öngörebilmeyi, sorgulayabilmeyi, farklı açılardan bakabilmeyi,
Gönül; başka insanların yaşayabilecekleri, yaşadıkları acıları, üzüntüleri algılayabilmeyi, kendi başına gelmeden de başkasının deneyimini hissedebilmeye şefkat hissetmeye yarar. Bu ikisini dengeyle kullanmak ise bizi İNSAN yapar.

İNSANa yakışan şekilde çocuklarımızı koruyabildiğimiz onlara sevgi ve barış içinde bir dünya sunabilmemiz duası ve umuduyla…

 

Cinsel sağlık eğitimi şart

Cinsel sağlık eğitimi şart 150 150 dolunay

Cinsellik sadece insan neslinin devamını sağlamaz, aynı zamanda insanlar varoluşlarından bu yana üreme, gelişimlerini sağlama, sevgiyi paylaşma, yaşamlarını zenginleştirmeyi de destekler. İnsan yaşamının doğal bir parçası olan cinsellik çoğunlukla sorunlarla, tabularla, yasak ve günah kavramıyla anılmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü 1974 yılında “Cinsel sağlık”ın tanımını yaparak temel bir soruna çözüm üretilmesinde objektif bir kilometre taşı oluşturmuştur.

Cinsel sağlık “Cinsel bir varlık olarak insanın sadece bedensel değil, duygusal, düşünsel ve sosyal bütünlüğünü sağlayan, kişilik gelişimi, iletişim ve sevginin paylaşımını pozitif yönde zenginleştiren ve artıran sağlıklılık halidir” der.

Bu tanımın anlamı cinsel eğitimin önemini anlayabilmemiz için önemlidir:

  • Öncelikle cinsel sağlığın çok boyutlu olduğunu vurgular, yani sadece bedensel cinsellikten değil, cinselliğin ruhsal, sosyal boyutlarından haberdar eder.
  • İkinci olarak sağlıklı bir cinsel yaşam için insanların bedensel fonksiyonlarını bilmeleri gerektiğini ortaya koyar. Gerçek bilgi ve bunun getirdiği sorumluluk bilinci gerekir, cinsel sağlığı koruyabilmek için, cinselliği sağlıklı yaşayabilmek için katı kabuller, yanlış bilgiler yerine riskleri, olasılıkları açıklayan gerçek bilgi ve sorumluluk… Bilgi, insanın vücudunu ve yaşamını kontrol edebilmesinin anahtarıdır ve insan ancak bu sayede sorumluluk içinde davranabilir.
  • Üçüncüsü, kişilik gelişimi, iletişim ve sevginin paylaşımındaki önemini vurgulayarak “cinsel sağlık” kavramının pozitif bir kavram olduğunun altını çizer. Başka bir deyişle cinsellik entelektüel bir olgu olarak kişilere sorumluluk yükler (istenmeyen gebeliklerden ve cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar ve HIV/AIDS den korunmak için) beden fizyolojisi hakkında bilgi gereksinimi getirir. Bu sorgulama, bilgi düzeyinin artışı ve sonuçta bireysel ve toplumsal gelişim demektir.
  • Sonuç olarak bu tanımlamadan yola çıkarak “cinsel sağlık” kavramı insanlara nasıl davranmaları gerektiğini kesin kurallar ve reçetelerle anlatmaz ancak onlara cinselliği kişisel, sosyal, kültürel ve dini inançları ve gelişimleri içinde pozitif olarak yaşamaları gerekliliğinin anahtarını verir.

Yukarıda tanımlanan Cinsel Sağlıklılık halinin yaşanır olması için etkin bir cinsel sağlık eğitiminin bireylere ailede ve okulda verilmesi gerekmektedir. Çünkü doğumla başlayan insan olma yolcuğunda bize ne verilirse onu öğrenir ve tepki veririz. Cinsel konularda bilimsel bilgi verilmeden sadece yasak ve korkularla cinselliği engellemek mümkün değildir engellense bile cinsel istismarlar, taciz, tecavüzler, cinsel sorunlar, kişilikle ilgili sorunlar…vb kendini gösterir. ,cisnel istismar,tecavüz

Cinsel sağlık eğitimi doğumla başlamalı ve her yaşa uygun olarak yaşam boyu devam etmelidir.

Cinsel sağlık bilgileri eğitiminin amacı, insanların cinselliğin olumlu yönlerini tanımalarına, cinsel sağlıklarını korumak için bilgi ve becerilerle donatılmalarına ve cinsel konularda seçim yapabilme becerileri edinimlerine yardımcı olmaktır. Cinsel Sağlık Bilgileri Eğitimi sadece üremeyi kapsamaz. Bu eğitimin amacı erken yaş gebeliklerini, doğumlarını, kürtajı, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonları, HIV/AIDS’i önlemek, gençlere doğru ve yanlış, sağlık ve hastalık arasında seçim yapma becerileri kazandırmak, sorumlu cinsel davranışların, ilişkilerin güzelliklerini, sevgiyi ve saygıyı ve hakları öğretmektir. (European Parlement, 2013).

Cinsellik ve cinsel sağlıkla ilgili eğitim ailede başlayan ve okulda desteklenen bir süreci içerir. Yurt dışındaki başarılı örneklerde, örneğin Finlandiya, Hollanda; 4 yaşında başlayan okul öncesi programlarında kendini tanıma, yakın ilişkileri anlama ve kendini ifade edebilme ve koruma üzerinde başlar ve gelişimsel yaş dönemlerine ve ihtiyaçlarına uygun bir şekilde bir müfredat takip edilir. Bu eğitimlerin en önemli unsurları ebeveyn eğitimleri ve onların bu sürece dahil edilmesidir. Çocuğun okul eğitimi başlamadan önceki dönemde ailenin farkındalığı ve süreci nasıl ele alındığında büyük önem taşımaktadır.

Cinsel istismarın, taciz, tecavüz, gibi insanlığa yakışmayan suçların yaşanmaması için erken dönemde başlayacak cinsel sağlık eğitimlerin önemi tartışılmazdır.

Kendisiyle barışık, sağlıklı nesiller için kapsamlı bir cinsel sağlık eğitimi ŞARTTIR!

Cinsel sorunlar

Cinsel sorunlar 150 150 dolunay

Cinsellik; gelişim dönemlerine göre yaşanma özellikleri değişse de çocukluk döneminde, ergenlik de, genç yetişkinlikte, yetişkinlikte, ileri yetişkinlikte ve yaşlılık da yani doğumdan ölüme kadar hayatın hemen hemen her döneminde var olan bir gerçeklik.

Ancak bu gerçekliği yasaklar, günahlar, baskılar, cinsiyet ayrımcılığı, yanlış inanç ve bilgilerin gölgesinde yaşadığımızda ortaya pek çok cinsel sorun ve cinselliğin tam olarak yaşanamadığı ilişkiler çıkıyor. Cinsel eğitimin olmadığı, cinsel yasaklarla büyüyen, evlenince öğrenirsin denilen nesiller, evlenince çoğunlukla büyük hayal kırıklığı ile karşılaşıyor.

Evlilik kurumu, mutluluğu, birlikteliği, aşkı ve sevgiyi vadettiği gibi düzenli cinsel yaşamı da vadetmekte. En azından reklamları böyle!

Reklamları geçip de işin aslına gelince:

  • Ülkemizde, evlenen çiftlerin çoğu ilk cinsel deneyimlerinde zorlanıyorlar, ‘ilk gece korkusu’nu öğrenerek büyüyen bir nesil için pek de şaşırtıcı olmasa gerek!
  • Zorlananların yine büyük kısmı vajinismus, ağrılı cinsel ilişki, ereksiyon sorunları, erken boşalma, orgazm sorunlarıyla evliliklerinin ilk aylarında, ilk yıllarında bazıları ise yıllarca uğraşmak durumunda kalıyorlar.
  • Cinsel sorunlar, yaşanılan evlilik sorunları, fizyolojik ya da psikolojik travmalar karşısında hayatın herhangi bir döneminde de ortaya çıkabiliyor ve dönemsel olabileceği gibi tedavi edilmediğinde sürekli de yaşanabiliyor.
  • Hiç zorlanmadan ya da kısmen zorlanarak ilk ilişkiyi atlatanların büyük çoğunluğu, cinsel yaşamlarında, birbirlerine uyum sağlamaya, mutlu olmaya çalışıyorlar ki bu pek de kolay olmuyor.
  • Tüm çiftlerin büyük bölümü hayatlarının bir döneminde en az bir kez bir cinsel işlev bozukluğu sorunu yaşıyorlar.
  • Ve evli grubun bir kısmında cinsel yaşam yok denecek kadar az. Bazılarında ise cinsel ilişkiye girebilmiş olmalarına rağmen hiç yok.

Diyeceksiniz ki cinsel yaşamlarından mutlu olan çift hiç mi yok?

Birbirlerini tanımaya şans veren, evlilik kurumunun evcilik olmadığının farkında olan, kendilerini, cinselliklerini yaşamada özgür hisseden ve bedenlerini tanıyan, cinselliğin önemli bir insan hakkı olduğunun farkında olan şanslı bir azınlık var tabi ki !

Bu azınlığın çoğalması için;

  • Cinsel bilgilerin, çocuk cinsellikle ilgili soru sormaya başladığı yaştan ergenliği de kapsayacak şekilde verilmesi… gönül ister ki okullara bilimsel dersler olarak yerleştirilmesi!
  • Gençlerin üreme sağlığı ve cinsel sağlık konularında bilinçli olmaları, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve HIV/AIDS hakkında farkındalıklı olmaları ve nasıl korunacaklarını bilmeleri
  • Cinselliğin evlilikle başlamadığının kabul edilmesi ve evlilik öncesinde de bilgilerin verilmesi, deneyimlerin sağlıklı yaşanması
  • Ailelerin çocuklarının, gençlerin cinsel bilinçlendirmesinden sorumlu olduklarını fark etmeleri
  • Ve her şeye rağmen evlilikde/ilişkilerde yaşanabilecek sorunlar karşında konunun uzmanlarından destek alma konusunda rahat olunması, tavsiye olunur.

 

Çocuktan sonra cinsel yaşam

Çocuktan sonra cinsel yaşam 150 150 dolunay

Gebelik döneminde farklılaşan ve seyrekleşen cinsel yaşamın doğumdan sonra eskisi gibi olacağını beklemek gerçekdışı bir beklentidir.

Doğumdan sonra kadını bekleyen lohusalık, fizyolojik ve psikolojik zorlukları beraberinde getirebilir. Kadının doğum sonrası bebeğine ve anne kimliğine erkeğinde baba kimliğine alışma süreci bazen aylarca sürer. Karı kocalık rafa kalkar ve aylarca rafta kalır.

Eşler arasında gerginlik yaşanabilir

Çoğu zaman erkekler bu dönemde cinsel hayata bir an önce dönmek isterler. Kadın ve erkek arasında istenmeyen gerginliklerin yaşanması kaçınılmaz olur.

Doğumdan sona ilk ayları geçip de cinsellik yavaş yavaş yaşanmaya başlandığında çok az çift bu durumdan memnudur. Eskiye, doğumdan, gebelikten önceye dair beklentiler, bir an önce eskisi gibi olalımlar vb. beklentiler iki tarafı da zorlar.

Kadınlarda cinsel istekte düşüş yaşanabilir

Kadının bedenindeki fiziksel ve hormonal değişimler, yorgunluk, uykusuzluk, çocuğun çok zamanını alması, erkeğin yeterince destek olamaması kadının cinsel isteğindeki düşüşlerin nedenlerindendir.

Lohusalık ve çocuğun ilk yılları geçtikten sonra ise cinsel hayat yavaş yavaş düzene girse de, çift bu kez de monotonluktan, görev gibi cinsellik yaşamaktan şikayet edebilir.

Cinsellik bir görev ya da lüksmüş gibi gelebilir

Evde artık çocuk ya da çocuklar vardır. Öncelikler değişmiştir ve bu alanda karı-kocalığa zaman ayırmak, cinselliğe zaman ayırmak lüksmüş gibi gelebilir ve bu da monotonluğun gelişini kaçınılmaz kılar.

Peki, doğumdan sonra ne yapmak gerekir?

  • Anne babalık kimliğinizi yatağa sokmayın.
  • Karı kocalık, sevgililik kimliklerinizin hep farkında olun.
  • Çocuğunuzun odası mutlaka ayrı olsun.
  • Gebelik ve doğumdan sonra ilişkide sorunlar olduysa, birbirinizi suçlamak yerine anlamayı seçin. Olmuyorsa mutlaka destek alın.
  • Çocuklardan sonra evlilik ve ilişki alanınızın eskisi gibi olmayacağını kabul edin, bu dönemin yeni ve kendine has bir evre olduğunu, kendine ait farklılıklar ve güzellikler getirdiğini kabul edin.
  • Beklentilerinizi bu döneme uygun olarak güncelleyin.
  • Çocuklardan sonra cinsel hayatın monotonluğu doğaldır ve canlandırmak sizin elinizdedir. Haftada bir gün baş başa bir şeyler yapın ama sadece ikiniz. Birlikte biz alanınızı besleyin.
  • Cinselliğin beden ve ruh sağlığı üzerindeki yaralarını hatırlayın ve cinselliği kendiniz ve birbiriniz için isteyin.
  • Uykuyu cinselliğe tercih etmeyi bırakın. Uyku ve cinsel hazzın beden ve ruh için faydası ayrı ayrıdır. Birbirinin yerine geçmez.
  • Fantazilerinizi paylaşabilir ve uygulamak için birlikte yol alabilirsiniz.

Fark etmek gerekir ki; gebelik ve doğum, çocuk büyütmek kolay evreler değildir.

Cinsel hayatını sekteye uğratırlar. Bu dönemin özeliklerini bilirseniz beklentinizi bu döneme uygun ayarlar ve birbirinize tolerans gösterebilir ve monotonluğu nasıl kırabileceğinizi birlikte araştırıp çözebilirsiniz.

Aynı anda orgazm olmak

Aynı anda orgazm olmak 150 150 dolunay

‘Bir çift için, “aynı anda orgazm” gerçekleştirilmesi gereken en önemli amaç olmalıdır.’

Aynı anda orgazm olmayı başarabilen çiftler, diğer çiftlere göre daha mutludurlar.’

Yukarıdaki cümleleri okuyup da ‘evet kesinlikle diyorsanız’, yanılıyorsunuz. Her ikisi de cinsel mit, yani yanlış.

Aynı anda orgazm olmayı beklemek ya da bunun en doğru ve mutluluk verici cinsel doyum olduğunu düşünmek, inanmak ve bunun için çabalamak her iki tarafı da hayal kırıklığına uğratabilir.

Kadın ve erkeğin cinsel anatomi ve fizyolojileri birbirinden çok farklıdır. Erkek kadına göre daha çabuk uyarılırken kadının uyarılma sürece daha uzundur. Kadın klitoral uyarıya ihtiyaç duyabilir. Yeterli dış uyaran ve ön sevişme olmazsa kadın için orgazm olmak zorlaşacaktır.

Erkek ereksiyon sağlandıktan kısa bir süre sonra vajinal girişi ve boşalmayı isterken, kadının hazzı için bu süre çok erken olabilir.

Aynı anda orgazm olmak; birbirinin beden ritmini iyi tanıyan ve cinsel uyumu yaşayan çiftlerde dönem dönem yaşanılabilir. Bunu her cinsel birleşmede beklemek, olmadığı zamanlarda hayal kırıklığı yaşamak, başarısız hissetmek gerçekçi ve sağlıklı değildir.

Aynı anda orgazm olmaktan daha değerli olan; her iki tarafında cinsellikten keyif alması, doğal olmaları ve mümkünse önce kadının sonra erkeğin boşalmasıdır. Eğer bu olmuyorsa ve erkek daha önce boşalıyorsa da eşine boşalması için mastürbasyon ya da oral seksle destek olmalıdır.

 

 

Sana güveniyorum

Sana güveniyorum 150 150 dolunay

Ergenliğe giren, yavaş yavaş serpilmeye başlayan hemen hemen her genç kızın anne babasından, sıklıkla da annesinden duyduğu bir ifadedir: Sana güveniyorum!

Sana güveniyorumun anlamı çoğunlukla;

“Sen ne yaparsan yap elinden gelenin en iyisini yaparsın,

Hangi bölümü okumak istediğinle ilgili en iyi kararı sen verirsin,

Hangi müzik aletini çalmak istediğine tabii ki sen karar vereceksin,

Hangi spor dalında kendini iyi hissedersen onu yap,

Kararlarını alırken sana yardım edebiliriz, deneyimlerimizi paylaşabilir, yol gösterebiliriz ama son söz sana aittir,

Sen kendin için en iyiyi seçersin,

Sen nerede, ne giyeceğini ve nasıl davranacağını bilirsin” değildir.

‘‘Sana güveniyorum’’ un gizli ve hipnotik anlamı;

“Ama topluma güvenmiyorum,

Erkek arkadaşlarınla yaşayacağın ilişkilerde kendini koru, sakın ileri gitme,

Cinsel ilişkiye sakın girme,

Erkeklere güvenme,

Arkadaşlarına pek güvenme, sırlarını verme kimseye,

Namusun bizim için çok önemli,

Namusuna leke sürdürme…

Tanıdık gelmeyen var mı? Bu ülkede büyümüş yaşı 20’nin üstü kime sorduysam bu cümleyi ailesinde duymuş ne anlamda söylediğini biliyor.

Tek bir cümleyle cinsel eğitim verebilen tek ülkeyiz bence! Uzun yıllar cinsel eğitim, hayır deme eğitimleri, güvenli cinsellik eğitimleri vb. vermeye gerek yok yeni nesillere, tek komutla koruyabiliriz gençlerimizi… Pardon kızlarımızı!

Ülkemizde neden cinsel sorunlar üst düzeyde yaşanıyor, vajinismus, ağrılı cinsel ilişki, orgazm sorunları neden bu kadar çok? Ya da ergen gebelikleri, kürtaj, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar neden hızla artıyor, gencecik çocuklar neden birbirine tecavüz ediyor? Soruların cevabını arayarak zorlanan varsa, cevaplardan biri ‘sana güveniyorum’ da gizli!

Çocuklarımıza kız ya da erkek farketmeden ‘… güvenmemeyi’ değil ‘Güven’ değerini öğretmek gerek! Güvenli davranışlarla güvenli olmayan davranışları, insanların, erkeklerin hepsini kötülemeden, genellemeden anlatmak gerek.

Kendine güvenmek, güvenli dokunuş, güvenli olmayan dokunuş, güvenli davranış, riskli davranışlar, hayır demek ve arkasında durabilmek, istediğini ve istemediğini açıkça ve samimi şekilde söyleyebilmek, bedenini sevmek ve barışık olmak, korkutarak değil, sevgiyle bedeni korumak… Çocuklarımıza verilmesi gereken asıl konular bunlar bence.

Bunları anlatmak, öğretmek çok mu zor anne babalar? İnternet çağında kafanızı kuma gömmek ve ‘sana güveniyorum topluma güvenmiyorum, kendini koru’ demek daha mı kolay geliyor sizlere!

İnternet çağındayız, çocuklar 5 yaşının altında internetle tanışıp, 10 yaşının altında tüm sosyal ağlarda yer alıp her türlü işlemi yapabilir olup, tüm risklerle karşı karşıya gelme riskleriyle, ergenliğe girmeden cinsel bilgileri daha doğrusu abartılı bilimsel ve yaşlarına uygun olmayan tüm bilgilere erişebilir oluyorlar.

Cinsel uyaranların ve risklerin bu kadar arttığı ve cinsel eğitimin olmadığı bir ülkede, tehlikenin farkında olmadan, görmezliğe gelerek ya da tehlikeyi görerek ve ‘sana güveniyorum’ diyerek daha ne kadar kafanız kumda kalacaksınız merak ediyorum.

Sizlerin kafası kumdayken bile internet çekmeye, cinsel istekler yaşanmaya devam ediyor!

Size güveniyorum!