aşk

Aşk olsun

Aşk olsun 150 150 dolunay

Zor günler geçiriyoruz, zor dönemler yaşıyoruz hep beraber… Ağır bir hava çökmüş ülkemin üzerine bir türlü gitmiyor. Dünya alev alev…İnsanlar ölüyor, öldürülüyor, aileler dağılıyor, yurtsuz kalıyor, çocuklar açı çekiyor. Her yerde acı her yerde kan var. Ölümler normalleşiyor, sayılar tuhaflaşıyor sanki… Bağırsak duyan yok, bu ölümler çok saçma desek, durun artık desek, neden desek, ne için bu kan desek, insandan kıymetli değil hiçbir şey desek, dünya malı, nimeti hepimize yeter, gelin canlar kardeş olalım desek hep beraber, duyan olur belki bizi !

Ünlü gitarist Jimi Hendrix’in “Aşkın gücü, güce duyulan aşkı yendiğinde dünya barışı tadacaktır” sözünü hatırlıyorum bunları düşününce…

Aşk…İmkansızı imkanlı yapan, olmazları olur yapan, korkuyu, cesarete dönüştüren AŞK!

Gözümüzü kör eden, sevdiğimizi kusursuz gördüren aşk, ayaklarımızı yerden kesen, tüm acıları unutturan aşk… Can acıtan ancak vazgeçilmeyecek kadar güçlü olan aşk…

Eğer her bir insana, sevgilime duyduğum aşkın, sevginin birazı kadar bile baksam, her insanın değerli olduğunu farketsem dünyada bir şeyler değişir belki.

Aşk sadece karşı/aynı cinse duyulmuyor aslında…İnsan yaptığı işe aşık olabilir, AŞK’la yapabilir işini, ör: yemeği aşkla yapan bir aşçının yaptığı yemeğin lezzeti tarifsizdir.

İnsan doğaya aşık olabilir, her bir ağaç, yaprak, kuş, su, toprak, onu kendine daha çok yaklaştırır, dinginliği ve huzuru verir doğa bizlere hemde hiçbir karşılık beklemeden…İnsanın içi yanar hem de nasıl yanar orman yangınlarında ya da rant uğruna kesilen ormanları gördükçe. Ağaçlara, doğaya hep saygı duyarım, onlardan daha güçlü ya da üstün olduğumu hiç düşünmedim. Sevdiğinde kıyas biter. Kim güçlü, kim daha güzel, kim daha zengin, kim daha… Aklına gelmez İNSANın!

İnsan Yaradan’a aşık olabilir.

Aşk; her şeyi senin için varettim diyen Rabbe, her şeyi senin için terkettim diyebilmektir” diyen Şems-i Tebrizi gibi…
‘…

“Cennet cennet dedikleri
Birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver onları
Bana seni gerek seni…
 ” diyen Yunus Emre gibi…

O’nun yolunda her şeyi vermek, o aşk ile yanmaktır.

Vatan aşkı da çok güçlü bir AŞK’tır. Kurtuluş Savaşı’nda bu aşkı hep beraber yaşamışız. Kadın-erkek, çolukçocuk, genç-yaşlı, Türk, Kürt, Laz, Çerkez…

AŞK’la kurmuşuz ülkemizi…

“İçinde sevgi olmayan GÜÇ, insanı zalim yapar” söyleyenini hatırlamadığım bir başka söz. İçinde sevgi olan güç ise işte o bence kudrettir, dönüştürür, değiştirir ancak gönül rızası ile, üzmeden, incitmeden, dinleyerek, anlayarak, uzlaşarak…

Aşk olsun desek hep beraber değişir belki pek çok şey… Aşk olsun durun artık!

Aşk olsun… Aşk olsun.

Kalp zoru sever

Kalp zoru sever 150 150 dolunay

Nasıl aşık oluruz , düşündük mü hiç?

Düşünerek, hesaplayarak kitaplayarak aşık olunabilir mi? Zamanlanabilir mi? Bahar gerçekten aşkın mevsimi mi yoksa ‘ben her bahar aşık olurum’ şarkısındaki gibi koşullandık mı?

Aşk her zaman iyi satar, ‘imkansız aşk’ ise tarihe yazılır neden?

Aşkı yaşamamışşa bir kalp, tatmamışsa aşk acısını, gerçekten insan olur mu?

Gönül ve kalp aynı yer midir?

Yıllardır okuduğum, dinlediğim aşk hikayelerinde neden hep zorluklar var?

Kalp kendini seveni neden sevemiyor?

Bir danışanımın sesi kulağıma geliyor:

Benim için her şeyi yapıyor, her istediğimi, o kadar kibar ve nazik ki anlatamam, çok iyi biri, eğer onu sevebilirsem tüm hayatım boyunca beni el üstünde taşır biliyorum, bana çok değer veriyor. Ama ben ona hiç heyecan hissetmiyorum. Sizce evlensem sevebilir miyim sonradan, alışır mıyım ona?

Siz ne dersiniz? Alışır mı, sever mi?

Ve devam ediyor anlatmaya…

Bir kez çok sevdim, fena tutuldum, kör kütük derler ya işte öyle! Hiç kimsenin onay vermediği biriydi. Ne ailem ne de arkadaşlarım bizi uygun bulmazdı. Zıt kutuplardık, beni çok kızdırırdı hatta çıldırttı. Ak dediğime kara, karaya ak derdi. Kendine çok güvenirdi, beni sevdiğini bilirdim ama ağzından çok az sevgi sözcükleri dökülürdü. Ama onun yanındayken sanki tamdım, oraya aittim… Baskılara dayanamadım ayrıldım, çok uzun süre çok acı çektim, şimdi korkuyorum yeniden açık olmaya…

Zıt kutuplar birbirini çeker! Bu fizik kuralı gönül ilişkilerinde de geçerli.

Gönül eşitlenmek için tamamlanmak için zıttı sever. Kendi içindeki koşullar dünyasına inat, kendini esnetebilmek için, olmazları olur yapmak için!

Doğduğumuzdan beri evlilikle ilgili bize öğretilenleri bir düşünün, hepsi koşullar dünyasına ait: evi, arabası olsun, paranın önemi yok insan olsun, karı kızı kumarı olmasın, ince ve nazik olsun, benim gibi düşünsün, inansın, bana benzesin, boyu buyuma huyu huyuma suyu suyuma uygun olsun, uyumlu olsun… Hep koşullar, beklentiler… Herkes kendince iyiyi ister!

Ve kalp, koşullar dünyasına isyan edercesine, koşullu sevgiye karşı çıkarcasına, kendini yakma pahasına da olsa zıttına çekilir fark etmeden. Aklın sözünün pek geçmediği sadece gönlün hüküm sürdüğü bir yere… Bir kişiyi olduğu gibi kabul deneyimini yaşamak için.

Kalp zoru sever! Kalbin gerçekten açılması için gönlün kendini ortaya çıkarabilmesi için yanmaya, acıya gerek vardır. Aşk yakar, acıtır, bununla beraber eğer cesursan yanmaya yeniden yanmaya razıysan kalbini yumşatır gönlünü açar.

Kendine benzemeyeni sever insan!

Koşullar dünyasını kırmak için,

Herkesin birbirinden farklı olduğunu deneyimlemek ve kabul etmek için

Ancak sana benzemeyen seni yumuşatır, değiştirir, farklılıkları sevdirir,

Kötüyü de, zıttı da sevmek için,

Sevdiğini olduğu gibi kabul deneyimi yaşamak için,

İnsanı sevmek için,

İnsanı kabul etmek için,

Kendini sevmek için,

Tanrıya yaklaştırdığı için,

İçinde şefkat, merhamet, tutku, sevgi, merak, keyif, adrelanin, serotonin, neşe, hüzün, acı olduğu için…

Zıtlıklarla, çelişkilerle yüzleşmek için,

Çoğu zaman tüm bunları far ketmeden bilinçsizce sever insan işte o zaman aşk aşk olur!

‘Ben imkansız aşklar için yaratılmışım
Ne kavuşmayı bilirim ne unutmayı’ şarkısı kulaklarımda…

Herkese aşk dolu günler dilerim…

İkili ilişkilerdeki sorunlar

İkili ilişkilerdeki sorunlar 150 150 dolunay

Pek çok genç kadın ve erkek duygusal ilişkiye başlamakta ve sürdürmekte sorun çekiyor. Son yıllarda çok dinlediğim, gözlemlediğim bir konu ikili ilişkilerdeki sorunlar…

İkili ilişkilerdeki sorunlar, ayrılıklar, ihanetler söz konusu olunca erkeklerin kadınlarla ilgili kadınlarında erkeklerle ilgil pek çok fikri hatta sabit fikri mevcut.

Örneğin;

Kadınların erkeklerle ilgili en çarpıcı önyargıları:

  • Erkeklere güvenilmez.
  • Her erkek aldatır.
  • Erkekler ilişkide tek şey ister; cinsellik!
  • Erkeklere istediğini hemen vermeyeceksin yoksa senden soğur.

Erkek tarafına sorduğunuzda ise önyargılı cümleler:

  • Kadın milleti değil mi güvenmeyeceksin!
  • Ah şu kadınlar bir sözleri diğerine uymaz.
  • Kadınlar hep naz hep kapris, hiç anlamıyorum ki neden! Akıl sır ermez!

Liste uzar gider…

Her iki cinsiyet birbiriyle ilgi bu önyargılara şans verdiklerinde aşka ve sevgiye şans vermiyorlar.

Aşık olmaktan, acı çekmekten korkan kadınlar ve erkekler…

Hem duygusal ilişki yaşamak istiyorlar hem de korkuyorlar; aldatılmaktan, kullanılmaktan, cinsel istismardan, acı çekmekten, evlenmekten, evlenememekten…

Kendilerini korumak için ya karşı cinsiyetten uzak duruyorlar ya da hep çekingen ve kendileri gibi olamadıkları için başlayan bir ilişkiyi de devam ettiremiyorlar ya da buna benzer sebeplerle bitiveriyor ilişkileri.

Ve aynı şarkı… Ben nerde yanlış yaptım ♪♪♫♬

İlişkileri sürdürmek emek ister, samimi, gönülden verilen emek gerekir, sabır gerekir. Tüm bunlardan daha önemlisi bir ilişkiye başlamak kendini başka birine açmaya niyet etmek, risk almaktır. Sonu ayrılık olmasa bile acı çekebilme ihtimalini kabul etmektir.

Ve ayrıca bir ilişkiyi deneyimlemek, aşık olmak; nedensizce gülmeye, durduramadığın karın ağrılarına, iştah kesilmesine ve kilo vermeye, sevgiyi deneyimleyemeye, birlikte gülmeye ve ağlamaya, bir başka varlıkta kendini görmeye, bedeni karşılıklı keyifle paylaşmaya, bir insana hem çok kızmak hem de onu çok sevmek dengesizliğini deneyimlemeye ve buna çok şaşırmaya ve daha pek çok duygu halini yaşamaya vesile olur.

Yani sözünün özü şu ki; ne kadar aşık olmaktan korkarsanız ve kaçarsanız kendinizi tüm bu hallerden mahrum bırakıyorsunuz ve büyüme ve olgunlaşma fırsatını kaçıyor demektir. Tabii ki karar sizin!

Mucize

Mucize 150 150 dolunay

OLmasının mümkün olmadığını düşündüğünüz ya da çok imkansız, akıl almaz gibi görünen olayların bir anda OLUvermesidir mucize!

Bu olayın bitmesi/olması için bir mucizeye ihtiyaç var dediğin her olayın, durumun dönüştüğü an mucizedir.

Hayatımın kadını/erkeğini bulamayacığım galiba derken birden aşkla tanışmak mucizedir,

Ölümcül denilen bir hastalıktan hayata yeniden tutunmaktır mucize,

20 yıl bebek özlemi çekip de bebeğini kucağına aldığı andır mucize,

Bitmesi mümkün olmayan borçların bittiğini gördüğün andır mucize,

9 katlı binadan düşüp hayatta kalmaktır mucize,

10 yıllık vajinismusun sonunda cinsel ilişkiye girmektir mucize,

Yıllarca hapis yatıp çıktığın anda aldığın havanın farklı oluşudur mucize,

Dünyadaki en önemli şeyin huzurlu uyumak olduğunu fark etmektir mucize,

9 ayın sonunda dünyaya merhaba demektir mucize,

Karıncanın buğday tanesini metrelerce taşıyıp yuvasına taşımasıdır mucize,

Yaşanan tüm zorluklara rağmen ayakta kalmak ve gülümsemektir mucize,

Nefes alıp vermektir mucize,

Ve daha neler neler “bu bir mucize” dedirtir insana!

Mucizeyi algılayışımı paylaşmak istedim bugün sizlerle. Bence mucize her an her şeyde… Bazen çok büyük bazense küçücük olaylarda. Her an mucizeler olabilir . Mucizeler bazen çok görünür olurken bazen de bakış açısında gizli… Öyle ya da böyle görebilene her an mucize!

Dünya evi

Dünya evi 150 150 dolunay

Havalar yavaş yavaş ısınıp mevsim yaza geçerken, sokaklardan gelen düğün dernek sesleri, davullar ve zurnalar, şarkı-türkü sesleri, gelen davetiyelerdeki artış, evlilik sezonunun açılışının müjdeleyicisi gibi! Yaşasın bu yılda bu günleri gördük, her hafta sonu düğün dernek gezmelerimiz başlıyor artık… Onbinlerce insan daha güle oynaya “dünya evine” giriyor…

“Dünya evi” evlilik anlamına gelen hep kullandığımız bir tanım… Kulağımda yankılanıyor…Dünya Evi… Bu konuyla ilgili konuşulan geyikleri hatırlıyorum…

”Bir evlenen bir de evlenmeyen pişman”
“Dünya evine gir de gör bakalım neler oluyor”
“Dünya evine girmeden olmaz”

Bu “dünya evi” herkesi çekiyor anladığım kadarıyla… Evlilikle ilgili duyduğumuz tüm olumsuz sözlere, bilgilere, duyumlara rağmen, mutlu çift yokturlara rağmen, “biz farklı olacağız, mutlu olacağız” diyerek giriyoruz, içeride ne olduğunu bilmediğimiz kapıdan…

Ülkemizde evlenen çiftlerin yarısından fazlası boşanıyorsa, evli olan çiftler eşlerinden çoğunlukla şikayet ediyorsa, aldatma oranları fazlaysa ve kabul görüyorsa, evlenip de mutlu olan yok diyorsak neden evleniyoruz? Aklımızı yitirmiş olmalıyız. Aşk gelince akıl gidiyor mu? Bunlarla birlikte başka nedenleri de olmalı bu toplumsal çılgınlığın…

Çocukluktan itiberen bilinçaltımıza ekilen inanç tohumlarının etkisi büyük diye düşünüyorum… “Büyü sen de gelin olacaksın” “Sen de bir gün anne olacaksın” “Çocuğun olunca/evlenince anlarsın” “Evlenmeden olmaz, mutlaka evlenmelisin”… Nedense tüm bu cümleleri kız çocukları daha çok duyar, evliliğe erkeklerden çok daha önce hazır olurlar ve bir erkek beklemeye başlarlar kendilerine evlenme teklifi yapacak… Erkeklerse bu cümlelerden hemen hemen hiç nasiplerini almadıkları için olsa gerek çoğunlukla evlenmeye zor karar veriler, hatta kaçarlar… Tabii ki kırsalda zorla ya da gelenek diye evlendirilen gençleri- çocukları bunların dışında bırakıyorum…

Sözüm annelere ve babalara! Lütfen erkek çocuklarınıza da şunun gibi söz büyülerini de yapınız;

“Bir gün evleneceksin, evinde sorumlulukların olacak, evini, eşini, çocuklarını sevecek ve koruyacaksın.”

“Evlendiğinde eşine sadık kalacaksın.”

“Sen de bir gün evleneceksin, çocukların olacak, yani baba olacaksın, baba olmak süper bir olay mutlaka baba olmalısın.”

“Eşine asla el kaldırmayacak onu hep koruyacaksın”

“Eşinle zor günleriniz olursa birlikte elele verip aşacaksınız, birbirinize destek olacaksınız,”

Kulağıma çok hoş geldi. Hayal ettim de bunlar olduğu zaman dünya tersine döner…

Çocuklar her zaman öğrenmeye açıktır. Büyüklerini taklit ederek yeni davranış modelleri öğrenirler. Büyüklerinden duydukları sözler, cümleler, bir gün gelir davranışları olur. Bu nedenle kız ve erkek çocuklara evlilikle ilgili, çocuk yetiştirmekle ilgili olumlu konuşulmalı, pozitif yaklaşımlar öğretilmelidir. Kendilerini korumayı, hayır demeyi, evet demeyi, soru sormayı, kendine değer vermeyi ve sevmeyi ailede öğrenir çocuklar… Ailelerde yaşanan sorunların kökeni buralara kadar gider.

Davranışlarının karşı taraf üzerindeki etkisini, sonuçlarının neler olduğunu çok az birey farkeder . Eğer bu davranış olumlu değilse, sorgulayarak yeni ve etkili davranış modelllerini araştırarak değiştirebilir. İsterse, sorgularsa,çalışırsa her birey değişebilir yaşı ne olursa olsun… Çocukken öğrendiğimiz aile içi iletişim modeli hoşumuza gitmiyorsa, evllikte iletişim sorunları yaşıyorsak; kendimize ve eşimize sorabiliriz, “Nasıl davranırsam, konuşursam senin hoşuna gider?” …Eğer tek başınıza yapamıyorsanız bir uzmandan destek alabilirsiniz.

İnsanlar sorguladıkça yeni kapılar açılır ve değişim kaçınılmaz olur.

Yeni evlilik sezonu vatana millete hayırlı olsun. Dünya evine yeni giren ve girecek olan tüm çiftlere son söz; bu ev gördüğünüz ve görebileceğiniz en iyi okullardandır. Yaşadığınız sorunlardan dersler çıkarttıkça, sorunları çözerken farklı bakış açılarından bakmayı denedikçe, gülme fırsatlarını değerlendirdikçe ve hoşgörü ve sevgide çömert oldukça ömür boyu sürer….

Bir yastıkta kocamanız dileğimle…

 

Boş-an-mak

Boş-an-mak 150 150 dolunay

Neden evleniriz? Mutlu olmak için, keyif için, sağlık için, çoğalmak için, kafamız rahat olsun diye, sevdiğimizi daha çok görmek için, ben de evlendim demek için, bu adam-kadın-bana ait demek için, toplum istediği için, adetten olduğu için, canımız sıkıldığı için…

Neden boşanırız? Mutlu olmak için, özgür olmak için, şiddetsiz geçinemediğimiz için, sorunları çözemediğimiz için, başkasına aşık olduğumuz için, aldatıldığımız için, aileler nedeniyle, kanunen boşanmak kolay olduğu için, BOŞ-ANlarımızı özlediğimiz için, toplumun dayatmalarına gıcık olduğumuz için…

İkisi arasında ortak tek cümle “Mutlu Olmak”. Mutlu olmak için evlenip yine mutlu olmak için boşanıyoruz.

Bana sorarsanız, ev-lenmek ve boş-an-mak çok önemli hayat deneyimleri… Farkedebilene!

Boşanmış bireylerle konuştuğumda sorarım; “Çok büyük bir deneyim yaşadınız, ne öğrendiniz? Neler kazandınız?”

Cevap çoğunlukla şöyle gelir; “Hiç bir şey kazanmadım hatta çok şey kaybettim, zaman kaybettim, para kaybettim, umudumu kaybettim ve erkeklere/kadınlara güvenilmeyeceğini öğrendim.”

Böyle bir deneyimden sonra neler neler farkedilir ve öğrenilir oysa ki!

Farklı bakış açılarından baktıkça, çalıştıkça, deneyimler, kazanımlar farkedilir ve yeniden sorduğumda; “Neler öğrendiniz, kazandınız eski evliliğinizden, bir daha evlenseniz nelere dikkat edersiniz?” cevap bir önceki cevaba göre biraz farklıdır.

“Eğer bir kez daha evlenirsem daha dikkatli ve özenli olacağım. Emek vereceğim konulara gelince; eşime karşı daha anlayışlı olurdum. Onun arkadaşlarıyla zaman geçirmesine müdahale etmezdim, kıskançlığımı azaltırdım. Düşünüyorum da ne çok gereksiz kavga etmişiz, şu anda bana pek komik geliyor.”

Ailelerimizi çok karıştırmışız. Aramızda olan sorunları onlarla paylaşmışız. Bir daha evlenirsem, mutlaka önce eşimle paylaşırdım onunla çözmeyi dener, olmazsa çok yakın bir arkadaşımızla ve belki bir uzmanla paylaşırdım.

Ev içinde işbirliğine çok önem verirdim, mutlaka ondan destek isterdim. Bu desteğin benim için ne kadar önemli olduğunu anlatırdım. Kendimi daha iyi ifade ederdim.

Sevginin emek istediğini anladım. Emek verilmeden yaşanan sevgi, bankadaki paraya benziyor harcadıkça azalıyor ve bir gün bir de bakıyorsunuz ki hesap bakiyesi eksiye düşmüş… Artır bakalım artırabiliyor musun?

Saygıyı korumaya çok önem verirdim. Galiba saygı sevgiden daha önemli. Saygıyı yitirdiğinde artık dönüşü yok gibi…

Sorunumuz ne olursa olsun- maddi, manevi, sağlık-birbirimize destek olarak çözmek isterim.

Onunla koşulsuzca iletişime geçerdim, hesap kitap yapmadan, sen değişirsen ben de değişirim, değişmezsen ben de değişmem demenin ne kadar yanlış olduğunu farkediyorum. Beni olduğum gibi kabul et, değişmeyeceğim demek büyük hataymış. Evlilik insanı zaten değiştiriyor, uyumlanmak durumunda kalıyor insan. Bir dahaki sefere birlikte ne yaparsak, nasıl davranırsak evliliğimiz daha iyiye, güzele gider? sorusunun cevabı önemli olacak benim için. Kendi kimliğimi de koruyarak, daha olumlu nasıl olabiliriz konusu yani…

Bir de neşe, keyif konusu var! Dilerim ki neşeli ve keyifli olsun bir sonraki eşim. Gülmek daha çok gülebilmek istiyorum, gezmeyi severse süper olur…Çok mu şey istiyorum?

Siz ne istediğinizi nasıl mutlu olacağınızı farkedip dileyin de … sonra hepbirlikte bakalım neler oluyor. !

Ne kadar büyük farkındalıklar ve idraklar değil mi? Görebilene ne büyük değişim ve gelişim fırsatları saklı boşanma deneyiminin içinde…

Boş bir An’ınızda kendinize zaman ayırarak sorun; zor bir sevgili ya da eş size ne öğretiyor, neyi deneyimletiyor?

Sevgiyle

 

Evlilik mi? Evcilik mi?

Evlilik mi? Evcilik mi? 150 150 dolunay

Scott Peck, Aşk’ı tanımlarken; “Bizi evlilik boyunduruğuna sokmak için genlerimizin oynadığı bir oyun” demiş. Mecnun ise Leyla’ya “Yüzbinlerce yarama şifasın, ama hastalığım da sensin” demiş.

Aklımız erdiğinden beri çevremiz tarafından bir gün evleneceğimiz ve çocuk sahibi olacağımız bize söylenir. Evcilik ile başlar evlilik hazırlıkları…

Evlenmek ve çocuk dünyaya getirmek değişmez bir kanundur sanki ama kimse bize evlilikle ilgili eş seçimiyle ilgili ya da çocuk büyütmenin yollarıyla ilgili nelere dikkat etmemiz gerektiğini söylemez. Aşık olmak, sevmek yeterli midir evlenmek için, yeterliyse neden boşanmalar oluyor? Ülkemizde her iki evlilikten biri boşanmayla sonuçlanıyorsa bir yerde bir şeyler yanlış gidiyor demektir.

Anne babalarımızın ya da anneannelerimizin evliliğe bakışlarıyla son dönemde evlenen çiftlerin evliliğe bakışları birbirine taban tabana zıt. Büyüklerimiz “iyi günde kötü günde birlikteyiz” ve “kol kırılır yen içinde kalır” derken yeni nesil daha evlenirken “olmazsa boşanırız” , “benden değerli ve önemli kimse yok” demektedirler. En ufak sorunlarda bile boşanmayı çözüm olarak görmektedirler. Bazıları evcilik oyunu zanneder evlilik okulunu!

Eğer niyetiniz kendinizi keşfetmekse, insan olma yolculuğunda ilerlemekse, olgunlaşmak ve büyümekse en iyi okul evliliktir…

Yaşadığınız sorunlar karşısında şikayet etmek yerine, bakış açınızı değiştirmek, “Bu sorun bana ne kazandırdı? Ne öğrendim?”, “Beni anlamıyor” yerine “Kendimi nasıl ifade edebilirim?” diye sormak, ilişkinizi olumlu yönde ilerletir. Öğrenecek ve kazanacak çok şey var aslında ilişkilerimizden.

Evleneceğiniz kişiyle konuşabilmek, sohbet edebilmek, birbirinize saygı duymak çok önemlidir. Ortak zevklerinizin olması, birlikte zaman geçirmekten keyif almanız ama birbirinize yalnız kalmak içinde fırsatlar yaratmanız ilişkinizi rahatlatır, sağlamlaştırır. Ömürlük ilişkiler için eşlerin kendi keyif aldıkları şeyleri yapmaya devam etmeleri tavsiye edilir.

En önemli konulardan biri de ilk gecedir. Evlenmeden önce ilk gece ve aile planlaması yöntemleri hakkında bilgi sahibi olmak mutlu bir cinsel yaşam konusunda çiftleri destekleyecektir. İlk geceye gereğinden çok önem vermek, yanlış bilgilere sahip olmak, korkmak, endişelenmek olumsuz sonuçlara neden olabilir. Ör: Kadınlarda vajinismus, ağrılı cinsel ilişki, erkeklerde ereksiyon sorunları gibi…

Her iki taraf için de önemli olan ilk cinsel birliktelik, karşılıklı sevgi ve hoşgörüyle rahatça yaşanabilir. İletişimi doğru kurmak, kendimizi karşı tarafa doğru ifade edebilmek ve dinleyebilmek, kaygılarımızı, meraklarımızı paylaşabilmek, birbirimizi keşfederken sabırlı ve sakin olmak bu süreçte çiftlere yardımcı olur.

Evlilik pek çok yeni kimlik oluşumu demektir. Eş, gelin, damat, ev kadını… Tüm bu yeni kimlikler bir anda kişilerin hayatına girdiğinde dengeleri kurmakta zorlanmaları ve bocalamaları doğaldır. Çevremizden öğrendiklerimizle ve gördüklerimizle bu yeni rollere adapte olmaya çalışıyoruz.

Çiftlerin evlendikten sonra uymakta zorlandıkları ve en çok kavga ettikleri konulardan biri de ailelerdir. Bilmeniz gerekir ki evlendikten sonra ikinizin ailesi çekirdek ailenizdir ve bu aile içinde yaşananlar ikiniz arasında kalmalıdır, annelere babalara evinizle ilgili bilgi aktarmak, kavgalarınızı yansıtmak uzun vadede evliliğinize zarar verir. Ayrıca her ailenin kültür ve yapısı farklı olabilir, bu yüzden eşinizin ailesini kendi ailenizle kıyaslamamanız gerekir.

Evlililkte maddiyat da önemlidir tabii ki… Bütçeyi birlikte yapmanız her ay gelir gider dengenizi konuşmanız, birbirinize bu konuda açık olmanız ailenizin maddi refahını sağlar.

Evlilik uzun bir yolculuktur. Bu yolculukta çiftler her mevsimi yaşayabilir. Önemli olan bu mevsimleri birlikte sevgi ve saygıyla geçebilmektir.

“Sorunsuz çift sorunludur” demişti bir hocam. Farklı iki ailede yetişen farklı iki insan, farklı iki cinsiyet aynı eve girdiklerinde sorun çıkmaması imkansızdır. Önemli olan sorunun çıkması değil sorunun çözümünde doğru ve etkin yöntemler kullanmaktır.

Her sorun kendi çözümünü yaratır, bazen kolay bazen zordur çözümü bulmak. Ama mutlaka çözümü vardır. Evliliklerde yaşanılan zorluklar eşler görmeyi bilirlerse çok şey kazandırır. Eğer yardıma ihtiyaçları varsa da bunu dile getirebilmeli ve uzmanlardan destek alabilmelidirler.

Çiftler sorun yaşadıkları süreci lehlerine çevirmeyi bilirlerse birbirlerine sevgileri ve bağlılıkları artar. İnsanın değişmez olduğu çok eski bir hikaye, artık biliyoruz ki insan istedikten sonra değişebilir, ancak kendi isterse kendini değiştirebilir başka biri onu değiştiremez. Evcilik oyunundan Evlilik okuluna, “Ben”den “Biz”e giden yolda Sevgi, Neşe, Dostluk, Sağlık, Bolluk, Paylaşım ve Farkındalık hep Sizlerle olsun…

Sevgiyle Kalın…