Çiftçi ve mısır

Çiftçi ve mısır

Çiftçi ve mısır 150 150 dolunay

Masalları sevdiğimi uygun bulduğum her ortamda dile getirim, bu köşe aracılığıyla da sevdiğim masallardan bazılarını sizlerle dönem dönem paylaşıyorum. Masal anlatma ve yazma eğitimlerini aldığım güzel insan Judith Malika Liberman’ın geçen hafta ‘MASAL TERAPİ’ isimli kitabı yayınlandı. 7’den 70’e her yaş grubuna hitap eden çok güzel bir masal kitabı yazmış Judith. Kitabı incelediğimde ve ilk masalımı okuduğumda kendi kendime söylediğim ilk cümle şu oldu “Aaa bu kitap yaşıyor” 🙂

Hepimiz için oradan bir masal diledim ve sayfayı açtım, işte masalımız ve bende bıraktıkları…

‘O sene yetiştirdiği mısır, tarım festivalinde birinci seçilen bir çiftçi, tohumlarını ülkenin dört bir yanındaki çiftçilere dağıtarak herkesi şaşırtır. Ona neden böyle yaptığını sorduklarında “Çömert bir davranış gibi görünebilir ama aslında epey bencilce davrandım. Doğada hiçbir şey birbirinden ayrı değildir. Tarlalarımızın sınırlarını biz görürüz ama rüzgar görmez. Bir tarladan bir poleni alıp diğer tarladaki mısıra taşır. Bu yüzden komşularımın daha düşük kalitede mısır yetiştirmesinden ben zarar görürüm. Ancak etrafımdaki herkesle birlikte olursa en iyi kalitede mısır yetiştirebilirim’” diye açıklar.

Doğadaki güzelliğin, büyüleyiciliğin, ahengin nedeni, bence cömertliği, koşulsuzca paylaşımı ve kapsayıcılığı. Doğada her şey BİR ve dengede. İnsan eli doğaya karıştığında ise bu ahenk ve birlik sarsılıyor. Kibir, bencillik, her şeyin insana hizmet etmesi gerektiği düşüncesi, insanın üstün olduğu inancı sadece insana ait. Doğaya hükmedebileceğini zanneden insan!

Masaldaki çiftçi eğer ödül alan mısır tohumunu saklasaydı tohumunu saf bir şekilde koruyamayacağı gibi insanlarda bilgilerini, sevgilerini, neşelerini, paralarını, yemeklerini, emeklerini, acılarını-tatlılarını…vb paylaşmazlarsa sağlıklarını, varlıklarını ve birliklerini koruyamazlar!

Dünyanın bir ucundaki kelebeğin kanat çırpışından dolayı dünyanın diğer ucundaki varlıklarının bile etkilenebildiği gerçeğiyle bir insanın canının acıdığı, hakkının yendiği bir durumda diğer insanlarda etkilenir inancındayım. Dünyaya baktığımızda bunu net görüyoruz, yaşıyoruz! İnsan aklının, gönlünün, vicdanının çok zorlandığı olaylar ülkemizde dahil neredeyse tüm dünyada yaşanıyor.

Şimdi bir kaç dakikalığına bir hayale ortak olalım.

‘Bir ülke düşünün ki, bizimkiler, ötekiler, yarış, sınav, rekabet, ..vb tanımlarının paylaşım, barış, sevgi, birlik, neşe, bolluk değerleri ile yer değiştirdiği, dil, din, ırk, mezhep ayırımlarının çoktan insanlık tarihinin utanç dolu sayfalarında bırakıldığı, “hepimiz birimiz birimiz hepimiz için” ilkesinin tüm ülkede temel felsefe kabul edildiği, kadın ve erkeğin her alanda eşit ve tam sayıldığı, farklılıkların renk kattığı, çocukların çocukluklarını yaşadığı, doğayla uyumlu, bolluk içinde bir ülke, bir dünya…’

Ülke ya da dünya sınırları içinde yaşanan herhangi bir doğa ya da insanlık ayıbından kendini sorumlu hisseden biri olarak size delilik ya da ütopik gelebilir ama benim hayalim budur.

İnsan olma yolcuğu her şeye rağmen ezerek kırarak, yok ederek değil bütünle birlikte bütüne hizmetle olmasını diliyorum.

Sevgilerimle…