cinsel

Cinsel isteksizlik nedenleri

Cinsel isteksizlik nedenleri 150 150 dolunay

‘Son dönemde eşimin cinsel taleplerine karşılık veremiyorum, içimden hiç istek gelmiyor. Ne zaman başladı derseniz, Ankara’daki canlı bomba olaylarından sonra kendimi inanılmaz kötü ve korunmasız hissettim. Hiç güvende değilmişim gibi… Ülkede yaşanan yaşan olaylar, şehitler, acı çeken aileleri gördükçe pek çok şeye olan isteğim kesildi…’

‘3 aylık bebeğimiz var, eşim 40’ımın çıkmasını zor bekledi ve 41. gün hadi demeye başladı. O kadar yorgunum ki… Bebeğim çok gazlı, uyumuyor, bedenim yorgun ve bana cinsellik çok uzak geliyor artık. Kuruluğum çok ve çok acı çekiyorum. Eşim beni hiç anlamıyor ve küsüyor. Onu kırmak da istemiyorum ama bakıyorum da o da beni pek düşünmüyor gibi… Sanki iki çocuğum var!’

‘Doğru dürüst hiç bir neden yokken 7 yıldır çalıştığım işi yerimden atıldım. Çok ağır geldi, bir yıl oldu hala sindiremedim. Yeni iş bulamıyorum. Evde çürüyorum sanki. Yemeğin tadı yok, uykunun yok, gezmenin yok. Eşim bana maddi manevi destek oluyor ancak ben bu çaresizliğin içinden çıkamıyorum… Onun cinsel isteklerinin hiçbirine bir süredir karşılık veremiyorum, sanki kadın değilim, hiç bir istek yok… Ona karşı da o kadar suçlu hissediyorum ki…’

‘2 yıldır depresyon ilaçları kullanıyorum, kendimi daha iyi hissediyorum ancak cinsel anlamda artık hiç bir şey hissetmiyorum. Sanki isteğim damarlarımdan çekildi gitti… Eşimi kırmamak adına girdiğim cinsel ilişkiler bana eziyete dönüştü, isteğim biraz gelse bile boşalma bir türlü olmuyor.’

Yukardaki deneyimler seanslarda dinlediğim cinsel isteksizlik yakınmalarının biraz değiştirilmiş halleri. Etik nedenlerden yıl ve süre bilgileri vb. detaylar üzerinde ufak değişiklikler yaptım.

Cinsel isteksizlik çok sık karşılaşılan, her insanın hayatının en az bir döneminde yaşadığı bir cinsel istek bozukluğudur. Kadınlarda erkeklere oranla daha sık karşılaşılmakla birlikte son yıllarda erkeklerde de azımsanmayacak düzeydedir.

Yukarıdaki vaka öykülerinden de anlaşılacağı üzere; ülkede yaşanılan terör olayları, gebelik ve doğum, depresyon, fiziksel ve hormonal hastalıklar, kullanılan bazı ilaçlar, eşler arasındaki sorunlar, maddi sorunlar vb. cinsel isteksizliğin en önemli yaşanma nedenleridir.
Cinsellikle ilgili doğru bilgiler, değerler, bedeni, istek ve ihtiyaçları fark etmek, duyguları tanımak, ifade etmek cinsel istekle ilgili yaşanabilecek sorunları en aza indirirken tam tersi de cinsel istek sorunlarını arttırmaktadır.

Sosyal hayat cinsel yaşamı etkileyebiliyor

Pek çok çift gebelik ve doğumun, aile içi huzursuzluğun cinsel isteği ne kadar etkilediğinin bilincinde değildir.

Cinsellik, hormonlara, düşünce ve duygulara bağlıdır. Yani bedensel sağlıklılık hali ve ruhsal sağlıklılık hali cinsel istek için olmazsa olmazdır. Yaşanılan pek çok hastalığın cinselliği doğrudan ya da dolaylı etkilediğini biliyoruz.

Eğer cinsel isteksizlik süreci yaşıyorsanız; öncelikle fiziksel ve hormonal sağlığınızı kontrol ettirin ve her şey normalse duygu dünyanıza bakın. Ve yaşadığınız tüm sorunlarda olduğu gibi cinsel isteksizlik sorununda da gerekirse uzman desteği alabileceğiniz hep aklınızda olsun.

Cinsel şiddet

Cinsel şiddet 150 150 dolunay

Bugün sizlerle, cinsel şiddetle ilgili 5 yaygın önyargıyı ve gerçeklerini paylaşmak istiyorum. (Cinsel şiddet kapsamında; taciz, tecavüz, ensest, elle taciz, sözle taciz, evlilik içi cinsel şiddet vb. düşünebilirsiniz.)

Önyargı 1. Cinsel şiddeti kadın tahrik eder.

Gerçek: Bu önyargının çıkış noktası; kadının dış görünüşünün, davranışlarının ve konuşmasının kendisini ve erkeği, cinsel şiddete sürüklediği yönündedir. Fakat yapılan araştırmalar kurban seçiminin tamamen tesadüfen olduğunu ortaya çıkarmıştır. Cinsel şiddet kurbanı kadınlar, şimdiye kadar uğradıkları tüm saldırılar sırasında saldırıya uğramamış kadınlardan daha farklı giyinip daha farklı davranmamışlardı. Erkekleri tahrik etmek için kadın olmak yeterliydi.

Önyargı 2. Hiçbir kadın isteği dışında tecavüze uğramaz. Kadın dirense tecavüze uğramaz.

Gerçek: Bu görüşü kadın kaslarının güçlü kasılma yeteneğine dayandırarak ispatlamaya çalışanlar çoktur. Ancak kaslarını her kadın kullanmayı bilmez kullanabilse bile tecavüz anında kadına yapılan tehditler, şiddet ve o anki şokla kaslarını bilerek kasmak ve penisin girişine izin vermemek imkansız gibidir. Ayrıca erkekler tarafından verilen cevaplar bu iddiaların tersini doğruluyor. Kadının direncini kırmak, tehdit ve şiddet aracılığıyla istediğine ulaşmak erkeklerin asıl istediği. Pek çok durumda kadının gösterdiği direncin ve karşı koymanın erkeğin şiddet miktarını ve motivasyonunu arttırdığı bilinmektedir. Kadın bu yoğun şiddet altında (bir veya daha fazla erkeğin) olayı sineye çekerek canını kurtarmaya çalışır. Yine de kadınlara direnmelerini, saldırganı şaşırtmaları, bağırmalarını öneririz çünkü şiddetten kurtulabilenler bu yöntemler sayesinde kurtulmuştur.

Önyargı 3. Kadınlar gizliden gizliye tecavüz edilmeyi ister.

Gerçek: Kadınların cinsellikte sertlikten hoşlandığı fikri bazı erkeklerin kafasında yer etmiş durumda. Kadınlarla yapılan çalışmalar ise yanlış anlaşılmaya yer vermeyecek şekilde, kadına karşı kullanılan şiddetle, kadının haz almasının birbiriyle ilgisi olmadığını ortaya koymaktadır. Kadınların şiddeti arzulamış olması bile komiktir. (Mazoşistler hariç tabii ki) Sadece cinsel ilişkiyi tecavüzle bağlantılı gören ya da bir tutan biri böyle bir düşünceye varabilir.

Önyargı 4. Tecavüz biyolojik bir zorunluluktur (iç güdüsel). Zorunluluktan dolayı seks!

Gerçek: Bu yargıya inanan insanların büyük çoğunluğu erkeklerin biyolojik zorunluluktan dolayı kadınlara karşı cinsel şiddette bulunduklarını söylüyor. Yani ‘’Erkektir yapmasa olmaz, dayanamaz! Kadınla erkek bir olur mu?’’ gibi pek çok, taraflı oluşturulmuş ve inanılmış inanç. Sözü edilen içgüdülerinin esiri olan erkekler belli bir noktayı geçince içgüdülerinin esiri olup kadınlar istemese bile ilişkiye girmeleri gerekiyormuş, geri dönemiyorlarmış! Kaçınız erkeklerin bu kadar aciz olduğuna inanıyorsunuz? Eğer öyleyse üzüldüm erkekler için. Evlilik içinde yaşanan tecavüzlerin kadın üzerinde derin izler bıraktığı bir gerçek. Erkeklerin kadın istemeden ilişkiye zorlamaları kabul edilebilir bir durum değil.

Önyargı 5. Saldırgan bir yabancıdır.

Gerçek: Birini tanımaktan oluşan yakınlığın, şiddet kullanma olasılığını düşürdüğüne inanılır. Oysaki gerçek bunun tam tersidir. Araştırmalar gösteriyor ki saldırgan erkeklerin çoğu kurbanlarını tanıyordu. Aynı şekilde saldırıya uğrayan kadınların büyük çoğunluğu kendisine saldıranı tanıyordu. Oysaki bizlere çocukluktan itibaren ne denir? ‘’Tanımadığın insanlarla konuşma, çağırırlarsa gitme.’’ Öyle bir hava yaratılıyor ki sanki tüm yabancı erkekler kuşkulu her an herşeyi yapabilir. Amcalar, dayılar, babalar, eşler ise hep güvenilirmiş gibi… Söz konusu cinsel şiddet ise yabancı erkeklerin daha güvenilir olduğu söylenebilir.

Sonuç: Kadınlara, kendilerine yönelik yapılan saldırı sırasında sakin kalmaları, kaçmamaları, bağırmamaları, bunun yerine saldırganla dostça konuşmaları yönünde yapılan öğütler yanıltıcıdır ve işe yaramaz. Bu öneriye uyan kadınların şiddete boyun eğdikleri görülmektedir. Cinsel saldırıyı atlatan kadınların çoğu, var gücüyle saldırıya karşı koyan, bağıran, kaçan, saldırganı paniğe sokan ya da yardım çağıranlardır.

 

Koku ve cinsellik

Koku ve cinsellik 150 150 dolunay

Sevgili Esra Öz’ün yakında yayınlayacağı bir kitap var ‘Kokuyla Keşfet’.. Türkiye’de ilk defa koku üzerine hazırlanmış bilimsel içerikli kitap olan Kokuyla Keşfet kitabında benim de katkı verdiğim bir bölüm var; ‘Koku ve Cinsellik’. Esra bu bölümü hazırlar mısın dediğinde hem kitabın konusu hem de benim konum pek hoşuma gitti. Ve işte, bana ait bölümden en çarpıcı yerler.

Cinsellik beş duyumuzu kullanarak hatta bazen altıncı duyu kabul edilen sezgilerimizi de dahil ederek yaşadığımız bir gerçeklik. “Cinsellik mekanik bir süreç değildir” deme nedenimiz de bu aslında. Beş duyunun tetiklenmesiyle cinsel istek oluşur ya da oluşan istek gider.

Ortamın hoşluğu ve kokusu, eşinizin kokusu, bakışı, dokunuşu, sesi ve daha pek çok şey reseptörleri harekete geçirir, beyne verilen komutla birlikte hormonlar tetiklenir, cinsel istek ve uyarılma süreçleri başlar ve devam eder.

Duyularımızın içinde koku ve tat alma birbirine bağlı duyulardır ve cinsel isteğin tetiklenmesinde çok önemli rolleri vardır. Hoş ve taze bir koku ya da sevdiğinizin kokusu başınızı döndürebilir.

Tüm bunların tam tersi de cinsel isteği bitirme sürecinde etkili olabilmektedir. Örneğin ortamda ya da birlikte olduğunuz kişide olabilecek kötü kokular, (ağız, ter, ayak kokusu gibi ya da bedenine ait koku) vücut temizliğinin yetersiz olması, cinsel istek ve uyarılma tetiklenmez bile ya da yarıda bitebilir.

Bir kişiye çekici ve seksi gelen koku, bir başka kişi için itici hatta cinsel isteği bitirici olabilir. Kötü koku nedeniyle biten evlilikler vardır. Eşler birbirlerini kırmamak için rahatça konuşamadıklarında, rahatsız oldukları durumu paylaşamadıklarında ya da paylaşsalar bile anlaşamadıklarında cinsellik bir göreve ve eziyete dönüşebiliyor ya da çiftlerin cinsel birliktelik sıklığı azalır veya evlilik boşanmayla sonlanır.(Vajinismus, resimli anlatımla cinsel bilgilenme ve kendi kendine yardım kitabı, Psk.Danş.Dolunay Kadıoğlu, Prof.Dr. Hakan Şatıroğlu)

İnsanların, evlerin, ailelerin kendilerine has kokuları vardır. Kişileri kokularından ayırt edebiliriz. Dışarıdan hiçbir koku kullanılmadığında bile kadının ve erkeğin doğal kokularının (feromon) bilinç dışı alan tarafından algılandığı ve doğurganlık ve cinsel çekim üzerinde etkili olduğu bilinmektedir.

Cinsel terapi seanslarında edindiğim bilgilere dayanarak rahatlıkla diyebilirim ki kadınların bir kısmı erkelerin ter kokusunu çekici bulmakta ve cinsel isteklerini tetiklediklerini söylemektedirler.

Genel olarak kabul edilen bir gerçeklik vardır ki o da parfüm ve güzel kokuların cinsel isteği ve çekimi arttırdığıdır. Parfümler ve kokular eski çağlardan bugüne kadar kadın ve erkeğin cinsel çekimini artırmak için kullanılagelmiştir. Kokulu mumların, tütsülerin, yağların ve ıtırlı kokuların cinsel isteği ve daha güçlü orgazm yaşamayı desteklediği bilinmektedir. Güçlü uyarıcı etkiye sahip bir koku, kadın ve erkekte kan basıncını arttırarak penisin ya da vajinanın daha çok uyarılmasına yardım etmektedir. Örneğin; lavanta, tarçın, meyankökü ve karışım baharatlar….

Tüm bu bilgilerle birlikte akılda tutulması gereken bir konu da tüm bireylerin birbirinden farklı olduğu ve genellenemeyeceğidir. Yani herkes aynı kokudan etkilenmeyebilir. Tarçın ya da lavanta bir kadını/erkeği inanılmaz derecede etkilerken bir diğer kadın/erkeğe hiç bir şey hissettirmeyebilir hatta itici ya da uyku getirici bile gelebilir. Bu nedenle cinsellikte çiftlerin birbirlerini olumlu ya da olumsuz yönde etkileyen kokuları biliyor olmaları cinsel yaşamlarına katkı sağlar.

Kokuyla Keşfet kitabı nisan ayında satışta olacak . Devamını merak edenlere ve “koku benim gerçek duyum” diyenlere duyurulur….

 

Vajinismus tedavisi

Vajinismus tedavisi 150 150 dolunay

Vajinismus, vajen kaslarının kontrol dışı kasılması ve kadının penis girişine izin verememesi durumudur. Vajinismus nedir dendiğinde bizler için yani bu konuda çalışan uzmanlar için tarif etmesi ve çözümü kolaydır ancak bu sorunu yaşayanlar için buna inanması pek de kolay değildir.

Çoğu vajinismus çiftle ilk çalışmaya başladığımda; ‘’Vajinismus, diğer cinsel sorunlara göre daha kolay çözülebilir, tamamen psikolojk bir sorundur. Tedavide cinsel terapi modelini kullanacağız. Dünyada bilimsel olarak kabul gören tek modeldir. Çiftin mahremine saygılı ve çifttin cinselliğe bakış açısını olumluya çeviren, özellikle kadını kendi bedeniyle ve cinselliğiyle barıştıran bir yöntemdir. Kontrol dışı kasılmaların nasıl kontrol altına alıncağını öğrenmek, cinsellikle ilgili yalnış bilgileri, korkuları değiştirmekle başlarız işe ve merdiven basamaklarını çıkmak gibidir vajinismus tedavisi. Her seansda biraz daha yukarı ve 3 ile 6 seans sonrasında ise son basamak. Yeter ki birbirinize bağlı ve destek olan bir çift olun. Bu tedavide en önemli faktörlerden biri, birbirine destek olan çifttir. ’’ derim.

Çiftlerin %98’inden aldığım cevap: ‘’inşallah’’olur ! Bu inşallah ile demek istedikleri ise şudur:

  • ‘’Bu anlattıklarınız iyi hoş da sorunumuzu çözecek mi bakalım’’
  • ‘’Pek aklıma yatmadı ama size inandık hadi bakalım’’
  • ‘’Bu kadar yıldır yaşadığım sorunun çözümünü ne kadar da kolay gibi anlattı bu uzman, tabii kendi yaşamıyor, konuşması kolay’’

Tedavide bir kaç seans sonra ise çoğunlukla olan şudur:

  • Çifttin, özellikle kadının duruşu, konuşması değişmeye başlar artık kendine daha çok güvendiğini ve bu sorunu çözeceğine inancının yerine geldiği söylemeye başlar.
  • Kadının kendisini suçlu hissetme psikolojisi değişmeye başlar. Artık gerçek suçluyu bulmuştur.
  • Çift, tedavide birbirlerini daha iyi tanımaya başladığı için birbirlerine bağlılıkları daha da artmaya başlar.
  • Keyifli ve komik anları farketmeye başlarlar.
  • Sorunla sorun olmak ve çözümsüzlük hikayelerini, her şeyin bir çözümü vardır ve biz çözüme inanıyoruzla yer değiştirler.
  • Bu tedavide neler kazandıklarına odaklanmaya başladıkları için kazanımlarını farketmeye başlarlar.
  • Birlikte ikisine de ait olan bir sorunu çözme deneyimi yaşarlar. Bu onların ilişkisi için büyük bir artıdır. Evliliğin sadece iyi günde değil, zor günlerde de birlikte varolmak olduğunun deneyimi yaşarlar.

Sonuç olarak, cinsel eğitimin henüz eğitim sistemine girmediği bizim gibi ülkelerde çok sık karşılaşılan vajinismus, doğru uzmanlara gidildiğinde çok uygun fiyatlara kısa sürelerde tedavi edilebilir bir sorundur. Birbirine destek olan bir çift bu tedavinin en önemli faktörlerindendir. İnanmak, sevgiyle yaklaşmak ve bilimsel olan tekniklerle çalışmak bu tedavinin olmazsa olmazıdır. Tüm bunlar bir araya geldiğinde tedavide olumlu sonuç kaçınılmazdır.

Sağlıcakla kalın…

Cinsel istek azlığı

Cinsel istek azlığı 150 150 dolunay

Cinsel yaşamla ilgili son yılların en büyük yakınmalarından biri cinsel istek azlığıdır. Kadınlar başta olmak üzere her iki cinsiyette cinsel istekteki ilgi ve istekteki azlıktan şikayet giderek artmaktadır. Bunun pek çok nedeni vardır. Yaşam koşulları, travmalar, stres, çocuklar, doğum, iş yaşamı, evlilikdeki sorunlar, eşler arasındaki cinsel istek düzeyindeki uyumsuzluk, hormonal hastalıklar, psikiyatrik hastalıklar, kullanılan bazı ilaçlar vb…

Cinsel ilgi ve istek düzeyinde her zaman sorun olmayabilir. Örneğin çift arasında cinsel istek konusunda uyum yoksa erkek haftada beş-altı kez istek hissederken kadın bir kez hissediyorsa bu durum kadında istek azlığı olduğu anlamına gelmez. Her birey birbirinden farklıdır. Konu cinsellik olduğunda da bu değişmez. Cinsel ilgi ve istek düzeyi de kişiden kişiye değişebilen bir yaşantıdır. Bir kişinin cinsel ilgi ve isteğinin azaldığını söyleyebilmek için mutlaka daha önceki düzeyi bilmek gerekir. Cinsel ilgi ve istek bozukluklarını değerlendirirken cinsel eşiyle iletişimini, huzur ve mutluluğunuda değerlendirmek önemlidir.

Cinsel istek azlığıyla bizlere başvuran çiftlerde istekteki azlık çoğunlukla kadının yaşadığı bir durumdur. Erkeklerde istek azlığı daha ender görülür. Erkeklerde yaşanan cinsel istek azlığının nedeni çoğunlukla ereksiyonda yaşanan sorunlara bağlı olurken, hormonal nedenlerden ya da psikiyatrik sorunlardan da kaynaklanabilir. Kadınlarda ise ilk paragrafda saydığımız nedenler geçerlidir ve tabii ki bir de yetiştirileme tarzı!

Çözüm sürecinde cinsel terapi çoğunlukla işe yarar. Cinsel terapinin çifte yardım etmesinin ilk koşulu ,cinsel istek azlığını hisseden kadın ya da erkek olsun bunu ilk önce kendisinin sorun olarak görmesi ve çiftin birbirlerine destek olmasıdır. Cinsel eşi istiyor diye tedaviye başlamak olumlu sonuçlar vermeyebilir.

HIV/AIDS Salgını

HIV/AIDS Salgını 150 150 dolunay

1-7 Aralık haftası HIVAIDS salgınına dikkat çekmek için çeşitli etkinliklerin, toplantıların düzenlendiği Dünya AIDS Haftasıdır.

Bu hafta nedeniyle HIV/AIDS konusunda Türkiye’nin en iyilerinden olan (benim de eğitimcileri arasında yer aldığım) Hacettepe HIV/AIDS Tedavi ve Araştırma Merkezi Koordinatörü Dr.Aygen Tümer’le yaptığım söyleşiyi sizlerle paylaşmak istedim. İşin doğrusunu, en güncel bilgileri ondan alıp aktarmak istedim.

Dolunay Kadıoğlu: Sevgili Aygen Hanım, HIV/AIDS’i artık çoğu insan en azından ne olduğunu biliyor ama yine de HIV/AIDS nedir bulaşma/korunma yolları neler, bilgi verebilir misiniz? Ayrıca HIV/AIDS sempozyumundan yeni geldiniz, güncel bilgileri de aktarırsanız sevinirim.

Dr. Aygen Tümer: HIV/AIDS sadece erişkinleri değil, bebek, çocuk, genç, yaşlı demeden herkesi etkileyebilen, henüz virüsün vücuttan atılmasını sağlayabilecek tam tedavisinin ve aşısının bulunamadığı bir hastalıktır. Tedavisi ekonomik olarak büyük yük getirmekle birlikte (aylık 2000-2500 TL), hastalıktan ölümü neredeyse ortadan kalkmıştır. HIV infeksiyonu ölümcül hastalık olmaktan çıkıp, yaşam boyu ilaç kullanımını gerektiren bir tür kronik hastalığa dönüşmüştür.

Hastalığın tanımlandığı ilk yıllarda HIV infekte vakalar az sayıda olması nedeni ile fazla ilgi çekmemişti. Ne zamanki biseksüel erkekler aracılığı ile kadınlara ve infekte hamile kadınlardan da bebeklere geçmesi ile vakaların giderek artmaya başlaması ile tüm dünyanın odak noktası haline gelmiştir.

HIV bulaştıktan sonra kişi kendinden kuşkulanmaz ise 8-10 yıl hiçbir belirti vermez. HIV kanda çoğalmaya devam eder, bağışıklık sistemin çoğunluğunu ele geçirdikten sonra AIDS’in belirtileri ortaya çıkmaya başlar. KAN testi yapılmadan kişide HIV olup olmadığı asla bilinemez.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Aralık 2012 verilerine göre dünyada ortalama 34 milyon HIV infekte kişi yaşamakta olup, hastalığın tanımlandığı ilk günden beri 37.6 milyon kişi hayatını bu hastalık nedeni ile kaybetmiştir.

2011 yılı içinde 2.5 milyon yeni vaka bildirilmiş olup, bu sayılara günde 7000 yeni vaka ilave olmaktadır. Tüm HIV infekte vakaların %95’inden fazlası gelişmekte olan ülkelerde, %84’ü de Sahra-altı Afrika, Güney ve Güney-doğu Asya’da görülmektedir. Günümüzde HIV/AIDS hastalığı Sahra-altı Afrika’da birinci, dünyada ise 4. ölüm nedeni olarak bildirilmektdir.

SSCB’nin parçalanması ile meydana gelen değişimlerle Doğu Avrupa ülkeleri ve Rusya’da HIV infeksiyonunun süratle yayıldığı görülmektedir. (Bu da Türkiye’yi çok etkiliyor).Dünya nüfusunun 1/5’inin yaşadığı Çin’de, özellikle damar içi uyuşturucu madde kullananlar arasında HIV pozitiflik oranının kısa sürede yükselerek %70’lere ulaştığı saptanmıştır.

HIV/AIDS hastalığı en sık korunmasız yapılan heteroseksüel cinsel temasla, ikinci sıklıkta damar içi madde kullananların ortak paylaştığı enjektörle, üçüncü sıklıkta ise korunmasız yapılan homoseksüel cinsel temasla bulaşmaktadır.

Bulaşma yollarına kısaca bakacak olursak;

  • Cinsel yolla bulaşma:HIV’ın en önemli bulaşma yolu korunmasız yapılan (vajinal, oral, anal) cinsel temastır. Bu tür bulaşmaya bağışık kimse yoktur. Bulaşma için HIV pozitif kişi ile yapılan tek bir cinsel temas bile yeterlidir, cinsel temas sayısı arttıkça bulaşma olasılığı artmaktadır.
  • Kan ve kan ürünleri ile bulaşma:Kanda virüsün yoğun miktarda bulunması nedeniyle, virüsü taşıyan kişilerden alınmış kan ve kan ürünleri ile hastalık bulaşabilmektedir.
  • Anneden bebeğe bulaşma:HIV gebelik süresince, doğum sırasında ve emzirme ile bebeğe geçebilmektedir. Bu olasılık %20-30’dur. Ancak HIV pozitif anne gebeliği süresince tedavi alır, doğum 38. haftada sezaryen ile yapılır, bebek doğumdan sonra belli süre tedavi alır ve hekim kontrolü altında olursa ve anne bebeğini emzirmez ise bu oran %1-2’lere kadar düşebilmektedir.

    HIV birçok vücut sıvısında bulunmasına rağmen yoğun olarak bulunduğu kan, kadın ve erkeğin cinsel salgıları ile bulaşabilmektedir.

Dokunmak, el sıkışmak, sarılmak, aynı yerde oturmak, aynı saunayı, havuzu, banyoyu, tuvaleti paylaşmak, aynı tabağı, bardağı, çatalı, kaşığı kullanmak, aynı giysileri giymek, telefon kulaklığı, gözyaşı, ter, tükürük, sivrisinek, böcek, arı sokması ile HIV bulaşmamaktadır.

Ve tabii ki ülkemizde durum ne ona da bakalım.

Türkiye’de HIV/AIDS

Tüm dünyada HIV/AIDS vakalarının hızla arttığı gözlenirken Türkiye’nin bu salgının dışında kalması beklenmemektedir. Ülkemizde Aralık 2011 T.C. Sağlık Bakanlığı verilerine göre 5224 HIV/AIDS vakası vardır. Bunların 921’i AIDS basamağına ulaşmış, 4303 kişi ise HIV infektedir. Ancak özellikle cinsel yolla bulaşan infeksiyonlar konusunda kişilerin sağlık kurumlarına yeterli başvurularının olmamaları, kayıt sistemlerinin yeterli çalışmaması, bu sayının gerçekleri yansıtmadığını düşündürmektedir.

Günümüzde uygulanan tedavi, erken başlandığı zaman daha etkili olmakta ancak ekonomik olarak büyük yük getirmektedir. Hastaların tedavi giderleri Sağlık Kurulu raporu ile belgelenmesi halinde, Sosyal Güvenlik Kurumuna (657 sayılı yasaya bağlı memurlar, SSK kapsamındaki işçiler, Bağ-Kur’lular) bağlı olanların ve yeşil kart sahiplerinin karşılanmakta ise de, bu tip tedavi olanağı olmayan hastalar tedaviden yararlanamamaktadır. Özel sigorta şirketleri ise ödeme yapmamaktadır. Türkiye’de kısıtlı sayıdaki olgunun tedavisi konusunda yaşananlar, gelecek için alınacak önlemlere ışık tutmalıdır.

Korunma yolları’dan da bahsedelim kısaca;

HIV/AIDS hastalığında henüz virüsün vücuttan atılmasını sağlayabilecek tedavisinin olmayışı ve aşı çalışmalarının da devam ediyor olması nedeni ile hastalığın yayılmasının kontrolünün zor olabileceği düşünülmektedir. Tedavinin pahalı ve yan etkilerinin olabilmesi ayrı bir sorundur. Tüm bu nedenlerle HIV/AIDS’in yayılımını önleyici eğitim çalışmalarının yapılması çok önemlidir.

Korunma, virüsün cinsel yolla, kan yolu ile ve anneden bebeğe geçişi önleme esasına dayanmaktadır.

Cinsel yolla bulaşmaya karşı korunma: Cinsel aktiviteden tamamen kaçınarak veya cinsel partnerle karşılıklı olarak tek eşli yaşayarak kesin olarak HIV infeksiyonunun bulaşması önlenebilmektedir. Cinsel temas sırasında prezervatif (kondom, kılıf, kaput) kullanılmasının koruyuculuğu, kondomun lateks olması, doğru ve devamlı kullanılması, yırtık veya delik olmaması koşuluyla ispatlanmıştır. Kadınlar için özel olarak hazırlanmış kondomlar da doğru ve devamlı kullanımda etkili olmaktadırlar.

Kan ve kan ürünleri ile bulaşmaya karşı korunma: 1985 yılında antikor testlerinin bulunması ile kan ve kan ürünleri hastaya verilmeden önce HIV yönünden taranmaya başlamıştır. Bu bir yasal zorunluluk olup, 1987 yılından beri de ülkemizde kan ve kan ürünleri HIV yönünden test edilmektedir. Damar içi madde kullanımı alışkanlığının önlenmesi, tedavi edilmesi, ortak enjektör kullanımı risklerinin anlatılması bu grup hastalarda HIV bulaşma riskini azaltmaktadır.

Anneden bebeğe geçiş için korunma: Eğer kadın HIV pozitif ise doğum kontrol yöntemleri öğretilmeye çalışılmaktadır. Buna rağmen gebe kalan ya da gebe kaldıktan sona HIV taşıdığını öğrenen HIV pozitif kadınlara erken dönemde kürtaj yapılması pek çok ülke tarafından kabul edilmektedir. Eğer anne adayı bebeği doğurmakta ısrarlı ise gebeliğin belli ayında anneye, doğumdan sonra da bebeğe tedavi başlanmakta ve hasta yakın takibe alınmaktadır.

Anne sütü ile virüsün geçişi gösterildiğinden annenin bebeği emzirmemesi önerilmektedir.

Ülkemizde henüz sayıları binlerle ifade edilen HIV infekte vakalar için, hasta sayıları milyonları bulan ülkelerden örnek alarak korunmayı öğrenmek, öğretmek ve davranış değişikliğinde bulunulmasını sağlamak hepimizin görevi olmalıdır. En önemlisi de HIV pozitif kişileri toplumdan dışlamadan hep beraber elele vererek yaşamalıyız ki, bu hastalığa karşı mücadele edebilelim.”

Aygen Hanım’a değerli katkılarından dolayı çok teşekkür ediyoruz. Onun çalışmaları ve bilgileri hepimiz için çok kıymetli.

NOT: Aygen Hanım’la bağlantı kurmak isteyenler için mail adresini paylaşıyorum. Belki daha detaylı sormak istedikleriniz olur.

Dr. Aygen Tümer
Hacettepe Üniversitesi HIV/AIDS Tedavi ve Araştırma Merkezi
(HATAM)
e-posta: atumer@hacettepe.edu.tr

Sevgilerimle

Cinsel zekanızı test edin

Cinsel zekanızı test edin 150 150 dolunay

Dr. Sheree Conrad- Dr. Michael Milburn tarafından hazırlanan cinsel zeka testi ile cinsellikle ilgili kendinizi ifade ederken ne kadar rahatsınız, yeniliklere ne kadar açıksınız öğrenebilirsiniz. Siz de cinsel zekanızı ölçmek ister misiniz?

Her soru için; düşünce, duygu ya da davranışınızı en iyi yansıttığını hissettiğiniz cevabı seçin.

1. Çoğu insanın cinsel yaşamıyla karşılaştırdığınızda, şu andaki cinsel yaşamınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?

a) Birçok insanınki gibi heyecan verici değil.
b) Birçok insanınki ile aynı.
c) Birçok insandan daha heyecan verici.
d) Şu anda bir ilişkim yok.

2. Partnerinizle cinsel yaşamınızda bir problem ortaya çıksaydı, ne yapardınız?

a) Konuyu partnerimle konuşurdum.
b) Konuya dolaylı yaklaşırdım.
c) Biraz zaman verip durumun değişmesini beklerdim.
d) Daha uygun bir partner arardım.

3. Partnerinizle cinsel yaşamınızda bir problem ortaya çıksaydı, yakın bir arkadaş ya da bir dert ortağı ile (belki bir terapist) konuşmak konusunda ne düşünürdünüz?

a) Cinsel yaşamımı dışarıdan birisi ile asla rahat bir şekilde konuşamazdım.
b) Cinsel yaşamım hakkında birisi ile konuşabilirim, ancak başka çarem kalmadığında.
c) Cinsel yaşamım hakkında bir arkadaş ya da dert ortağı ile rahatlıkla konuşabilirim.

4. Bir partnerden uzun süre sakladığın cinsel sır oldu mu?

a) Hayır, asla.
b) Bir ya da iki kez.
c) Birkaç kez.
d) Sık sık.

5. Partneriniz sizi rahatsız eden cinsel bir davranışta bulunsaydı ne yapardınız?

a) Devam eder ben de katılırdım.
b) Bu davranışın neden partnerimin ilgisini çekerken beni rahatsız ettiğini araştırırdım.
c) Partnerime davranışının sınırlarımı aştığını söylerdim.
d) İlişkimi bitirmeyi düşünürdüm.

6. Günlük yaşamın çeşitli sorunları ile karşılaştırıldığında (örneğin; iş, alışveriş, temizlik, hobiler), hareketli ve doyurucu bir cinsel yaşam için ne kadar çaba gösteriyorsunuz?

a) Zamanımın çoğunda, nasıl daha fazla seks yapabileceğimi düşünüyorum.
b) Benim için doyurucu bir cinsel yaşam en az hobilerim ve günlük işlerim kadar önemli.
c) Günlük işler bittiğinde cinsel yaşamımı geliştirmek için ne zamanım ne de enerjim kalıyor.
d) Cinsel yaşamımın ne kadar kötü olduğunu düşününce utanıyorum, bu konuda hiç düşünmemeye çalışıyorum.

7. İş yerinde uygunsuz davranışlardan korunmanın tek yolu cinsiyetsiz bir kimliğe bürünmektir.

a) Doğru
b) Yanlış

8. Bir erkekle kadının cinsel ilişkisinde bir problem ortaya çıktığında, büyük olasılıkla nedeni şudur:

a) Erkekler ve kadınlar yatakta farklı şeyler ister.
b) İhtiyaçları ve arzuları hakkında yeterince konuşmamışlardır.
c) Gerçekten birbirlerine uygun değildirler.
d) Erkekle kadının psikolojileri zıt kutuplardır.

9. Harika bir seksin gerçek aşkın göstergesi olduğunu düşünüyor musunuz?

a) Harika bir seksin mutlaka aşık olmak anlamına gelmediğine inanıyorum.
b) Harika bir seks yapan bir çiftin birlikte olacağına inanıyorum.
c) Harika bir seksin aşkın garantisi olduğuna inanıyorum.

10. Geçmişte, bir çatışma yaşadığınızda, hangi sıklıkta konuşmak yerine seks yapmayı seçtiniz?

a) Hiçbir zaman bir problemi konuşmak yerine seks yapmayı tercih etmedim.
b) Birkaç kez bir problemi geçici olarak engellemek için seks yaptım.
c) Bir ilişkide çatışmanın şiddetini azaltmak için seksin iyi bir yol olduğunu düşünüyorum.
d) Her zaman önce problemi çözerim, sonra seks yaparım.

11. Yakın zamanda çok hoşlandığınız ve ciddi bir ilişki sürdürmek istediğiniz biriyle tanıştınız, ilişkinin daha başında seks yapar mıydınız?

a) Çok hoşlandığım biriyse, seks için daha iyi tanıyana kadar beklerdim.
b) Daha önce birkaç kez çok iyi tanımadığım insanlarla seks yaptım.
c) Çok hoşlandığım takdirde iyi tanımadığım biriyle kesinlikle seks yaparım.

12. Seks yaşamınızın televizyon ya da filmlerde gördüğünüz cinsel yaşamlar kadar heyecan verici olmadığını düşündüğünüz oldu mu?

a) Ekranda gördüğüm tutkuyla karşılaştırıldığında, benim yaptığım seks ümit kırıcı.
b) Yaşamımda bir ya da iki kez bu kadar tutkulu bir seks yaşadım.
c) Ekranda görülen tutkulu ilişkilerle gerçek yaşamdaki ilişkileri karşılaştırmak zor.

13. Sık sık kullandığınız ya da en çok tahrik olduğunuz cinsel fantezinin içeriği hakkında ne düşünüyorsunuz?

a) Birinin fantezilerimin içeriğini öğrenmesi beni dehşete düşürür.
b) Partnerimin fantezilerimi bilmesi beni utandırır.
c) Biraz tedirgin edici ama fantezilerimin içeriğini partnerimle paylaşmanın heyecan verici de olabileceğini düşünüyorum.
d) En yakın arkadaşımla fantezilerim hakkında konuşurum.

14.Cinsel olarak tahrik olduğunuzda, bunun bir yakınlık ihtiyacı ya da şefkat duygularının tersine, daha çok fiziksel bir dürtüden kaynaklanıp kaynaklanmadığının ne kadar bilincindesiniz?

a) Fiziksel dürtülerle duygusal dürtüler arasında hiçbir zaman ayrım yapmam.
b) Bazen seks için tümüyle fiziksel bir dürtü hissettiğimin farkındayım.
c) Bazen fiziksel olarak hissettiğim uyarılmadan daha fazla duygusal olarak yakın olmak istediğimin farkındayım.
d) Tahrik olduğumda bu her zaman fiziksel ve duygusal dürtülerin bir bileşkesi oluyor.

15. Kendinizi kötü hissettiğiniz ya da yaşamınızda bir konuda hayal kırıklığı yaşadığınız zamanlar, bu iş de olabilir, hangi sıklıkta seks yaptınız?

a) Kendimi kötü hissettiğim ya da bir konuda üzgün olduğumda nadiren seks yaparım.
b) Kendim ya da yaşamımla ilgili kendimi daha iyi hissetmek istediğim zamanlar seks yaptığım oldu.
c) Kendim ya da yaşamımla ilgili ters giden bir şey olduğunda çoğunlukla seks isterim.

16.Geçmişte bağlı olduğum bir ilişkideki partnerimi ya da eşimi aldatmaya ayartıldığımda,

a) Partnerimin ne kadar kırılacağını ve ihanete uğramış hissedeceğini bilmek bana ıstırap verdi.
b) Partnerimin neler hissedeceğini gerçekten hiç düşünmedim.
c) Bu bir günah olduğu için partnerimi asla aldatmam.
d) Partnerimi düşündüm ama ortaya çıktığı takdirde kabul edeceğini düşündüm.

17. Partneriniz aynı cinsiyetten biriyle seks yapmakla ilgili fantezileri olduğunu açıklasaydı, nasıl bir sonuca varırdınız?

a) Partnerim gizli bir eşcinsel.
b) Partnerimin psikolojik problemleri var.
c) Partnerim artık beni çekici bulmuyor.
d) Partnerim birçok insandan farklı değil.

18. Yakalanmadan aldatabileceğinizi bilseydiniz, ne yapardınız?

a) Kesinlikle aldatırdım.
b) Yine de aldatmanın ilişkim üzerinde yaratacağı etkiyi düşünürdüm.
c) Aldatmak bir günahtır, asla yapmazdım.

19.Yaşlandığınızı düşündüğünüzde (yetmiş yaş üzeri) seks yapmaya devam etme olasılığınız ne olurdu?

a) O yaşta seks yaptığımı hayal bile edemiyorum.
b) O yaşta cinsel olarak aktif olacağımı hiç zannetmiyorum.
c) Yetmişlerimde hala cinsel olarak aktif olmayı ümit ediyorum.
d) Yetmiş yaşına kadar cinsel olarak aktif kalabilmek için elimden gelen her şeyi yapmayı planlıyorum.

20. Bağlı olduğu bir ilişkisi varken gizlice internette seks yapan biri hakkında ne
düşünüyorsunuz?

a) Fiziksel temas olmadığı için sorun yok.
b) (Masum) bir katkı olduğunu düşünüyorum.
c) Büyük bir yıkım, ilişkide problemleri arttırır.
d) Bir aldatma biçimi, bu da sorun demektir, çünkü eşinizin haberi olmadan yapıyorsunuz.

21.Cinsel davranışlarınızda ne kadar rahatsınız?

a) Bazı insanlar cinsel davranışlarımdan endişe etse de ben değiştirmek için bir neden görmüyorum.
b) Belli bir davranışı terk etme konusunda sık sık kendime söz veriyorum ama sonra aynı davranışı tekrarlıyorum.
c) Cinsel davranışlarım konusunda endişelenmem için hiçbir zaman nedenim olmadı.

22. Hangi sıklıkla seksi kullanarak problemlerinizden kaçmaya çalışıyorsunuz?

a) Seks olmasaydı problemlerim altında ezilirdim.
b) Bazen çaresizlik içinde problemlerimden kaçmak için seksi kullanıyorum.
c) Seksi hiçbir zaman böyle bir amaç için kullanmadım.

23. Seks yaptıktan sonra genellikle nasıl hissedersiniz?

a) Çoğu zaman keyifsiz hissederim.
b) Bazen keyifsiz hissederim.
c) Genellikle hoşnut ve tatmin olmuş hissederim.
d) Hiçbir şey hissetmem.

24. Hiç kimseyi, örneğin kollarını tutarak tehdit ederek ya da karşınızdaki ‘Hayır’, ya da ‘Dur’ dediğinde duymazdan gelerek sekse zorladığınız oldu mu?

a) Asla
b) Bir kez
c) Bazen
d) Sık sık

25. Anne babalar kendi cinsel yaşamlarında yaptıkları hataları gizli tutmalıdırlar, sonuçta ergenler söylediklerimizi değil yaptıklarımızı yapıyor.

a) Doğru
b) Yanlış

26. ‘İyi bir cinsel yaşam, çaba göstererek elde edebileceğimiz bir şey değildir, ya olur ya olmaz’ cümlesine katılıyor musunuz?

a) Kesinlikle
b) Belki
c) Hiç de değil

27. Utandığınız bazı cinsel arzu ya da davranışlarınız var mı?

a) Sık sık
b) Bazen
c) Asla

28. Ortalama hangi sıklıkla seks yapıyorsunuz?

a) Yılda birkaç kez ya da daha az
b) Ayda bir ya da iki kez
c) Haftada bir ya da iki kez
d) Haftada üç kez
e) Haftada dört kez ya da daha fazla

29. İstemediğiniz halde, sadece partnerinizi memnun etmek için hangi sıklıkla seks yaparsınız?

a) Asla
b) Birkaç kez
c) Ara sıra
d) Oldukça sık

30. Güvenli seks için bilinçli bir çabanız var mı?

a) Hayır, gerekmiyor. Ben ve partnerin HIV testi yaptırdık ve ikimiz de diğerinin tekeşliliğe bağlılığına yeterince güveniyoruz.
b) Hayır, gerekmiyor çünkü ben heteroseksüelim ve heteroseksüellerin HIV olma ihtimali düşük.
c) Hayır, çünkü yattığım insanların hiçbiri hasta görünmüyor.
d) Evet, risk olan her yerde önlem alırım.

Cinsel zeka testi puanlama sistemi

Aşağıda her cevap için puanları göreceksiniz. Her soru için aldığınız puanları toplayın.

 

 

 

 

,

CİNSEL ZEKA TESTİNİN SONUÇLARI

Cinsel zeka puanınız 50’nin üstündeyse notunuz “A”

Cinsel zekanız yüksek. Cinsel bilgileriniz bilimsel. Cinsellikle ilgili kendinizi ifade ederken rahatsınız, kendinize güveniniz tam ve kendinizi tanıyorsunuz, kendinize ve eşinize değer veriyorsunuz, farklılıklara saygı duyuyorsunuz, size göre cinsel keyif almak en doğal hakkınız. Ne mutlu size!

Cinsel zekanız puanınız 40-49 arasındaysa notunuz “B”

Cinsel zekanız hala çok iyi. Siz de hiç fena sayılmazsınız, ara sıra muhafazakarlığınız tutsa da çoğu zaman rahat ve açık görüşlüsünüz. Kendinize ve partnerinize saygı duyuyorsunuz, belki biraz daha cinsel bilgiler konusunda kendinizi geliştirebilirsiniz. Doğru yoldasınız.

Cinsel zeka puanınız 30-39 arasındaysa notunuz “C”

Cinsel bilgilere biraz daha çalışmalısınız, bazen cinsellikle ilgi korku ve kaygılarınız oluyor, cinsel eşinize ve kendinize zor anlar yaşatabiliyorsunuz. Dilerseniz daha keyifli, rahat ve doyurucu bir cinsel yaşamınız olabilir. Biraz daha konunun üzerinde düşünmeye devam edin ve kendinizi sevin.

Cinsel zeka puanınız 20-29 arasındaysa notunuz “D”

Ne yazık ki ortalamanın altında ve düşük bir puanınız var. Cinsel tabularınız, ayrımcılığınız, korkularınız ve fazlasıyla “Hayır” larınız var! Kendinizle barışmak ve kendinizi tanımak için güçlü bir niyete ve konunun üstüne gitmeye ihtiyacınız var. Bol bol okuyabilirsiniz ya da bir uzmandan destek alabilirsiniz.

Cinsel zekanın bileşenleri

Cinsel zekanın bileşenleri 150 150 dolunay

Cinsel zeka konusuna kaldığımız yerden devam edelim dilerseniz.

Cinsel zekanın ne olduğu hatırlayalım… “Cinsel zekaya sahip olmak, sadece cinsel davranışlarımızı etkileyen bütün biyolojik faktörleri, beyni ateşleyen sinirleri ya da kanımızda dolaşan hormonları bilmek anlamına gelmiyor. Cinsel zekanın anahtarı, kendimizi tanımaktır. Partnerimizle gerçek kimliklerimizi paylaşmak ve mutlu bir cinsel yaşama sahip olma şansımızı arttırmak için, cinselliğimizi çarpıtan ve zarar veren kültürel hurafelerin ötesine geçmek, özgün cinsel arzularımızı ortaya çıkartmak, ihtiyacımız olan duygusal ve sosyal yetenekleri geliştirmek demektir.”

Doyurucu bir cinsel yaşam, ulaşılmaz bir hedef değil aslında. Ulaşılmaz ve saçma olan, bir insanın çaba göstermeden, kendiliğinden doyurucu bir seks yaşamına sahip olabileceğini düşünmesi. Cinsel zekayı anlamak ve hayata geçirmek için ilk fark edilmesi gereken şey ise seksin sihirli, kolay ya da sadece genç insanlara ait bir şey olmadığını fark etmek… Çiftlerin çoğu yaşamlarının bir döneminde ya da tümünde cinsel sorunlar yaşıyorlar. Önemli olan yaşanan sorunların çözümleri için neler yapılıyor?

Cinsel zeka üç bileşenden oluşuyor, her bileşenin kendine özgü bazı beceriler gerektiriyor. Doyurucu bir cinsel yaşamı olan insanlarla, cinsel yaşamlarında daha çok sorun yaşayan insanlar arasında önemli bir fark vardır. Cinsel zekası gelişmiş olanlar daha değişik davranıyor. Cinsel zeka, kişinin zaman içerisinde anlayıp, geliştirip, ustalaşabileceği becerilere bağlı. Yani cinsel zeka, çalışan, üzerinde emek veren herkesin ulaşabileceği bir şey. Üç bileşene gelince; bunlar cinsel bilgi, gizli cinsel kimliğin ortaya çıkarılması, başkalarıyla ilişki kurma yeteneğidir.

Cinsel bilgi

Cinsel zekanın anahtar bileşenlerinden biri, insan cinselliği hakkında kesin bilimsel bilgiye sahip olmak ve bu bilgiyi cinsel yaşamlarımızı geliştirecek biçimde kullanabilmektir.

Cinsellikle ilgili ilk bilgiler aileden gelir, çocukken ya da ergenlik de öğrendiğimiz cinsel bilgiler hepimizin zihin haritasında çok önemli etkiye sahiptirler. Cinsel zeka çalışmasına katılan gruba “Anne babanız cinsellikle ilgili size neler anlattı?” diye sorulduğunda, insanların %60’ına yakınını anne babalarının onlara hiçbir şey anlatmadığını söylemişler. Ankete katılan bireylerin sadece %7’si ailelerinin bu konuda konuştuğunu, üreme biyolojisi, enfeksiyonlar, duygusal ve iletişimsel süreçlerle ilgili konuştuklarını bildirmişler.

Cinsel zekayı geliştirmek için çocuklarla doyurucu konuşmalar yapmak, bilimsel bilgiyi çocukken ailede almak çok ama çok önemlidir. Çünkü cinsel zeka ailenin desteğiyle çocukluk da gelişmeye başlar. Çocuk cinselliğin konuşulabileceğini, tartışılabileceğini yani bu konuda iletişim kurulabileceğini ailede öğrenir. Ama ailede cinsellik yok sayılıyorsa, konuların üstü örtülüyorsa ve çocuklara “Seni leylekler getirdi” hikayeleri ve daha pek çok hikaye ve masal anlatılıyorsa o aileden yetişen bireylerin diğer aile modelinde yetişen bireylere göre cinsel zekası çok daha az gelişiyor.

Sözün özü; doğru cinsel bilgi ailede alınmaya başlanmalı ve okulda devam etmelidir.

Gizli cinsel kimliğin ortaya çıkarılması

Duyduğumuz tüm cinsel masallardan özgürleştiğimizde, daha iyi bir cinsel yaşam için ikinci adım kendi bireysel cinselliğimizle tanışmaktır. (Bizi neler heyecanlandırıyor, nerelerde zorlanıyoruz, neler bizi çekiyor, neleri tercih ediyoruz, fantaziler neler?) Cinsel zeka, kendini tanımak demektir. Gizli cinsel kimliğimiz kişiliğimizin çok değerli bir bölümüdür. Gizli kalmış arzularımız, keşfedilmemiş duygusal çatışmalarımız, kendimiz ve bedenimiz hakkından sorgulanmamış inançların, hikayelerin haritasıdır.

Gizli cinsel kimliği ortaya çıkarılması, bilinçaltımızda, zihnimizde gizli kalmış kendimizle ilgili, cinselliğimizle ilgili tüm inançların bilinir olması ve düzenlenmesidir… Bizi güzel bir cinsel hayat yaşamaktan bu olumsuz inançlar, deneyimler, korkular, mitler engeller. Tüm bunları tek tek temizlediğimizde, dönüştürdüğünüzde ise daha mutlu bireyler ve daha doyurucu cinsel yaşamlar ortaya çıkar. Kendimiz tanımak, cinselliğimiz sağlıklı bir şekilde paylaşmamızı sağlar.

Başkalarıyla iletişim kurmak

Cinsel yaşam sorunları sadece sizin tek başınıza çözebileceğiniz sorunlar değildir, mutlaka başka insanları da ilgilendirir. Kendi cinsel kimliğimizi anladığımız gibi cinsel eşimizin de cinsel kimliğini anlama, onunla cinselliğimiz hakkında konuşma yeteneğine de sahip olmamız önemlidir. Bazı insanlar cinsellikle ilgili en küçük konuda bile (seksten önce duş alalım mı gibi…) eşleriyle konuşmaktan çekinirler. Oysa bu çok gereklidir. Cinselliğin konuşulmayacağı bize çocukken öğretilmiş, iletişime engel olan masallardan biri. Bir kere bu masalı unutup konuştuğumuzda devamı gelecektir.

Çalışmalar cinsellik hakkında konuşmanın sorunları dönüştürmede ve iyileştirmede çok etkili olduğunu ortaya çıkarmıştır. Sevdiklerimizle diğer duygularımızla ilgili konuşabildiğimiz gibi cinsellikle ilgili de konuşabilmeliyiz.

Haftaya cinsel zekamızı nasıl ölçeceğimize bakalım mı ne dersiniz?

Sevgiyle…

Cinselliği Yaşarken-1

Cinselliği Yaşarken-1 150 150 dolunay

“Eşimle 2 yıldır evliyiz, severek evlendik, yıllardır birbirimizi tanıyorduk ve çok seviyorduk, ilk gece birlikte olmayı denediğimizde hiç bilmediğim bir yönümle karşılaştım, eşime izin veremiyordum, bacaklarımı kapatıp, onu ittim ve hala itiyorum, sanki o an bambaşka biri oluyorum. Günlerce, aylarca denedik olmadı, ben bu sorunun ne olduğunu bile anlamadım uzun süre, dünyada tek ilişkiye giremeyen kadın benim zannettim. Bir kadın olarak görevimi yapamıyordum ve hep ezik hissediyordum kendimi, eşim ise hiç üstüme gelmedi ve hep çözülür dedi…”
21. yüzyılda Türkiye’de 100 kadından en az 40’ının yaşadığı vajinismus sorununda kendini tek zannetmek beni bayağı düşündürdü.
Sordum; “Cinsellikle ilgili ilk kez kiminle konuştunuz?, Cinsel bilgiler ya da sohbet anlamında…”
Cevap beni şaşırtmadı; “Eşimle. 30 yaşımda evlendim ve o güne kadar cinsellikle ilgili kimseye bir şey sormadım, dinlemedim, merak etmedim de. Komşuların konuştuğunu hatırlarım ama ben özellikle bir şey sormadım. Eşimden öğrenmenin daha uygun olacağını düşündüm, ama galiba geç kalmışım….”
Erkeklerin cinsel konularda en doğruyu bildiğini ve bu konularda eğitimci gibi olduklarını zannetmek herhalde sadece bizim gibi toplumlara has bir özellik olsa gerek!
Ülkemizde cinsel eğitim yokken, çocuklar kulaktan duyma bilgilerle cinselliği yaşıyorken, aileler çocuklarının cinsel konularda hiç konuşmamalarına namus ve terbiye diyorken, bu tür cinsel sağlık sorunları ve HIV/AIDS, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, ergen gebelikleri gibi daha ağır vakalar yaşanmaya devam edecek demektir.
Vajinismus, kadının cinsel ilişkiye izin verememesiyken, erkeklerde de kaygı ve heyecana bağlı olarak cinsel ilişkiyi gerçekleştirememe ya da girişten hemen sonra ereksiyon kaybı, boşalma gibi cinsel işlev bozuklukları ülkemizde azımsanmayacak kadar çoktur.
Sorun kadın kaynaklı da olsa erkek kaynaklı da olsa kökeni tamamen psikolojiktir.
Psikolojik demek ne demektir? Çoğunuzun bunu anlamadığını “Ben deli miyim?” dediğini çok duyuyorum.
Psikoloji, yani ruhsal tarafımız, bizi insan yapan tarafımızdır. İnsan fizyolojik ve psikolojik bir varlıktır. Ve fizyoloji psikolojiyi, psikoloji fizyolojiyi etkiler.
Cinsellikle ilgili yanlış bilgiler, korkular ve abartılı düşünceler, cinsel eğitimin yetersizliği, suçluluk, ayıp, günah duyguları, ilk geceyle ilgili bilgisiz ve bilinçsiz olmak, penisin girişi anında “acı çekme”, “aşırı kanama” olacağına dair korkular kadının bilinçaltına olumsuz bir şekilde yerleşir ve vajinismus sorununu oluşturur.
Yine aynı şekilde, cinsellikle ilgili yanlış bilgiler, korkular ve abartılı düşünceler, cinsel eğitimin yetersizliği, suçluluk, ayıp, günah duyguları, dinin korku temelli verilmesi ilk geceyle ilgili bilgisiz ve bilinçsiz olmak, “Acaba ilk gecede yeterince sertleşecek mi, ilişkiyi yapabilecek miyim, zarı delebilecek miyim?” gibi korkular da erkeğin yaşadığı ereksiyon sorunlarını oluşturur. Psikolojik dediğimiz de tam olarak budur.
Çözümünde cinsel terapinin tek bilimsel ve en etkin yol olmasının nedeni de budur.
Yaşanan cinsel sorun ne olursa olsun kökeninde çoğunlukla yukarıda bahsettiklerim vardır ve aslında çözüm de kolaydır.
Bize aktarılan kulaktan dolma- duyma tüm bilgileri sorgulamak, cinsellikle ilgili doğru bilgileri edinmek, kendimize ve karşı cinsiyete saygı duymak, kendimizi sevmek, çok değerli olduğumuzu fark etmek ve doğru yerlerden destek almak….
Söylemesi ve yazması kolay…Umarım inanması ve uygulaması da kolay olur.
Sevgiyle
Psikolojik Danışman-Cinsel Terapist Dolunay Kadıoğlu
Erickson Koçu
dk@dolunaykadioglu