cinsel ilişki

Cinsel isteksizlik nedenleri

Cinsel isteksizlik nedenleri 150 150 dolunay

‘Son dönemde eşimin cinsel taleplerine karşılık veremiyorum, içimden hiç istek gelmiyor. Ne zaman başladı derseniz, Ankara’daki canlı bomba olaylarından sonra kendimi inanılmaz kötü ve korunmasız hissettim. Hiç güvende değilmişim gibi… Ülkede yaşanan yaşan olaylar, şehitler, acı çeken aileleri gördükçe pek çok şeye olan isteğim kesildi…’

‘3 aylık bebeğimiz var, eşim 40’ımın çıkmasını zor bekledi ve 41. gün hadi demeye başladı. O kadar yorgunum ki… Bebeğim çok gazlı, uyumuyor, bedenim yorgun ve bana cinsellik çok uzak geliyor artık. Kuruluğum çok ve çok acı çekiyorum. Eşim beni hiç anlamıyor ve küsüyor. Onu kırmak da istemiyorum ama bakıyorum da o da beni pek düşünmüyor gibi… Sanki iki çocuğum var!’

‘Doğru dürüst hiç bir neden yokken 7 yıldır çalıştığım işi yerimden atıldım. Çok ağır geldi, bir yıl oldu hala sindiremedim. Yeni iş bulamıyorum. Evde çürüyorum sanki. Yemeğin tadı yok, uykunun yok, gezmenin yok. Eşim bana maddi manevi destek oluyor ancak ben bu çaresizliğin içinden çıkamıyorum… Onun cinsel isteklerinin hiçbirine bir süredir karşılık veremiyorum, sanki kadın değilim, hiç bir istek yok… Ona karşı da o kadar suçlu hissediyorum ki…’

‘2 yıldır depresyon ilaçları kullanıyorum, kendimi daha iyi hissediyorum ancak cinsel anlamda artık hiç bir şey hissetmiyorum. Sanki isteğim damarlarımdan çekildi gitti… Eşimi kırmamak adına girdiğim cinsel ilişkiler bana eziyete dönüştü, isteğim biraz gelse bile boşalma bir türlü olmuyor.’

Yukardaki deneyimler seanslarda dinlediğim cinsel isteksizlik yakınmalarının biraz değiştirilmiş halleri. Etik nedenlerden yıl ve süre bilgileri vb. detaylar üzerinde ufak değişiklikler yaptım.

Cinsel isteksizlik çok sık karşılaşılan, her insanın hayatının en az bir döneminde yaşadığı bir cinsel istek bozukluğudur. Kadınlarda erkeklere oranla daha sık karşılaşılmakla birlikte son yıllarda erkeklerde de azımsanmayacak düzeydedir.

Yukarıdaki vaka öykülerinden de anlaşılacağı üzere; ülkede yaşanılan terör olayları, gebelik ve doğum, depresyon, fiziksel ve hormonal hastalıklar, kullanılan bazı ilaçlar, eşler arasındaki sorunlar, maddi sorunlar vb. cinsel isteksizliğin en önemli yaşanma nedenleridir.
Cinsellikle ilgili doğru bilgiler, değerler, bedeni, istek ve ihtiyaçları fark etmek, duyguları tanımak, ifade etmek cinsel istekle ilgili yaşanabilecek sorunları en aza indirirken tam tersi de cinsel istek sorunlarını arttırmaktadır.

Sosyal hayat cinsel yaşamı etkileyebiliyor

Pek çok çift gebelik ve doğumun, aile içi huzursuzluğun cinsel isteği ne kadar etkilediğinin bilincinde değildir.

Cinsellik, hormonlara, düşünce ve duygulara bağlıdır. Yani bedensel sağlıklılık hali ve ruhsal sağlıklılık hali cinsel istek için olmazsa olmazdır. Yaşanılan pek çok hastalığın cinselliği doğrudan ya da dolaylı etkilediğini biliyoruz.

Eğer cinsel isteksizlik süreci yaşıyorsanız; öncelikle fiziksel ve hormonal sağlığınızı kontrol ettirin ve her şey normalse duygu dünyanıza bakın. Ve yaşadığınız tüm sorunlarda olduğu gibi cinsel isteksizlik sorununda da gerekirse uzman desteği alabileceğiniz hep aklınızda olsun.

Vajinismus nedir?

Vajinismus nedir? 150 150 dolunay

Vajen kaslarının kontrol dışı kasılması ve kadının cinsel birleşmeye izin verememesi durumuna vajinismus denir. Vajinismus sorunu yaşayan çiftlerde tam birleşmeyi deneyecekleri an kadında kontrol dışı kasılmalar, bacağı kapatma davranışı, kalçasını kaçırma gibi istenmeyen ve girişe izin vermeyen davranışlar görülür.

Vajinismus sorunu yaşayan çoğu kadın cinsellikten keyif alır, eşiyle ön sevişme sürecinde rahattır, orgazm olur. Ancak penis girişini denemeye çalıştıklarında kadın kasılır tüm cinsel isteği biter sanki bambaşka biri olur ve girişe izin veremez. Vajinismus sorununu yaşayan kadınların çoğu vajinalarına dokunamaz, bazıları bakamaz yani vajinayı yok sayar. Kendi cinsel organından bahsederken ‘o’ ya da ‘orası’ diye bahsederek vajinayı ötekileştirir.

Cinsellikle ilgili yanlış bilgiler, korkular ve abartılı düşünceler, cinsel eğitimin yetersizliği, suçluluk, ayıp, günah duyguları, ilk geceyle ilgili bilgisiz ve bilinçsiz olmak, penisin büyük vajianın küçük olduğuna dair gerçek dışı bilgiler, penisin girişi anında “acı çekme”, “aşırı kanama” olacağına dair korkular vajinismus sorunun kökeninde yatar.

Vajinismus, ülkemizde çok sık görülen ve çifti çaresiz bırakan bir cinsel işlev bozukluğudur. Özellikle kadın, hiçbir zaman bu sorunu aşamayacağını düşünür fakat eğer doğru terapi yöntemi uygulanır ise tedavisi en kolay olan cinsel işlev bozukluğu vajinismustur. Bunu yaşayan kadınlar buna pek inanmak istemezler ama gerçek budur, yeter ki çözmeye niyet etsinler.

Vajinismus bir erteleme sorunudur. Kişi kendini gün içinde cinsel birleşmeye hazırlar ve “Kesin bu akşam yapacağım” der ancak o an geldiğinde “Hayır, sonra yaparım, şimdi değil” derken bulur kendini ve bu şekilde günler, aylar ve hatta yıllar geçer.

Aslında doğru adreslere gelindiğinde çözülebilecek bir sorundur vajinismus. Fakat ne yazık ki vajinismus sorununu yaşayan çift doğru adresi buluncaya kadar çok acı deneyimler yaşayabilmektedir. Bekaret zarının alınması, vajen girişinin gerekmediği durumlarda dahi genişletilmesi, kas gevşetici giderici krem ya da ilaçlar, 1-2 seans da çözüm vaatleri, maddi sömürü…Tüm bunlar bilim adına yapılan ama bilimle hiç alakası olmayan ve en acısı tedavi sürecinde hiçbir yardımı olmadığı gibi tersine zararı olabilen ve insanların uzmanlara inancını azaltan uygulamalardır.

Vajinismus sorunu yaşayan çiftlerde genellikle eşler arasında iyi iletişim, uyum ve saygı gözlemlenir. Sevgileri tamdır, çoğunlukla cinsellikten keyif alırlar sadece birleşmeyi gerçekleştiremezler. Bence vajinismus problemi yaşayan çiftler, cinsel birleşmeyi gerçekleştirebilen ama sevginin saygının azaldığı, cinsel keyfin tek taraflı yaşandığı ya da rollerin yapıldığı ilişkilere göre çok daha mutlu ve şanslı çiftlerdir.

Eşler arasında şiddet, sevgi, uyum, iletişim, anlayış sorunları varsa vajinismusun tedavisi zorlaşır.

Birbirini seven ve yardım eden çiftler her sorunun üstesinden gelecekleri gibi vajinismusunun da üstesinden gelirler. Sizin sevginiz ve inancınız sorunun çözülmesinde çok önemlidir.

Vajinismus soruları

Vajinismus soruları 150 150 dolunay

Vajinismusun neden psikolojik olduğunu anlamıyorum, vajinayla ilgili bir sorunun neden jinekologlar tedavi edemiyor?

Vajinismus, vajen girişindeki kasların istem dışı kasılması ve kadının hiçbir şekilde girişe izin verememesi durumudur. Kadın, vajendeki kasılmalar üzerinde kontrol sağlayamaz bu nedenle psikolojik bir durumdur. Yani kontrol dışı/bilinç dışı bir davranışa sahiptir ve bu davranışı yeni bir davranışla yer değiştirmek gerekir. Kaslarını kontrol ederek, rahat bırakabilmek… Bunu yapabilmek aslında kişinin kendi duvarlarını yıkması, kendi cinselliği ile barışması, vajinasını fark ederek kabul etmesi de demektir. Vajinismus; penise dair bir korkudur, cinsel ilişkiye girme korkusu yani fobidir. Fobilerin kalıcı çözümleri için psikoloji alt yapısı olan ve cinsel terapi deneyimi olan uzmanlara başvurmak gerekir. Jinekologlar vajinanın, rahimin, yumurtalıkların organik ve fizyolojik, cerrahi süreçlerinde uzmandırlar ancak vajinismus psikolojik bir sorundur. Jinekologların bu tip durumlarda tıp etiğine uygun davranmaları hasta mağduriyetini önlemek için çok ama çok önemlidir.

Jinekolog tedavi ederse ne olur?

Tedavi sadece vajinaya penisin girmesi demek değildir. Penisin vajinaya rahatça girmesi, kadının kendi bedeniyle barışması, keyif süreçlerini fark etmesi ve cinsel birleşmeyle bunu deneyimlemesidir. Yani tedavi hem fiziksel hem de ruhsal süreçleri kapsamalıdır. Kadın doğum masasında yapılan tedavilerde ruhsal bölüm ve bazen fiziksel taraf da eksik kalır. (kasılmalar tam bitmez, ağrı hissedilir, kadının dirençleri devam eder, kadın rahat vajinal muayene olamaz vb.) Cinselliğin bir ömür boyu süreceği düşünüldüğünde bence en önemli bölümü orasıdır. Sözün özü ruh ve beden sağlığını bütünleyen bir tedavi gerçek tedavidir. Bu da cinsel terapidir.

Vajinismus tedavisi yani cinsel terapide ne yapılır? Ne kadar sürer?

Cinsel terapi seansları çiftle birlikte yapılır. Cinsellik, cinsel anatomi ve fizyoloji bilgisi, kontrolsüz kasılmaların nasıl olduğu, cinsel mitler, vajinismus tedavi teknikleri, ev uygulamaları, cinsel yaşamda duyuların ve iletişimin önemi, vajinismus sorunu yaşayan kadınların ve erkeklerin yanlış inançları, zihni olumluya programlamanın önemi gibi konular çalışılır. Terapi de bilişsel ve davranışçı teknikler kullanılır. Kadının tüm kaçınmaları ve korkularıyla ilgili çalışılır. Aslında cinsel terapide kadın kendi gizli kalmış ya da bildiği ama çözemediği kaygılarla baş etmeyi öğrenerek, cinselliği ile tam olarak barışır.

Tedavi 4-8 seans arası sürer. 4-8 seans diğer cinsel işlev bozukluklarına ya da diğer psikolojik sorunlara göre daha kısa bir süredir. Tedavide sadece ilişkiye girmezsiniz aynı zamanda cinsellikle ilgi doğru bilgileri edinir, korkunuzu yener, keyif almayı keşfeder ve eşinizle birbirinize destek olmaya dair bir deneyim yaşarsınız.

Eşimin tedaviye gelmesi neden şart? Bu benim sorunum ve ben çözmeliyim.

Bu soru çok sık karşılaştığımız bir sorudur. Cevabımız ise çok nettir: Cinsel ilişki terapisi mutlaka eşle yapılır. Evrensel ve bilimsel bir kural. Tedavide her iki bireyin de görüş, bilgi ve deneyimlerine ihtiyacımız var. Tedavide pek çok uygulama eşle birlikte çalışılıyor ve cinsel ilişkiye eşinizle gireceksiniz. Ayrıca birbirine destek olan bir çift bizim en güçlü tarafımız.

Cinsel terapide parmak uygulaması var mı? Varsa ben yokum, onu yapmadan çözelim!

Cinsel terapi pek çok bilimsel bilginin ve uygulamanın olduğu bir tedavi programıdır. Evet parmak uygulaması var ama sadece o yok! Cinsel terapiyi hiç bilmeyen ve vajinismus sorunu yaşayan bir kadın sadece parmak uygulamasını duyarsa tedirgin olmakta haklı. Bununla birlikte parmak uygulaması bedene dokunmak, tanımak ve barışmak için yapılan uygulamaların sadece bir tanesi. Bedenimle barışmasam da olur ilişkiye gireyim yeter mantığıyla bakarsak çok şey kaybederiz. Çünkü cinsellik karşılıklı keyif alındığında güzel ve yaşanası bir süreç, diğer türlü eziyet haline gelebilir. Ayrıca eksik yapılan tedavilerde (cinsel terapi tam olarak yapılmamışsa) ne yazık ki ilişkiye girilmiş olsa bile cinsel ilişki esnasında ağrı ya da keyif alamama çok karşılaşılan bir durum.

3 ay önce evlendim ve hala cinsel ilişkiye izin vermiyorum galiba vajinismusum. Üniversite mezunuyum, rahat bir ailem var, bunun başıma geldiğine inanamıyorum. Anlam veremiyorum bir türlü, nedeni ne olabilir?

Vajinismus, üniversite mezunlarında ilkokul ve lise mezunlarına kıyasla daha sık gördüğümüz bir cinsel işlev bozukluğu. Tıp fakülteleri de dahil üniversitelerin eğitim programında cinsel eğitim yok. Rahat bir ailede büyüseniz bile, aile ortamında tam ve doğru bir cinsel eğitim çoğunlukla mümkün olamıyor.

Sözsüz toplumsal kurallarımız var. ‘Kızım ben sana güveniyorum, kızım kendini koru, erkeklere dikkat et..vb’. Bu kurallar bilinçaltına çocukken ya da ergenlik döneminde yerleşiyor. Çoğu zaman fark etmiyoruz bile… Vajinismusun kökeninde cinsellikle ilgili yanlış bilgiler, korkular, abartılı ve gerçek dışı düşünceler yatıyor.

Vajinismus sorununu yaşayan kadın vajeni çok küçük ve dar, penisi ise vajene giremeyecek kadar büyük olarak algılıyor. Bu nedenle de yaşayacağı cinsel ilişkide çok acı çekeceğini ve kan kaybedeceğine inanıyor. Çok ender olarak kadınlar ben aslında hiç korkmuyorum ama yapamıyorum der.

Gittiğim jinekolog ‘vajinan dar, genişletelim, kızlık zarını da alalım sorun çözülür’ dedi ama çözülmedi. Kime güveneceğimi şaşırdım. Hiç bir uzmana güvenim kalmadı.

Aslında doğru adreslere gelindiğinde çözülebilecek bir sorundur vajinismus. Fakat ne yazık ki, vajinismus sorununu yaşayan çift doğru adresi bulununcaya kadar kötü deneyimler yaşayabilmektedir. Bekaret zarının alınması, vajen girişinin gerekmediği durumlarda dahi genişletilmesi, sadece hipnoz, alkol, krem ya da ilaçlar… Tek seans da çözeriz vaatleri ya da muayene masasında yapılan trajik uygulamalar vb… Tüm bu uygulamalar bilim adına yapılan ama bilimle hiç alakası olmayan, tıp etiğine hiç uymayan ve en kötüsü tedavi sürecinde hiçbir yardımı olmadığı gibi, tersine zararı olan uygulamalardır.

Bunlardan sonuç alamayan çiftin umutsuzluğu daha çok artar. Uzmana ve kendine güveni sarsılır.

Lütfen uzmanı ve tedavi koşullarını araştırın.  Araştırma kriterlerinizde şunlar olsun:

  • Uzman, psikolojik danışman, psikolog ya da psikiyatr olmalı ya da doktor bile olsa cinsel terapi ve psikoloji eğitimleri olmalı.
  • Cinsel terapiyle ilgili eğitimler almış olmalı.
  • Hipnoz gibi uygulamalarda uzmanın eğitimini nerelerden aldığına ve psikoloji temeli olup olmadığına dikkat edin.
  • Tek seans da kesin çözüm, garantili çözüm ya da asla parmak uygulaması yaptırmıyoruz gibi bilimden uzak hin pazarlamacı zihniyetine dikkat edin. İnsan ruh sağlığının pazarlığı ya da garantisi olmaz!
  • Vajinismus tedavi ücretleri çok makuldür ve seans ücretleri diğer psikolojik sorunların tedavisinde ne ise odur. Yani fahiş ücretleri sorgulayın. ‘Vajinismus çok özel bir konu bu fiyata çözülür bu nedenle bu ücreti istiyoruz’ gibi palavralara inanmayın!
  • Cinsel terapi, mahremiyete önem verir. Cinsel ilişkinin çiftin özelinde yaşanması bilime yakışanıdır. Diğer türlü tüm uygulamalar etik dışıdır. Travmatize edicidir.

6 yıllık evliyim ve vajinismus sorunum var. Çevremdeki herkes çocuk soruyor ben de bir an önce anne olmak istiyorum. Tüp bebekle çocuk sahibi olsak sonra tedavi olsam diyorum ama tüp bebek tedavisinde de işlemlerinden korkuyorum. Aklım karışık ne yapmalıyım?

Anne olmak isteğinize saygı duyuyorum, bununla birlikte tüp bebekle ilgili ve vajinismusun tedavisini olmazsanız ne olurla ilgili bilmeniz gereken şeyler var:

  • Cinsel ilişki olmadığında çocuk sahibi olmak güçleşiyor, yani “infertilite” nedeni oluyor.
  • İnfertilite tedavisi gerek aşılama olsun gerekse tüp bebek tedavisi olsun zor süreçlerdir ve gebe kalmak hemen olamayabiliyor. Emek ve para gerektiriyor ve o emeği vajinismus tedavisine vermek daha akıllıca, daha kolay ayrıca daha ekonomik hem de doğal yoldan çocuğunuzun olma ihtimali yüksek.
  • Vajinismusa bağlı infertilitenin tedavisi, anestezi altında “aşılama” ya da “tüp bebek” değildir. Vajinismusa bağlı infertilitenin tedavisi, vajinismusun tedavi edilmesi ve çifti doğal cinsel ilişki de bebeğe yönlendirmektir.
  • Vajinismus tedavisi 4-8 seans arasında sürer. Tüp bebekle çocuk sahibi olmak ise bazen aylarca bazen yıllarca sürer.
  • Bir başka sorun da kadınların düzenli olarak normal jinekolojik muayenelerinin yapılmaması ve smearlerinin alınmaması ve olası sağlık sorunlarıyla ilgili geç kalınabilmesidir.
  • Vajinismus tedavisi doğru tedaviye ulaştığınızda gerçekten kolaydır. Size zor gibi gelir ama inanın ki kısa sürede çözülür.

Disparenü (Ağrılı cinsel ilişki)

Disparenü (Ağrılı cinsel ilişki) 150 150 dolunay

‘Disparenü’ veya ‘ağrılı cinsel ilişki’ kadınlarda sık karşılaşılan cinsel işlev bozukluklarındandır. Cinsel birleşme sırasında ağrı duyulması anlamına gelmektedir. Ağrı/acı girişte hissediliyorsa uyarılma eksikliğine bağlı kuruluktan, vajinal infeksiyonlardan, sıyrıklardan ya da kasılmalardan kaynaklanıyor olabilir. Ağrı daha derinde hissediliyorsa, endometriosis, over kisti ve pelvik infeksiyonlar gibi organik nedenlere bağlı olabilir. Disparenü çok detaylı bir jinekolojik inceleme gerektirir. Organik kökenli olabileceği gibi psikolojik kökenli de olabilir. Her ikisinin de olduğu durumlarda söz konusudur.

Disparenünün kaynağın organik olup olmadığı jinekologlar tarafından incelendikten sonra eğer herhangi bir organik bulgu bulunamazsa mutlaka psikolojik kökene bakmak ve cinsel terapi çalışmak gerekir. Ağrının kaynağı psikolojik olmasına rağmen defalarca jinekologlarda çözümü aramak zaman ve inanç kaybettirir.

Ağrılı cinsel ilişkide kadın ilişkiye izin verebilmekte ancak acı hissetmekte ve cinsel ilişkiyi devam ettirmekte duygusal olarak zorlanmaktadır. Ağrılı cinsel ilişki sorunu yaşayan çoğu kadın sorunun neden psikolojik olduğunu anlamakta ve kabulde zorlanırlar. Seanslarda şu sorularla ve itirazlarla karşılaşırız.

  • Acının varlığını nasıl ben oluşturabilirim ki?
    • Ben gerçekten acı hissediyorum ama bu nasıl olur da psikolojik olur?
    • Bana bu acının varlığına inandığımı ve bunu hep benim tetiklediğimi söylüyorsunuz, ben neden ve nasıl bunu yapayım ki?

Tüm bunların cevapları terapide detaylı olarak çalışılır ama kısaca nedenine bakalım:

  • Cinsel bilgilerin yetersiz olması,
    • Kadının kendi bedeniyle ve cinsel hazla tam olarak barışık olmaması,
    • Cinselliğe dair olumsuz inanç, beklenti ve yaşantılar,
    • Acının yaşanacağına dair inanışlar, takıntılar,
    • Ön sevişme sürecinin yeterli olmaması ve kadının bu sürece etkin katılmaması/katılamaması
    • Kadının ve erkeğin birbirlerinin keyif ve haz bölgelerini tam olarak bilememeleri,
    • Eşler arasındaki iletişimde ve ilişkide yaşanan sorunlar…vb.

    Disparenünün psikolojik kökenli olmasında ve tedavisinde, eşler arasındaki iletişim ve etkiletişim önemli rol oynar.

Tedavisinde cinsel terapi kullanılır ve eşler tedaviye uyum sağladığında ve birbirlerine destek olduklarında çok güzel sonuçlar alınır.

Gebelikte cinsellik

Gebelikte cinsellik 150 150 dolunay

Gebelik döneminde kadındaki fizyolojik ve duygusal değişiklikler bazen de erkekteki duygusal değişimler çiftin cinsel yaşamını ister istemez etkiler.

Gebeliğin başladığı ilk 3 ay içinde cinsel ilişkiye girmek düşük riskini ortadan kaldırmak için genellikle doktor tarafından yasaklanır. İlk üç ay gebelik belirtilerinin de yoğun yaşandığı cinsel keyfin doğal olarak ertelendiği aylardır. Bu aylarda çoğunlukla cinsel istekte azalma görülür çok az oranda kadında cinsel istekte artış gözlenir.

Cinsellik gebeliğin ilk üç ayı haricinde gebeliğin son ayına kadar anne adayının rahat ettiği pozisyonlarda yaşanabilir. Toplumda bilinenin aksine, gebelikte eşinizle tensel ve cinsel temasınızı korumanız hem sizler için hem de bebeğiniz için sağlıklıdır.

İlerleyen gebelik aylarında kadının şefkat görme ve sevilme ihtiyacında belirgin bir artış olur. Gebelik ilerledikçe çiftin fark etmesi gereken en önemli şeylerden bir tanesi, cinselliğin sadece penis ve vajina birleşmesi olmadığı, cinsel keyfin birleşme olmadan da yaşanabileceğidir.

Masaj, mastürbasyon, karşılıklı mastürbasyon, oral seks gibi seçeneklerle çift karşılıklı doyuma ulaşılabilir.

Gebelik ilerledikçe kadınların tensel temas ihtiyaçları ağırlıklı olarak ortaya çıkar. Cinsel istekten ziyade şefkat, ilgi, sevgi görmek gibi ihtiyaçlar ön plandadır. Erkekler bunu cinsel istek gibi algılayabilir; oysaki çoğu kadın bu dönemde cinselliği kendi istediklerinde yaşamayı dilerler, buna saygı gösterilmesi önemlidir.

Gebelikte cinselliğin bebeğe zarar vereceği yanılgısı toplumda yaygın olsa da bilimsel bilgiler bunun tam tersini göstermektedir. Gebelikte eşinizle tensel ve cinsel temasınızı korumanız hem siz hem de bebeğiniz için sağlıklıdır. Dikkat edilmesi gereken şey ise, cinsel ilişkinin anne adayının istediği pozisyonlarda ve anne adayını ilişkiye zorlamadan yaşanmasıdır.

Gebelik gibi lohusalık dönemi de hassasiyet gerektiren bir dönemdir. Erkeklerin eşlerinden gebe kalmadan önceki cinsel isteğini ya da ilişki sıklığını beklemeleri ya da “eşim neden beni istemiyor” demeleri, gebeleri ve gebelik dönemi tam anlamamak demektir. Karşılıklı hoşgörü ve anlayış bu dönemin geçmesinde çifte yardımcı olacaktır.

Gebelik döneminde cinsel ilişkiden kaçınılması eşlerin birbirinden uzaklaşmasına neden olabilir. Bu nedenle gebelikten önceki sıklık da olmasa da cinsel ilişkiyi bırakmamak gerekir. Doğumdan sonra da loğusalık, bebek, bebeğin sorunları, uykusuzluk, yorgunluk derken eşler arasında ciddi kopmalar yaşanabilir. Bunun farkındalığıyla kadının istediği sıklıklarda ve pozisyonlarda ilişkiyi yaşamaya devam etmek karı koca kimliklerini korumak için önerilir.

Cinsellik ne ki?

Cinsellik ne ki? 150 150 dolunay

“Hiç cinsel ilişki yaşamadım ama bazen mastürbasyon yaptım. Bu vajinamın seklini bozar mı yani daha önce ilişki yaşamışım gibi? Geçen hafta erkek arkadaşımla bu konuda sorun yaşadık daha önce ilişkiye girdiğimi düşünüyor? Sizce doğru olabilir mi?”

“Dudaktan öpüşmeyle gebelik riski var mı?”

“Kızlar orgazm olduklarında kızlıkları bozulur mu?”

“Kız arkadaşımla üzerimizde iç çamaşırlarımız varken sürtünme yoluyla ilişki yaşadık, o kaygılanıyor, gebe kalma ihtimali nedir, çamaşırlarımızdan geçer mi?”

Şaşırdınız mı? Bu kadar da olmaz diyenlerinizi duyar gibiyim ya da ben de buna benzer durumlarda kaygılanmış ve merak etmiştim diyenleriniz de olabilir…16 yıldır karşılaştığım sorulardan sadece bazıları…

Üreme sağlığı cinsel sağlıkla ilgili farklı yaş gruplarından gelen bu sorular beni hem düşündürür hem üzer hem de çok kızdırır. Soranlara değildir kızgınlığım bize bu soruları sormak durumda bırakan, yeterli cinsel eğitimi vermediği gibi bununla da övünüp adına ahlak, namus diyen ilgili tüm zihniyete kızarım.

Okul günlerimi hatırlarım, biyoloji derslerindeki insan bedeni maketi gözlerimin önüne gelir bir an ve sorarım kendime o makette neden cinsel organlar yoktur?

Bize üreme ve cinsel organlarımızı anlayacağımız şekilde anlatsalardı ne olurdu? Bedenimize ait çok önemli işlevleri olan cinsel organlarımızla ilgili doğru bilgilere sahip olsaydık ne olurdu acaba? Eğitim sistemimizde insan bedeniyle ilgili dersler neden sonuç ilişkisi kurularak anlatılsaydı, sorgulamamıza, araştırmamıza izin veren bir eğitim sistemimiz olsaydı neler olurdu acaba?

Neler neler olurdu! İşte ilk aklıma gelenler;

  • Her şeyden önce yukardaki sorular ve yazamadığım binlerce soru olmazdı.
  • Çocukların, gençlerin ve hepimizin cinsellikle ilgili doğru bilgileri olurdu.
  • Bedenimizi gerçek anlamda sever ve korurduk, kendimizle barışık olurduk.
  • Garip korkularımız olmazdı, cinselliğimizi keyifle ve birbirimize saygıyla yaşardık.
  • Vajinismus, orgazm sorunları, erken boşalma gibi cinsel işlev bozuklukları yok denecek kadar az olurdu.
  • İstediğimiz zaman, bedenimiz ve ruhumuz hazır olduğunda çocuk sahibi olurduk.
  • İnfertilite oranlarında düşüş olurdu.
  • HIV/AIDS ve cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalanma riskimiz çok düşük olurdu.
  • Erkeklerin cinsel konularda her şeyi bildiklerini zannetmezdik ve biz kadınlarda bedenimizle ilgili konularda söz sahibi olurduk.
  • Cinselliğimizi (erkekliğimizi ya da kadınlığımızı) abartmadan, daha dengeli yaşardık
  • Erkekliğin ölçütü penisin boyu değil ne kadar “Adam” olduğu olurdu.
  • Tecavüz, taciz olaylarında düşüş olurdu.

Okuyana bilgi;

Cinsellikle ilgili sıkıntılı duygular yaşamamızın, utanılacak bir durummuş gibi algılamamızın temel nedeni, cinsellikle ilgili korkuların, yanlış bilgilerin, abartılı söylencelerin, günah ve yasakların doğduğumuz andan itibaren ailemiz ve yaşadığımız toplum tarafından bilinçaltımıza kaydedilmiş olmasıdır.

Tüm bu bilinçaltı kayıtları, inançlarımızı ve korkularımızı oluşturur. İnançlarımız ve korkularımızsa davranışlarımızı belirler. Aslında, yukarıdaki koşullarda yetişen bir bireyin cinsel fobilerinin olmasına çok da şaşırmamak gerekir.

Hayalim; kendisiyle, bedeniyle, duygularıyla barışmış, dengeli, bedenine ve ruhuna ait sorumlulukları alabilen, huzurlu ve mutlu bireylerin çoğalması…

Sorularınızın cevaplarını cesurca aramanız dileğimle…Soru sormak özgürlüktür!

Sevgiyle

Sert mi yumuşak mı?

Sert mi yumuşak mı? 150 150 dolunay

Cinsel işlev bozukluklarından erkeklerin yaşadığı en önemli sorun sertleşme sorunudur.

Erektil fonksiyon bozukluğu yani sertleşme sorunu ereksiyonun oluşmasında ve cinsel aktiviteyi sürdürmede yaşanan güçlüklerdir.

Kişi ereksiyonu ya hiç sağlayamaz ya da ilişkiye girebilecek kadar sürdüremez. Erişkin erkeklerin %20’sinde görülebilmektedir. Erkeklerin %75’i yaşamının herhangi bir döneminde kısa süreli olarak ereksiyonu sağlama ve devam ettirme ile ilgili sıkıntı yaşadığını dile getirmektedirler.

Sertleşme sorunları bazen evliliğin ilk gecesinden ortaya çıkabilirken bazen de ilerleyen süreçte görülebilmektedir. İlk gecede erkek kaynaklı yaşanan cinsel sorunlar erkek ve kadın üzerinde ağır duygusal hasarlara yol açabilmektedir.

Ereksiyonu oluşturmada ve devamda yaşanan güçlüklerle ilgili olarak organik nedenlerin yani fizyolojik kökenli bir sorunun olup olmadığının çok iyi araştırılması daha sonra psikolojik etkenlerin incelenmesi önerilir. Bazen her ikiside ereksiyon üzerinde olumsuz etkiye yol açabilir.

Ereksiyon sorunlarına neden olan psikolojik nedenler arasında; hayatı boyunca hiç masturbasyon yapmamak, bunun günah ve suç olduğuna inanmak, çok ağır psikolojik rahatsızlıklar, takıntılar, baskıcı ve dini etkinin çok hissedildiği aile ortamında yetişmek, stres, tesadüfi başarısızlık gibi nedenler sayılabilir.

Sertleşme sorunu yaşayan erkeklerin çoğu bunun hayatlarında başlarına gelen en önemli sağlık sorunu olarak değerlendirirler. Öz güvenleri zedelenir. Kendine ve pek çok şeye kızarlar. Diğer kimlikleri de bu durumdan olumsuz etkilenebilir. Ereksiyon sorunlarında eşler arasında sorunlar yaşanabilmektedir. Evliliği ve ilişkiyi korumak için uzmanlardan destek alınması çiftin birbirlerine yardım etmesi önemlidir.

Sertleşme sorunlarında fiziksel yani organik nedenlerin iyi değerlendirilmesi gerekir. Yaşanan bazı uzun süreli hastalıklar ve bunların tedavisinde kullanılan ilaçlar ereksiyon sorununu ortaya çıkarabilir. Bu hastalıklar, ilaçlar ve maddeler kısaca şöyledir; şeker hastalığı ve ilaçları, antidepresanlar, psikiyatrik ve türevi ilaçlar, hormonal ilaçlar, varikosel gibi damar hastalıkları, kalp ve damar hastalıkları ve ilaçları, tansiyon düşürücü ilaçlar, migren ilaçları, uyarıcı ilaçlar, kolesterol ilaçları, kilo kaybettirici ilaçlar, sigara, alkol, kokain, esrar gibi maddeler ve uyuşturucular.

Eğer bir süredir yukarıdaki sorunlardan birini ya da birkaçını birden yaşıyorsanız ve ereksiyon sorununuz da varsa ilaçlarınızı kullanmaya lütfen devam edin ve konuyu doktorunuzla görüşün. Sertleşmeyi daha kaliteli hale getirmek için yapılabilecekleri değerlendirmek ve öğrenmek için bir uzmandan eşinizle birlikte destek alabilirsiniz.

Eğer sertleşme sorunu yaşıyorsanız, doktora başvurmadan cinsel performansı artıracak ilaçlardan uzak durun. İnternet üzerinden satılan ilaçların geri dönüşü olmayan yan etkileri olabileceğini aklınızda tutun ve satın almayın.

Cinsel işlev bozukluklarının çoğunlukla psikolojik nedenlere bağlı olduğunu ve tedavisinin bu konuda çalışan uzmanlar tarafından yapıldığını, tedavide çift terapisinin kullanıldığını da hatırlatmak isterim.

HIV/AIDS’in psikolojik boyutları

HIV/AIDS’in psikolojik boyutları 150 150 dolunay

HIV/AIDS ülkemizde hızla artan, kan yoluyla, anneden bebeğe, korunmasız cinsel ilişkiyle bulaşan bir salgındır. HIV/AIDS’le ilgili bulaşma yolları çok sınırlı olsa da yine de önyargılar nedeniyle ayrımcılık, dışlama sorunları yaşanmaktadır.

Bir kişi HIV taşıyıcısı olduğunu öğrendiğinde, toplum içindeki yanlış bilgiler (homoseksüel hastalığı, ölümcül, tedavisi yok, …gibi) nedeniyle çok zor günler yaşar.

Önce yalnışları düzeltelim

  • HIV/AIDS heteroseksüellerde daha yaygındır.
  • En çok korunmasız cinsel ilişkiyle bulaşır.
  • Herkesin başına gelebilir, zengin, yoksul, evli, bekar, çoluk-çocuk, ünlü-ünsüz…
  • HIV/AIDS kronik hastalıklar sınıfındadır. Yani ömür boyu uygun tedaviyi alarak yaşayabilirsiniz.
  • Ağzınızda açık yara, diş eti kanaması yoksa sevgilinizle/eşinizle dilediğiniz kadar öpüşebilirsiniz. Kondom kullanarak cinsel ilişkiye girebilirsiniz.
  • Eğer kondom da kullanmayalım biz yüzde yüz korunmak istiyoruz diyorsanız karşılıklı mastürbasyon yapılabilirsiniz.
  • Evlenebilirsiniz. Mutlu olabilirsiniz.

 

Ve gelelim HIV/AIDS olduğunu öğrenen kişilerin psikolojik olarak neler yaşadıklarına

HIV taşıdıklarını öğrenen kişiler ilk anda şok yaşarlar ve bir süre durumu algılamakta zorluk çekebilirler. HIV(+) bireyin durumu kabul etmesi belli bir süreci gerektirir. Bazı bireyler çok kısa sürede HIV ile yaşamayı benimserken, çoğunlukla red yolunu seçerler. Virüsü taşıdığını öğrenen çoğu bireyde ilk zamanlar şok, kızgınlık, depresyon, pişmanlık, öfke, endişe, HIV(-)lere kızgınlık, korku, gelecek belirsizliği, intihar düşüncesi ve girişimi olabilmektedir. Psikolojik kabul süreci çoğunlukla şöyledir: İnkar, öfke (Kendine, yakınlarına, doktorlara), pazarlık (Şöyle şöyle yaparsam daha uzun yaşarım), depresyon, kabullenme.

HIV testinin sonucu (+) geldiğinde ve bu sonuç doğrulama testiyle onaylandıktan sonra sonucun oluşturduğu bazı psikolojik sorunlar beraberinde gelebilir.

  • Yalnız başına acı içinde ölme korkusu
  • Toplumdaki statüsünün değişmesi, bozulması korkusu
  • Yakınlarına acı ve ızdırap verme kaygısı ve bundan etkilenme
  • HIV’a neden olan davranışlar nedeniyle suçluluk ve pişmanlık
  • Güçsüzlük duygusu, uzun vadeli plan yapmaya dair kaygı ve depresyon
  • HIV’a yakalandığını inkar, reddetme ve yokmuş gibi davranma
  • Şansızlık hissi ve diğerlerine öfke
  • Kendine kızgınlığa ve tedaviye inanmama, sorumluluğunu almak istememe ve intihar eğilimi,
  • Çevre reddi ile öz güven, öz değer ve saygıda azalma,
  • Ölüm düşüncesi, yalnızlık ve kontrol kaybetme korkusu ruhsal konularda ilgiyi ve dini destek arayışını ortaya çıkarabilir.

Kişi, yaşantısını planlayamama, sekonder enfeksiyonların oluşması, başkalarına bulaştırma korkusu, izolasyon, cinsel düşmanlık ve red, sonuçları değiştirememe, gelecekteki sağlığı, yakınlarının durumu, tedaviye ulaşamama, özel yaşamın ve güvenin kaybı, sosyal ve cinsel olarak kabul görmeme, fiziksel ve mali gücünü kaybetme gibi pek çok faktörden dolayı kaygı duyar.

Psikolojik yardım almak çok önemli

Kişinin bu sorunların altından kalkabilmesi için psikolojik yardım alması çok önemlidir. Danışmanlığın başarısı, danışman ve danışan arasındaki dostluğun ve güvenin gücüne bağlıdır. Bu dönemde destek gruplara katılmak olumlu gelişimleri hızlandıracaktır.

Eğer HIV taşıyıcıysanız ve tedavi alıyorsanız size ait bilgiler şifreli bir şekilde saklanır, gizlilik ilkesi bu ülkedeki her hasta için olduğu gibi HIV(+)‘ler içinde geçerlidir. Her dert paylaştıkça azalır, HIV(+) gruplarla haberleşebilirsiniz ve yardım alabilirsiniz.

Daha detaylı bilgi için HATAM’ın ya da Pozitif Yaşam Derneği’nin web sitelerini ve HIV taşıyıcıysanız kendilerini ziyaret edebilirsiniz.

İlk gece korkusu

İlk gece korkusu 150 150 dolunay

İlk gece korkusu özellikle bizim ülkemizde yeni evlenecek çiftlerin kafalarını uzunca bir süre meşgul eder. Evlendiğimiz kişi aşık olduğumuz biri bile olsa ilk kez yaşanacak cinsel ilişki hafif kaygı ve korku oluşturur. Bunun nedenleri arasında ise hiç bilmemek, deneyimlememiş olmak, çevrenin bu konuya yaklaşımı, yanlış bilgilendirmesi, abartılı bilgiler sayılabilir.

İlk geceyle ilgili pek çok mit (yanlış bilgi ve inanç) vardır. Bunlardan en çok “kanama olacak” ve “acıyacak” miti kafaları kurcalar ve korkunun oluşmasına neden olur. İlk geceyle ilgili duyduğumuz öyküler, arkadaşlarımızın anlattıkları ya da yakınlarımızın evlenmeden önce bize söyledikleri kaygıların oluşmasına etken oluşturabilir. Ya da “her şey değişecek” gibi abartılı sonuç beklentileri çok gereksizdir.

İlk geceyle ilgili yaşanan olumsuz deneyimlerin altında; yanlış bilgiler, cinsellikle ilgili bir eğitimin alınmamış olması, karşılıklı cinsel iletişim ile ilgili eksiklik, cinsiyetçi yetiştirilme gibi nedenlerin varlığı bilinir.

İlk deneyimde iki taraf da heyecanlıdır aslında, çünkü onlara göre ortada halletmeleri gereken bir görev vardır. ‘Bekareti almak, kızlığı bozmak, işi halletmek’ tüm bu tanımlar bile gerginlik yaratabilir.

Yetersiz bir ön sevişme ile ereksiyon gerçekleştikten sonra ilişki denenir. Kadının cinsel organının ıslanmadığı fakat vajina kaslarının rahat olduğu durumlarda ilişki gerçekleşir ancak kadının canı acıyabilir, belki kan gelir. Oysaki cinselliğin doğasında kan ve acı yoktur. Cinselliğin doğasına aykırı davranıldığında ise istenmeyen sonuçlar olabilir. Bunların yaşanmasına cinsel bilgi, tutum ve davranış eksikliği, fiziksel ve duygusal hazırlıkların yeterince yapılmaması durumu neden olur.

Eğer ilk cinsel birleşmede, iki taraf da rahatsa, iyi bir ön sevişme yapılıyorsa, ıslanma varsa, pelvik kaslar rahatsa, sakince giriş gerçekleştiriliyorsa kanamaya pek rastlanmaz, bazen birazcık kahverengi ya da pembe lekelenme görülebilir. Cinsellik karşılıklı sevgi, hoşgörü ve her iki tarafın da isteklerini düşünerek yaşandığında-organik herhangi bir şey yoksa- acı hissetmek söz konusu bile değildir.

İlk kez yaşanacak cinsel ilişkide kaygı düzeyini kontrol etmek önemlidir. İlk geceye gereğinden çok önem vermek, abartmak ve endişelenmek olumsuz sonuçlara neden olabilir. Örneğin; kadınlarda vajinismus, ağrılı cinsel ilişki, erkeklerde ereksiyon sorunları gibi.

Her iki taraf içinde önemli olan ilk birliktelik, karşılıklı, sevgi ve hoşgörüyle rahatça yaşanabilir. İletişimi doğru kurmak, kendimizi karşı taraf doğru ifade edebilmek ve dinleyebilmek, kaygılarımızı, meraklarımızı paylaşabilmek, birbirimizi keşfederken sabırlı ve sakin olmak bu süreçte çiftlere yardımcı olur.

İlk gece korkusunu ortadan kaldırmak için evlenmeden önce ilk geceyle ilgili bilimsel destek alabileceğiniz uzmanlara başvurmanız ve bilimsel kaynaklardan bilgi almak yararlı olacaktır. Abartılı ve yanlış bilgi bizi tedirgin ederken doğru bilgi bizi rahatlatır.

 

“İki Yıldır Evliyiz, İlişkiye Giremiyoruz!”

“İki Yıldır Evliyiz, İlişkiye Giremiyoruz!” 150 150 dolunay

“Eşimle 2 yıldır evliyiz, severek evlendik, yıllardır birbirimizi tanıyorduk ve çok seviyorduk, ilk gece birlikte olmayı denediğimizde hiç bilmediğim bir yönümle karşılaştım, eşime izin veremiyordum, bacaklarımı kapatıp, onu ittim ve hala itiyorum, sanki o an bambaşka biri oluyorum. Günlerce, aylarca denedik olmadı, ben bu sorunun ne olduğunu bile anlamadım uzun süre, dünyada tek ilişkiye giremeyen kadın benim zannettim. Bir kadın olarak görevimi yapamıyordum ve hep ezik hissediyordum kendimi, eşim ise hiç üstüme gelmedi ve hep çözülür dedi…”

  1. yüzyılda Türkiye’de  100 kadından en az 40’ının yaşadığı vajinismus sorununda kendini tek zannetmek beni bayağı düşündürdü.

Sordum; “Cinsellikle ilgili ilk kez kiminle konuştunuz?, Cinsel bilgiler ya da sohbet anlamında…”

Cevap beni şaşırtmadı; “Eşimle. 30 yaşımda evlendim ve o güne kadar cinsellikle ilgili kimseye bir şey sormadım, dinlemedim, merak etmedim de. Komşuların konuştuğunu hatırlarım ama ben özellikle bir şey sormadım. Eşimden öğrenmenin daha uygun olacağını düşündüm, ama galiba geç kalmışım….”

Erkekleri cinsel konularda bilgili sanıyoruz

Erkeklerin cinsel konularda en doğruyu bildiğini ve bu konularda eğitimci gibi olduklarını zannetmek herhalde sadece bizim gibi toplumlara has bir özellik olsa gerek!

Ülkemizde cinsel eğitim yokken, çocuklar kulaktan duyma bilgilerle cinselliği yaşıyorken, aileler çocuklarının cinsel konularda hiç konuşmamalarına namus ve terbiye diyorken, bu tür cinsel sağlık sorunları ve HIV/AIDS, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, ergen gebelikleri gibi daha ağır vakalar yaşanmaya devam edecek demektir.

Vajinismus, kadının cinsel ilişkiye izin verememesiyken, erkeklerde de kaygı ve heyecana bağlı olarak cinsel ilişkiyi gerçekleştirememe ya da girişten hemen sonra ereksiyon kaybı, boşalma gibi cinsel işlev bozuklukları ülkemizde azımsanmayacak kadar çoktur.

Sorunun kökeni psikolojiktir

Sorun kadın kaynaklı da olsa erkek kaynaklı da olsa kökeni tamamen psikolojiktir.

Psikolojik demek ne demektir? Çoğunuzun bunu anlamadığını “Ben deli miyim?” dediğini çok duyuyorum.

Psikoloji, yani ruhsal tarafımız, bizi insan yapan tarafımızdır. İnsan fizyolojik ve psikolojik bir varlıktır. Ve fizyoloji psikolojiyi, psikoloji fizyolojiyi etkiler.

Cinsellikle ilgili yanlış bilgiler, korkular ve abartılı düşünceler, cinsel eğitimin yetersizliği, suçluluk, ayıp, günah duyguları, ilk geceyle ilgili bilgisiz ve bilinçsiz olmak, penisin girişi anında “acı çekme”, “aşırı kanama” olacağına dair korkular kadının bilinçaltına olumsuz bir şekilde yerleşir ve vajinismus sorununu oluşturur.

Yine aynı şekilde, cinsellikle ilgili yanlış bilgiler, korkular ve abartılı düşünceler, cinsel eğitimin yetersizliği, suçluluk, ayıp, günah duyguları, dinin korku temelli verilmesi ilk geceyle ilgili bilgisiz ve bilinçsiz olmak, “Acaba ilk gecede yeterince sertleşecek mi, ilişkiyi yapabilecek miyim, zarı delebilecek miyim?” gibi korkular da erkeğin yaşadığı ereksiyon sorunlarını oluşturur. Psikolojik dediğimiz de tam olarak budur.

Çözümünde cinsel terapinin tek bilimsel ve en etkin yol olmasının nedeni de budur.

Yaşanan cinsel sorun ne olursa olsun kökeninde çoğunlukla yukarıda bahsettiklerim vardır ve aslında çözüm de kolaydır.

Bize aktarılan kulaktan dolma- duyma tüm bilgileri sorgulamak, cinsellikle ilgili doğru bilgileri edinmek, kendimize ve karşı cinsiyete saygı duymak, kendimizi sevmek, çok değerli olduğumuzu fark etmek ve doğru yerlerden destek almak….

Söylemesi ve yazması kolay…Umarım inanması ve uygulaması da kolay olur.

Sevgiyle…