cinsel problemler

Cinsel ilişkisiz evlilikler

Cinsel ilişkisiz evlilikler 150 150 dolunay

Son yıllarda çok duymaya ve çalışmaya başladığımız konulardan biri de; cinsel hayatları hiç olmayan ya da yok denecek kadar az olan evli çiftler.

En son ne zaman birlikte oldunuz?

“En son ne zaman birlikte oldunuz?” sorusuna çoğunlukla birbirlerinden apayrı cevaplar verebilecek kadar hatırlıyorlar ya da hatırlamıyorlar.

Bir kısmı evliliklerinde sorun var olduğu için cinsel hayatlarından vazgeçmişler bir kısmı, ki çoğunluk bu grupta evliliğin diğer alanlarında pek sorun yaşamıyor ancak cinsel yaşamları yok!

Eşlerin ikisi de bu durumu sorun etmiyorsa biz uzmanlara laf düşmüyor tabii ki ancak taraflardan biri bunu sorun kabul edip eşiyle uzmanlara geldiğinde değerlendirebiliyoruz.

Ne oluyor da cinsel hayatlar yok denecek kadar azalıyor?

Bu sorun, bu çağın evlilikleri için kaçınılmaz son mu? Cinselliği birlikte yaşamayı bırakan çiftler cinsel yaşamlarına nasıl devam ediyorlar? vb. sorular aklınızdan geçiyor olabilir.

Bulabildiğimiz kadar cevaplara beraber bakalım isterseniz

  • Evlenmek ve evli olma kimliği bir hedefse ve hedefe ulaştıktan sonra ve deneyimlendikten sonra ortak amaçlar konulmazsa evlilik hayatı ve cinsel hayat tehlikeye girer. Yani Mutlu son! İstek biter, çekim azalır, merak kaybolur. Yani evliliğin ve cinselliğin uzun soluklu olması için ortak paylaşım alanlarının olması ve cinselliğin her iki kişi için de evliliğe enerji veren önemli bir kaynak olduğunu farketmek gerekir.
  • Yoğun iş temposu, büyük şehrin kaosu, çocuklar, bedensel ve zihinsel yorgunluklarla ertelenen, üşenilen cinsel yaşamlar süreç ilerledikçe hiç yaşanmaz hale gelebilir ya da sıklığı çok azalır. Bu cinselliğin yaşanmadığı anlamına gelmez. Mastürbasyon yapmak bireysel olarak cinsel ihtiyacı gidermenin kaçınılmaz yolu olur. Bu da karnınız açken karnınızı hızlıca doyurmak adına fast food gıdalarla beslenmek gibidir. Oysaki eşinizle yaşayacağınız cinsellik hem sevginin paylaşılıp çoğalmasına hem de bedensel gevşemeye ve stresin azalmasına destek olacaktır.
  • Uzun süredir devam eden sağlık sorunları, ruhsal sorunlar, kullanılan ilaçların bir kısmı, cinsel isteğin azalmasına neden olabilir. Çift birbirinden uzaklaştıkça da cinsellikten soğuma ve kaçınma yaşanabilir.
  • Evlilik sürecinde yaşanan maddi, manevi sorunlar, aldatmalar, evliliğin içinde sorunlar cinsel uzaklaşmayı doğurabilir.
  • Gebelik, doğum , çocuk sahibi olmakla ilgili sorun varsa buna bağlı tedaviler de cinsel uzaklaşmanın bir diğer nedenlerindendir. Ayrıca cinsel işlev bozukluğu sorunlarının bazıları da bu sürece neden olabilr.

Peki neler yapılabilir?

Eğer sorunları çözmek isterseniz önce sorunun varlığını kabul etmek, birlikte paylaşmak ve çözemiyorsanız bir uzmandan destek almak anlamlı olacaktır.

Cinsel isteksizlik

Cinsel isteksizlik 150 150 dolunay

Cinsel isteksizlik kadınlarda daha sıklıkla görülen bir cinsel işlev bozukluğudur.

Aşağıdaki zihin sesleri çoğu kadına tanıdık gelebilir.

“Canım hiç istemiyor

Yine mi cinsel ilişki

Benim için önemli değil, olmasa da olur

Çok yorgunum,

Ben bir şey hissetmiyorum ki,

Cinsellik olmasa beni hiç sevmeyecek galiba,

Bunun sevgiyle ne alakası var çok hayvanca,

Yarın iş var, çok geç oldu…’

Aşağıdaki zihin sesleri de erkeğe ait;

“Eşimi seviyorum onu istemem çok doğal ama o beni neden istemiyor,

Bu nasıl bir insan nasıl cinselliği istemez,

Her şeye bahane her an bir mazeret,

Yeter ya,

İnsan kendi eşiyle sevişmek için bu kadar da naz yapmaz ki,

O istemeden ben de talepte bulunmayacağım…”

Cinsel isteksizlik pek çok nedene bağlıdır. Ancak asıl sorun eşlerin cinsel istek süreçlerinde uyumlanamamasıdır. Kadın ve erkek yetiştiriliş olarak birbirinden farklı iki varlıktır. Her insan da birbirinden farklıdır. Nasıl ki her birey bir yiyeceği örneğin dondurma yemeği ya da mantıyı aynı sıklıkta istemezse cinselliği de her bireyin isteme sıklığı farklıdır. İşte asıl sorun bu sıklıkta uyuşup uyuşmadığınızdır. Her gün de cinsellik yaşanabilir, haftada bir de ayda bir de… Sayının pek bir önemi yoktur, asıl önemli olan her iki tarafın da buna onay vermesidir.

Gebelik, doğum, lohusalık, psikolojik etki bırakmış yani travmatik küretaj öyküleri, eşler arasındaki sorunlar, kavgalar, yetiştiriliş biçimi, cinsel farkındalığın olmaması, isteği engelleyici zihinsel düşünceler, çocuklar, bedensel, psikolojik ya da fiziksel hastalıklar, bu hastalıklara bağlı kullanılan ilaçlar vb. etkenler kadınlarda cinsel istek sorunlarının ana nedenleri arasındadır. Cinsel terapi sürecinde de yukarıdaki nedenlerin varlığı araştırılır ve bulunan nedenlerde yapılabilecek değişimler çalışılır.

Cinsellikle ilgili doğru bilgiler, değerler, bedeni, istek ve ihtiyaçları fark etmek, duyguları tanımak, ifade etmek cinsel istekle ilgili yaşanabilecek sorunları en aza indirirken tam tersi de cinsel istek sorunlarını arttırmaktadır. Eşlerin birbirini anlaması ve destek olması da sorunun çözümünde önemlidir.

Eğer cinsel istekle ilgili sorun yaşıyorsanız; fiziksel ve hormonal sağlığınızı kontrol ettirdikten sonra ve her şey yolundaysa psikolojik değerlendirme için bir cinsel terapi uzmanına başvurabilirsiniz. Eşinizle beraber alacağınız bu destek yaşadığınız sorunda değişim alanlarını tetikleyecektir.

Cinsel sorunlar

Cinsel sorunlar 150 150 dolunay

Cinsellik; gelişim dönemlerine göre yaşanma özellikleri değişse de çocukluk döneminde, ergenlik de, genç yetişkinlikte, yetişkinlikte, ileri yetişkinlikte ve yaşlılık da yani doğumdan ölüme kadar hayatın hemen hemen her döneminde var olan bir gerçeklik.

Ancak bu gerçekliği yasaklar, günahlar, baskılar, cinsiyet ayrımcılığı, yanlış inanç ve bilgilerin gölgesinde yaşadığımızda ortaya pek çok cinsel sorun ve cinselliğin tam olarak yaşanamadığı ilişkiler çıkıyor. Cinsel eğitimin olmadığı, cinsel yasaklarla büyüyen, evlenince öğrenirsin denilen nesiller, evlenince çoğunlukla büyük hayal kırıklığı ile karşılaşıyor.

Evlilik kurumu, mutluluğu, birlikteliği, aşkı ve sevgiyi vadettiği gibi düzenli cinsel yaşamı da vadetmekte. En azından reklamları böyle!

Reklamları geçip de işin aslına gelince:

  • Ülkemizde, evlenen çiftlerin çoğu ilk cinsel deneyimlerinde zorlanıyorlar, ‘ilk gece korkusu’nu öğrenerek büyüyen bir nesil için pek de şaşırtıcı olmasa gerek!
  • Zorlananların yine büyük kısmı vajinismus, ağrılı cinsel ilişki, ereksiyon sorunları, erken boşalma, orgazm sorunlarıyla evliliklerinin ilk aylarında, ilk yıllarında bazıları ise yıllarca uğraşmak durumunda kalıyorlar.
  • Cinsel sorunlar, yaşanılan evlilik sorunları, fizyolojik ya da psikolojik travmalar karşısında hayatın herhangi bir döneminde de ortaya çıkabiliyor ve dönemsel olabileceği gibi tedavi edilmediğinde sürekli de yaşanabiliyor.
  • Hiç zorlanmadan ya da kısmen zorlanarak ilk ilişkiyi atlatanların büyük çoğunluğu, cinsel yaşamlarında, birbirlerine uyum sağlamaya, mutlu olmaya çalışıyorlar ki bu pek de kolay olmuyor.
  • Tüm çiftlerin büyük bölümü hayatlarının bir döneminde en az bir kez bir cinsel işlev bozukluğu sorunu yaşıyorlar.
  • Ve evli grubun bir kısmında cinsel yaşam yok denecek kadar az. Bazılarında ise cinsel ilişkiye girebilmiş olmalarına rağmen hiç yok.

Diyeceksiniz ki cinsel yaşamlarından mutlu olan çift hiç mi yok?

Birbirlerini tanımaya şans veren, evlilik kurumunun evcilik olmadığının farkında olan, kendilerini, cinselliklerini yaşamada özgür hisseden ve bedenlerini tanıyan, cinselliğin önemli bir insan hakkı olduğunun farkında olan şanslı bir azınlık var tabi ki !

Bu azınlığın çoğalması için;

  • Cinsel bilgilerin, çocuk cinsellikle ilgili soru sormaya başladığı yaştan ergenliği de kapsayacak şekilde verilmesi… gönül ister ki okullara bilimsel dersler olarak yerleştirilmesi!
  • Gençlerin üreme sağlığı ve cinsel sağlık konularında bilinçli olmaları, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve HIV/AIDS hakkında farkındalıklı olmaları ve nasıl korunacaklarını bilmeleri
  • Cinselliğin evlilikle başlamadığının kabul edilmesi ve evlilik öncesinde de bilgilerin verilmesi, deneyimlerin sağlıklı yaşanması
  • Ailelerin çocuklarının, gençlerin cinsel bilinçlendirmesinden sorumlu olduklarını fark etmeleri
  • Ve her şeye rağmen evlilikde/ilişkilerde yaşanabilecek sorunlar karşında konunun uzmanlarından destek alma konusunda rahat olunması, tavsiye olunur.

 

Çocuktan sonra cinsel yaşam

Çocuktan sonra cinsel yaşam 150 150 dolunay

Gebelik döneminde farklılaşan ve seyrekleşen cinsel yaşamın doğumdan sonra eskisi gibi olacağını beklemek gerçekdışı bir beklentidir.

Doğumdan sonra kadını bekleyen lohusalık, fizyolojik ve psikolojik zorlukları beraberinde getirebilir. Kadının doğum sonrası bebeğine ve anne kimliğine erkeğinde baba kimliğine alışma süreci bazen aylarca sürer. Karı kocalık rafa kalkar ve aylarca rafta kalır.

Eşler arasında gerginlik yaşanabilir

Çoğu zaman erkekler bu dönemde cinsel hayata bir an önce dönmek isterler. Kadın ve erkek arasında istenmeyen gerginliklerin yaşanması kaçınılmaz olur.

Doğumdan sona ilk ayları geçip de cinsellik yavaş yavaş yaşanmaya başlandığında çok az çift bu durumdan memnudur. Eskiye, doğumdan, gebelikten önceye dair beklentiler, bir an önce eskisi gibi olalımlar vb. beklentiler iki tarafı da zorlar.

Kadınlarda cinsel istekte düşüş yaşanabilir

Kadının bedenindeki fiziksel ve hormonal değişimler, yorgunluk, uykusuzluk, çocuğun çok zamanını alması, erkeğin yeterince destek olamaması kadının cinsel isteğindeki düşüşlerin nedenlerindendir.

Lohusalık ve çocuğun ilk yılları geçtikten sonra ise cinsel hayat yavaş yavaş düzene girse de, çift bu kez de monotonluktan, görev gibi cinsellik yaşamaktan şikayet edebilir.

Cinsellik bir görev ya da lüksmüş gibi gelebilir

Evde artık çocuk ya da çocuklar vardır. Öncelikler değişmiştir ve bu alanda karı-kocalığa zaman ayırmak, cinselliğe zaman ayırmak lüksmüş gibi gelebilir ve bu da monotonluğun gelişini kaçınılmaz kılar.

Peki, doğumdan sonra ne yapmak gerekir?

  • Anne babalık kimliğinizi yatağa sokmayın.
  • Karı kocalık, sevgililik kimliklerinizin hep farkında olun.
  • Çocuğunuzun odası mutlaka ayrı olsun.
  • Gebelik ve doğumdan sonra ilişkide sorunlar olduysa, birbirinizi suçlamak yerine anlamayı seçin. Olmuyorsa mutlaka destek alın.
  • Çocuklardan sonra evlilik ve ilişki alanınızın eskisi gibi olmayacağını kabul edin, bu dönemin yeni ve kendine has bir evre olduğunu, kendine ait farklılıklar ve güzellikler getirdiğini kabul edin.
  • Beklentilerinizi bu döneme uygun olarak güncelleyin.
  • Çocuklardan sonra cinsel hayatın monotonluğu doğaldır ve canlandırmak sizin elinizdedir. Haftada bir gün baş başa bir şeyler yapın ama sadece ikiniz. Birlikte biz alanınızı besleyin.
  • Cinselliğin beden ve ruh sağlığı üzerindeki yaralarını hatırlayın ve cinselliği kendiniz ve birbiriniz için isteyin.
  • Uykuyu cinselliğe tercih etmeyi bırakın. Uyku ve cinsel hazzın beden ve ruh için faydası ayrı ayrıdır. Birbirinin yerine geçmez.
  • Fantazilerinizi paylaşabilir ve uygulamak için birlikte yol alabilirsiniz.

Fark etmek gerekir ki; gebelik ve doğum, çocuk büyütmek kolay evreler değildir.

Cinsel hayatını sekteye uğratırlar. Bu dönemin özeliklerini bilirseniz beklentinizi bu döneme uygun ayarlar ve birbirinize tolerans gösterebilir ve monotonluğu nasıl kırabileceğinizi birlikte araştırıp çözebilirsiniz.